Sanki beni anlatıyor

Avram VENTURA Köşe Yazısı
12 Ocak 2022 Çarşamba

Birkaç yıl önce yeni bir kitabım yayımlanmıştı. O günlerde bir arkadaşım ziyarete gelmiş, sohbet sırasında kitabımı okuyup beğendiğini söylemişti. Sonra söz arasında, içinde yer alan bir yazıda onu anlattığımı söyleyince hem şaşırmış hem de sevinmiştim. Şaşırmıştım, çünkü sözünü ettiği denememde, aslında bir başka çocukluk arkadaşımı anlatıyordum; ancak yazıda betimlediğim özelliklerin benzerliğiyle, satırlar arasında kendine nasılsa bir yer bulmuş. Sevinmiştim, çünkü deneme yazılarımın birçoğunda, öncelikle kendimden söz ediyorum. Nitekim okurlarımdan kimileri, kendileriyle benzer duygu, düşünce ve davranışları sergilediğimi sıkça söylerler. Nasıl ki ben de başka yazarları kendime yakın buluyorsam, kitabımı okuyan arkadaşım da onu anlatıyorum kuşkusuna düşmüş. Okuma tutkusu içinde olanlar, bu durumu elbette ki çok doğal karşılayacaktır.

Kimi zaman bir öykü, bir roman okur, bir film izler ya da bir şarkıyı dinlerken, kendimizi o anlatılan duygu ve düşüncelerin içinde buluyoruz. O anda dudaklarımızdan şu sözlerin döküldüğünü duyar gibi oluyorum: Sanki beni anlatıyor! Bir aynadaki görüntümüze ilgiyle bakar gibi… Seslerin, sözcüklerin, duyguların ete kemiğe bürünmesi gibi… Bir başkasıyla özdeşleşir, onun sözcükleriyle kendimizi tanımlar gibi… Nitekim deneme yazılarıma son noktayı koyduğumda, zaman zaman şunu düşünürüm:

Ben, bazen bir başkası; bir başkası da bazen ben oluyorum!

Bu sözleri yazarken sanki biraz Montaigne’den, biraz da Borges’ten esinlenmişim gibi geliyor. Benzer sözcüklerle: Ben, kendim, başkaları… Kimi zaman benzerliğimiz, kimi zaman da farklılığımızla… Şöyle de diyebilirim: Ben nasıl ki bir başkasının hayat anlayışı, alışkanlıkları, davranışları ve duygularıyla kendimde bir benzerlik bulabiliyorsam, başkalarının da bunları bende buluyor olması çok doğaldır.

Özellikle deneme türünün isim babası olarak nitelendirdiğimiz Montaigne’i okuyanların, onun bu özelliğinden etkilenmemeleri olası değil. Kesin yargılara varmadan, kendini öne çıkararak, okurunu sorgulamaya yönelterek, onlarla aralarında sıcak bir bağ kuruyor. Öyle ki hataları, eksikleri, duygu ve düşünceleri, kısacası tüm olumlu ve olumsuz yanlarıyla, kendi deyişiyle okur karşısına çırılçıplak çıkıyor. Denemelerinin satırları arasında mutlaka kendimizden kimi izler bulmuşuzdur. O an olmasa da belki geçmişte aynı duyguları yaşamış, aynı görüşleri savunmuş, aynı davranışlarda bulunmuşuzdur. Nitekim daha sözlerinin başında, her insanda, insanlığın bütün hallerinin olduğunu söylerken, görüşlerini de bu doğrultuda kaleme aldığını vurgulamış oluyor. Aradan dört yüz yılı aşkın bir süre geçmesine karşın, her zaman güncelliğini koruyor olması, sanırım bunun en güzel kanıtıdır.

Başa dönecek olursam:

“Sanki beni anlatıyor” sözünü kullanıyorsak bu, adı geçen bir edebiyat ürünü, bir film ya da bir şarkı için amacına ulaşılmış, hedefini bulmuş birer çalışma olarak görülebilir; sınırları olmayan, kalıcı, duyarlı tüm insanlara seslenebilen…

Ziyarete gelen arkadaşıma o anda bunları söyleyemedim. Belki başkaları için de bir yanıt olabilir düşüncesiyle paylaşmak istedim.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün