Misafir olmak-V

Metin SARFATİ Köşe Yazısı
20 Nisan 2022 Çarşamba

Agnon’un Anahtarı

Hatırlanacaktır önceki bölümlerden; ikircikli idi Szybuscz’un Bir Gecelik Konuğu, misafirliği veya yabancılığı hatırlamak mı istemişti bilinmez. İlginçtir insan ruhu. Düz bir çizgide ilerlemez hiçbir zaman. Gizemli bir güçtü, konuğu bu dilsiz kentte tutan. Şaşıyordu kendisine, bahane mi üretiyordu yoksa ruhsal ve toplumsal dünyasının labirentlerinde. Bir zamanlar acı çektiği yerde durmayı yakıştıramayacaktı kendisine; ama kopamıyordu işte babasının toprakla bütünleştiği yerden.

Köleleştirilmeyi sevinçle kabullenmek buydu galiba.

Okumuş olmalıydı Amsterdamlı heretiği. “Özgürlüğün yanılsaması içindedir insan çoğu zaman” diyecekti, Yahudi olmayı reddeden bu Yahudi. Gönüllü kölelik diyecekti buna başka bir filozof.

Halkının ve kendisinin toplumsal ve bireysel ruh dünyalarının labirentlerinde sürülemez miydi zaten bu patolojinin izleri.

Aşkın bir Yahudiliğin peşindeki bir diğer Yahudi, Freud da anlamaya çalışacaktı bu çıkmazı. Bizim şu Yahudi meselesi denilen psikiyatri, biraz da bu kaybolmuşluğa ışık tutma çabalarında yaşam bulmamış mıydı?

Ama şimdi zamanı değildi bu spekülasyonların. Çıkması gerekiyordu bir an önce eski tutsaklıklarının pas tutmuş zincirlerinden.

Sinagogun anahtarını ona emanet etmemişler miydi? Anahtarı geri verecek kimseyi bulamıyordu şimdi. Ama dönmek istiyordu bir yandan da yerine yurduna sığınmak istiyordu. Hem burada kendisine konuk dendiğinde alttan alta yabancılığının vurgulanmak istendiğini bilmez miydi? Aşağılanmak istenirdi hatta. Çocukluğundan kazınmıştı bu duygular belleğine.

Yine de itiraf etmeliydi. Bu durumdan duyduğu garip bir övünç saklı dururdu ta içinde bir yerlerde. Komşuları olan Rabbi fısıldayacaktı bunu onun kulağına ilk olarak. O ayrı olan idi, seçilmiş olandı, öyle ise bunu gururla taşıyacaktı her zaman. Bin yılların acısına neden olsa da gizlice içinde büyütecekti gururlu yalnızlığını. Kutsal olan böyle istemişti çünkü!

Anlayamayacaktı bir türlü, kocaman sakallı, kirpiklerinin altından tavizsiz mavi gözleri ile bakan Rabbi’yi. Ama babası da doğrulayacaktı bu söylenenleri. Aşağılayıcı gülüşü ile polis müdürü de, oyun arkadaşları da, babası ve Rabbi ile aynı şeyleri söylediklerine göre doğru olmalıydı bütün bunlar.

Yabancı olarak doğmuştu ve öyle ölecekti; hem övünç hem acı duyacaktı bundan. Kafka’nın da yabancılığındaki çelişkileri bilmek ancak sakinleştirecekti onu.

Agnon Bir Gecelik Misafir’de usta işi özetleyecekti konuk olanın bu ruh halini; “Otelin sahipleri zaman zaman misafirmişiz gibi kimi zaman da oranın halkından biriymişiz gibi davranıyorlardı bize. Yabancı ülkelerde konuk olmak zordur” dedikten sonra, ilginç bir not düşecektir yazar; “İsrael’de bu, sandığınızdan çok daha zordur” diyecektir.

Anımsanıyorsa, konuk çok istediği vatanına dönecektir sonunda. Ama anahtar üstünde kalmıştır. Geri verecek bir Yahudi bulamamıştır koskoca Szybuscz’da.

Bakır ve demirdendir eski anahtarlar. “Kalbin büyüklüğüne göre yapılırdı onlar” diyecektir yazar; misafir onu sürekli boynunda taşıyamayacaktır, ağırlığı acı verecektir. Szybuscz’u kalbinde taşımaya karar verecek, işlevsiz kalmış anahtarı saklayacaktır bir yere. Anahtarın ağırlığını söküp atamayacaktır yine de yüreğinden.

***

Sormak gerekmeyecek midir Nobelli yazara; Misafir böylece yabancılıktan kurtulmuş olacak mıdır?

Köle Ruhun Özgürleşmesi

Daha önceden de altının çokça çizildiği gibi sadece Szybuscz’a özgü olmayacaktır anlatılanlar. İnsan olarak var olma şartlarında en alta kadar inilebilecek, birçok şeyden vazgeçilip, salt bir yaşam güvencesine sığınılabilecektir kimi coğrafyalarda. Bu imkanı hazırlayana da sonsuza kadar minnettar ve hayran kalınabilecektir üstelik.

Riskli duygular olacaktır bunlar; her an köleliğe dönüşebileceklerdir.

Camus’nün Yabancı’sının yazgısı düşecektir kimi zaman akla. İdam kararında ancak durumunun dışına çıkmayı deneyecektir Meursault1; kendisinin dahi yabancısı olan köksüz Yahudi! (juif errant) değişik coğrafyalarda ve tarihlerde misafir olduğunda, genel olarak Camus’nün kahramanının tutumunun ötesine geçemeyecektir.

Mesiyanik kurtuluş bundan dolayı gündemde kalacaktır uzun zaman Yahudi için. Öte tarafa bırakılan kurtuluşun dinsel renklerinden arınması için radikal rasyonalizmin mimarı büyük heretiği beklemek gerekecektir. Spinoza kurtuluşu gökten yere indirecektir. Ancak o zaman hayran kalınana kölelikten vaz geçilebilecektir belki.

Yararlı Halktan Sadık Tebaaya

Osmanlı topraklarında da misafirin misafirliği 19. yüzyıldan itibaren belirginleşecektir. Ayırt edilen ve derinden derine ayrı olmayı benimseyen Yahudi’nin bitmez unvanlarına bir yenisi eklenecektir böylece; bunun öncekilerden ve sonrakilerden temel bir farkı olacaktır. Bu toprakların Yahudisi, kendisi edinmişçesine omuzlarında bir yıldız olarak taşıyacaktır bu unvanı. Aslında bunu ondan hem büyük toplumun yöneticileri isteyecek hem kendi toplumunun varlıklıları, büyüklükleri kendinden menkul büyük yöneticileri şiddetle talep edeceklerdir. Karmaşık ve yüce(!) siyasi hesaplardır söz konusu olan; Sabetay Sevili ama entelektüelsiz Yahudi, inanacaktır mağrur büyüklerinin kulağına fısıldadıklarına.

Siyasetçi, iş adamı koalisyonuna çaresiz din adamı da katılacaktır. Tora’dan kendisinin seçtiği parçaları yol gösterici olarak sunacaktır topluma.

Kendilerine dini açıdan en büyük kısıtlamayı getirse de Yahudileri kabul etmenin önemini en hızlı kavrayacak olan II. Bayezid’ın dahi aklına gelmeyen bir paye olacaktır bu toprakların Yahudisi için misafir olmak.

***

Osmanlı için ‘yararlı halk’ olacaktır İspanya’dan sürgüne çıkarılacak Yahudi. Anadolu’dan Balkanlar’a doğru yayılan Osmanlı, yol üzerinde az rastlamayacaktır Bizans’ın kadim Yahudi’sine. Padişahın dikkatini çekmiş olacaktır; bu halkın yaşam düzeyi genel olarak diğerlerinden daha iyi olduğuna göre İspanyol Yahudi’si de olsa olsa kanatlandırabilecektir ülkenin ekonomik durumunu. Onunla kalmayıp bilim ve teknoloji alanında da büyük bir sıçrama sağlayabilecekti Osmanlı toplumu bu sayede.

Padişah bu ‘yararlı halk’a yaşam güvencesi verecek ama tanınacak özgürlük kamusal alanı kapsamayacaktı. Tek yasal politik alanı cemaati olacaktı Yahudi’nin. Ama orada da eylem alanı kısıtlı idi. Büyük topluma öykünecekti küçük cemaat. Oligarşik bir yapının hüküm sürdüğü yönetimde etkin olmak imkansız olacaktı nerede ise. Kaçınılmaz bir şekilde Kabala, Zohar ve genel olarak Tora çevresinde oluşacaktı yüzyıllar boyu düşünme biçimi; bu doğrultuda şükran ve minnet duygularının harcında yoğrulan yararlı halk kısa zamanda sadık tebaa unvanını da kazanacaktır.

Hangi Misafir

Modern zamanların rüzgarları 19. yüzyıl sonlarında Osmanlı’yı alt üst ederken, onun Yahudisi de fırtınalı denizlere yelken tutmaya hazırlanacaktı. Eşitlik arayışındaki yolculukta, varılacak ilk limanın resmi ismi ise misafirlik olacaktır. Sadık tebaa artık ebedi misafirliğini kutsayıp, kutlamaya adayacaktır kendini.

Ama ne hazindir ki, sadık tebaa olmak, Spinoza bir yana, “Herkes hayatında bir kez de olsa düşünmeli, bir kez de olsa felsefe yapmalı” diyen Levinas’ı bile üretmeye yetmeyecektir.

Devam edecek…

1 Camus’nün ‘Yabancı’ romanının temel karakteri. 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün