Kitap arası çizgi roman

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
16 Eylül 2020 Çarşamba

COVID-19, umarım çevremden herkesi teğet geçecek. Ama bu süre içinde, maske kullanımı beni havasızlıktan mahvedecek.

İyi ki Lita Russo ile Aylin Yengin’in Or-Ahayim için tasarladıkları kumaş maskeler var da nispeten daha rahat ediyoruz. Her gün diş fırçalar gibi, yıkayıp ütüleyip tekrar kullanıyoruz. Kâğıt olanlar o kadar ince ve geçirgen ki işe yaramaları için birkaç tane üst üste koymak gerek.

Uzun zaman önce pilates eğitimi veren yakın bir arkadaşım, doğru nefes almadığım konusunda uyarıda bulunmuştu. Gerektiği gibi ciddiye alsaydım, eminim maskelerle bir nebze daha rahat ederdim. Yine de ‘geç olsun, güç olmasın’ diyerek egzersizlere başladım.

***

Eski Nişantaşı evlerinin bir özelliği, kaldırımdan apartman girişine kadar olan kısımda, küçük bir bahçeyi andıran çimler, bazen de onları çevreleyen çiçekler vardır. Caddede görüp göreceğimiz yegâne yeşilliklerdir.

Apartmanımızın girişinde sağlı sollu mağaza bulunuyor. Biri senelerin bakkaliyesi, diğeri ise mobilyacı... Her ne sebeptense mobilyacı, dükkânını kiralamaya karar verdi. Kat malikleri potansiyel bir-iki adayı reddettikten sonra, mekân bir spor salonuna verildi. Aylar süren dekorasyon çalışmaları sırasında yeni kiracı, apartman girişindeki çimenlik alanın görselliğini beğenmeyip, kulpuna uydurarak yeşillikleri yok etti. Ancak bir peyzaj mimarı getirtip, yepyeni bir dizayn yapacağı sözünü verdi.

Tahmin edileceği üzere, bahçe peyzajcısı filan gelmedi. Onun yerine bir fayans ustası, alelacele gri taşları döşedi. Oldu, bittiye getirilmekten hoşlanmadığım gibi yeşili yok etmenin vicdansızlık olduğunu düşünüyorum.

Spor salonu ocak ayında açıldı. Apartman boşluğundan dördüncü kata kadar gelen ‘bangır’ müzikten, gelen gidenin fazla olmadığını anlıyoruz. Martta pandeminin gelmesiyle salon iki-üç ay boyunca kapalı kaldı. Yaz aylarında ne tür gelişmeler olduğuna dikkat etmedim.

Geçen gün eve gelirken o sökülen canım çimenlerin yerine masalar ve bar iskemleleri konmuş, kalabalık bir insan topluluğunun içkilerini yudumladıklarını gördüm. “Eyvah, bunlar spor salonunu yürütemediler, onun yerine cafe/bar işletmeye başladılar” diye düşündüm. Sonra komşulardan, spor salonunun resmi açılış kokteyli olduğunu öğrendim. Herkesin iyi ve huzurlu olmasını isterim. Yine de içimden, “Allah’ın sopası yok, adaleti var. Çimenleri sökmeyeceklerdi, onlar da birer canlıydı” diye geçirdim.

‘Kötüsün’ diyenlerinizi duyar gibiyim. Kötü değilim ama dürüstlükten yanayım.

***

Bütün değişimlere rağmen, bazen dönüp dolaşıp tekrar aynı yere geliyorsunuz.

COVID-19’un giderek yayılmasıyla, çoğu ülkelerde olduğu gibi, bizde de öğrenciler okula gitmeyip, eğitimlerini evde, ‘Zoom’ aracılığıyla sürdürmeye başladılar. Her ne kadar ileri teknoloji sayesinde başarıya ulaşılıyorsa da, sistem hem öğrenciler, hem de çalışan ebeveynler için sorun oluşturuyor. Kimi çocuk ya destek istiyor ya da bir zamanlar ders kitabının içinde çizgi roman okuyanlar misali, şimdilerde çizgi film seyrediyor. Gerçek şu ki hiçbir dönemde, sorumluluğunu bilip kendi kendine ödev yapan öğrenci sayısı çok fazla olmamıştır.

Eskilere gidersek; ev ödevlerinin gereğince yapılması, anne/çocuk ilişkisinin bozulmaması için üniversite öğrencileri, ya da sınıf öğretmeninin önerdiği(!) birileriyle sağlanırdı. Bu yöntem aslında çocuğun sayısız kere tuvalete gitmesini, durmadan yere düşürdüğü kalem/ silgi sayısını azaltmaya yarardı. Veliler çocuklarıyla yardımcı öğretmenlerin ilişkisine, ‘otur parası’ derlerdi.

Gelelim günümüze; Zoom’lu eğitim üniversite öğrencilerine yeniden bir iş sahası yarattı.

 Ebeveynler de çocuklarının gerektiği gibi ödev yaptıklarından emin, ‘otur parası’ vermeye devam edecekler.

***

5781, bol nefes alabileceğimiz, sağlıklı ve renkli bir yıl olsun.

Hag Sameah…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün