Kedoşim - Uyarmak

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
8 Mayıs 2019 Çarşamba

Kedoşim peraşasında yer alan emirlerden bir tanesi “ohiah tohiah et amiteha -  arkadaşımızı uyarmak” olarak bilinir. İlk bakışta başkalarının yaşam tarzının neden bizleri bu kadar ilgilendirdiği sorgulanabilir. Herkesin kendi bildiği şekilde yaşaması kadar doğal bir şey yok iken neden yanlış davranışlarından veya Tora’ya uygun yaşamamasından dolayı arkadaşımızı uyarmak zorunda olduğumuz anlaşılmayabilir. Ancak Yahudi toplumu, ‘toplum’ olarak var olmayı seçmiştir ve herkes birbirine karşı sorumludur. Bu sorumluluk nedeniyle arkadaşımızı yanlışlarından dolayı uyarmak hepimizin görevidir.

Pasuğun devamına baktığımız zaman aslında ne demek istediğini daha iyi anlarız. “Velo tisa alav het.” Bu uyarı gerçekleştiği zaman uyarıyı yapan kişi bir günah işlemenin eşiğine gelir. Çünkü bu uyarının nasıl yapılması gerektiği de önemlidir. Bu uyarı şekli nedeniyle bazen arkadaşımızın daha kötü bir yola düşmesine neden olabiliriz. Veya uyarı şekli arkadaşımızı başkalarının hatta toplumun önünde küçük düşürebilir, utandırabilir. Onu kızdırabilir ve doğru yola dönmesini hepten engelleyebilir. Uyarının mutlaka yapıcı ve kişiyi doğru yola yönlendirici olması gerektiği akıldan çıkarılmamalıdır.

Rabi Hayim Palaçi (Z’Ts’K’L’) günün birinde Şabat günü sigara içen bir yahidle karşılaşır. Bir süre sonra onu ofisine davet eder. Rabi’nin ofisine giren yahid Rabi’nin kitaplığındaki bütün kitapları durmadan açıp kapadığını görür. Sonunda dayanamayıp “ne arıyorsunuz Rabi?” sorusunu sorar. Rabi Palaçi “hangi kitapta Şabat günü sigara içmenin ‘mutar’ olduğunu yazan kitabı arıyorum” der. Yahid başını önüne eğer, özür diler ve bu yanlışa bir daha dönmez.

Benzer bir hikâye Hafets Hayim’in büyüklüğünü gösterir. Bir Rabi, Hafets Hayim’in yeşivasındayken bir öğrencinin Şabat günü sigara içtiğinin görüldüğünü bir konuşmasında anlatır. Hafets Hayim onu ofisine çağırır. Genç içeride sadece birkaç dakika durur ve çıktığında sigara içmek şöyle dursun Şabat ihlalini bir daha aklına bile getirmez. Konuşmayı yapan Rabi içeride ne konuşulduğunu bilmediği ve Hafets Hayim’in öğrencisini nasıl ikna ettiğini anlayamadığı için üzüntülerini dile getirir. Konuşma sonrasında yaşlıca bir adam Rabi’nin yanına gelir ve o gencin kendisi olduğunu ifade eder. Rabi doğal olarak içeride ne yaşadığını sorar. Yaşlı adam ofise girdikten sonra Hafets Hayim’in öğrencisinin elini tuttuğunu, sevgiyle gözlerine baktığını ve gözyaşları ile üç kez ‘Şabat’ dediğini anlatır. Bütün konuşma sadece bu kadardır. Adam Hafets Hayim’in sinirlenmediğini, bağırmadığını, paylamadığını sadece gözlerine bakarak üç kez ‘Şabat’ dediğini yineler. Bu davranış genci derinden etkiler ve bir daha Şabat gününü ihlal etmeyi aklından bile geçirmez.

Bilmek gerekir ki yanlışı kişinin yüzüne vurmak, ona öfkelenmek ve bunu kritik etmekle o yanlışı düzeltmek mümkün olmaz. O kişiyi kazanmanın en güzel yolu sevgiyle ve anlayışla onlara yaptıklarının yanlış ama neyin doğru olduğunu göstermek gerekir. Özellikle günümüzde yaşayan ve kırılganlıkları had safhada olan gençler için bu çok önemlidir. Rav Palaçi veya Hafets Hayim gibi olumlu bir şekilde yaklaşım belki de Beezrat Aşem birçok insanı Tora yoluna döndürmemizi sağlayabilecektir.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün