Domuzcuklar yine sahnede…

Sami AJİ Köşe Yazısı
27 Ekim 2021 Çarşamba

Resmi herhalde hatırlayanlarınız çıkacaktır.

21 Ekim 2015 tarihli yazımda domuz ile insan arasındaki ilişkileri, hatta benzerlikleri izah etmeye çalışmıştım.

Konu aniden ve çok çarpıcı bir şekilde gündeme geliverdi. 

Müsaadenizle önce altı sene evvelki ‘makalemden’ bir bölümünü aktarayım: 

“İlim adamları, domuzun, insanlarda sık rastlanan, diyabet, aşırı şişmanlık (obezite), Parkinson, Alzheimer gibi hastalıklara yakalandıklarını tespit etmişler.

Dolayısıyla bu tip benzeri hastalıkların teşhis ve tedavilerinin geliştirilmesi yönünde yapılacak araştırmalarda, domuzdan ‘ideal bir model’ olarak yararlanılacaktır.

Ancak en çarpıcı gelişme şöyle bir başlıkla veriliyor:

‘Domuz, insanın geleceğini kurtarabilir mi?’

Fransız araştırmacı Catherine Remy’nin kaleme aldığı bir inceleme yazısında, genetik mühendislik teknikleri kullanılarak yeni bir tür domuz(1) yaratıldığını ve bu hayvandan alınacak organların, kolaylıkla insanlara nakil edilebileceğini belirtiliyor. Diğer bir deyimle domuz, adeta insanın bir nevi yedek parça deposu haline getirilecek.   

Ülkemizde de insan ve domuz arasındaki anatomik benzerliklerinden kriminoloji alanında yararlanmak üzere, Doğu Anadolu’da bir çiftlik kurulmuştu. Bazı ölümlerin nasıl meydana geldiği veya bir cinayet olayında maktulün ne kadar süre önce öldüğünü anlamaya yönelik araştırmalar burada yürütülmekte.”

Aradan neredeyse günü gününe altı yıl geçti.

Herhalde takip ettiniz. Tüm medya yayınlarında geçen haftadan beri ilginç bir haber dolaşmaya başladı. New York Üniversitesine bağlı Langone Sağlık ve Tıp Merkezinde, cerrahlar genetiği değiştirilmiş bir domuzdan1 alınan böbrek - ailesinin de izni alınarak - bir kadına nakledilmiş.

Böbrek nakledilen kişinin beyin ölümü gerçekleşmişti; oksijen çadırına bağlı olan diğer organları çalışır vaziyette imiş. Böbrek o insanın damarlarına bağlanarak üç gün müddetle takipten sonra, görevini tam anlamıyla yerine getirdiğini yani yabancı maddeleri süzerek idrar ürettiği gözlenmiş. En önemlisi vücudun organı ret etmediği tespit edilmiş.

O andan itibaren tüm tıp dünyasında yorumlar tartışmalar başladı. Detaylara, bilhassa hiç anlamadığım bir saha olması dolayısıyla, girmeyeceğim. Ancak nakli gerçekleştiren ekibin başındaki Dr. Robert Montgomery’e sözü bırakacağım:

“…Olaya geniş açıdan bakarsak birinin yaşaması için başka bir insanın ölümünü beklemek, korkunç ve kabul edilmesi imkânsız bir çelişkidir.

Şu da bir gerçek ki halihazırda nakil bekleyenlerin yüzde 40’ı maalesef organ bulamamaktan dolayı hayatlarını kaybetmekte.

Domuzları bir gıda kaynağı olarak kullanıyoruz, kalp kapakçıkları imali için kullanıyoruz, bu yaptığımız da farklı bir faaliyet değil.

Tabiidir ki henüz daha başlangıç safhasındayız. Araştırmaların ve deneylerin sürdürülmesi devam edecek. Ama bu üç günde yaşadıklarımız bize güven verdi.

Gelecekte, en fazla on yıl içinde domuzlardan alınacak kalp, akciğer ve karaciğerlerin de insanlara nakledilmesi mümkün olacaktır.”

Şu hususu da belirtmek lazım… Dr. Robert Montgomery aileden tevarüs ettiği kalp kasları yetmezliğinden mustariptir. Üç yıl evvel kendisine kalp nakli ameliyatı yapıldı. Halen mesleki ve sosyal yaşamını normal olarak sürdürmekte2.

Son olarak da FDA’in genetiği değiştirilmiş domuzların bu ve benzeri deneyler için kullanılmasına onay verdiğini de bildirmiş olayım.

Bu yazıma, hoşgörünüze de sığınarak, 21 Ekim 2015 tarihli makalemden bir alıntıya da yeniden yer vereceğim.

“Yukarıda söylediklerime bakarsak, domuz etini yiyerek belki de geleceğimizi tükettiğimiz kanısına kapılabilirsiniz. Ama gerçek bu değil: Domuzlar çok üretkendirler ve bir batında 12 yavru doğurabilir. Dolayısıyla, miktar bakımından bir sorun olmadığı gibi, tüm yürütülen tıbbi çalışmalara paralel olarak domuz etinin kalitesinin de arttırılması da öngörülmektedir. Böylece ve özellikle batılı ülkelerde çok daha ucuz protein kaynakları da vatandaşlarına sunulacaktır.”

Hadi gelin de Antik Mısır geleneklerine hayran kalmayın. Onlar domuzu kutsal bir hayvan olarak görmekteydiler ve gıda olarak tüketilmesi yasaktı.

Bizlerin de bu inanışı benimsediğimiz gayet açık… Kutsal olarak görmüyoruz ama gelecekteki kurtarıcılarımızın etini asla yemiyoruz…

Küçük domuzcuklara teşekkürler.

---

(1)      Bu yaratığa GAL-KO domuzu deniyor.

(2)      2008 yılından beri ünlü Afrika kökenli Mezzo Soprano Denyce Graves ile evli. (Başkan George W. Bush’un göreve başlaması münasebetiyle tertip edilen törende söylediği Amerikan Milli Marşını hatırlayın. Tüm ülkeyi etkilemişti.)

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün