İyilik nasıl bulaşıcıysa kötülük de öyle…

Selin BARLAS Köşe Yazısı
8 Aralık 2021 Çarşamba

Geçtiğimiz yıllar sadece sağlık krizi ile bizi allak bullak etmedi…

Aaaa! Rica ederim…

Başka kriz yaratmasak çatlardık, patlardık zaten!

Irak, Suriye, Afganistan ve Bangladeş’i terk etmek zorunda kalanlar derken aktarılan hikayeler ve tüyleri diken diken eden görüntüler de endişe kaynağı oldu…

Dağları tepeleri günlerce aç geçen, botlarda dalgalarla boğuşan, denizlerde boğulan, kamplarda istismar edilen çocukların korkunç dramıyla göçmen krizi sadece terk ettikleri vatanlarını değil istikametlerini ve güzergâh üzerinde olan her ülkeyi silkeledi…

En başta bizi…

Kendimize yetemezken ülkeye akan insan seli başka sıkıntılar doğurdu…

Yan ürünlerinden biri de ırkçılık oldu.

Kimse “Suriye’nin içişlerine karışmak ne haddimize” demedi. Çünkü sorumluluk almak için bilinç lazım…

Bu düzende bilinç aramak gülünç değilse ne?

Onun yerine komşu ülkeyi cadı kazanına çevirip bir de kahraman rolüne bürünmek…

Dışişlerinde kimler ne yapıyor bilmiyorum…

Ama azıcık kitap karıştırmış olsalar Amerika’nın efsanevî Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın sözlerini bölgeyi tanımak için akıllarında bir yerde tutarlardı! “Ortadoğu’da Mısır olmadan savaşmak ve Suriye olmadan barış yapmak mümkün değildir!”

Kimle nasıl münasebetler kuruyorlar? Neyi niye yapıyorlar belli değil… 

Nefret üzerine bir söylemle destek aramak, kıskanılacak bir halin yokken herkesin hedefiymişsin gibi yapmak…

 

Pes vallahi…

Ekonomi desen…

Yok deme daha iyi…

Açık arttırmadaymış gibi ikişer üçer yükselen döviz, işsiz çocuklarına bakan fakat kendine zor yeten emekliler… Çöp karıştıran, ekmek kuyruklarında bekleyen insanlar bir yanda; bir maaşı kâfi görmeyen 3-5 maaşlık vasıfsız açgözlüler bir yanda…

Ben size ne diyeyim?

Pes!!!!

Biraz komşuya bakalım…

Üzerine de düşünelim…

Son bir yıl içinde Suriye’de birçok kişi Muhaberat tarafından gözaltına alındı… Öyle casuslar, efendime söyleyeyim isyancılar falan değil… İş adamları ve nakit sahibi insanlar hedef alınır oldu…

Niye mi?

Nakit sıkıntısı ülkemizde dilimize çok iyi yerleşmiş olan bir kavramı Suriye’ye de tanıtmış olacak…

Tahmin edin! O kavram ne?

Esad’ın hayat mücadelesinde büyük şirketlere ve iş adamlarının paralarına çökme, iktidarını maddi ve manevi olarak güçlendirmek için komşumuzda da rastladığımız bir yöntem artık.

En dikkat çeken olaylardan biri ise Güney Afrika menşeili Telekom şirketi MTN’nin üst düzey beş yöneticisinin tutuklanması oldu. Bu tutuklanmalar ve MTN’nin mallarına el koyma, hesaplarını dondurma gibi verilen kararlar ile şirketin başına atanan Esad yanlısı kayyum, ağustos ayında şirketi Şam’dan kaçırmayı ve üzerine çökmeyi başardı. Halen MTN’nin kuleleri çalışmakta ve altı milyon müşterisi aidatlarını ödemekte… Wall Street Journal’a konuşan ve isminin açıklanmasını istemeyen Dubai’de yaşayan bir Suriyeli yöneticinin tabiriyle “mafya usulü para bulma” biçimi ile işleyen bir sistem gelişiyor…

Müttefikleri İran ve Rusya’ya borçları, komşusu Lübnan’daki istikrarsız durum ve yok olmuş ekonomi Suriye’ye tesir etmez olur mu?

Bir yandan Şam’ın silah ve petrol ihtiyacı azalmazken, kendi yandaşlarının cebini doldurmaması gördüğü desteği tehlikeyi arttırabilir bir hal alacakken “şaaaakkk çök”! Gelsin paracıklar…

Amerikalı yetkililer ve Suriye uzmanları bu sıkıntılı ekonomik halden çıkış göremeyen insanların Esad’ın ‘yuvarlanıp götürdüğü’ idareyi kabul ederek iktidarın gücünü pekiştirdiklerini belirtiyorlar…

Umutsuzluktan güçlenen bir iktidar var diyorlar…

Ama yıllaaarca sürmüş bir iç savaştan, parçalanmış bir ülkeden, yok olmuş şehirlerden, para birimi yüzde 85 değer kaybetmiş bir iktidarda kendini veya onu kuvvetli görmek Amerikalı yetkililerin ilginç analizi…

Hakikaten ilginç…

Arap Baharı birçok ülkenin kendini gözden geçirmesine sebep oldu…

Az veya çok…

İyi veya kötü…

Ancak Esad kendi kesimini ve etrafını zengin ederken baharı değil krizi getirdi…

Suriye’de insanların yüzde 90’ı aç!

Ülkenin alt yapısı, hastaneleri, okulları yerle bir…

Kuraklık ve tarımdaki imkânsızlık insanları hızla açlığa iten temel sebeplerden…

Birleşmiş Milletler’in tahminine göre Suriye’nin yeniden inşası 250 milyar dolar tutacak.

Amerikan yaptırımları para akışını ve yatırımı engelliyor…

Biden yönetimi Esad iktidarı köklü değişiklikler yapana kadar ambargoların kalkmayacağını belirtti…

Bir yandan Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin Suriye’nin içişleriyle bu derece ‘alakalı’ olması ve Şam üzerinden Tahran’a karşı bir duruş sergilemeleri… Yorum değil…

Görünen ve sıkça karşılaştığımız bir tahlil.

Gözden kaçırmamamız gereken bir başka hadise ise çökme faciası üzerine yaşanan başka bir kriz…

Uyuşturucu…

Sadece 2020 yılında Avrupalı ve Arap yetkililerin 3,4 milyar dolarlık kargolara el koyduğu ve bunların Suriye üzerinden dağıtımı yapıldığı biliniyor! Şam’ın yıllık gelirinden fazla olan uyuşturucu yüklü kargo yine WSJ’da haber olmuştu…

Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi (Center for Strategic and International Studies, CSIS) belgelerine göre ülkeye giren yardım fonlarının her bir doların 50 cent’ine Esad iktidarı el koyuyor…

Şimdiiiii…

İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır…

Düşmüş komşumuza neler yaptığımız aşikâr…

Tekrar etmeye gerek yok… Fakat, yanımızdaki kan ağlarken bizim gözlerimizin dolmaması mümkün değil…

İyilik nasıl bulaşıcıysa kötülük de öyle…

İsrail’in müthiş figürlerinden, eski Başbakan Golda Meir’in unutulmayan “Barış ancak Araplar çocuklarını bizden nefret ettiklerinden daha fazla sevdiğinde gelecek” sözünü buraya da uyarlayabiliriz.

Herkesi düşman ilan etmek ve nefret diliyle iktidar olmak yalnızca can yakar…

Herkesin galiba şapkaları çıkarıp, hatalarında sorumluluk kabul edip, çocuklarını sevme vakti geldi…

Komşum da huzurla yaşasın ben de…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün