Biden başkan olursa…

Prof. Dr. Burak ARZOVA Köşe Yazısı
28 Ekim 2020 Çarşamba

Nefesimizi tuttuk, ABD’de başkanlık seçim süreci sonucunda kimin başkan olacağını takip ediyoruz. ABD başkanlık seçimleri her zaman dünyanın merakını üstüne çeker.

ABD seçimleri ve yeni başkanın kimliği, tüm dünyada (bireysel ve ülkeler anlamında) hem dünya siyasetinin geleceği hem de küresel ticaret ve uluslararası anlaşmaların yönü açısından hep ilgi çekici olmuştur.

Yeni ABD Başkanının kim olacağı bilemiyoruz.

Bu kez pandemi şartlarında farklı bir seçim dönemi var. 328 milyonluk koca ülkede, 18 yaş üstü oy kullanabilecek yaklaşık 240 milyon seçmen mevcut. Erken oy verme döneminin başlaması ile birlikte yaklaşık 55-60 milyon kişi şimdiden oy kullandı. Postayla oy kullananların sayısı da oldukça yüksek. Postayla oy kullanmanın yüksekliği hem pandemi nedeniyle oy kullanma alanlarına gitmek istememekten kaynaklanırken, hem de Demokratların bu seçime her zamankinden farklı azim ve motivasyonla katılması. Büyük motivasyonları mevcut Başkan Trump’ı devirmek.

Şimdi tüm hesaplar Biden başkan olursa olasılığı üzerinden yapılıyor. Biden başkan olursa, şüphesiz çok şey eskisi gibi olmayacak. Siyaseten daha farklı bir Amerika göreceğiz.

Peki, ekonomi politikaları nasıl şekillenecek?

Demokratlar genel ilke olarak en zengin Amerikalıları daha yüksek vergi oranlarına tabi tutarak, sağladıkları geliri daha fazla eğitim ve sosyal harcamalara yönlendirmek ve ekonomik eşitsizliği gidermeye yönelik sosyal politikalara harcamak misyonuna sahiptir. Ordu ya da polise daha az harcama yapmayı öngörürken, düşük gelir grubuna daha fazla hükümet harcamasını desteklerler.

Son destek paketlerini hatırlamanızı rica ediyorum. Hükümet olmalarına rağmen, destek paketine karşı çıkan hep Cumhuriyetçiler olarak algılandı ABD kamuoyunda. Son geldiğimiz noktada Demokratlar 2,2 trilyon dolarda ısrarcıyken Cumhuriyetçiler 1,8 trilyon dolardan yukarı çıkmadıkları için destek paketi tam da seçim öncesinde kilitlenmiş durumda. Oysa biz kendi ülkemizden de hep seçim dönemlerinde iktidar partileri tarafından kesenin ağzının hesapsızca açıldığına şahit olmuşuzdur. Bu garip bir durum.

Diğer yandan, Biden’ın önemli destekçileri, daha önce adaylık için yarıştığı Elisabeth Warren ve Bernie Sanders. Her ikisi de ‘sol’un ucunda. Warren kampanya döneminde ilaç şirketlerinden daha fazla vergi alacağını çünkü bunların ABD’yi sömürdüğünü söylerken, Sanders gençleri yakından ilgilendiren eğitim konusunu ele almış ve eğitimin ücretsiz olacağını söylemişti.

Biden’ın COVID-19 aşısını eğer başkan olursa halka ücretsiz dağıtacağına yönelik vaadi, bu manada bana çok sürpriz gelmedi. Biden başkan olursa, daha sola kaymış bir ABD ile karşı karşıya kalabiliriz.

Yine geleneksel olarak Demokratlar, her çocuğun kaliteli eğitim fırsatına sahip olması gerektiğine inanıyor. Birey ve ülke için ekonomik büyümenin yolunun bu olduğunu düşünüyor. O nedenle yeni dönemde federal bütçeden eğitim harcamalarının artması ve eğitime erişimin kolaylaşması gibi temel yaklaşımlar görebiliriz.

ABD Başkanı Trump eğer seçilmezse, Amerikan halkının seçimden zarar göreceğini ısrarla söylüyor. Ancak, Demokrat başkanlar döneminde ABD ekonomisi yıllık ortalama %5,2 büyüme kaydetmişken, Cumhuriyetçi başkanlar döneminde ortalama büyüme yıllık %1,4’te kalmış (Bu hesaplamalara 2020 büyümesi dâhil değil). Üstelik Başkan Trump, COVID-19 krizine kadar da dünyayı derinden sarsan büyük bir krizle karşı karşıya kalmamışken.

Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasındaki en önemli ayrışma vergi ve harcamalar konusunda.

Cumhuriyetçiler vergi indirimlerinin istihdam yaratmanın en iyi yolu olduğunu söylerken, Demokratlar hükümet harcamalarını savunuyor. Bu nedenle Başkan Trump, Biden yönetimindeki bir Amerika’nın daha yüksek vergi oranlarına muhatap olacağını söylüyor ki zaten Biden eğer başkan olursa en yüksek gelir grubuna vergi artışı getireceğini çok önceden beyan etmişti.

Joe Biden başkan olursa, yıllık gelirleri 400 bin dolar üzerinde olanlar için bireysel gelir, sermaye kazancı ve bordro vergilerinin artırılması dâhil olmak üzere vergileri artıracak bir dizi politika yürürlüğe koyacak. Bu artık sürpriz değil ve aslında üst gelir grubu ABD seçmenini en rahatsız eden konu.

Daha önce Trump Yönetimince %35’ten %21’e düşürülen kurumlar vergisi oranı, Biden başkan olursa %28 olarak gerçekleşecek.

Öte yandan, Amerikan Vergi Vakfının tahminlerine göre ‘Biden Vergi Planı’, Amerikan GSYH’sını uzun vadede %1,62 oranında azaltacak. Sermaye stokunda %3,75 azalmaya sebep olacak. Tam zamanlı eşdeğer işlerde yaklaşık 542 bin iş kaybı yaşanacak. 2030 yılına kadar Biden Vergi Planı’nın, vergi mükelleflerinin en yüksek %1'i için vergi sonrası gelirlerinde yaklaşık %7,7 ve tüm vergi mükellefleri için vergi sonrası gelirlerinde yaklaşık %1,9'luk bir düşüşe yol açacak. Bu durumun kabul görüp görmeyeceğini seçim sonuçları ile göreceğiz.

Ücretler konusuna gelince Demokratlar, asgari ücretin yaşanabilir bir ücrete izin vermesi gerektiğini savunuyorlar. Biden’ın olası başkanlığı döneminde saatlik ücretlere bir artış, çok şaşırtıcı olmayacak çünkü Biden saatlik minimum ücretin 15 dolar olmasını şimdiden savunuyor. Bu artış muhtemelen daha çok tüketim ve daha yüksek enflasyon anlamına gelecektir. Yüksek enflasyonun kalıcı hale gelmesini engellemek açısından, COVID-19 sonrası yeniden faiz artışlarının olduğu bir dönemi yaşayabiliriz.

Son olarak değinmekte fayda var; Biden’ın başkanlığı durumunda değişmeyecek en önemli konu Çin’le olan ‘Ticaret Savaşları’ konusu. Burada bir söylem değişikliği ya da daha yumuşak ifadeleri mutlaka görürüz ama ana ilkelerde bir değişiklik olacağını hiç sanmıyorum.

Çin’le Ticaret Savaşları daha önce de birkaç kez belirttiğim gibi bir ticaret savaşının çok daha ötesinde: Bu bir ‘Yüksek Teknoloji Ekonomisi’ne sahip olma savaşı.

Unutmayalım ki tüm bu saydıklarımız Joe Biden eğer başkan olursa varsayımına yönelik tespitler. Eğer mevcut başkan göreve devam ederse zaten onun politikaları az ya da çok tahmin edebiliyoruz.

Anketler son dönemde çokça yanıldı. Financial Times’ın sürekli güncellenen anketine göre eğer bugün seçim olsa Biden 270 barajını üç delege ile geçiyor. Üç delege çok küçük bir rakam. Seçim sonuçları her sonuca açık.

Bize düşen bekleyip görmek…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün