ABD-Çin ‘siyasi’ savaşları

Alber NASİ Köşe Yazısı
14 Kasım 2018 Çarşamba

ABD’de yapılan ara seçimlerde Cumhuriyetçiler Temsilciler Meclisindeki hâkimiyetlerini kaybetti. Bir anlamda Demokratlar, Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump’ın iktidarına ortak oldular.

Trump’ın gücünü sonuna kadar kullandığı bu bir sene içerisinde yaptıkları her ne kadar ayrımcı ve saldırgan gibi görünse de, ABD halkı için ve ABD ekonomisi için son derece olumlu adımlardı.

ABD’nin son 40 senenin en düşük işsizlik oranına sahip olması ve aynı zamanda ABD’de çalışan kesimin gelirlerinin artması hiç şüphesiz ABD ekonomisinin bir nebze de olsa daha paylaşımcı bir yörüngeye girdiğini gösteriyor. ABD sermayesinin vergi avantajlarıyla anavatanına geri dönmesi, aynı zamanda ABD merkez bankası FED’in 2008-2015 yılları arasında yaşanan ekonomik krizi aşmak için ‘ekonomik genişleme’ adı altında bastığı paraları geçtiğimiz eylül ayından itibaren bu sefer de ‘bilanço küçültme’ adı altında geri toplayıp yakmaya başlaması, üstüne üstlük kademeli de olsa pek de yavaş olmayan hızda faizleri arttırması, uluslararası piyasalarda dolara erişimi hem daha da zorlaştıracak hem de daha fazla pahalılaştıracak.

Sürekli cari fazla veren ve ABD’nin en önemli tedarikçisi konumundaki Çin, ABD’nin koyduğu gümrük vergilerden etkilense de, cari fazla vermeye devam edecek. Kaldı ki hemen her şeyi üreten Çin, ticari savaşlar kaygısıyla gerileyecek hammadde fiyatlarının da yardımıyla ve de ücretleri düşürerek Amerikan son kullanıcısına ABD Doları bazında aynı fiyata ürün sunmaya devam edebilecek. Çin’in ABD’ye yaptığı ihracat miktarında ABD Doları bazında bir azalma olsa dahi, miktar bazda çok fazla düşüş yaşanmayacak. Başka bir anlamda ABD federal hükümeti Çin ürünlerine gümrük vergisi koyarak Çin’in gelirine ortak olmuş durumda.

Bu durum elbette Çin’in siyasi faaliyetlerini sınırlayacak. Çin’in Venezüella’ya arka çıkması, Çin Denizinde egemenlik iddiasında bulunması, Çinli firmaların olur olmaz her ülkede çılgın yatırımlarda bulunmasını engelleyecek. Kaldı ki Çinli firmalar özel gibi görünseler de, ağırlıklı olarak devlet kontrolünde olan Çin bankacılık sisteminden beslenmekte. Çin bankacılık sistemi ise, hiç şüphesiz, sürekli astronomik boyutta cari fazla veren Çin ekonomisinden beslenmekte. Çin cari fazla avantajını yitirmeye başladığı andan itibaren ise siyasi gücü de oldukça zayıflayacağı öngörülebilir.  

Çin’den Avrupa’ya geçtiğimizde, parasal genişleme ABD tarafından durdurulsa bile, Avrupa tarafından iyice kötüye giden AB ekonomisine paralel olarak halen devam etmekte. Euro’nun ABD doları karşısındaki perişan hali, Almanya’yı Çin’in ardından en fazla cari fazla veren ülke haline getirse de, Almanya’nın siyasi olarak Trump’ın dümen suyuna gitmemesi halinde Avrupa’nın da benzer gümrük oranlarıyla karşı karşıya kalacağını gösterir.

Çin ile ABD arasındaki savaş ticari savaş olarak görünse de ve uluslararası arenada ‘ticaret savaşları’ olarak adlandırılsa dahi, yaşananlar aslında tamamen siyasi çıkarlar için verilen bir savaş. Ticari olarak ABD Çin’i yenemese de, siyasi olarak sindirebilir ve istediği siyasi tavizleri alabilir. Bunun neticesinin ne olduğunu ise yakın bir gelecekte göreceğiz.

Ara seçimlerde Trump çok ciddi bir siyasi kayıp yaşadı. Ancak Çin’e karşı kazanacağı siyasi galibiyet hiç şüphesiz 2020’de Trump’ın çok daha güçlü bir şekilde yeniden seçilmesini sağlayabilir. Demokratların siyasi bir hata yaparak, ABD halkını direkt olarak etkileyen konularda, örneğin borç tavanının yükseltilmesi konusunda, uzlaşmacı olmaması bile Trump’ı bu nedenle güçlü kılacaktır.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün