Retro

Selin BARLAS Köşe Yazısı
16 Şubat 2022 Çarşamba

Demir bir perdenin bir tarafında Amerikan kapitalizmi, öbür yanında Sovyetler komünizmi…

Üzerinden yıllar geçti…

Soğuk Savaş fısıltılarını duymayan kaldı mı?

Küresel ilişkiler ve küresel güvenlik bile günümüzün ‘Retro’ modasına uymuşa benziyor…

Naftalin kokan, tanklı, toplu/tüfekli fotoğraflar havalandırılmış yeniden önümüze konmuş gibi.

Retro dediysek birebir geçmişin aynısını yaşayacağız değil elbet… Bugün doğu Avrupa hakimiyeti için verilen mücadelede demir bir perde yok belki fakat; Rusya ve Avrupa’yı ayıran hudutlar kâfi şekilde belirgin değil. En azından Putin için mesele böyle… Rusya’yı bölgede imtiyazlı gören Putin güvenlik ve prestij için ‘hakkı’ olduğuna inandığı topraklar için tetikte…

Hem Moskova hem Washington’ın gündeminden inmeyen Ukrayna faktörü 2014’ten beri Avrupa’nın istikbali için mühim bir mesele olarak uluslararası platformlarda konu olmaya devam ediyor.

Almanya, Rusya’nın doğal gaz boru hattını tamamlamasını, Fransa ise daha özgür bir Avrupa olması için Putin’in ellerini Ukrayna’dan çekmesini istiyor.

Bütün bu istekler, talepler, ültimatomlar karşısında ise dış politika ile alakalı insanların sorduğu soru aynı!

NATO Doğu Avrupa’ya doğru büyümeli mi?

Bugün NATO 30 üyesiyle oldukça kalabalık desek abartılı olmaz.

Moldova, Belarus ve Ukrayna’nın NATO’ya üye olmaları durumunda Avrupa’nın sınırlarını istikrarsız, gergin ve güvensiz bırakma anlamına gelebilir…

Üye olmaları şart mı?

Hayır!

Her şeyde olduğu gibi “HAYIR” diyebilmek gayet zor olsa dahi güvenlik ve risk azaltmak için elzem olan bir tutum haline gelebiliyor.

Burada Rusya’nın çıkarlarından ziyade NATO üye ülkelerinin huzuru ve güvenliği için genişlememesi daha yerinde bir tercihe benziyor.

Her halükârda Rusya’nın komşularını veya gözüne kestirdiği yerleri işgaline tabii müsaade edilmemeli.

Pekiiii…

Niye 2008’de Gürcistan ve 2014’te Ukrayna’ya yapılan Rus müdahalesi konusunda batı bu derece hassasiyet göstermedi?

Çünkü…

Rus müdahalesinden kısa bir süre sonra zarar gördükleri halde bile bu ülkeler egemenliklerini sürdürdü. NATO ülkesi olmamaları ve Amerika’nın müttefiki olmadıkları için askerî destek çoğu zaman uzak bir ihtimal olarak kalıyor.

Putin’in son günlerde agresif tutumu ve sayıkladığı planları Rusya’nın Avrupa’nın sınırlarını yeniden çizmek istediğini gayet net ortaya koyuyor. Bir diğer sorun ise Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi durumunda bölgede konuşlandırdığı güç sayesinde Ukrayna hükümetini ele geçirmesi ve/veya ülke topraklarının ciddi bir kısmını ele geçirmesi tehlikesini de beraberinde getiriyor.

Bu ihtimal Avrupa’nın güvende olmaması ve büyük güçlerin oyunlarına ev sahipliği yapacağı anlamına da geliyor.

Putin, diplomasi kuralları ve görgüsü dışında davranmaya ve kaba tavırlarıyla medyaya konu olmaya devam ederken, gittikçe sertleşen üslubu birikmiş bir öfkeye dair gibi görünüyor...

1991 yılından bu yana batı baskısı altında olduklarını ve NATO’nun genişleme ihtiyacının tamamıyla Washington temelli olduğunu savunuyor. Rusya’nın komşularıyla ilişkisini Washington’ın nizama sokmaya çalıştığı iddiası gerilimi tırmandırıyor.

Putin büyük bir orduya sahip olduğunu ve gücünü kullanmaktan çekinmeyeceğini Suriye, Ukrayna ve Gürcistan gibi birçok yerde gösterdi.

Dünyanın (Amerika’dan sonra) en büyük ikinci düzenli ordusuna sahip Rusya’nın lideri Putin askerî gücünün çok farkında… Bunu bir korku unsuru ve etkili bir koz olarak gördüğü muhakkak. Ancak batının kendisine, ülkesine ve ordusuna yeteri kadar saygı göstermediğini düşündüğünü sıkça belirtiyor. Zira tavrına da yansıyor…

Biden’ın Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesine engel olma ihtimali ne kadar olası? Ekonomik yaptırımların daha evvelden yapıldığı ve yeniden yapılabilme ihtimalini Putin’i hesaplamamış olması mümkün değil. Washington destekli bir hava harekatının ve Amerikan askerlerinin Ukrayna’ya destek vermesi ancak Putin’in hesabını alt üst edebilir.

Çin ve Rusya’nın yakınlaştığı gerçeği ve 2015’te Putin’in Suriye’deki operasyonunu ‘başarılı’ bulması özgüveninin başlıca sebeplerinden…

Batı blokunu eskisi kadar başarılı bulmadığını da açıklamalarında sıkça dile getiren Putin, Avrupa ülkelerini korkak, güçsüz olarak nitelendiriyor. Röportajlarında ve basın açıklamalarında Rus liderin “Dünya son on yılda çok değişti ve Rusya’nın kârlı taraf olduğunu, batının ise köhneleştiğini” görmemizin mümkün olduğunu sıkça tekrarlıyor.

Görünen o ki; ipler Putin’in elinde…

Avrupa’daki en büyük topraklara sahip olan ülke Ukrayna… Amerika’yı ticarî bakımdan çok etkilemediği halde, Ukrayna’nın bir savaşa dahil olması Avrupa’nın savaş halinde olması demek… Amerika 20. yüzyılda Avrupa’da barışı muhafaza etmek namına birçok yatırım ve fedakârlıkta bulundu. Şimdi dünyanın en büyük iki nükleer gücü Amerika ve Rusya yine karşı karşıya…

Bu gerginlikten çıkacak sonuç Avrupa, Asya ve Ortadoğu’yu etkileyecek…

Bu değişim tüm dünyaya dokunacak…

Yeni sınırlar, yeni ittifaklar, yeni bir düzen daha teşekkül ediyor.

Bu sıkıntılı süreçte yıkılan ve inşa edilen şeyler olacak elbet…

Ancak insan korkmadan da edemiyor…

Antonio Gramsci’nin “Eski dünya ölüyor, yeni dünya ise hayat bulmak için mücadele ediyor ve bu *chiaroscuro’da canavarlar doğuyor” sözleriyle bu değişimi anlatmış adeta…

*Chiaroscuro: Rönesans ressamlarının gerçekçi ve çarpıcı etki vermeleri için ışık, gölge ve karanlıkla tablolara kontrast yoluyla boyut katma tekniğidir.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün