Ex Orient lux

Selin BARLAS Köşe Yazısı
10 Kasım 2021 Çarşamba

Öyle heyecan yapacak bir durum yok.

Harikayız(!)

Evet!

Ülkemiz müthiş bir durumda!

İyiyiz…

Güzeliz…

“Herkesin cebinde telefon var, kimse iş beğenmiyor” gibi klişe ve baymış cevaplarla gelmeyin!

Rica ediyorum.

Afganistan’da iç savaş ve idarî değişim sonrası insanları baskı altında bile iken daha transparan olan Afganistan’ı da kıskandırtmayın gözünüzü seveyim…

Baldız mı, hala mı, teyze mi gibi garip konularla ülke gündemini meşgul tutan bilimsel(!) mevzular bizi hayrete düşürürken, kafamızdaki düşünceleri işgal eder iken rica ediyorum yaşadığım yerdeki adaletsiz ve anlamsız olayları sorgulatmayın bana…

Yok derin devlet bunu yapmış, yok Tansu yok Mehmet ve Mahmut bunu yapmış…

Yaptınız!

Biliyoruz.

Bakmayın bize…

Suskunuz…

Niye bilinmez…

Türkiye aç ama “Şşşttt sakın konuşmayın!!!”

Türkiye’de adalet yok ama “Şşş sakın ses çıkarmayın…”

Türkiye’de paralar yok oluyor ama ‘’sakın bir şey demeyin …’’

2021 senesinde iç savaş sonrası Afganistan’da daha fazla şeffaflık var dedirttiniz!

Tebrik ederim!

Yüzde 93’ünün kâfi besin kaynağı bulunmadığı Kabil’de dünyanın en korkunç insanlık krizi beklenirken… 23 milyon insan adım adım açlığa doğru yürürken bana Afganistan bile daha mücadeleci dedirtmeyin…

Dedirttiniz…

Tebrik ederim!

Biz Batı ile manasız bir güç mücadelesinde büyükelçi kovmak (!) veya kovmamak (!) üzerine saçma sapan diplomasiden uzak demeçler verirken Afganistan’a yapılan Batı desteği kesilince ülkenin krizi daha da derinleşti.

Kimse İslamcı, yobaz ve arkaik bir zihniyeti besleyen meşru yönetim olmak istemiyor…

Haliyle durum Afgan halkına kesilen fatura ile karanlık bir resim çizmeye sebebiyet veriyor…

Kimse kadın haklarını görmezden gelen muktedirlerin ihtiraslarını kollayan güç unsuru sayılmak istemiyor.

Ancak herkes bu isteklerin yolunda milyonların açlığa ve yalnızlığa sürüklenmesine müsaade edecek mi sorusuyla bizi karşı karşıya bırakıyor…

Dünya liderleri ve milyar dolarlık şirketleri olan iş insanlarının küresel açlığı sonlandırmaları için yapılan çağrılar her gün katlanarak büyüyor.  World Food Program (WFP) direktörü David Beasley tüm muktedirlere seslenirken “400 trilyon dolarlık servetin dünya çocuklarının tok uyumasına bir faydası yok ise anlamını yitirmiştir” demesi bile artık dramın taşındığı yeri tüm şeffaflığı ile gösteriyor…

BBC’nin bir haberine göre ise Angela Ghayour isimli Afgan kadın 1992’de 8 yaşında iken bırakmak mecburiyetinde kaldığı vatanı Afganistan’dan İran’a göç ettiği ve ilk beş yıl boyunca mülteci statüsü sebebiyle okula gidemediği yıllarda kendini çaresiz ve geleceği olmayan küçük bir kız gibi hissetmiş…

Ancak yılmamış…

Yaşadığı olumsuzlukları yapıcı bir kanala aktararak online eğitim yapan bir portal kurmaya karar vermiş.

Mottosu ise “silah yerine kalem” olmuş…

Şimdi 1000 öğrenciyi destekleyen ve yüzlerce maddi manevi destek veren sponsor ve gönüllü ile savaş halindeki Afgan çocukları eğitim görebiliyor…

Acılardan ve imkansızlıklardan doğan güzel projeler doğudan ümidi kesmemeyi ve Etrüsklerin meşhur ex Orient lux deyişinin içini ışıkla ve bolca ümitle dolduruyor…

Öyle ya…

Toplumun iyiliği için bir araya gelinmiyorsa menfaat veya ideolojik üstünlük yarışı varsa kimsenin saadet içinde yaşamasına hayat izin vermez! Mümkün değil…

Kadınları eğitimden uzak tutmaya gayret eden Taliban yalnızca kadınları değil, erkekleri de istibdada mahkûm eder…

BM raporuna göre başkent Kabil’in öğretmenlerinin nitelikli eğitimcilerinin yüzde 70’i hep kadın…

Yâni cinsiyet ayrımcılığı kimseye yaramaz hatta herkese bulaşır ve dokunduğu tüm güzellikleri yozlaştırır… Kadınları hor göreceğiz derken bir bakarsın eğitim verecek insan kalmaz, kadın ve erkek herkes çamura saplanır ve karanlıkta boğulur…

İdeolojik üstünlük meselesine gelince…

Atatürk’ün kurduğu Diyanet Başkanlığının, kurucusunun vizyonundan çok geri, amacından son derece uzak bir noktada olması, oturduğumuz yerden haykırarak “şimdi Celalabat’a bakınız; Taliban ve IŞİD kim daha dindar veya kim daha muteber diye kavga edip duruyor, insanlar ölüyor” dedirtiyor…

Ama yalan mı?

Kâfi derece hizipçilik, cinsiyetçilik ve ayrımcılık yaşanan bu topraklarda Cumhuriyet isimli bir değere sahip çıkmak varken onu yok etme çabası nedir?

Kime yarar?

Neye yarar?

Bırakın bu işleri…

Düşünmeyen, cahil ve nefret dolu bir toplum yalnızca benim değil…

Senin de tehliken…

Cehaletin tek bir hedefi yok ondan…

Sebepsiz yere can yakar, amaçsız yere üzer, nedensiz yere yok eder…

Bugün ben…

Yarın sen…

Müsaade edin…

Güneş tekrar doğudan yükselsin…

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün