Su sıkıntısı kaderimiz mi?

Sami AJİ Köşe Yazısı
9 Aralık 2020 Çarşamba

COVID’in günlük yaşam ve geleceğimizi nasıl etkileyeceğini düşünüp bazı planlar yaparken karşımıza yepyeni bir problem çıktı: Su sıkıntısı!

Eski sayılabilecek bir İstanbullu olarak dönem dönem çok ciddi su kesintilerini yaşadığımız günleri çok iyi hatırlarım. Bazen su verilir ama gaz kesilirdi; bazen gaz verilir ama su yeterli basınçla gelmediğinden şofbenler yanmazdı yani yıkanamazdık.

İçme suyu için her semtte bulunan Hamidiye çeşmelerinden sağlanırdı. Sakalar evlere at sırtında damacana ile su servisi yaparlar ve mutfakta bulundurduğumuz çeşmeli küplere doldururlardı.

İleriki yıllarda çeşmeler kâfi gelmedi bu sefer tankerlerle apartmanlara su taşınmaya ve depoların doldurulmasına başlandı. (Bu arada kıyıda köşede kalmış Bizans dönemi sarnıçlarından da su çekildiğini gözümle gördüm).

Her dönemi iyi kötü atlattık. Ancak o yıllarda şehrimizin nüfusu kademeli olarak 1,5 milyondan 5 milyona çıkmıştı.

Bugün ise 16 milyon kişiyi aşmış durumdayız.

Barajlarımızın su seviyesinin yüzde 23’ün altına düştüğü gibi özellikle İstanbul ve civarına düşen yağışlar önemli seviyede azalmıştır… (Lütfen başlıktaki haritanın Trakya bölgesine bakınız.)

Üstüne üstlük önümüzdeki günlerde sadra-şifa bir yağış da beklenmemektedir.

Diğer bir deyimle ümidimiz ocak ayına kaldı. Olmadı şubat ayını bekleyeceğiz. 

Peki, ne yapalım? Kaderimiz buymuş deyip yağmur mu bekleyeceğiz? Tabii ki hayır…

Önce tasarruf. Nereden harcamayı azaltacağımızı sizden daha iyi kimse bilemez. Tasarruf kararını aldıktan sonra siz kendiniz evinizde ve işyerinizde su tüketiminizi azaltmanın planını tasarlayacaksınız. Ölçümünü su faturanızın tutarını kontrol ederek yapabilirsiniz.

Gerisi artık ilgili kurumlara kalıyor. Onlar da çaresiz değiller… Su üretimini arttırmak artık o kadar zor değil. Örneklerini şöyle sıralayabilirim:   

- Karadeniz’den yakın olan göl ve barajlara su pompalanabilir. Bilindiği üzere Karadeniz’in tuzluluk oranı binde 18 (yani çok az) karışımda çıkabilecek problemler kolaylıkla çözülebilir. Ayrıca deniz suyu tatlı sudan daha ağır olduğundan süratle alt tabakaya düşer. Böylece tatlı su yüzeyde kalır ve toprak sadece deniz suyunu emer. Ciddi bir kaybın önlenebileceğini tahmin ediyorum1.

- Manavgat Suyundan veya benzeri temiz kaynaklardan deniz yolu ile mega tankerler kullanılarak su taşınabilir ve doğrudan dağıtıma gidilebilir. Bilindiği üzere Manavgat Suyu İsrail’e taşınacaktı. Daha sonra Kıbrıs durağı da projeye eklenince Manavgat Suyuna ilaveten Dalaman Çayı kaynağının da kullanımı devreye girecekti.

Ardından Ceyhan Nehrinden akan suyun da boru hatlarıyla taa.. Suudi Arabistan’a hatta Körfez ülkelerine boru ile taşınması öngörülmüş ve görüşmeler başlamıştı. (3000 kilometre uzaklıktan bahsediyoruz.)

- Deniz suyu arıtma tesislerine gelince… Bunların inşasını bekleyecek vaktimiz yok demeyin… Günümüzde değişik ülkelerde irili ufaklı seyyar deniz suyu arıtma tesisleri satışa sunulmuştur. Derhal teslim edilebilir. Şu anda Suudi Arabistan’ın bu makinelere yılda 46 milyon dolar yatırmaya karar verdiği bildirilmektedir.

- Son örneğim mizahi görünecek ama değil… Havadan su üretmeye ne dersiniz? Gülümsemeye başladığınızı görür gibiyim. Şimdi sıkı durun… Bu makinalar da satışta. Boy boy, çeşit çeşit... Çin malı var, AB malı var ABD malı var, seçin. Hatta ev tipleri, yatlara uygun modelleri de var. Girin internete bakın; kapasitesine göre 1 ila 30 gün içinde teslim ediyorlar.

Özetlemek gerekirse, paniğe kapılmaya gerek yok. Şimdilik tasarrufa dikkat edelim.

Şunu da her zaman aklımızdan çıkarmayalım. Asrımızda kuraklık hiçbir zaman büyük bir sorun olmayacaktır.

Korktuğum tek kuraklık, beynimizin içinde dolaşan gri maddenin kurumasıdır.

---

1 Rahmetli Hasan Pulur 7 Nisan 2007 tarihli Milliyet gazetesindeki, “Karadeniz’den İstanbul’a su” başlıklı makalesinde, bu projenin ciddî olarak 1992 yılında hayata geçirilmek üzere olduğunu belirtmekteydi.   

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün