Salud y amor y tiempo para disfutarlo... (Sağlık, aşk ve sefalarını sürmek için zaman…)

Sami AJİ Köşe Yazısı
14 Nisan 2021 Çarşamba

Çoğunluğunuzun bildiği veçhile benim şarapla ilgim, cuma akşamından cuma akşamına ve Pesah’tan Pesah’adır. Bazen dostlar alışverişte görsün (veya ayıp olmasın) diye adada sevgili eşimin ısmarladığı rakıdan minicik bir kısmını su bardağıma atarım.

Şimdi, “Bu başlık da neyin nesi?” diyeceksiniz.

Hiç beni sorumlu tutmayın. Bir hafta kadar evvel Ağabeyim takip ettiği bir TV programından esinlenerek, “Sami, değişik milletlerde kadeh kaldırırken şerefe yerine ne derler? Bu konuyu araştırıp bir yazı çıkarabilir misin?” dedi.

Sizleri bilmem ama bizde Abi’nin ricası aslında emirdir. Diğer bütün konuları bir kenara atıp işe koyulduk.

İlk aklıma gelen soru şu idi: Neden kadeh tokuştururuz?

Çok değişik ve birbirinden ilginç yorumlar var. Birini size aktarmakla başlayayım: Efendim, iki çarpışan kadeh çan sesi gibi bir ses çıkarıyor ya… İşte kötü ruhlar bu sesin kiliseden geldiğini sanıp oralardan kaçarlarmış… İnanmak size kalmış…

Ancak kulunuzun da katıldığı diğer bir yoruma göre bu davranış, sofrada veya kokteylde buluşan kişilerin birbirlerine itimat ettiklerinin bir göstergesidir.

“Peki, tamam da ne diyorlar yahu” diye söylendiğinizi duyar gibiyim.

Başlıyorum.

Çin, dünyanın en kalabalık ülkesi ve çok ciddi miktarda alkol tüketen bir ülke. Kadeh tokuştururken “tchin tchin” demekle işe girişirler. Bu aslında eski bir Çin deyimi olan “quin quin”den türemişmiş ve “lütfen” anlamına gelmekteymiş

İçmeye başlayınca en fazla kullanılan sözler “Gan bei” (bardağın k.çını ayakta görelim) ve “kai pay”(kadehinizi kurutun) imiş. Çin de geçerli lehçelere göre daha bir sürü terim var ama geçiyorum.

Japonlar da az içkici değiller… Hemen sizi uyarayım. Kadeh kaldırırken sakın boş bulunup “tchin tchin” demeyin. Onların lisanında erkeğin seks organı demekmiş.

Kampai” dersiniz geçer gider. (Bu İngilizce “cheers”in tam karşılığıdır.)

Uzakdoğu’nun arta kalanını çabucak gözden geçirelim: Güney Kore’de “wonshot” (tek seferde, anlamında) dediğiniz anda kadehi bir dikişte bitirmeniz lazım.

Singapur’da “yung seng”(içkiyi temizle), Tayland’da “chai yo” (talihin açık olsun), Filipinlerde “mabuhay” (uzun ömürler) deniyor.

Ya Hindistan? Orada kadeh kaldırmak pek usulden değil… Genelde “cheers”i kullanıyorlar.

Böylece dünya nüfusunun yarısını gözden geçirmiş olduk…

Batıya doğru gidince genel olarak sıhhatinize anlamına gelen sözler kullanılıyor. Çoğunuzun bildiği gibi Orta Avrupa’da “nazdarovye”, Fransa ve Fransız etkisinde kalanlar ise “santé” derler.  Aradaki fark şu: Nazdarovye diye kadehi kaldırdığınız zaman fon dip yapmanız lazım. Santé’de bu şart yok. Ancak her iki halde de muhatabınızın gözlerine bakmanız şart.

Bazı İskandinav ülkelerinde ortam biraz daha ısınmaya başladığı anda da bizim “pilavdan dönenin kaşığı kırılsın” atasözüne neredeyse denk düşen “kadehini bitiremeyen gayr-i meşru çocuktur” sözleri masadan masaya dolaşıp dururlar.   

Başlıktaki İspanyolca cümle ise tahmin edeceğiniz üzere tüm Latin Amerika ülkelerinde de özellikle samimi ortamlarda kulaklarınıza yankılanır. Bence tüm özlemleri benliğinde barındırıyor. Ayrıca sıcakkanlı insanların karakterini de ortaya koyuyor.

İsrail ve tüm Yahudi dünyasında haykırdığımız “le haim” (hayata!), milletimizin insan yaşamına ve kutsiyetine sarsılmaz inancını teyit eder.

Ve son olarak ülkemize geliyoruz… Biz “şerefe” deriz. Eğer herhangi bir yeri “es” geçmemişsem, dünyada, bu temenni ile kadeh tokuşturan tek toplum bizleriz.

Niye?  Ben yeni öğrendim ve keyifle paylaşıyorum. Efendim, olay 17. asra kadar dayanıyor.

Padişah 4. Murat zamanında, bırakın şarap içmeyi, halk tütün tüttürdü diye idam edilmekteydi. Akşamcılar sık sık arkadaşlarını kaybediyorlardı. Kendi aralarında -ayık oldukları zaman tabii- konuyu tartışmışlar. Bakmışlar ki kafalar dumanlanınca naralar atılıyor ve derhal yakalanıyorlarmış. Bunun üzerine masaya oturduklarında ellerini sofraya koyup “şerefim üzerine yemin ederim ki bu masaya oturduğum gibi kalkacağım” deyip kadehleri tokuştururken de “şerefe” demeye başlamışlar. Bu sözcük de böylece ortaya çıkmış.

Söyleyeceklerim bu kadar.

Eh, artık aldığım emri de yerine getirmiş olmanın rahatlığını yaşayabilirim.

Hele bu yazıyı cumaya kadar okumak fırsatını bulursanız Kiduş’un ortasına vardığınızda can-ı gönülden ve hep beraber “le haim” (hayata!) diye haykırın lütfen.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün