Kalem üstüne

Avram VENTURA Köşe Yazısı
6 Nisan 2022 Çarşamba

Masamda otururken, karşımda duran kalemliğe bir süre gözüm takıldı. O arada şunu düşündüm: İçinde yer alan, renkleri ve özellikleriyle birbirinden farklı bu kalemlerin kimini özenerek satın almışım, kimi de hediye olarak verilmiş. Birçoğunu ise hiç kullanmamışım. Şimdi düşünüyorum da, uzun yıllar bir not defteriyle birlikte, kalemim cebimden hiç eksik olmazdı. O an aklıma bir şey düştüğünde ya da ilgimi çeken bir söz okuduğumda, unutmadan hemen yazardım. Bu alışkanlığımı artık yitirdim. Şimdi cebimde bir kalem taşımıyor olsam da, hiç eksikliğini duymuyorum. Öyle ki, son zamanlarda neredeyse yalnız imza atmak için onu kullanıyorum desem, yanlış olmaz. Çoğu arkadaşımın da benden farklı olmadığını, yanlarında hiç kalem taşımadıklarını görüyorum.

Amerikalı romancı Paul Auster, Kırmızı Defter’de cebinde bir kalem varsa, bir gün onu mutlaka kullanabileceğini, hatta bu şekilde yazar olduğunu söyler. Yirmi belki de otuz yıl önce benim için ilginç sayılabilecek bu sözler, bugün ancak azınlıkta kalmış birkaç yazar dışında geçerli olabilir. Nitekim yazarların yazma alışkanlıklarıyla ilgili paylaşılan notlarda, ilk taslaklarını kiminin kurşun, kimimin de farklı renklerdeki mürekkepli kalemlerle yazdıklarını okumuştum. Öyle ki hangi yazar söylemişti, unuttum; kalemini sağ elinin altıncı parmağı olarak nitelendiriyordu.

Kırk yıl kadar önce yazdığım bir denemeyi anımsadım. O yazımda kalemle birlikte, daktiloma güzellemeler düzmüştüm. Daha bilgisayarı hayal bile etmediğim bir dönemde yıllarca kullandığım Hermes Baby marka daktilom benim için o denli değerliydi ki… Artık yalnızca anılarda kaldı. Bugün birçoğumuz teknolojinin getirdiği olanakları elimizden geldiğince kullanmaya çalışıyoruz. Bir zamanlar daktilodan bilgisayara geçmenin, benim için önemli bir aşama olduğunu söyleyebilirim. Elbette ki bu aygıt, her yönüyle çok büyük bir kolaylık sağlıyor. Belki yakın bir zamanda, düşündüklerimizi hiçbir klavye kullanmadan, karşımızdaki ekranda okumaya başlayacağız.

Sait Faik’in Haritada Bir Nokta öyküsünü anımsatmak istiyorum. Bu öyküde yazar, yazmasa çıldırabileceğini söylüyordu. Bunun için nasıl bir tutkuyla çakısını cebinden çıkarıp kalemini yonttuğunu, sonra da onu öptükten sonra yazmaya başladığını anlatıyordu. Kuşku yok ki kalem, yalnız bu ünlü yazar için değil, yüzyıllardır birçoğumuzun düşünce ve duygularını aktarma aracı olmuştur.

Kalemi, yalnızca sıradan bir nesne olarak görmeyelim; hem bir simge hem de kullanım alanlarımız içinde, çok zengin çağrışımları olan bir sözcükten söz ediyoruz. Yine dilimize yerleşmiş kalemle ilgili onlarca deyim bulabiliriz. İçlerinden birçoğunu yazarla da özdeşleştiririz, onun yazdıklarıyla da… Birinin kaleminden çıkmak, kalem kırmak, kaleme almak, kaleme sarılmak, güçlü kalemi olmak, kaleminden kan damlamak, kalemiyle geçinmek, bunlardan aklıma gelen yalnızca birkaçı.

Son zamanlarda kalemi bir nesne olarak yeterince kullanmasak da, onunla ilgili deyimler her zaman dilimizde yer alacak ve bir simge olarak yerini koruyacaktır.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün