Körler mahallesinde ayna satmak

Köşe Yazısı
31 Aralık 2019 Salı

Aylık kültürel bir magazin dergimiz var, adı ‘Dergi’. Ama bir başına ‘Dergi’ değil, tamlaması da var: Şalom. Yani tam adı Şalom-Dergi. Birkaç yıldan beri Şalom gazetesinin abonelerine ücretsiz olarak dağıtılıyor, ancak nadir de olsa bazı gazete ve dergi bayilerinin reyonlarında satıldığını görmek mümkün. Piyasada emsalleri giderek azalan, entelektüel seviyesi yüksek fakat okunması bir o kadar da kolay, zengin içerikli, nitelikli bir magazin ve kültür dergisi Şalom-Dergi.  

İçerik olarak elbette ağırlıklı olarak Yahudi dünyasına ayna tutuluyor, ama aslına bakacak olursanız, Yahudi olsun olmasın, hemen herkesin merak ettiği konular işleniyor Dergi’de. Aralık sayısından örnekler vermem gerekirse, Dergi’nin Yayın Yönetmeni Nana Tarablus’un İran’ı konu ettiği ‘Bakran’ın Piri ile Aşer’in Kızı’ başlıklı olağanüstü gezi yazısı, Berken Döner’in İrfan Aktan ile bir Kürt Yahudi’si olan babaannesi Nazê’nin hayat hikayesini gözler önüne seren özel söyleşisi, Jean-Jacques Rousso’dan alıntıların eşlik ettiği Niso Maçoro’nun nefis fotoğraf kareleri, Elena Kovaçi Uygan’dan kadınlar üzerine ‘Dini liderlikte kadın’ başlıklı kadın-erkek herkesin okuması gereken ilginç araştırma yazısı...

Bu saydıklarım ilk anda aklıma gelenler, yoksa daha neler neler... Abartmıyorum, bir ay boyunca sindire sindire okunacak bir dolu malzeme! Yeni yılın ilk sayısını merakla bekliyorum, eminim yine birbirinden ilginç konu ve yazılarla dopdolu bir Dergi olmuştur. 

2020 yılı ayrıca Şalom-Dergi için de önemli bir dönüm noktasını oluşturuyor. Zira Dergi bu yılın mayıs ayında yüzüncü sayısını kutlayacak! Şalom-Dergi’yi tüm olumsuz ekonomik koşullara karşın bu günlere ve bu seviyeyi getirenleri, emeği geçenleri kutlamak gerekiyor. Fakat onlar için sanırım en büyük ödül Dergi’nin daha fazla okunması, daha çok tanınması, daha geniş kesimlere dağılması olacaktır. İyi ama nasıl?

Geçenlerde Dergi’nin Aralık sayısını, doksanlı yıllarda bazı dergilerde reklam sorumlusu olarak görev yapan eski bir tanıdığıma gösterdim. Şaşırdı. “Böyle bir derginin varlığını bilmiyordum, ne kadar da kapsamlı!” diyerek hayranlığını gizlemeden edemedi, hemen ardından da ekledi: 

- Bunu neden daha fazla yaymıyorsunuz? Bütün kitapçılarda ve gazete bayilerinde satılması gerekir.

Bir Dergi’ye bir de dostuma baktım ciddi mi diye. Ciddi görünüyordu. Şeytanın avukatlığına soyundum:

- Sen körler mahallesinde ayna satmaktan söz ediyorsun! Derginin adını tam olarak okuyamadın galiba? Bak, kapakta, Frida Kahlo’nun başının arkasındaki büyük “Dergi” başlığındaki mavi R ve G harflerinin üzerinde ne görüyorsun?

- Şalom’un adı ve logosu var, gizlemişsiniz sanki?

- Yine de okunuyor ama! Böylesi logoyla bir dergi Türkiye’de satılabilir mi hiç? Üstelik aç şu künye sayfasını oku bak...

- Ne varmış künyede? 

- İsimleri oku: Silven, İvo, Nana, Gila, Perla, Dalia... Nerdeyse hepsi yabancı adları... Yazarların çoğu da öyle...

- Ne yabancısı! Türk vatandaşı değil mi onlar?

- Evet, ama gel de bunu Yahudileri tanımayan vatandaşlarımıza anlat! Bitmedi, içeride de Yahudi kültürüyle ilgili bazı yazı ve makaleler var. Örneğin bu sayıda uzun uzun Hanuka bayramı anlatılıyor...

- İyi ya, sizin de amacınız sizi tanımayanlara ya da yanlış tanıyanlara kendinizi anlatmak değil mi?

Sonunda pes etmek zorunda kaldım, bu arkadaşla tartışmak mümkün değildi, dergiyi koltuğumun altına alıp olay yerinden uzaklaştım.

↔↔↔

Madem yılın ilk yazısını yazıyorum, dürüst olmak zorundayım. Yukarıdaki kısa diyalog aslında bir kurmaca, yani benim uydurmam. Ama hani bazı filmlerin başında gerçek olaylardan esinlenilmiştir diye belirtilir ya, işte bu da biraz öyle... Diyalogdaki kişilerin repliklerini birbirleriyle takas ederseniz gerçeğe birkaç adım yaklaşırsınız.

Yazının başlığına gelince, körler mahallesinde ayna satmak, bir metayı, ona hiç gereksinim duymayacak bir çevreye getirmek için kullanılan bir deyimdir. Sizce Şalom-Dergi’ye güzel ülkemizde hiç mi gereksinim yok?

 

 

 

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün