Hashtag’ler yapıldı, ya sonra?

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
28 Ağustos 2019 Çarşamba

Emine Bulut cinayetinin görüntülerini seyretmek istemedim. Eski eşi tarafından boğazı canice kesilerek öldürülen bir kadın, cinayete tanık olup “Anne lütfen ölme!” diyen bir çocuk, cinayeti işleyen cani eski koca ve yardım etmek yerine cinayeti kameraya çeken başka bir insan… Seyretmek istemememin sebebi kan görmeye dayanamayacak olmam değil. Kanlar içinde ölmek üzere olan bir kadının “Ölmek istemiyorum” laflarını duymak istememem, çocuğunun ifadesini görmek istememem, kimsenin müdahale etmediğini görmek istememem…

↔↔↔

Ne zaman müdahale etmek yerine, o anı çekmek daha önemli bir hale geldi? Gencecik bir kadının on yaşındaki kızının gözü önünde travmatik bir şekilde hayatına son verilmesi kadar üzücü olan, yardım etmek yerine son anlarının videoya çekilmesi. O meşhur anları çeken kameraman veya etrafta olan başkaları ambulans çağırmış mıydı? Polise haber vermiş miydi? Yoksa ilk düşüncesi o an bir cinayet anı bile olsa anı kamerasında yakalamak mıydı? Gazetelerden okuduğum kadarıyla, Emine Bulut’un annesi Fadime Hanım’ın isyanına baktığımda ambülans çağırmak yerine kayıt yapmanın ilk içgüdü olduğunu anlıyorum.

↔↔↔

Tehlikeli veya trajik bir anı kamerada yakalamak ne zaman insanlığın ve yardım etmenin önüne geçti? Bu sadece ülkemizde görünen bir sorun da değil. Geçtiğimiz senelerde İsveç’te olan bir trafik kazasında yoldan geçen sivillerin yardım etmek yerine kayıt yapması, Florida’da gençlerin boğulmakta olan bir adamı kurtarmak yerine cep telefonlarına çekmeleri, Ohio’da araba kazasına tanık olan bir adamın 17 yaşındaki gence yardım etmek yerine kameraya çekmeyi seçmesi… İnsanlar insanlığını hangi sene, hangi cep telefonu modelinde yitirdi bilmiyorum. Tek bildiğim o telefonların ambülans, polis, yardım çağırmadan önce ilk içgüdüsü anı kayıt edip, sosyal medyaya koymak veya haber ajanslarına satmak olan kişilerde bulunduğu. 

↔↔↔

Emine Bulut cinayetine hepimiz çok üzüldük. Ben seyredemedim bile, daha doğrusu seyretmek istemedim. Sosyal medya influencer’ları hemen ekranlarını Emine Bulut hashtag’leri (#EmineBulut) ile kararttılar. Birkaç gün geçti. O günlerde de yine Türkiye’de kadın cinayetleri devam etti. Bu konuda sosyal medyaya üzüldüğümüzü yazmanın ötesinde neler yaptık? Çoğumuz hiçbir şey… Neler yapılabileceğini tam anlamıyla bilmesek de işe eğitimden başlayabiliriz. Kız çocuklarının eğitimi için maddi destekte bulunabiliriz. Kendimizi ve çocuklarımızı acil durumda yapılması gerekenler konusunda eğitebiliriz. Bir telefonun ilk amacının acil durumda yardım çağırmak olduğunu yeni neslin beynine kazıyabiliriz. Kimsesiz çocuklara yardım edebilir, yardım amaçlı konserlere destek verebilir, çeşitli yardım kuruluşlarında gönüllü olabiliriz. Bunlar sadece otuz saniye içinde aklıma gelenler. Yapılacak ve yapılması gereken çok şey var. Ya şimdi?

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün