Kitapların akıbeti

Estreya Seval VALİ Köşe Yazısı
18 Mart 2020 Çarşamba

Daha önceden matemin kural ve âdetleriyle ilgili Ebedi Işık kitabını çevirdiğimden, yasımı gerekli şekilde tuttuğumu sanıyorum. Aşem bize çocuk vermediği için yalnızlığım ve acım çok büyüktü. Beş ay sonra annemi de ani bir şekilde kaybettiğimi düşünürseniz, durumumu kolaylıkla tahmin edebilirsiniz. Gündüzleri çalışarak bir şekilde geçiyordu ama geceleri zordu. Tersini yapmayı denedim: Gündüzleri sokağa çıkmak, insan görmek, oyalanmak, gece de yorgunluktan sızıncaya kadar çeviri yapmak ya da yazı yazmak. O da olmadı çünkü evin çeşitli köşelerinden tıkır tıkır sesler geliyordu. Sonunda evi küçültmeye kadar verdim. Nasıl mı? Salonun ve bütün odaların kapılarını kapattım, antrenin ışığını zaten açık bırakıyordum, erken saatte yatak odama sığınmaya başladım.

Sosyal medya ile bir alakam yoktu. Yazılarımı Facebook’a Hayim koyardı. Uykuyu beklerken telefonumu karıştırmaya koyuldum ve Facebook’u keşfettim. Bir sürü arkadaşım oldu. Dinî tartışmalara katıldım. Bazı erkeklerin tacizlerine de maruz kaldım. Engelleme prosedürünü öğrendim.

Aklımda hep bir konu vardı: Rahmetlinin değerli kitap koleksiyonunu bağışlamak. Biliyordum, okuyanların kitaplarından yararlanmasını isterdi. İlk düşünülecek yer doğal olarak güzel bir kitaplığı olan Şalom’a bağlı Gözlem Kitabevi idi ama ne yazık ki çeşitli girişimlerim hiçbir sonuç vermedi. Hatta babaannemin dediği gibi “Ni si, ni no, ni ke mande” (Ne evet, ne hayır ne de buyuur?).

Bilirsiniz herhalde, bağışlamak zor iştir. Vereceğiniz trink para ise herkes ister de, paradan manen daha değerli bile olsa, hatta biraz uğraşarak paraya çevrilebilse dahi, malınızı kimse istemez.

Facebook’ta oyalandığım bir gece Şalom yazarlarından birinin sürekli kütüphane resimleri koyduğunu gördüm. “Ah,” dedim içimden, “Hayim’in adını taşıyan böyle bir kitaplık olsa!” Yanlış anlamayın lütfen, kitapların gitmesini değil, bir an önce okura kavuşmasını istiyordum. Yazar arkadaşla İnstagram aracılığı ile temas ettim, meramımı anlattım, ilgileneceğini söyledi ve birkaç gün sonra bana geri döndü. Ünlü ve seçkin kuruluşlarımızdan biri, kendi seçeceği kitapları alabilirdi. Doğal olarak şoka uğradım. Kitapları görmediniz etmediniz, seçmeyi nasıl düşünürsünüz? Seçme kriteriniz nedir? Ben sahaf mıyım? Sıradan okur, kitapların yüzde kaçını anlayabilir? Kitapları alıp ne yapacaksınız? Üyelerinize dağıtacak mısınız? Bütün bu sorular kafama üşüşürken nazikçe teşekkür ettim ve kitaplığı bozmayı düşünmediğimi söyledim.

Aslında kitaplarla ilgili bir zorluk vardı. Hayim her Şabat günü sinagoga giderdi ve o hafta okuduklarını yanında oturanlarla paylaşırdı. Komşularından biri, sinagog Rabi’lerinden biriyle her hafta Tora çalışırdı ve Hayim’den kitap istemişti. Kitap iki hafta sonra okunamadan geri gelmişti. Belki dil sorunu, belki Kabala ile ilgili olması, potansiyel öğrencileri yıldırmıştı. Demem o ki, kitaplar belli bir din bilgisi ve bilinç seviyesi gerektiriyordu.

Zaman arada akıp gidiyordu. Hayatta tesadüf diye bir şey yoktur. Hayim’in sinagog komşularından biri, ben olduğumu bilmeden bana Facebook’tan arkadaşlık teklif etti. Çok kısa süren ilk yazışmanın ardından ikincide onun Hayim’i tanıdığını hatta cenazesine geldiğini keşfettik. Gözlerimden yaşlar süzüldü. Uzun lafın kısası, makul bir süre sonra her gün sinagoga giden bir hayat arkadaşım oldu. Hayim’in ailesi beni dışladı. Şimdi bayram tebriklerime bile cevap vermezler.

Hayim’in vefatından neredeyse üç sene geçmişti ve kitaplar konusunda hâlâ bir şey yapamamışken aklıma Rabi Mendy geldi. WhatsApp’tan ona yazdım ve durumu açıkladım. Yapılacak en makul hareketi yaptı ve kitapların fotoğrafını istedi; hemen yolladım tabii. Beş dakika sonra yanıt geldi: “Kitapları yarın yollayabilir misin?” Dört büyük koli doldurduk, yanına Judaik plaklar (plak, evet), CD’ler ekledik, kamyonet tutup Rabi Mendy’ye teslim ettik. Ona hep müteşekkir kalacağım.

Kitaplar nerede peki? Olabilecekleri en güzel yerde: Alef Aşkenaz Kütüphanesi’nde. Hayim’in sevgili okulunda; Ulus’ta değil eski binada okudu tabii ama okul aynı okul. Her bir kitabın içinde bir yazı var: “Bu kitap Hayim Moşe Vali’nin anısına bağışlanmıştır”.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün