Uzaktan ya da yüz yüze, olağanüstü şartlarda eğitim

Salgın kontrol edildiği ölçüde uzaktan eğitimden, yüz yüze sisteme geçilmesi hepimizin ortak dileği ve hedefi, çocukların önemli bir ihtiyacı. Ancak, hem bulaşma hızının yeterince düşmemiş olması, hem toplumsal olarak ortak tutumlarda birleşmekte zorlanmamız bu önemli adımların atılmasını riske sokabilir, her an beklenmedik değişikliklerin olması, hibrid ya da saf çevrimiçi uygulamalara dönmek, sonra tekrar yüz yüze sisteme ağırlık vermek mümkün.

Yankı YAZGAN Köşe Yazısı
14 Ekim 2020 Çarşamba

Salgın kontrol edildiği ölçüde uzaktan eğitimden, yüz yüze sisteme geçilmesi hepimizin ortak dileği ve hedefi, çocukların önemli bir ihtiyacı. Ancak, hem bulaşma hızının yeterince düşmemiş olması, hem toplumsal olarak ortak tutumlarda birleşmekte zorlanmamız bu önemli adımların atılmasını riske sokabilir, her an beklenmedik değişikliklerin olması, hibrid ya da saf çevrimiçi uygulamalara dönmek, sonra tekrar yüz yüze sisteme ağırlık vermek mümkün. Bu nedenle bu bilinmezliklerin çokluğu karşısında, bir araya getirdiğim on öneri/fikir pandemi döneminin kendine özgü eğitim ortamında değişikliklere dönük tutumlarımıza da ışık tutabilir.

1.    Olağanüstü bir durum var: Pandemi ve uzaktan eğitim döneminin olağanüstü bir hal olduğunu kabul edelim. Ev, okul değil, evdeyken okulda olan her şey sağlanamaz. Öğretmenlere, kendimize ve çocuklarımıza fazla yüklenmeyelim. Mevcut şartlardaki en iyiyi gerçekleştirmeye çalışmak bir ödün vermek demek değildir.

2.    Destek olmak: Herkes zaten çok zorlanmakta, çoğunluk ciddi bir gayret gösteriyor, ‘birbirimizin hayatını kolaylaştırmak için ne yapabiliriz’i daha çok düşünelim.

3.    Yeni düzene alışmak: Yeni eğitim düzenine hemen alışmak çocuklara zor gelebilir, ek ısınma süresi verelim.

4.    İhtiyaçları belirlemek: Çocuklara ihtiyaç ve isteklerini açıkça sorun, makul bulduğunuz isteklerini yerine getirin, aşırı bulduklarınızı ise yapmak zorunda değilsiniz.

5.    Ders katılımı: Dersleri beğenmeyen, sıkıcı bulan çocuklara okulu bu haliyle ciddiye alması gerektiğini, okulun şu anda bu olduğunu açıkça söyleyin.

6.    Güvenmek: Sistemle ilgili kuşkularımız olsa bile tanıdığımız, bildiğimiz, ait olduğumuz okula ve öğretmenlerine güvenelim, bu güven çocuklarımıza geçecektir.

7.    Sorumluluk vermek: Okul sorumluluklarına yardım ederken, öğrenme süreçlerinde bizden bağımsızlaşmalarına destek olalım, sorumlulukları yavaşça adım adım onlara kaydıralım. 

8.    Krizi yönetmek: Çocuklar pandemi döneminde evde hangi dersi yaptıklarını değil, aile ortamında ne hissettiklerini, okul ve yaşam zorluklarına karşı nasıl desteklendiklerini hatırlayacaklar.

9.    Müfredat: Öğretmenlerin müfredatı her zamanki gibi yetiştirmesini beklemek yerine zaten aşırı olan yükün basit, sade ve öne çıkan kısımlarına odaklanılması, öğretmenler ve öğrenciler üzerinde geri kalıyoruz baskısı yaratılmaması, değerlendirmelerin de müfredatın aktarımındaki sadeleştirme ile uyumlu hale getirilmesi düşünülmeli.

10. ‘Evde okul’ ortamı: O gün ve o hafta ne yapılacağını, zamanın akışını planlamak için özellikle küçük öğrencilere yardımcı olmak, okul ortamında bulunmanın yönlendirici etkisinden yoksunluğu telafi etmek gerekiyor. Öğretmenden öğretmene, öğrenciden öğrenciye, veliden veliye fikir ve tecrübe paylaşımı okul sorunlarına yenilikçi çözümler bulmayı kolaylaştıracaktır.

 

Vaka mı, hasta mı?

SARS2-Corona virüsünü taşıyor olmak semptomlarınız olmasa bile başkalarına bulaştırabileceğinizden ötürü yüksek tehlike oluşturacağınızdan ötürü sizi bir hasta olarak ele almayı gerektirir.

Sağlık Bakanlığının COVID-19 verilerini topluma bildirirken yanılmayı kolaylaştırıcı ve tam olmayan bilgiler vermiş olması kafanızı karıştırmış olabilir. Özellikle ulusal çıkarlar ile doğruların söylenmesi arasında bir tercih yapılmalıymış izlenimini veren bu karışıklığın kaynaklarından birisi vaka ve hasta ayrımının yapılması ve sayıların bu ayrımın düşük tarafından hesaplanması. Vakalar hasta sayılmadıklarından ötürü bu istatistiklerde hesaba katılmamışlar. Peki, vaka nedir? Neden hasta denenlerle beraber hesaba katılmalıdır?

Bakanlığın tanımlamasında virüsün bulaşmış olduğu (enfekte olmuş) kişiler ‘vaka’, ancak hastalığın semptomlarını yaşayan, hisseden kişiler ‘hasta’. Bu tümüyle yanlış değil, zira hastalık bir ‘öznel deneyim’, bir şeyler hissediyor ya da yaşıyor olmanız önemli. Hatta Türkçemizin ilginç kelimelerinden birisi olan ‘rahatsızlık’ ve ‘rahatsızlanmak’ hastalanmanın bir başka tanımı… Durumun sonucunda bir rahatsızlık doğması gerekli. Ancak testlerle saptanabilen her türlü sağlık sorununda henüz semptomları olmayan birçok durum hasta ‘hastayım’ demeden (yani, henüz vakayken) saptanabilir (‘yakalanır’).

Bazı hastalıklar için ise, test ile saptanmış bir durum varlığında kişinin kendisinin o anda rahatsızlık duyması şart değildir, ileriki bir zamanda bu saptanmış durumun bir rahatsızlık yaratması kişiyi ‘henüz’ hasta olmasa bile ileride hastalanacak olması üzerinden değerlendirmeyi gerektirir. Bugünün vakası, yarının hastası olabilir. Örneğin, kalp damarlarında henüz kalp krizi geçirmeye yetmeyen ve şikâyete yol açmamış hafif tıkanıklık olan bir kişiyi hasta kabul edip tedavi edip etmeme kararını verirken olduğu gibi...

Bir vakanın hasta sayılması için bir diğer ölçüt de, kendisi şikayetçi olmasa bile testle saptanan durumun (örneğin, SARS2-COVID-19 testinde pozitif çıkmış olması) başkalarına rahatsızlık vermesi ya da başkaları için yüksek bir tehlike yaratmasıdır. Belirti göstermeyen ancak testleri pozitif çıkmış (vaka) kişilerin salgında ve bulaşıcılıkta ciddi bir payları olduğunu (en az yarısı) düşünürsek ve testin sonrasındaki günler içinde bu kişilerin kendilerinin de hastalık belirtilerini gösterebileceklerini de buna eklersek, ‘bunlar hasta değil’ cümlesi geçersizleşir.

Nitekim yaygın temaslı takibi ve test uygulaması yapıldığında (ülkemizdeki filiyasyonun amacı da buydu) testleri pozitif olan kişilerin bulunması, özellikle hiçbir şikâyeti olmayıp normal hayatını sürdüren ve toplumun kalanına bulaştıranların belli bir süre karantinada tutulması gibi uygulamaları tam da bu amaçlıdır. O nedenle vaka/hasta ayrımını yapsak da yapmasak da, toplumdaki enfekte kişi sayısının sözü evirip çevirmeden açıklanması, bu sayıyı ve bilim için önemli diğer ayrıntıları bilerek salgın yayılma hızı, virüsün öldürücülüğü gibi birçok önemli veriyi doğru hesaplamayı ve korunma stratejilerini doğru yapmayı sağlayacaktır.

Test pozitif ama semptomsuz olan kişilerinin başkalarını hasta etme potansiyelinin bu kadar yüksek olduğu bir durumda bu kişileri hesaba katmamak (en iyi niyetli yorumla) büyük bir yanlıştır.

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün