Amerikan renkli ses dünyasında Yahudi bir ses

“Temalarımdan birçoğunun Yahudi hissiyatına sahip olduğunu düşünüyorum, ancak stil olarak tamamen Amerikan” diyor ABD tarihinin en büyük bestecilerinden biri olan George Gershwin. Gershwin´in muhteşem müziği hâlâ kategorize edilemiyor. Hillel Kutler, müzik dünyasına iz bırakan Gershwin hakkında bu yazıyı derledi.

Yusuf BESALEL Perspektif
31 Aralık 2025 Çarşamba

İsrailli piyanist Guy Mintus için, 2018 yılında Almanya'nın Landsberg kentinde Holokost'tan kurtulanların torunları için seslendirdiği ‘Rhapsody in Blue’ performansı unutulmaz bir anı olarak kalmaya devam ediyor. Çünkü Leonard Bernstein, 70 yıl önce Landsberg'deki bir mülteci kampında Holokost'tan kurtulanlar için bir konser vermiş ve programda aynı George Gershwin bestesi yer almıştı.

Mintus, "Bu oldukça özel bir andı," diyordu; "Döngüyü kapatıyor."

Klasik ve caz öğelerinin harmanlandığı Rhapsody in Blue, Gershwin tarafından 1924 yılının başlarında yazılıp ilk kez seslendirildiğinde deneysel bir eserdi ve muazzam bir başarıya ulaştı. Eserin eklektik yapısının Gershwin'in kariyerini yansıttığı söylenebilir.

O yılın kasım ayında, Philadelphia Orkestrası’nda piyano solisti olarak sahne almıştı Gershwin. Şehirdeyken, Broadway'e gitmeden önce ‘Lady, Be Good!’ müzikalinin provalarını izledi.

Missouri Üniversitesi - Kansas City'de emekli müzik profesörü William Everett, Philadelphia programının Gershwin'in klasik ve caz türleri arasındaki ‘sınırı bulanıklaştırdığını’ gösterdiğini söyledi.

Everett, “Gershwin'in neden önemli olduğuna dair gerçekten özlü bir açıklama varsa, o da bunu defalarca yapmış olmasıdır,” dedi.

Gershwin'in 2006 tarihli biyografisini yazan Howard Pollack ise Gershwin'in ‘bir geçiş sanatçısı’ olduğunu belirtti.

‘Rhapsody in Blue’nun mimarı, takip eden yıl ‘Piano Concerto in F’ klasiğinin kompozitörü olacaktı.

 

20. yüzyıl Amerikan müziği Gershwin’siz olmaz

20. yüzyıl Amerikan müziğiyle ilgili herhangi bir tartışma, birçok Broadway gösterisinin müziğini besteleyen, ‘Porgy and Bess’te en büyük Amerikan operalarından birini yazan ve film endüstrisinin hareketli görüntüleri müzik ve sesle senkronize ettiği ‘konuşmalı filmler’in başlangıcında Hollywood filmleri için beste yapmak üzere memleketi Manhattan'dan ülkenin diğer ucuna taşınan Gershwin'i de kapsamalıdır.

Everett, “Gershwin'in en önemli katkılarından biri, konser salonu müziği ile popüler müzik dünyası arasında bir denge kurmasıdır. Bu iki alanın -sanat ve ticari olarak popüler müzik- aslında birbirinden o kadar da uzak olmadığını gösterdi,” dedi. “Gershwin bu engeli birçok yönden ortadan kaldırdı. Gershwin, müziği hem dans grupları hem de senfoni orkestraları tarafından çalınırken duyabileceğiniz biri. Gerçekten de oldukça dikkat çekici bir olgu.”

Gershwin, bütün bunları 38 yaşına dek gerçekleştirdi; bu yaşta bir beyin tümörü nedeniyle vefat etti; hiç evlenmedi ve çocuk sahibi olamadan öldü. Ancak kardeşlerinin torunları bugün Gershwin kardeşlerin mirasını yönetiyor.

Besteleri ünlü şarkıcılar tarafından seslendirildi

George Gershwin’in besteleri en üst düzeyde, etkileyici bir takipçi kitlesi oluşturdu. ‘Swanee’, Al Jolson'ın kaydetmesiyle hit oldu. Gershwin o şarkıyı gençken yazmıştı. ‘I Got Rhythm’, ‘I've Got a Crush on You’ ve ‘Someone To Watch Over Me’, 1920'li yıllarda Broadway gösterileri için kaleme aldığı ve Frank Sinatra, Ella Fitzgerald ve Linda Ronstadt gibi ses efsanelerinin onlarca yıl sonra ayrı ayrı kaydettiği klasikleşmiş şarkılardır. Gershwin’in 1928’de New York’taki Carnegie Hall'da prömiyeri yapılan bir orkestra eseri olan ‘An American in Paris’i, Amerikan müziğinin en popüler bestelerinden biri olmaya devam ediyor. Aynı şekilde, bazı bölümleri United Airlines'ın televizyon reklamlarının vazgeçilmezi olmaya devam eden ‘Rhapsody in Blue’ da öyle. Woody Allen’ın 1979 yapımı filmi Manhattan, Rhapsody'ye ayarlanmış şehir montajlarıyla açılıyor.

‘Rhapsody in Blue’, ayrıca 1945’te Gershwin ile ilgili olarak vizyona giren bir filmin de başlığıydı. Keza 1951’de Gene Kelly’nin ‘An American in Paris’ adlı filmi de bu yapıttan esinlenmişti. ‘Lady, Be Good’ adlı eserini ise Gershwin, dansçı Fred Astaireve Astaire’in kız kardeşi Adele için bestelemişti. 

Pek az müzik sanatçısının yapıtları, George Gershwin’inki kadar yorumlanmıştır. ‘Moroccan Moods of Gershwin’ adlı, 2001’de yayınlanan ve Liz Magnes tarafından seslendirilen albüme, The National Library of Israel web sitesinden ulaşılabilir. (Keza Gershwin’in eserleri Spotify’da da dinlenebilir.)

Rusya göçmeni aile

Gershwin’in ailesi Rusya, St. Petersburg’dan göçmen olarak gelmişti. George, Jacob Gershowitz adıyla doğmuştu.  Amerikan kültürel yapısından güçlü bir şekilde etkilenen Gershwin, Yahudi temalarını da işlemişti.

Pollack, Gershwin’in ailesinin Manhattan'ın hareketli Yidiş tiyatro sahnesinde çalışan aktörleri ağırladığını ve genç George'un onlar için piyano çalıp Yidiş şarkılar söylediğini aktardı.

“İyi müzik yazmak için insanın duyguya sahip olması gerekir. Bu özellik Yahudi halkı tarafından büyük ölçüde benimsenmiştir. Belki de yüzyıllar boyunca Yahudilerin ezilen bir ırk olması bu duygunun yoğunlaşmasına yardımcı olmuştur. Sonuç olarak, birçok büyük Yahudi bestecimiz oldu,” diyen Pollack, biyografi eseri ‘George Gershwin: His Life And Work’te şöyle anlatıyor: “Gershwin Yahudi halk şarkıları hakkında pek bir şey bilmediğini söylese de, temalarının çoğunun Yahudi duygusu taşıdığını, ancak tamamen Amerikan tarzında olduğunu düşündüğünü ifade ediyordu.”

Mintus’un tarzının temeli Gershwin

Mintus’un izlediği tarz kısmen Gershwinyendir. Onun 2020’de çıkan ‘A Gershwin Playground’ adlı albümü, üç kişilik orkestrasının Gershwin’in dokuz yapıtının yorumlarını kapsamakta. Mintus orkestraya uygun ‘Rhapsody on My Mind’ adlı eseri için bunun, Gershwin klasiğinin, her performansta yenilediği ve irticalen değişiklikler yaptığı bir ‘evrim’ olduğunu da vurgulamıştır. Mintus, “Ben geliştikçe, yeni şeyler keşfediyorum. Yeni şeyleri tekrar tahayyül ediyorum” dedi ve ‘Rhapsody in Blue’nun, kalbinde özel bir yer işgal ettiğini ilave etti1.

Gershwin ile kardeşi Ira’nın işbirliği

1898’de Brooklyn’de doğan ve 1937’de Hollywood’da vefat eden George Gershwin, müzikaller ve klasik batı müziği orkestraları için eserler yazdı. Gershwin, müzikallere ve vokale yönelik eserlerinin büyük kısmını, söz yazarı kardeşi İra Gershwin ile beraber yazdı. Ella Fitzgerald, Gershwin’in bestelerinden birçoğunu, 1959’da Gershwin Songbook adıyla kaydetti. John Coltrane, Frank Sinatra, Billie Holiday, Miles Davis ve Herbie Hancock gibi birçok müzisyen ve vokalist, Gershwin’in parçalarını seslendirdi. Eserlerinden sadece bazıları ‘Rhapsody in Blue’ (1924), ‘Concerto in F’ (1925), ‘An American in Paris’ (1928), ‘Dream Sequence’ (1929), ‘Second Rhapsody’ (1931), ‘Cuban Overture’ (1934), ‘Catfish Row’ (1936), ‘Porg and Bess’ sayılabilir. Ayrıca onlarca piyano soloları, Broadway müzikalleri (17 tane), Londra müzikalleri, operalar, orijinal film müzikleri mevcuttur.

En önemli eseri ‘Rhapsody In Blue’

En önemli eseri ‘Rhapsody in Blue’, solo piyano ve caz orkestrası için bestelenmiş ve 1924’de solo piyanoda Gershwin olmak üzere Paul Whiteman ve orkestrası tarafından seslendirilmiş; 1942 yılında Ferde Grofe tarafından piyano ve senfoni için düzenlenmiş versiyonu, en popüler Amerikan konserlerinden birisi olmuştur. Gershwin, bu eseri, Paul Whiteman’ın bir caz konserinde çalınmak üzere konçerto benzeri bir eseri yazmasını istediği için besteledi. Gershwin, başlangıçta bu eseri yazmakta isteksiz de olsa da, Whiteman’ın rakibi Vincent Lopez’in bu fikri çalmak üzere yeni bir konsere hazırlık yaptığını duyunca, eseri yazmaya ikna oldu. İlham Boston’a doğru bir tren yolculuğunda gelmişti; Gershwin, tren gürültüsünün içindeki müziği hissettiğini söylemişti…

‘Modern Müzikte Bir Deney’ başlıklı bir konserde ilk defa çalınan eser, 1924 yılının sonuna gelindiğinde 84 defa seslendirilmişti. Eserin ilk adı ‘Amerikan Rapsodisi’ adını taşımaktaydı. Bir resim sergisinin etkisi altında kalan George’un kardeşi İra, ‘Rhapsody in Blue’ adını önermişti. Gershwin, bu eserinin Amerika’nın ruhunu anlattığını söylese de eser, daha çok New York kentinin bir müzikal portresi olarak düşünülür2.

Yahudiler; insanlık tarihine birçok değerli bilim insanları, düşünürler, devlet adamları, edebiyatçılar, iktisatçılar, müzisyenler, ressam ve heykeltraşlar, sinema ve tiyatro sanatçıları, sporcular, kazandırmıştır. Ünlü müzisyenlerin arasında: Paul Ben Haim, Berlin (Israel Isidore) Irving, Leonard Bernstein, Georges Bizet, Ernest Bloch, Dave Bruebeck, Leonard Cohen, Sammy Davis Jr., Neil Diamond, Bob Dylan, George Gershwin, Benny Goodman, Ofra Haza, Yascha Heifetz, Vladimir Horowita, Enrico Macias, Gustav Mahler, Felix Mendelssohn, Yehudi Menuhin, Şlomo Mintz, Jacques Offenbach, David Oistrach, Eugene Ormandy, Itzak Perlman, Anton Rubinstein, Artur Rubintein, Arnold Schönberg, Isaac Stern, Tanburi İsak (İsak Fresko Romano), Bruno Walter, gibi isimler sayılabilir3.  

---

Kaynakçalar:

1 George Gershwin: A Jewish Voice in the American Soundscape, The National Library of Israel, Hillel Kuttler, 25.09.25

2 Wikipedi

3 Ünlü Yahudiler, Yusuf Besalel, 1999, Maraton Grafik, S.136-147.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün