Bir çocuk güldüğünde…

Dalia MAYA Köşe Yazısı Sesli Dinle
9 Haziran 2021 Çarşamba

Gülmekle başlıyordu yaşam. Dünyaya geldiğinde bir çocuğun ilk tepkisi ağlamak oluyordu belki. Ama gülmekle başlıyordu yaşam. Gülmekle yeşeriyordu insanın içinde yaşam coşkusu. Güldükçe, aydınlanıyordu karanlıklar. Hele güldükçe çocuklar daha bir güzelleşiyordu dünya. Lezzetleniyordu yemekler, rayihası yayılıyordu etrafa. Güldükçe şifalanıyordu insan. Üstelik bulaşıcı bir etkisi oluyordu gülmenin. Bir insanın gülen bakışı bu bakışa karşılık veren insanların da gülmesine vesile olabiliyordu. Hele bir de kahkahalar eşlik ediyorsa bu gülüşlere etkisi anında hissediliyordu. Yakınındaki birisinin kahkaha atmasını görmek bile enerjisini hemen yükseltiyordu insanın. Evrensel lisanın bir parçasıydı gülmek. Aynı lisanı konuşmayanlar arasında bile bir iletişim biçimi, bir dostluk göstergesiydi. Sosyaldi, bulaşıcıydı. Bulaşıcı olduğu kadar da iyileştiriciydi.

Görünüşe göre, insanlık tarihinde ilk kahkaha tehlikenin geçmesinin ardından toplumsal rahatlama ile oluşmuştu. Dolayısıyla kahkaha -savaş ya da kaç durumunun sonucu olarak ortaya çıktığından- kişinin stres hormonlarının düşmesini sağlayan bir supap etkisi göstermekte ve aynı şekilde etrafındakilere güven duygusunu da tetiklemekteydi. Böylelikle sağlıklı ilişkiler kurmanın etkili yollarından birine dönüşmekteydi. İyi bir kahkaha bedeni gevşetiyor ve etkisi yaklaşık 45 dakika sürüyordu. Kan damarlarına olumlu etki ediyor, kan akışını hızlandırıyor böylece kalp hastalıkları ihtimalini düşürüyordu. Aynı zamanda gama interferonlarının, T ve B hücrelerinin çoğalmasına neden olmaktaydı. Bu hücreler de bağışıklık sisteminin tümörleri ve virüsleri imha eden önemli silahlarıydı.

Birlikte gülmek birleştiriciydi. İnsanları da toplumları da birleştiriciydi. Mesafeleri kısaltıyordu. Ayrılıkları sonlandırıp bağların kurulmasına alan açıyordu. Üstelik eğlenceliydi. Oyunun bir parçasıydı. Hatta kendisi bir oyundu. Güldükçe daha çok oyun katıyordu insan yaşamına, oyun kattıkça da daha çok gülüyordu. Güldükçe daha coşkulu oluyordu, yaşam coşkusu arttıkça da daha çok gülüyordu.

Bir çocuk güldüğünde bütün dünyada çiçekler açıyordu. Bir çocuk o korkusuz ve kontrolsüz kahkahasını attığında bütün evren gülüyordu. Hiç beklemediği bir gün uzaklarda tanımadığı birileri tarafından önüne gelen pastaya bütün suratıyla gömülüp pastanın da, yaşamın da keyfini sorgusuz sualsiz çıkardığında yaşamın güzel sürprizlerle önünde serildiği inancı kendisi fark etmese de bilinçaltında pekişiyordu.

Sinir bilimciler düşüncelerimizi beynimizin yüzde 5’lik ‘farkında olan’ bilinçli bölümü ile ürettiğimizi ama yaşamımızı çoğunlukla yüzde 95’lik ‘bilinçaltı’ bölümünün yönettiğini söylüyor. Farkında bile olmadığımız inançlarımız kararlarımızı yönlendiriyor. Yaşamımız da bu kararlar sonucu önümüzde değişiyor. Çok basite indirgersek sonuçlardan memnun değilseniz düşüncelerinizden önce, alttaki inançlarınızı, kararlarınızı yeniden düzenleyin diyorlar. Tıpkı MÖ 500 yılında yaşamış ünlü Çinli komutan, savaş stratejisti Sun Tzu’nun Savaş Sanatı kitabında dediği gibi “Muzaffer savaşçılar önce kazanır sonra savaşa gider”.

Peki, ya bizim savaşımız daha çok çocuğun gülmesini sağlamak olsaydı? Ya mesela uzaklarda tanımadığımız çocukların gülmesine vesile olmak olsaydı savaşımız? O tanımadığımız çocukların belki de ilk defa yedikleri yaş pastalara bulanmış yüzlerindeki gülücükler bizlerin de yüreklerinde kelebeklerin uçuşmasına neden olmaz mıydı? 

Oluyormuş. Önce inandım. Sonra denedim. Uzaklardaki, pandemi nedeniyle bir yıldan uzun süredir görüşemediğim, dünyanın bir ucundaki kızımın doğum günü vesilesiyle, bir arkadaşımdan görüp kaptığım bir uygulamaya dahil oldum. Instagram’dan ‘Pastamızı Çocuklar Üflesin’ hesabı ile iletişime geçtim ve Ağrı’nın Doğu Beyazıt ilçesinde bir köyün çocukları kızımın pastasını üflediler. Onların gülüşleri, kahkahaları hem bizim evimizde hem kızımın uzaklardaki evinde çınladı. Daha da ötesi uzaklardaki o köyün tanımadığımız çocukları güldüğünde, sosyal medyadan bu gülüşleri gören dünyanın farklı ülkelerinden bütün arkadaşlarımın evlerinde de yürekler cıvıldadı. Biz vesile olduk. Çocuklar güldü. Bütün dünyada çiçekler açtı.

O zaman, ilham olabilmek adına, ezcümle, başlığımızı tamamlayalım. Ve diyelim ki, bir çocuk güldüğünde, bütün dünyada çiçekler açar.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün