Sarit Yishai-Levi´den ´Kudüs Güzeli´

Selin SÜAR Köşe Yazısı
11 Mayıs 2022 Çarşamba

Çok yakında dijital platformda Sarit Yishai-Levi’nin kitabından uyarlanan bir diziyi izleme şansımız olacak. Burada dizi yayımlanmadan herhangi bir ‘spoiler’ verme niyetinde değilim. Sadece genel olarak yazar ve bu kitap hakkındaki görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Bu kitabı zevk alarak okumuştum ve sonrasında da yazarın hayatını merak etmiştim.

Yishai-Levi, aslında sahnelerin tozunu yutmuş, tiyatro oyunculuğundan gazeteciliğe geçiş yapmış bir yazar. 1947 doğumlu Yishai-Levi, Sefarad kökenli bir aileden gelmekte. Eğitimini Tel Aviv Üniversitesinde tamamlayan Yishai-Levi, gazetecilik kariyeri esnasında AtMonitinHaOlam HaZehHadashotgibi bazı İsrailli yazılı medyanın yurt dışı temsilciliklerini yapmış. Şimdiye kadar dört kitap yazan yazarın, ‘Kudüs Güzeli’ eseri, Türkçeye de çevrilerek çok beğeni topladı. Yazarın diğer eserlerinin isimleri şunlar: ‘Denizin Ötesindeki Kadın’ (A Woman Beyond the Sea), ‘Strauss: Bir Ailenin ve Endüstri’nin Hikâyesi’ (Strauss: The Story of a Family and of an Industry), ‘Konukevi: Kuzey’ (Guesthouses: North). ‘Kudüs Güzeli’ isimli eseri, Türkçe dışında İtalyanca, Almanca, İngilizce, Rusça ve Fransızca olmak üzere İbraniceyi de eklersek yedi dilde basıldı.

Yishai-Levi’nin eserlerinde kullandığı yalın dilini ve tarihi gerçeklere bağlı kalarak bir roman kurgusu üzerinde hikâye anlatımını eleştirmenler, gazetecilik kariyerinde Yaser Arafat başta olmak üzere, Muhammet Ali, Ariel Şaron, Leah Rubin gibi farklı siyasi görüş ve toplum liderleri ile yaptığı röportajlara bağlamakta. Dikkat edilecek olunursa bu isimlerin her biri, birbirleriyle tamamen tezat oluşturacak siyasi akımların temsilcileri olarak dünya sahnesinde yerlerini aldılar. Sonuç olarak bir gazeteci objektif olarak bir yazı dizisi kaleme aldığında ister istemez yaptığı röportajlardan da bir bakış açısı yansıtacaktır okurlarına...

Gelelim ‘Kudüs Güzeli’ne. Kitap için aslında bir tarihi gezi rehberi dersek yalan olmaz. Ya da İsrail’in kuruluşundan önce yaşanılan olayları, insanların günlük hayat hikâyeleri ve aileleri üzerinden gösteren bir biyografi de diyebiliriz. Kudüs’ün her önemli noktasında, 1920’lerin başlarından 1980’lere kadar geçen süre içerisinde yaşanılan olaylar roman karakterlerinin bakış açısıyla veriliyor. Farklı ülkelerde yaşayan Yahudilerin, bir ulus olabilmek için aynı çatı altında kaynaşmaları sürecinde yaşanılan olayları yalın bir dille anlatıyor.

Kudüs’te yaşayan Gabriela ve annesi Luna kitabın ana karakterleri. Romanda anlatılan bütün sevinçler, mutluluklar, hüzünler, acılar bu iki kadının ve ailesinin yaşadıkları günlük olaylarla harmanlanmış ve yoğrulmuş. Haaretz gazetesinde, 2016 yılında kitap için yapılan bir değerlendirmede ‘Kudüs Güzeli’ için ‘Damdaki Kemancı’nın Seferad versiyonu’ tanımlaması kullanılmış. Aşkenaz gelenekleri, adetleri, Çarlık Rusya’sında nasıl Joseph Stein tarafından detaylı bir şekilde betimlendiyse, bunun bir benzerinin de ‘Kudüs Güzeli’ için yapıldığı belirtilmiş. Ancak henüz diziyi izlememiş, sadece romanı okuyan pek çok kişinin çekilen bu dizide nasıl bir ‘soundtrack’ kullanıldığı merak konusu... Acaba, ‘If I were a rich man…’ gibi hafızalarda yer edinen bir müzik mi kullanılmıştır?

İsterseniz gelin tüm bu merakımızı mayıs sonuna doğru yayınlanacak diziyi izleyerek giderelim. Sonrasında uyarlamanın nasıl yapıldığına dair bir eleştiri yazısı da başka bir ayın konusu olsun.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün