Faşizme dikkat!

Alber NASİ Köşe Yazısı 1 yorum
31 Ekim 2018 Çarşamba

Geçtiğimiz haftanın, belki de tüm yılın en önemli olayları arasında yer alacak olan hiç şüphesiz ABD’nin Pittsburgh şehrinde bir sinagoga düzenlenen ve on bir kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırı. Her ne kadar İsrail Baş Hahamı saldırıya konu olan sinagogu Ortodoks olmadığı gerekçesiyle sinagog olarak kabul etmese de, neticede saldırı Yahudilerin ibadet ettiği mekana yapıldı. Hedef de açık bir şekilde Yahudilerdi. 

İsrail’e ve Yahudilere karşı sebepli-sebepsiz kin ve nefret güdenlerin en favori saldırı mekânları arasında ne yazık ki sinagoglar yer alır. Ve bu kişiler, kalplerindeki nefretle, Tanrı’ya dua eden insanlara saldırmakta hiçbir sakınca görmez. 

Saldırganlar bu katliamlarını kendi dinleri, İsrail’e olan nefretleri ya da alenen Yahudilere karşı olan nefretlerini öne sürerek yaparlar. 

Hatırlanacağı üzere günümüzden tam on beş sene önce, 15 Kasım gününde İstanbul’da çok daha organize ve eş zamanlı iki saldırı Neve Şalom ve Şişli sinagoglarına düzenlenmişti. Bomba yüklü kamyonlarla gerçekleşen saldırılarda çok sayıda kişi hayatını kaybetmiş, çok kişi zarar görmüştü.

Bu saldırıların ardından hayatlarını kaybedenler ve aileleri, yakınları en büyük mağdurlardır. Ancak, bu saldırıların ardından Türkiye’de hiçbir Yahudi’nin üstü aranmadan ve kimlik kontrolünden geçmeden ibadethanesine girip rahatça ibadetini yapamadığı göz önüne alındığında mağduriyetin gerçek anlamda giderildiği söylenebilir mi? 

Veya ibadet sonrasında küçük gruplar halinde ve çarçabuk dağılmaları uyarıları altında ibadethanesinden sokağa çıkan insanların gerçekten dini ibadetlerini ‘özgürce’ yaptıkları iddia edilebilir mi? 

Dini vecibelerini yerine getirmek için devlet korumasına ek olarak özel güvenlikten de yararlanan bir toplum nasıl dini vecibelerini yüzde yüz özgürce gerçekleştirdiğini iddia edebilir? Ne yazık ki benzer durum an itibariyle artık özgürlükler ülkesi ABD’de hissediliyor. 

Ancak ABD Başkanı Donald Trump’ın konuyla ilgili açıklaması oldukça endişe verici. Trump hatırlanacağı üzere olaydan sonra sinagogun içinde silahlı  korumaların olması halinde sonucun çok farklı olabileceğini belirtti.

O zaman sormamız lazım. Neden bir kilisede, camide, Budist tapınağında gerekmeyen silahlı korumaya sinagogda ihtiyaç duyulsun? Neden Yahudiler silahların gölgesinde, her an bilinçaltlarının en ücra köşesine kazınmış korkuyla ibadet etsin? 

Bu saldırı ABD’deki en büyük antisemit saldırı gibi görünse de, ABD Başkanı Trump’ın ırkçı söylemleri ve ABD’deki silah edinme koşulları değişmedikçe maalesef son olmayacak. Okullara yönelik saldırılar, Las Vegas saldırısı hâlâ aklımızda.

Irkçı saldırlar herhangi bir etnik gruba karşı başlasa da, eninde sonunda diğer etnik gruplara yönelik de devam eder. Bu sebeple Avrupa’da Müslüman azınlıklara karşı ırkçı saldırılara en fazla tepki veren Yahudilerdir. İronik olacak ama, günümüz Avrupa’sında Yahudi karşıtlığı ve Yahudilere karşı saldırıların arkasında en çok radikal İslami gruplar yer alıyor. Hitler zamanında bile Yahudi karşıtlığının en alt düzeyde yaşandığı Danimarka’da veya İsveç’in Malmö kentindeki Yahudi aleyhtarlığının temelinde radikal İslam var ne yazık ki. 

Oysa faşizm ne Müslüman, ne Yahudi tanır. Faşizm işe Yahudilerden başlasa da sonrasında Müslümanları, zencileri, çekik gözlüleri ve en sonunda kendisiyle aynı fikirde olmayan herkesi yok eder. 

ABD’de münferit gibi görünen bu olay sonrasında gereken önlemler alınmaz ise ABD’de çok ağır bir faşizm rüzgârını estirebilir. Faşizmden sadece bir kıl payı uzak durmayı başaran Avrupa’nın ise bu durumda ABD’den ithal edilecek ağır bir faşizm rüzgârından etkilenmemesi söz konusu değil.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün