Isınıyoruz

Elif ULUĞ Köşe Yazısı
22 Eylül 2021 Çarşamba

Dünyada ve ülkemizde bunca çok insan iç savaşlardan, ekonomik ya da siyasi sıkıntılardan oradan oraya savrulup duruyor. I. ve II. Dünya Savaşları’nın dağıttığı halklar, hayatını kaybeden insanlar yetmediği gibi şimdi de tüm dünyayı ve özellikle de coğrafyamızı etkileyen büyük insan kaçışlarıyla madden ve manen sarsılıyoruz. Bütün bu vatanını terketme nedenleri arasına küresel ısınmanın neden olabileceği bilim insanları tarafından öngörülen göçler de katıldı. Birleşmiş Milletlere bağlı Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) iklim değişikliğine ilişkin yeni değerlendirme raporunu açıkladı. Küresel ısınmanın 2030'a kadar 1,5 derece artacağının belirtildiği raporda, iklim değişikliğinin insan ürünü endüstriyel faaliyetler nedeniyle olduğu vurgusu yapılıyor.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) raporuna göre, 2008 yılından bu yana her yıl yaklaşık 21,5 milyon kişi sel, fırtına, kasırga ve aşırı kuraklık gibi hava şartları sebebiyle göç etmek zorunda kaldı. Ocak 2020'de Birleşmiş Milletler (BM) Okyanusya ülkelerinden Kiribati'de yaşayan Ioane Teitiota'nın küresel ısınma nedeniyle deniz seviyesinin yükselmesiyle evinin sular altında kalma tehlikesine karşı Yeni Zelanda'ya iltica başvurusunu reddetse de gelecekte iklim krizi nedeniyle başka ülkelere sığınmak isteyen kişilerin ihtimaline dikkat çekti. Dünyanın pek çok ülkesinde sıcaklık artıp yağış düşerken Güney Sudan'da yaşanan sel nedeniyle yaklaşık 1 milyon kişi evlerinden oldu. Bu felaketler silsilesine kuraklık nedeniyle tüm dünyada ve özellikle Afrika’da çıkan yangınları da eklem gerekiyor. Ülkemizin ormanları yanarken, NASA’nın yayınladığı dünya güncel yangın haritası hepimizde şok etkisi yarattı.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Denizaşırı Kalkınma Enstitüsü tarafından 2017 yılında yayımlanan ‘İklim Değişikliği, Göç ve Yer Değiştirme’ raporuna göre ise 2016'daki en büyük on göç hareketliliğinin nedeni iklim değişikliği oldu.

Bu büyük felaket senaryosu hepimizin gözlerinin önünde gerçekleşmeye devam ederken halihazırdaki felaketlerin en büyüğü olan iç savaşları ve politik dengesizlikler nedeniyle Suriye, Irak ve Afganistan’dan gelen insan kitleleri Avrupa Birliği’nin sınır bekçisi rolüne soyunmuş olan Yunanistan’ın da en önemli gündem maddeleri arasında yer alıyor. Zaman zaman ABD’nin Yunanistan’da artırdığı askeri üslerin temel nedenlerinden birinin Avrupa Birliğini bu büyük mülteci akınlarından korumak olduğunu düşünmeden edemiyorum. Türkiye’ye 40 kilometre uzaklıktaki Dedeağaç’ı askeri üs yapan ABD’nin şimdi de Çanakkale Boğazını çevreleyen adaları istediği iddia ediliyor. Pentagon’un yerleşmek istediği adaların, Limni, Midilli, Semadirek ve Skiri olduğu, özellikle Limni’nin hava operasyonlarında kullanılacağı belirtiliyor. Eklemeden geçilemeyecek bir başka habere göre de mart ayı sonlarında ABD Başkanı Joe Biden ile Yunanistan Başbakanı Kiyrakos Miçotakis arasındaki telefon görüşmesi sonrasında yapılan açıklamalarda, Yunanistan'ın Ege kıyısındaki Kavala kenti ile birlikte Selanik, Girit ve Volos kentlerine yeni ABD üslerinin kurulması için ortak karar alındığı belirtilmişti.

Bu adalarda yaşanan mülteci olaylarının ardı arkası kesilmezken, Yunanlı yetkililerin de bu insanlara hiç de merhametli davranmadıkları sadece biz değil dünya kamuoyunun da malumu zaten. Bunlar yetmezmiş gibi şimdi de yeni bir atılımla Yunanistan, cezaevine benzer kamplar açma kararı aldı. Geçtiğimiz günlerde Euronews’da yer alan habere göre, Sisam Adasına inşa edilen ve bir cezaevi kadar gözlem altında tutulan kampa X-ray tarama cihazları, güvenlik kameraları ve manyetik kapılar yerleştirildi. Gece boyunca kapıların kilitli kalacağı kampa giriş-çıkışlar için de elektronik çipler kullanılacak. Adanın merkezinde kalan 600 kadar göçmen, hafta başından itibaren 5 kilometre uzaklıktaki yeni merkeze tahliye edilecek. Benzer kamplardan İleryoz, Midilli, İstanköy ve Sakız adalarına olmak üzere dört tane daha inşa edilecek. Avrupa Birliği, sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı bu beş mülteci kampının kurulması için Atina'ya 276 milyon Euro destek sözü verdi.

Verilen sözler, alınan kararlar, yerlerinden olan milyonlarca insan, kendi ülkeleri iklim değişiklikleri nedeniyle yaşanamaz hale gelecek olacak yeni milyonlar, geleceğimiz hakkında planlar yapmamızı engelliyor. Değil Türkiye’nin Avrupa Birliğinin de geleceğini ipotek altına alan sorunlar yumağındayız. Fosil yakıtları kullanmaya son vermediğimiz, doğal enerji kaynaklarına geçmediğimiz, kendi ülkelerimizin ticaretini, refahını düşünmenin ötesinde duruşlar geliştiremediğimiz  sürece durumun kısa vadede çözüleceği görülmüyor. Kibirden, kendini üstün gören insanlık düzeninden, insan dışında başka canlılara da yaşam hakkı tanımaktan başka çıkar yolumuz yok.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün