Pekin ördeği sever misiniz?

Dr. Elif ULUĞ Köşe Yazısı Sesli Dinle
15 Nisan 2020 Çarşamba

 

Şimdilerde korona virüsünün doğduğu ülke olarak hayatımızın tam da ortasına yerleşen Çin toplumuyla tarihsel ve ticari ilişkilerimize bakmak; o büyük üstat ‘tarih’ ile söyleşmek istiyorum. Türk tarihinin en eski yazılı belgeleri olan Orhun Yazıtları, Çin toplumu ile ilgili ciddi uyarılarla doludur. Orhun Kitabeleri, II. Göktürk Devleti’nin meşhur hükümdarı Bilge Kağan devrinden kalmıştır. 745 tarihinde Uygurlar tarafından yıkılan Göktürk Devletinin her meselesi, evrensel söylem ve tavsiyeler halinde, tarihsel atıflarıyla birlikte Orhun Abidelerinde yer alır. Türk kağanlıklarının propagandasına hizmet eden bu eserler tarihi bilgilerin öğrenilmesi açısından çok değerlidir.

En sevdiğim şey tarihte sıçramalar yapmak; o yüzden sizi 8. yüzyıldan 21. yüzyıla getirmek, bugünkü Çin ile ticari durumumuza kısa bir bakış atmak istiyorum. Çin, hızla büyüyen ekonomisi, askeri alanda yaptığı harcamaları ve nüfusu ile 2050’ye doğru gidilen süreçte küresel güç olma mücadelesinde uluslararası siyaset açısından göz ardı edilemeyecek bir süper devlet. Ülkemizin geçen yıl en çok ihracat yaptığı 18. ülke Çin, ama ithalatta Rusya’dan sonra ikinci ülke olarak önemli bir yere sahip. Son beş yılda Çin'e toplam 13 milyar 179 milyon dolarlık ihracat yapan Türkiye, bu ülkeden 112 milyar 902 milyon dolarlık ithalat gerçekleştirmiş yani neredeyse sattığının 9 katından fazlasını satın almış. İki ülke arasındaki ticaret hacmi beş yılda 126 milyar 80 milyon doları buluyor. Ama işte bu büyük Çin'in, Wuhan kentinde ortaya çıkan korona virüsü küresel ticari hayatı bitirdi.

Çin bu denli hayatımızın içine girmişken 8. yüzyılda Orta Asya’da yaşanan ortak tarihimize geri dönelim. Ortaöğretim yıllarında, Türk kültür hayatının en eski yazılı kitabelerinin Orhun Yazıtları olduğunu hemen hepimiz öğrenmişizdir. Ama orada yazılanlardan ne anlamamız gerektiği maalesef öğretilmemiştir. Muhtemelen 7. - 8. yüzyıllarda hakanlar, kağanlar başarılarını bu yazıtları görsel bir propaganda unsuru olarak halka göstermek için diktirmişlerdi. Orhun Yazıtları denmesinin nedeni Moğolistan’ın kuzeyinde ve Baykal Gölünün güneyindeki Orhun Irmağı vadisinde bulunmalarıdır. 1893 yılında dilbilimci Vilhelm Thomsen tarafından, Rus Türkolog Vasili Radlof’un da yardımıyla çözülmüş ve aynı yılın 15 Aralık günü Danimarka Kraliyet Bilimler Akademisinde bilim dünyasına açıklanmıştı. Bizim 1893’te bu işlere ayıracak ne enerjimiz ne de bilgimiz vardı çünkü Osmanlı Devleti çözülüş sürecindeydi ve Türk Kurtuluş Savaşı’na giden bir uzun, ince yolun üstündeydik. Ama sonra işler değişti devletimizi yeniden kurduk ve ardından köklerimizi araştırma işine giriştik. Çağdaş devletler edebiyatıyla, diliyle, tarihiyle kurgulanır. Kurucu babalarımız da böyle yaptılar ve oradan çıkan bu düşüncelerle Türk öğrencisinin önüne bu şahane eserleri, bilgileri getirdiler. İyi de, bugünden neredeyse 1275 yıl, yaklaşık 13 asır önce yazılmış kitabeler, taşlar bize Çinliler ile ilgili neyin dersini verebilir? Neyi öğretebilir diye sormaya başladınız bence. Başlayalım anlatmaya; Kültigin Abidesi Güney Yüzünde tavsiye nitelikli yönlendirmeler Çin’in varlığıyla yakından ilgilidir. Zira çok büyük bir nüfusa sahip Çin, birçok özelliğiyle uyarı konusudur. Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa kabilesine, milletine, akrabasına kadar barındırmaz imiş.1 Yine aynı yazıtta, Türkler ve Tang Hanedanlığı arasındaki ilişkiye dair Çince metindeki ılımlı yorumdan farklı olarak Tang Hanedanlığının Türklerin tarihte ve gerçekte esas düşmanı oldukları dile getirilmiştir. Özellikle Köktürk Devleti’nin gerilemesinin nedeni olarak Tang Hanedanlığı gösterilir. I. Köktürk Devleti’nin yıkıldığı zamanlardaki acı hatıraları dile getirilerek Türkler, Tang Hanedanlığına yaklaşmaması hususunda sert bir dille uyarılır. Yazıtlarda güçlü, kuvvetli ve otoriter kağanların başarılarından söz edilirken en çok ülkesini tehdit eden düşmanlara ve onlarla yaşanılan olaylara değinilerek düşmana karşı nasıl savaşıldığı, onları nasıl yok ettikleri anlatılarak, düşman üzerinde korku yaratma düşüncesi ön planda çıkmaktadır. İçteki düşmanlar ve başta Çin olmak üzere dıştaki düşmanlara karşı hak ettikleri cezaların verildiği dile getirilmektedir.Güçlü, kadim Çin Medeniyeti tıpkı Hint ve İslam öncesi İran yani Pers Medeniyeti gibi dışarıdan gelenleri içine katarak eritmiştir. Çinliler kendilerine saldıran Moğolları Çinlileştirdiler. Mançurya diye bir bağımsız ülke yok mesela artık; Çin’in içselleştirdiklerinden. Peki, biz ne yaptık? Aldandık, atalarımızı dinlemedik; geçmişte ipeklere aldanan dedelerin torunları olarak bugün de çok ucuz diye diye kendi kendimize üretmekten vazgeçtik. Say say bitiremem; otomatik bilgi işlem makinaları ve ünitelerini, hücresel/diğer kablosuz ağlar için telefonları, oyuncakları, ses-görüntü ve diğer bilgileri almaya, çevirmeye ve vermeye yarayan araçları, yük/insan taşıma amaçlı gemileri, hatta korona virüsünden korumak için kullanılan maske üretim makinelerini bileÇin’den alıyorduk, alıyoruz. Kolaya kaçtık. Sadece biz değil dünyanın devi iddiasında olan ABD de Çin’e göbeğinden bağlı. Şimdi biz dahil tüm dünya üretim krizinde; can derdinde. Dünya ekonomisini zangır zangır titreten Çinliler, yarasa, börtü böcek, kedi, köpek yememeyi ülkesinin insanına yasaklatmaya; mutfak kültürüne düzenleme getirme konusuna yeni yeni yanaşıyor. Yine de siz siz olun ataların sözlerine kulak tıkamayın; tatlı sözlere, yumuşak ipeklere kanmayın derim. Yoksa önünüze yarasa çorbasını koyarlar, Pekin ördeği diye yuttururlar…  

Seslendiren: Dr. Elif Uluğ

 

1 ERGİN, Muharrem, (2014), "Orhun Yazıtları", Boğaziçi Yayınları, İstanbul

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün