İlk yazılı kaynak
Hanuka’ya dair ilk yazılı kaynakların izi, Mısır’daki İskenderiye şehrine kadar uzanır. İskenderiye, Büyük İskender tarafından kurulmuş; İskender’in MÖ 323’teki ölümünün ardından imparatorluğu dört generali arasında paylaşılmıştır. Mısır coğrafyası, Ptolemi Hanedanı’nın kurucusu General Ptolemi’nin payına düşmüştü.
İskenderiye’deki efsanevi kütüphaneyi kuran bu hükümdarın Tevrat’ı Yunancaya tercüme ettirdiği ve bu tercümenin 70 din bilgini tarafından yapıldığı cihetiyle Septuaginta (Yetmişlerin Tercümesi) adıyla anıldığı biliniyor.
Bu da o devirde İskenderiye’de ciddi bir Yahudi topluluğunun varlığına işaret ediyor. İskenderiye Yahudilerinin kısa sürede topluma entegre oldukları, Yunancayı kültür dili olarak benimsedikleri bilinmektedir.
Nitekim MÖ 164 yılında, Büyük İskender’in bir başka generali Selevkos’un ardıllarının hâkimiyetinde bulunan İsrail coğrafyasında patlak veren ve başarıyla sonuçlanan Yahudi isyanı, İ Proti Makkaveon -Birinci Makabiler Kitabı- adıyla kayda geçirilmiştir.
Bu metnin, MÖ 140 ile 100 yılları arasında İbraniceden Yunancaya tercüme edildiği kabul edilmektedir.
Tuhaf bir çelişki
Hanuka, Selevkosların yaptığı Helenistik kültür dayatmasının yenilgiye uğratılmasının, Kudüs’teki Tapınağın yeniden adanmasının ve Yahudi özerkliğinin yeniden tesisinin bayramıdır. Ancak, bu tarihsel olay Yahudi Kutsal Kitabının tamamlandığı MÖ 5. yüzyıldan sonra meydana geldiği için, ‘kanonik’ yani ‘kabul görmüş’ Yahudi bayramları arasında yer almaz. Bu durum, dönemin Yahudi siyasi otoriteleri ile dinî kurumları arasındaki uyumsuzluğun, tarihsel kayıt ile dinî anlatı arasında söylemsel bir gerilim yarattığını gösterir.
Makabilerin önderliğindeki Yahudi İsyanı’nın en ayrıntılı anlatımı Rabbanî Yahudilik aracılığıyla değil, daha sonra Hristiyanlık tarafından benimsenip muhafaza edilen Yunanca Yahudi metinleri sayesinde günümüze ulaşabildi. Bu tarihsel-ulusal anlatının bilinçli biçimde yeniden canlandırılması ise ancak modern dönemde gerçekleşebildi.
Yahudi Tarihinin Yunanca Kaydı: Birinci Makabiler
Hanuka’nın temel tarihsel anlatısı, Birinci Makabiler Kitabı’nda kronolojik bir düzende aktarılır. Metin, Selevkos Kralı Antiokhos IV dönemindeki dinî fermanlarla başlar; Matityahu ve oğullarının başlattığı ayaklanmayı, Yehuda Makabi’nin askerî liderliğini ve Tapınağın geri alınarak yeniden adanmasını anlatır. Anlatı, kökenini Makabi ailesinden alan Haşmonai Hanedanı’nın siyasal özerkliğe kavuşmasıyla son bulur.
Dikkat çekici olan, bir günlük kandil yağının sekiz gün dayanması mucizesinin bu anlatıda yer almamasıdır. Hanuka, bu metinde mucizeye değil; silahlı direnişe, liderliğe ve ulusal yeniden inşaya dayalı tarihsel bir anma olarak sunulur.
İbrani Dinsel Anlatısından (Kanonundan) Soyutlanma
Yahudi kökenli olmasına rağmen Birinci Makabiler Kitabı, MS 70 yılında Tapınak’ın yıkılmasından sonraki dönemde Rabbanî Yahudiliğin teşekkülü sırasında İbrani kanonuna alınmamıştır. Bunun başlıca nedenleri arasında, kâhinlik ile krallığın aynı kişide birleşmesi, Haşmonai Hanedanı’nın zamanla yozlaşması ve toplum içi Yahudi şiddetinin artması sayılabilir. Güce ve silaha dayalı bir Yahudi egemenliği modelinin dinî açıdan sorunlu görülmesi de etkili olmuştur.
Yahudi siyasi varlığının Romalılar tarafından vasal bir yapıya indirgenmesiyle birlikte, dinî otoriteler tarihsel anlatıyı kutsallaştırmak yerine geri plana itmeyi tercih etmiş; odağı mucizelere ve ilahî müdahaleye kaydırmıştır. Bu tercihin, dönemin koşulları içinde bir zorunluluk olduğu da ileri sürülebilir.
Hristiyan geleneğinin tarihsel anlatıyı benimsemesi ve muhafazası
Rabbanî Yahudiliğin dışladığını Hristiyan geleneği muhafaza etmiştir. Helenistik dünyada yaygın biçimde kullanılan Yunanca Yahudi külliyatı Septuaginta’ya dâhil edilen Birinci ve İkinci Makabiler kitapları, Katolik ve Doğu Ortodoks kiliselerinin kutsal kitap kanonuna alınmıştır.
Bu durum, dikkat çekici bir tarihsel ironi yaratır: Hristiyanlık, Rabbanî Yahudiliğin bilinçli biçimde bastırdığı bir Yahudi ulusal-kurtuluş anlatısını koruma altına almıştır.
Eğer Hristiyan elyazması geleneği olmasaydı, Yehuda Makabi ve isyanın ayrıntılı öyküsü kaybolabilirdi.
Rabbani Yahudilik ne yaptı?
Rabbanî Yahudilik Hanuka’yı reddetmedi; onu yeniden tanımladı. Talmud’un Şabat 21b pasajında sorulan “Hanuka nedir?” sorusu, bu yaklaşımın özünü yansıtır. Verilen cevapta savaşlar ve komutanlar dışarıda bırakılır; odak tamamen yağ mucizesine kayar. Yehuda Makabi’nin adı anılmaz, Haşmonailer anlatıdan silinir ve isyan siyasal bir olay olmaktan çıkarak teolojik bir çerçeveye oturtulur.
Bu yeniden çerçevelemenin amacı, insan eylemi yerine ilahî takdiri vurgulamak, sorunlu görülen Yahudi egemenliği modellerini etkisizleştirmek ve Hanuka’yı diaspora yaşamına uygun, askerî olmayan bir Yahudilik anlatısına dönüştürmektir.
Böylece Hanuka, tarihsel bağlamından büyük ölçüde soyutlanmış; kutsallığı olmaksızın, kutlama ve gelenek yoluyla varlığını sürdürmüştür.
Yehuda Makabi’nin Dönüşü
Modern dönem bu rabbanî yönelimi bilinçli biçimde tersine çevirdi. 19. yüzyılın sonlarından itibaren Yahudi düşünür ve eğitimciler, Birinci Makabilere açıkça dayanarak Yehuda Makabi’yi yeniden Yahudi ulusal kahramanı olarak sahiplendi.
Yağ mucizesi korunmakla birlikte, isyan yeniden merkezî bir konuma yerleştirildi. Yehuda Makabi, gençlik hareketlerinde, eğitimde, kamusal kültürde ve Makabiyat Oyunları’nda, diaspora Yahudiliğinin ‘pasif’ tipine karşı bir antitez olarak sunuldu.
Özetle
Günümüzde Hanuka, iki paralel mirası aynı anda taşımakta. Bir yanda ışık, mucize ve ilahî kurtuluşu öne çıkaran dinî yaklaşım; diğer yanda isyanı, liderliği ve egemenliği vurgulayan tarihsel-ulusal yaklaşım. Yunanca Yahudi tarih yazımından Hristiyan muhafazasına, rabbanî dönüşümden ulusal canlanmaya uzanan uzun bir yolculuk.