Oley Küremiz ısınıyor...

Sami AJİ Köşe Yazısı
25 Aralık 2019 Çarşamba

Bu hafta niyetim bambaşka bir konuyu gündeme getirmekti… Ancak tüm medyada iklim değişikliğine bağlı olarak Karadenizlilerin burnunun küçüleceğine dair ‘müjdesi’ (şaka yollu tabii…) hakkında medyada haberler çıkmaya başlayınca, küresel ısınma meselesine müdahil olmam şart oldu.

Hele burun hususunda cemaatimizin duyarlılığının bilincinde olduğumdan (Cemal Nadir’in karikatürlerinde Salamon ve Mişon tiplemelerini hatırlayın) detaylı bir incelemeye girmek kaçınılmazdı. 

Kısaca söylemek gerekirse, küresel ısınmaya bağlanmayan hiçbir sosyal veya ekonomik bir olay kalmadı. ABD deki kasırgalardan tutun, Venedik’teki son su baskınları ve ülkemizdeki bazı afetlere varıncaya kadar her şeyden sorumlu. Hatta boşanmaların artışını bile iklim değişikliğine bağlayanlar bile var…

Ancak, son günlerde ortam ve hava birdenbire değişti. Özellikle Madrid’e toplanan son İklim Değişikliği Konferansına katılan ülkeler hemen tüm konularda ciddi görüş ayrılıklarına düşünce, toplantı sonuca varılmadan dağıldı.

ABD, Çin, Suudi Arabistan ve Avustralya zaten karşıydılar. Türkiye’nin dâhil olduğu birkaç ülke ise daha Paris Anlaşmasını bile onaylamamışlardır. Özetle büyük bir ‘hayal kırıklığı’ yaşandı.

Küresel ısınma son analizde ne kadar zarar verebilir? Acaba faydaları var mı gibi sualler hemen ortaya atılmaya başlandı. 

Yarı mizahi yarı ciddi tezleri sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Önce fiziksel görünümümüzden başlayalım.

Burun meselesi çok önemli… Düşünün hava ısındıkça insanlarımızın burnu küçülecek, dudaklar kalınlaşacak, tenleri esmerleşecek ve hanımlarımızın göğüsleri büyüyecek. Diğer bir deyimle, artık estetik cerrahi ve esmerleşmek için harcanan paralar cebimizde kalacak.

Bazı araştırmacılar, genel anlamda, tüm canlıların soğuktan, sıcağa göre çok daha fazla zarar gördüklerini ortaya koymuştur. Gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun, kışın insanların ölüm oranı yaz mevsimine göre çok daha yüksektir.

Isınmak için çok daha az harcayacağız. (Bu seneki ekim-kasım aralık doğal gaz faturalarına bakın şaşacaksınız.) Sair enerji için sarf ettiğimiz mali kaynaklar da ciddi şekilde azalacağından gelirimiz artacak. Aile, bütçemizi belki de doğrultabileceğiz.

Sanılanın aksine, yapılan tüm araştırmalar, küresel ısınmanın, yepyeni tarım alanlarını ortaya çıkardığını, verimleri genel anlamda yükselttiğini, bio-çeşitliliği zenginleştirdiğini ortaya koydu.

Esasen, tarım teknolojisinde son 20 yılda ortaya konan gelişmeler, tohum türlerindeki inanılmaz yenilikler, sulama metotları, küresel ısınmanın ziraat ile ilgisini hemen hemen yok etmiştir. Son 20 yılda bazı ülkelerin üretimleri iki mislinden fazla artmıştır. Hatta ortaya çıkan fazlalıkları nasıl stok edecekleri ve ne şekilde tüketecekleri hususunda çareler aramaya başlamışlardır. Devletler bazı gıda maddelerinin ihracatında pazar paylarını arttırmak için, birbirleriyle kıyasıya rekabete girişmişlerdir.

Ormanlara gelince; bu konuda da uzmanlar arasında görüş ayrılıkları var. Bir kere ormanlık alanın tarifinde anlaşamıyorlar.

 Bazı ülkeler son yıllarda orman varlıklarını arttırdıklarını -tüm ısınmalara ve şehirleşmeye rağmen- ilan ederken, diğerleri azalmaya mani olamadıklarını beyan ediyorlar. Toplamda, dikkate değer bir azalma yok.

Türkiye örneğini verirsek orman varlığımız Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren sürekli artmakta. Kısa bir süre sonra topraklarımızın üçte biri ormanlarla kaplı olacak. Bu alana, zeytinliklerimiz, fındıklıklarımız sair meyve ağaçları dâhil değil. Üstüne de çayır ve mera alanlarını eklersek, ülkemizin yarısından fazlasının yeşilliklerle kaplı olduğunu görürüz.

Tarım alanlarımız da aynı şekilde artış gösteriyor. 1950 yılında 15 milyon hektar olan tarlalarımız son istatistiklere göre 24 milyon hektara ulaşmıştı. Daha önemlisi dönüm başına sürekli verim artışlarını gözlemlemekteyiz. 

Su kaynaklarının azalma riskine karşı da küresel çapta tedbirler alınıyor. Deniz suyunu arıtma tesislerinin arttırılması, daha önemlisi küçültülerek daha ucuz hale getirilmesi, hele bu tesislerin seyyar hale getirilerek en küçük yerleşim birimlerine ulaştırılması artık imkân dâhilinde1. Aynı paralelde, havadan su üretecek makineler artık yoğun bir şekilde tüketicilere sunuluyor2.

Son olarak başlıktaki karikatüre dönelim. Beyaz ayılarımızın durumu nicedir?

Son haberlere göre onların keyfi yerinde.

Onları avlamak kesinlikle yasak. Çok ağır cezalar var.

Uzun süren kışlar onların da işlerine gelmiyor. Dondurucu soğuklar beslenmelerini geciktiriyor. Zira sular biraz ısınıp da buz kırılmaları başlamadan, foklar ve ayı balıkları kuzeye doğru gelemiyor. Fok ve ayı balığı ise kutup ayılarının en önemli gıda maddeleri… Bu yüzden, kışın uzun sürmesi tehlikesine karşı bölgeye yakın tüm ülkeler, ayılarımız için belli noktalara yiyecek depoluyor.

Özetle küresel ısınma sayesinde, foklar, ayılarımızın sofralarına kendiliğinden geliyorlar. Bu bir nimet değil mi? 

Sonuçta, lütfen tabiatın bize verdiği imkânların keyfini çıkaralım. Beyinlerimizin içinde mevcut sıvılar kurumadığı müddetçe, her şeye çare bulunur.

Unutmayalım, medeniyet, insanın, sürekli olarak tabiata karşı mücadelesiyle gelişmiştir.

 

1 Bu seyyar araçlara güneş panelleri de eklenebilir. Bu suretle elektrik ulaşmayan mahallelere bile temiz su verebilirsiniz.

2 Bu makinelerin ev boyutları bile var. Fiyatları da 195-200 dolar. İnternetten seçebilirsiniz.         

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün