“A Ğ A T A K I L A N L A R”

•Bir harabede tek başına kıstırılıp öldürülen, 7 Ekim 2023 felaketinin mimarı son Kassam lideri Yahya Sinvar´ın, öldüğünde cebinden İsrail ürünü Mentos marka nefes temizleyici çıkması da bir anlam taşımıyor boykotçuların idrakinde. Hatta iddiaya göre o Mentos, Sinvar´a, Gazzelilere yardım kolilerinden çalınan malzemeler arasında gelmiş. Başka nereden bulacak. Adına çıkarılmış Birleşmiş Milletler [Filistinli Mültecilere] Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA) kimlik kartıyla yardımlara erişebiliyordu zaten. •Kassam´ın elindeki İsrailli rehinelerin alıkonmasında BM çalışanı Gazzelilerin görev aldığı, BM ve Kızılhaç binalarının hem bu amaçla hem de Kassamcıların tam teçhizat gizlenmesinde kullanıldığına ilişkin iddialar birer birer doğrulanıyor. Savaş boyunca bu tesislerin dokunulmazlığından azami ölçüde yararlandı Hamasçılar. İsrail oraları vurduğunda da propaganda heybesindeki sloganlar küresel dolaşıma hazırdı. Her daim win-win. Senaryonun tek kaybedeni, Kassamcıların, aralarına gizlendiği, yani canlı kalkan yaparak ölmelerine neden olduğu yaşlılar, çocuklar, bu cinnetin tarafı olmak istemeyen gerçekten masumlar. Kenan Çamurcu – www.medyascope.tv

İzak BARON Diğer
3 Aralık 2025 Çarşamba
  • Bu Haftanın “Takılanlar”ı

 

  • TRUMP'IN GAZZE PLANI BÖLGESEL DENKLEMİ NASIL DEĞİŞTİRECEK? - PROF. DR. HASAN ÜNAL VE DR. GÖKHAN ÇINKARA

🔷 Trump'ın Gazze planı bölgesel denklemi nasıl dönüştürecek?

🔷 Gazze'de nasıl bir 'barış' şekillenecek?

🔷 Hamas'a ne olacak? Netanyahu'yu nasıl bir gelecek bekliyor?

🔷 Türkiye-İsrail ilişkileri nereye evrilecek?

🔷 Mısır, Suudi Arabistan, İran gibi bölge ülkeleri bu sürecin neresinde?

https://www.youtube.com/watch?v=HDEOMKPMO-I&t=1228s

 

 

  • Adelina Sfishta@AdelinaSfishta

"Modus Vivendi"...

Netanyahu, "Türkiye-İsrail ilişkilerini" bu kavramla açıklıyor..

(Çatışma ve krizleri öteleyerek, mevcut durumu yönetmek..)

Netanyahu Telegram kanalına bir reportaj verdi..

Size Türkiye'yi ilgilendiren kısımlarını akratıyorum..

"Türkiye ile bir anlaşma yapmak istiyorum ama Türkiye'nin, İsrail için bir tehdit olma ihtimalini de görüyorum, şimdilik Modus Vivendi modundayız"..diyor Netanyahu.

"Güney ve Orta Suriye'ye gelemeyeceklerini söyledim.. Ama çok ısrarcılar.. T4 hava üssünü bu yüzden bombaladık.."

"İsrail, Türkiye'ye karşı askeri üstünlüğünü mutlaka koruyacaktır..Düşman aramıyoruz ama kimsenin bizi tehdit etmesine izin vermeyeceğiz.."

"Türkiye'nin F-35 alma ihtimali, gerçekten çok çok uzak.."

"Son İran savaşında ABD'ye bağımlılığımızı gördük, bunu minimize edecek askeri yatırımlara yöneldik.."

https://x.com/AdelinaSfishta/status/1992155696230777004

 

  • İSRAİL İSTİHBARAT SIZINTILARININ PEŞİNDE: NEDİR BU MORPHEUS

Aslında Morpheus tamamen yeni bir fikir değil. İsrail ordusu uzun süredir askerlerin Instagram ve TikTok videolarından üslerin konumu, devriye saatleri, araç tipleri gibi hassas bilgilerin sızdığını kabul ediyor. Times of Israel, Kasım 2025’te yayımladığı haberinde, özellikle Gazze operasyonları sırasında çekilen videoların dünya basını ve hukukçular tarafından kanıt olarak kullanıldığını, bunun da ordu içinde büyük baskı yarattığını yazdı.

Bu nedenle IDF, sosyal medya paylaşımlarından kaynaklanan güvenlik açığını kapatmak için Morpheus’u devreye alıyor. Haberlerde yer alan bilgilere göre sistem şu anda pilot aşamayı tamamlamış durumda. Son aylarda yaklaşık 45 bin asker üzerinde test edildi ve bu süreçte ‘binlerce’ uygunsuz paylaşım tespit edildi. Bu paylaşımlar arasında konum ifşa eden fotoğraflar, araç ve silah görüntüleri, üs içi detaylar ve hatta çatışma görüntüleri bulunuyor.

Sistem şu an teknik olarak kullanımda, ancak tam kapsamlı şekilde tüm orduya yayılması için IDF’nin yasal onay sürecinin tamamlanması bekleniyor. Bu nedenle hem aktif hem de devreye alma aşamasında denebilir.

Tamamı : https://www.odatv.com/dunya/israil-istihbarat-sizintilarinin-pesinde-nedir-bu-morpheus-120125244

 

  • Adelina Sfishta@AdelinaSfishta

İsrail ordusu Suriye'de "paramiliter grupla" çatışmaya girdi.

Olay kırmızı daire içinde gerçekleşti. Şam'a 30 km kadar.

Mavi bölge İsrail'in Suriye'de işgal ettiği topraklar.

Mesele ne?

- Suriye-Beit Jen köyünde (kırmızı bölge), "Cemaati İslamiye Grubuna" bağlı (Lübnan Müslüman Kardeşlere bağlı grubun uzantısı) bir grup paramiliter olduğu ve İsrail'e roket fırlattıkları iddiası ile İsrail ordusu devriyeleri, 2 kişiyi tutuklamaya geliyor Beit Jen köyüne. Bu sabaha doğru 3 gibi

- Cemaati İslamiye'ye bağlı paramiliter grup, İsrail devriyesine pusu kuruyor ve devriye tutuklama yaparken saldırıyor ve 3'ü ağır olmak üzere, 9 İsrail askeri yaralanıyor.

-İsrail, savaş uçakları ve saldırı helikopterleri ile bölgeyi bombalıyor. 13'e yakın paramiliter öldürülüyor.

Meselenin bölgesel gerilimdeki önemi:

- Suriye ve İsrail bir güvenlik anlaşması yapmaya çalışıyor. Suriye, İsrail'in işgal ettiği yerlerden çekilmesini istiyor.

- İsrail; kendisine yönelik tehditler olduğu gerekçesiyle, Suriye'deki işgalini sürdürmek istiyor ve bölgede İsrail'e yönelik askeri-yarı askeri yapılanmalara izin vermiyor.

- Cemaati İslamiye Grubu esasen Lübnan orijinli Sünni bir siyasi hareket olmakla birlikte, paramiliter unsurları da var. Bu grup, günümüzde 2'ye bölünmüş durumda. Hizbullah ve İran'la yürümek isteyenler ve Türkiye/Katar'la yürümek isteyenler olmak üzere. Bu grubun Suriye'de de uzantısı oluşmuş. Beit Jen'deki bu grubun İran'la bağlantılı olabileceği daha makul gözüküyor. Zira Türkiye istikrara yatırım yapıyor. İsrail ordusuna pusu kuran grup işte bu grup. Bu gerilimi tırmandırıyor.

Suriye ile İsrail arasında, bir istikrarın olmaması, bir güvenlik anlaşması yapılmaması İran için hayati önemde. Gerilime yatırım yapıyor.

Türkiye ve Suriye, İsrail'den belirli şeyler elde etmek istiyorlar şüphesiz, ancak çoğunlukla istikrara yatırım yapıyorlar.

İran bu istikrarlı ortamı kendi bekasına tehdit olarak görüyor.

Bu ufak gibi görünen çatışma da aslında mütevazi barış-istikrar adımlarına da darbe vuruyor.

https://x.com/AdelinaSfishta/status/1994326721806430510

 

 

  • İSRAİLLİLER NE İSTEDİKLERİNİ BİLMİYOR!

Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nün yaptığı kapsamlı bir kamuoyu araştırmasının perşembe akşamı yayımlanan sonuçları, İsrail kamuoyunun liderlerinin izlediği politikaları anlamakta zorlandığını ve bu politikalara çelişkili biçimde yaklaştığını ortaya koydu. Bulgular, kamuoyunun tam olarak ne istediğini bilmediğini düşündürüyor: Mevcut hükümetin düşmesini isteyen İsrailliler, aynı zamanda Binyamin Netanyahu’yu başbakanlık için en uygun isim olarak görüyor. Ayrıca siyasi liderliğin kararlarını stratejik çıkarlar yerine siyasi hesaplarla aldığına inanıyorlar; buna rağmen bu liderliğin yürüttüğü savaşları destekliyorlar.

Araştırmada, devlet kurumlarına yönelik güven oranları da detaylandırıldı. Katılımcıların yüzde 42’si Yüksek Mahkeme’ye, yüzde 30’u hükümete, yüzde 34’ü ise Başbakan Binyamin Netanyahu’ya yüksek düzeyde güvendiğini belirtti. Savunma Bakanı Yisrael Katz’a güven duyanların oranı yüzde 29, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’e güvenenlerin oranı ise yüzde 27’de kaldı. Katılımcıların yüzde 45’i ultra-Ortodoksların büyük bölümünü askerlik hizmetinden muaf tutan yasa tasarısına karşı çıkarken, yüzde 43’ü tasarıyı destekledi.

Bu veriler ışığında kamuoyunun Netanyahu hükümetinin düşmesini istediği anlaşılıyor. Şarku’l Avsat’ın Maariv gazetesinin yayımladığı haftalık anketten aktardığına göre, bugün seçim yapılsa Netanyahu liderliğindeki koalisyon, oylarının dörtte birini kaybederek 68 sandalyeden 51’e düşüyor ve hükümet kurma çoğunluğunu sağlayamıyor.

Buna rağmen, kamuoyuna ‘başbakanlığa en uygun isim’ sorulduğunda Netanyahu’nun hâlâ en uygun lider olarak görüldüğü ortaya çıktı. Netanyahu, tüm muhalefet liderlerine karşı yapılan karşılaştırmalarda öne geçti. Neftali Bennett’e karşı 44’e 41, Yair Lapid’e karşı 47’ye 33, Avigdor Liberman’a karşı 46’ya 32 ve Gadi Eisenkot’a karşı 43’e 38 oranıyla üstün geldi.

Tamamı : https://www.indyturk.com/node/768934/d%C3%BCnya/i%CC%87srailliler-ne-istediklerini-bilmiyor

 

  • Adelina Sfishta@AdelinaSfishta

İsrail savunma bakanlığına bağlı COGAT (Coordination of Government Activities in the Territories); Gazze'de 15. sahra hastanesini açtıklarını duyurdu.

Hastanelerin çoğunluğu, İsrail'in kontrol ettiği veya operasyonel olarak etkileyebileceği bölgede..

Bir hastane günde 1000 hastaya hizmet verebiliyor.

https://x.com/AdelinaSfishta/status/1994454603388092702

 

  • VERİLERE GÖRE ANTİSEMİTİZM ALMANYA’YA “DIŞARIDAN GELEN” BİR OLGU DEĞİL – ALİ METE

Araştırmanın en çarpıcı bulgularından biri gündelik dilde yer alan antisemitik ifadelerin kökenine ilişkin. “Jude” kelimesinin bir hakaret olarak çocuklukta duyulması, yeni gelen göçmenlerde oldukça düşük seviyedeyken; Almanya’da doğup büyümüş ikinci kuşaklarda ve göçmen olmayan toplumda belirgin şekilde yüksek. Bu durum, gündelik antisemitik pratiklerin ithal edilmediğini, aksine Almanya’da öğrenildiğini ve yerel sosyalleşme süreçleriyle yeniden üretildiğini gösteriyor. DeZIM’in vurguladığı üzere, antisemitizmin toplumsal dolaşımındaki önemli unsurlardan biri, göçmen toplulukların taşıyıcılığından ziyade Almanya’daki kültürel etkileşimler.

2 yılı aşkın bir süredir Gazze’ye yönelik yoğun can kaybına yol açan saldırılarına -ateşkese rağmen devam eden- İsrail hükûmetinin politikalarının “Yahudilere karşı sempatiyi azaltıp azaltmadığı” üzerine kurulu ifadeye katılım Müslüman kökenlilerde ve Güney (Doğu) Asyalılarda daha yüksek; göçmen olmayan Almanlarda ise belirgin biçimde daha düşük. Ancak DeZIM burada kritik bir uyarı yapıyor: Bu ifadenin reddedilmesi, antisemitizmin kesin biçimde reddedildiğini göstermediği gibi; ifadeye katılım da otomatik olarak antisemitik bir dünya görüşüne işaret etmiyor.

Bazı gruplar Filistin meselesinin etkisiyle, bazıları ise İsrail hükûmetine olumlu bir çerçeveyle baktığı için farklı yönlerde tepki verebiliyor. Dahası, Müslüman kökenli katılımcıların önemli bir kısmı İsrail bağlamındaki sert ifadeleri onaylasa dahi klasik antisemitizmi net biçimde reddediyor. Bu durum, antisemitizm ile Orta Doğu’daki gelişmeler arasındaki ilişkinin doğrudan, tek yönlü ve tüm gruplar için aynı biçimde okumaya açık olmadığını gösteriyor.

Tamamı : https://perspektif.eu/2025/11/27/verilere-gore-antisemitizm-almanyaya-disaridan-gelen-bir-olgu-degil/

 

  • FİLİSTİNLİLER İÇİN DERİNLEŞEN TEHDİT: PARAMİLİTERLEŞEN İSRAİL ORDUSU (IDF) - DOÇ. DR. TUĞÇE ERSOY CEYLAN

IDF’nin operasyonel kapasitesi, büyük ölçüde yedek asker (Sherut Milu’im) sistemine dayalıdır. İsrail’in milu’im sistemi, aktif askerlik bittikten sonra da süren zorunlu yedek askerlik yükümlülüğünü ifade eder. Çoğu erkek İsrailli, 40’lı yaşlarının ortalarına kadar her yıl birkaç haftalığına eğitime çağrılır ve kriz anlarında “Tzav 8” emriyle derhal birliğine dönmek zorundadır. IDF’nin gerçek operasyonel gücü büyük ölçüde bu yedek kuvvetlere dayanır. Ancak son yıllarda yedek havuzunda yorgunluk, motivasyon düşüşü ve siyasal kutuplaşma nedeniyle askeri görevden kaçınma eğilimleri giderek daha fazla rapor edilir hale gelmiştir. Özellikle Hamas’ın 7 Ekim saldırıları sonrası İsrail’in Gazze’de başlattığı, sivillerin katledildiği bir etnik temizliğe evrilen operasyonları kapsayan 2023-2025 döneminde yüksek profilli bazı yedek birliklerin protesto amaçlı göreve gitmeyi reddetmesi sistemin kırılganlığını gözler önüne sermiştir. Dolayısıyla yedeklerin siyasal sebeplerle göreve gitmemesi IDF’nin gerçek savaş kapasitesinin omurgası olan milium sistemini dolayısıyla IDF’nin tüm operasyonel mimarisini çökertebilecek bir risktir.

Bu noktada asker açığını kapatmak için İsrail çareyi dışarda aramaya başladı. Diasporadaki Yahudi gençleri IDF’ye çekmek için gönüllü programları, “Mahal” ve benzeri yabancı katılım projeleri ile Yahudi göçmenlere yönelik hızlandırılmış entegrasyon programları yaygınlaştırıldı, hatta kısa dönem askerlik seçenekleri de gündeme geldi. Bu girişimler hem IDF’nin sayısal sorununu hafifletmeyi hem de küresel Yahudi topluluklarını seferber etmeyi amaçlıyor ama bir yandan da bunun IDF’nin artık içeriden yeterince asker bulamadığının itirafı niteliğinde olduğunun da altını çizmek gerek. Bununla beraber uzun vadede dış kaynaklı asker temininin sürdürülebilir olmadığı da açıktır.

Son olarak İsrail’de vicdani ret olgusunun yapısal konumunu da ortaya koymak gerekir. Ülkede vicdani ret yasaldır fakat pratikte çoğu başvurunun reddedildiği vakıadır. Taleplerin çoğu politik ret olarak sınıflandırıldığı için reddedilir. Buna rağmen genç vicdani retçiler İsrail toplumunda görünürdür. Yedek askerler özellikle işgal altındaki topraklarda (Batı Şeria’da) askerlik yapmayı reddeden politik protestolar yaparak; 7 Ekim sonrası Gazze’de “etnik temizliğin bir parçası olmayı” reddederek askerlik çağrısına gitmemekte ya da görevlerini bırakmaktadır. Yine, Mesarvot ve Breaking the Silence gibi sivil toplum örgütlerinin yükselişi vicdani reddin sadece evrensel bir ilke olarak değil politik bir tavır olarak da İsrail’de gençler arasında yaygınlaşmasına ön ayak olmaktadır. Tüm bu vakalar bir meşruiyet tartışmasının işareti niteliğindedir. Özellikle hükümetin sağa kaydığı, yerleşimci hareketin etkisinin arttığı bu dönemde vicdani ret, kuruma yönelik ahlaki sorgulamayı büyütüyor. Bu gruplar sayısal olarak küçük olabilir fakat yarattıkları soru büyük: “Bu ordu kimi koruyor ve hangi değerlerle bunu yapıyor?”

Tamamı :https://perspektif.eu/2025/11/25/filistinliler-icin-derinlesen-tehdit-paramiliterlesen-israil-ordusu-idf/

 

  • ORTA DOĞU, TRUMP AMERİKA’SINA UYUM SAĞLIYOR – GALİP DALAY

Prens Muhammed, Abraham Anlaşmaları’na katılmaya istekli olduğunu ifade etti, ancak bunu Filistin devletinin kurulmasına giden açık bir yol ile bağlantılandırdı. İsrail’in Filistin devletine karşı geniş çaplı muhalefeti göz önüne alındığında, öngörülebilir bir gelecekte Suudi-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi ihtimali gündemde değil. Suudi Arabistan, Washington ile savunma anlaşması yapma konusundaki hedeflerini sınırlamak zorunda kalabilir.

Geçtiğimiz yıl, Körfez ülkeleri İsrail’in askeri yayılmacılığını giderek daha fazla bir tehdit olarak görmeye başladı. ABD ile ilişkilerinin İsrail ile ilişkilerinin durumuna bağlı olduğu mantığı, bu ülkeleri muhtemelen alternatif stratejiler izlemeye sevk edecek. Nitekim, İsrail’in Doha’ya saldırısından bir hafta sonra Suudi Arabistan, nükleer silaha sahip Pakistan ile karşılıklı savunma anlaşması imzaladı.

Amerika’nın güvenilmezliği hissi, Washington ile ilişkilerin İsrail ile ilişkilerine bağlı olduğu inancıyla birleştiğinde, çoğu Orta Doğu ülkesini orta ve uzun vadede savunma sanayileri ve güvenlik ortaklıklarında çeşitlendirme stratejileri izlemeye yöneltecektir. Pek çok Orta Doğu ülkesinin Pekin ile ilişkilerini derinleştirmesi söz konusu olabilir.

Tamamı :https://www.perspektif.online/orta-dogu-trump-amerikasina-uyum-sagliyor/

 

  • İSRAİL-LÜBNAN SAVAŞI YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? – TUBA YILDIZ

İsrail’in bölgede savurduğu tehditlerin Lübnan’daki yankısı, hiç şüphesiz öncelikli olarak İran’dan hissediliyor. Bu noktada Tahran yönetimi, Hizbullah’ın silahsızlandırılmasının Taif Anlaşması’na aykırı olduğunu dile getiriyor. Ayrıca, İsrail’in son saldırıları karşısında İran lideri Ayetullah Ali Hamaney’in üst düzey danışmanlarından Ali Ekber Velayeti’nin Hizbullah’ın Lübnan için ekmek ve sudan daha önemli olduğuna yönelik açıklamaları ve İran’ın Hizbullah’ı desteklemeye devam edeceğine dair verilen beyanatlar, Tahran’ın Hizbullah’la koordinasyonun güçlü şekilde devam edeceğini gösteriyor.

Saldırıları titizlikle takip eden Türkiye ise Gazze, Suriye ve Lübnan’da hukuku hiçe sayan operasyonlarına karşı İsrail üzerindeki uluslararası baskının artırılması gerektiğini savunuyor. Lübnan’la dayanışma içinde olduğunu her fırsatta dile getiren Ankara, İsrail’in tehditkar ifadelerine karşı bölgesel duruşundan taviz vermemektedir. Bununla birlikte Lübnan meselesinin hassas terazide olduğunu unutmamak gerekmektedir. Suriye’deki gelişmelerin Lübnan’la doğrudan bağlantılı olduğu göz önünde bulundurulduğunda, Beyrut’un istikrarının da en az Şam’ın istikrarı kadar önemli olduğu gerçeği dikkate alınmalı.

Tamamı : https://www.turkiyearastirmalari.org/2025/11/30/yayinlar/yorum/israil-lubnan-savasi-yeniden-mi-basliyor/

 

  • SİYAH AMA YAHUDİ - ŞULE ÖZKAN

İsrail’deki Falaşa toplumu, tarihi kökenleri ve göç deneyimleri bakımından özel bir konumda bulunmakta, sayıca az bir topluluk olmasına karşın toplumsal görünürlük iddiaları ve kültürel çatışma tecrübeleri sebebiyle kamusal tartışmalar yaratmaktadır. Merkez İstatistik Bürosu’nun raporu topluluğun demografik olarak genç ve belirli kentlerde yoğun nüfusta olduğunu göstermektedir. Öte yandan raporda, eğitim ve istihdam alanlarında önceki yıllara oranla iyileşmeler olduğu ifade edilmekte, ancak toplum ortalamasıyla karşılaştırıldığında yapısal eşitsizliklerin devam ettiği anlaşılmaktadır. Topluluğun askeri hizmet vasıtasıyla hissettiği eşit vatandaşlık duygusu sokağa ve kamusal yaşama döndüğünde kırılmakta; bu kırgınlık polis şiddeti, kurum içi ön yargılar veya dinî statü tartışmalarında belirgin hâle gelmektedir. Dolayısıyla Beta İsrail topluluğunun İsrail’deki serüveni tezat bir tecrübeyi ortaya çıkarmaktadır. Etiyopya Yahudilerinin durumu bir yandan tarihsel kökenlerinin tanınması, göç operasyonlarıyla İsrail toplumuna dahil edilmeleri ve devlet düzeyinde sağlanan hukuki meşruiyetle olumlu bir çerçeve kazanırken; diğer yandan günlük yaşamda süregelen eşitsizlikler, toplumsal önyargılar ve kurumsal engeller nedeniyle parçalı ve çelişkili bir deneyime işaret etmektedir. Bu durum, topluluğun hayatında sürekli hissedilen bir “çifte tezahür” yaratmaktadır.

https://www.turkiyearastirmalari.org/2025/11/30/yayinlar/analiz/siyah-ama-yahudi/

 

  • HUKUK ELİYLE YAHUDİLİK KİMLİĞİNİN İNŞASI - FATİH ÖZTÜRK

Dünden bugüne İsrail devletinin bir şekli anayasaya hala sahip olmayışı, bilinçli bir tercihin sonucu olarak gerçekleşmiştir. O da Yahudi kimliğinin dini ve laik tanımlamaları konusunda var olan çatışmadan kaynaklanmaktadır. Bugün için hala İsrail Parlamentosu (Knesset) dini-laik çatışması çözümlenemediğinden dolayı şekli bir anayasa yapmaktan kaçınmaktadır, bunun yerine, anayasa yapımını zamana yayarak adım adım gerçekleştirme (incrementalist approach) yaklaşımı sergilemektedir. Ta ki laik ve dindar Yahudiler, Yahudi kimdir sorusunun cevabında anlaşana kadar bu durumun böyle devam edeceğini söylemek büyük bir öngörü olmasa gerek.

1949 yılında ilk kurulan İsrail Parlamentosu “Knesset” tek meclislidir, bir araya gelmek anlamına gelen İbranice bir kelimedir. İlk Meclis, ilk kurulduğunda Kurucu Meclis (constituent assembly) olarak adlandırılmıştır. İlk Meclis seçimi 25 Ocak 1949’da yapılmıştır. Meclis üyeleri ilk olarak 14 Şubat’da bir araya gelmiştir. İk gün sonra meclisin adını Knesset olarak değiştirmişlerdir. 1966 yılına kadar Knesset, sabit bir yere sahip olmamıştır. İsrail, parlamenter demokrasiye sahiptir. Seçimler 4 yılda bir yapılmaktadır. Her parti aldığı oy oranına göre meclise milletvekili göndermektedir. 120 milletvekili olan Knesset’de Araplar 17 milletvekiliyle mecliste yer almaktadır. Meclis her yıl iki dönem olarak, en az 8 ay çalışmaktadır. Eğer hükümet veya en az 30 milletvekili yazılı olarak talep ederse Knesset özel görüşme için bir araya gelir. Milletvekilleri meclis için ve mecliste yaptıkları çalışmalardan dolayı hayat boyu (bu konularla ilgili görevlerinden dolayı) kişisel dokunulmazlığa sahiptirler.

İsrail’in ilk Başbakanı olan David Ben-Gurion egemen bir Yahudi devleti inşa edildikten (ayrıca barış ve toplumsal güvenlik sağlandıktan) sonra anayasanın yapılacağını 1930 yılındaki bir yazısında ifade etmiştir. İlk Knesset’de ki 120 milletvekilinden sadece 16 tanesinin dini partileri temsil etmesine rağmen, Kurucu Meclis olarak seçilmiş olmasına rağmen bu Knesset seçimden 18 ay sonra 1950’de bir anayasa taslağı hazırlamayacağına karar vermiştir.

Yukarıda ifade ettiğimiz üzere, bunun temelinde Yahudi kimliğinin laikliğe (dünyevi) göre mi yoksa dine göre mi tanımlanacağı tartışması yer almaktadır. Mevcut Yahudi kimliğiyle ilgili tartışmalar Avrupa’da XVIII. Yüzyılın sonlarında başlamış olan modernizme karşı dindar Yahudilik ve milli Siyonist hareketin gösterdiği reaksiyonlara kadar gitmektedir. Milli Siyonist hareket geleneksel Yahudiliği temsil eden dindar Yahudiliğe karşı çıkmıştır. Bu anlamda, Siyonist hareket Zion (Kudüs-Hz. Davut’un şehri veya Allah’ın şehri)’da kurulacak olan yeni Yahudi kimliğinin dini toplumsal olmasından daha çok siyasi-bölgesel olarak inşa edilmesi niyetinde olmuştur. Aşırıcı (fundementalist-köktendinci) Yahudiler Siyonistlerin ateist yaklaşımına karşı çıkmış, çünkü siyonizmin kendini özgürleştirme görüşü Yahudilik dinini ihlal etmekteydi, Yahudiliğe göre Yahudileri sadece Allah kurtarabilir ve İsrail ülkesine dönmelerini sağlayabilirdi.

Tamamı :https://www.yeniarayis.com/yazi/hukuk-eliyle-yahudilik-kimliginin-insasi-12172

 

  • ASPAVA EKONOMİ-POLİTİKİN İSTİBDAT KAPASİTESİ - KENAN ÇAMURCU

Kılık kıyafeti, davranışları, jest ve mimikleriyle klişe bir muhafazakar. İsrail’le (Yahudiler yani) ilişkilendirilen şeylere yönelik antisemitik boykot müsameresine katılmakla iyi hissediyor olmalı. Hatta pek bir militanca buluyordur eylemini. Yanı başında, gözü önünde, her yerde adalet isyanını en çok hakeden onlarca iç meseleyi elinin tersiyle itip tüm ahlaki sorumlulukları temize çekmeyi garanti eden eylem neticede.

Boykot işinin otomatik ve kolektif davranış oluşturmaya yönelik şartlandırma tarafını muhakeme edecek vasıfları yok. Olması da gerekmiyor ayrıca. Ülkelerden Gazze’ye ulaştırılan yardımların ürün listesinde çoğunluğun doğrudan veya bağlantılı İsrail menşeli olduğu ve Gazzelilerin bunu bilerek onları afiyetle tükettiği gerçeğiyle hiç ilgilenmiyorlar. Hatta Han Yunus’ta Nutella Cafe bile var. Gazze’nin muhtelif cadde ve sokaklarındaki kafelerde, Türkiye ve başka yerlerde boykot edilen ürünler satılıyor, insanlar da mutluluk içinde yiyip içiyor onları.

Bir harabede tek başına kıstırılıp öldürülen, 7 Ekim 2023 felaketinin mimarı son Kassam lideri Yahya Sinvar’ın, öldüğünde cebinden İsrail ürünü Mentos marka nefes temizleyici çıkması da bir anlam taşımıyor boykotçuların idrakinde. Hatta iddiaya göre o Mentos, Sinvar’a, Gazzelilere yardım kolilerinden çalınan malzemeler arasında gelmiş. Başka nereden bulacak. Adına çıkarılmış Birleşmiş Milletler [Filistinli Mültecilere] Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA) kimlik kartıyla yardımlara erişebiliyordu zaten.

Kassam’ın elindeki İsrailli rehinelerin alıkonmasında BM çalışanı Gazzelilerin görev aldığı, BM ve Kızılhaç binalarının hem bu amaçla hem de Kassamcıların tam teçhizat gizlenmesinde kullanıldığına ilişkin iddialar birer birer doğrulanıyor. Savaş boyunca bu tesislerin dokunulmazlığından azami ölçüde yararlandı Hamasçılar. İsrail oraları vurduğunda da propaganda heybesindeki sloganlar küresel dolaşıma hazırdı. Her daim win-win. Senaryonun tek kaybedeni, Kassamcıların, aralarına gizlendiği, yani canlı kalkan yaparak ölmelerine neden olduğu yaşlılar, çocuklar, bu cinnetin tarafı olmak istemeyen gerçekten masumlar. Muhalif İsrailliler, bu nedenle, bu durumu gayet iyi bilen Netanyahu’nun savaş politikasının toplu imhaya yönelik olduğunun kanıtı sayıyor o vakaları.

Hakikatle ilgili olmayan Müslümanların dünyasında gerçeğin ne olduğunun anlamlı karşılığı yok. Zihinsel anoreksi onlarınki. Sebebini yazmıştım: Filistin endüstrisi – 3. O yüzden muhafazakarın Filistin’i Filistin’de değil, bulunduğu ülkede. Oralarda siyasi rakibine üstünlük sağlama, rant kovalama, cemaat ve örgüte eleman devşirme işlerine yönelik. “Filistin davası”, ülke içinde otoriter üstünlüğü tahkim etmek, muhalifleri bastırmak ve iç siyasi bütünlüğü sıkı tutmak için kullandıkları tematik gerilim. Savaş sırasında İsrail ordusuna malzeme tedarik eden işadamları dahil hepsinin, içinde lanet, soykırım, çocuklar ölüyor vs. anahtar kelimelerinin geçtiği mesajlar yayınlaması birbirini tanıma eylemi aslında. Parola-işaret ritüeli. İktidarperestliğin bilişsel ve psişik nüfuz alanına sadakattan ayrılmadıklarının taahhüdü. Muhaliflerin aynı dile katılmasının anlamı ise teslimiyet, boyun eğme.

Tamamı : https://medyascope.tv/2025/11/29/aspava-ekonomi-politikin-istibdat-kapasitesi-kenan-camurcu-yazdi/

 

  • İSRAİL İŞGALİNDE YENİ PERDE! ŞİMDİ DE KÜLTÜREL GASP: ÜMMÜ GÜLSÜM'ÜN SESİNİ ÇALMA GİRİŞİMİ - ÇETİNER ÇETİN

İsrail’de “Birkhat Eleanor” adlı bir müzik grubunun, Arap dünyasının efsanevi sesi Ümmü Gülsüm’ün eserlerini temel alarak bir konser serisi düzenleme hazırlığı, bölgede büyük bir öfke dalgası yarattı. İsrail gazetesi Haaretz’in duyurduğu girişim, hem Ümmü Gülsüm ailesi hem de Mısır’ın önde gelen kültür kurumları tarafından “açık bir kültürel gasp” ve “İslam coğrafyasının en kıymetli sanatsal miraslarından birine el koyma girişimi” olarak nitelendirildi.

İsrail’de konseri gerçekleştirmesi planlanan şarkıcı Violette Salameh’in, 30 kişilik bir grupla Ümmü Gülsüm’ün şarkılarını seslendireceği duyuruldu. İsrail medyasındaki haberler dahi girişimin ne kadar tartışmalı olduğuna işaret ederken, Srugim sitesi Kudüs ve Tel Aviv’deki bazı sinagoglarda Yahudi ilahilerinin Ümmü Gülsüm’ün melodileriyle harmanlandığını ve bunun “kültürler arasında duygusal bir köprü” olarak sunulduğunu aktardı.

Ancak Arap dünyasında bu “köprü” söylemi büyük tepkiyle karşılandı. Al-Akhbar, girişimi “kültürel normalleşme” adı altında Arap kimliğinin simgelerini kendi anlatısına ekleme çabası olarak nitelendirdi; Kahire’den Beyrut’a, bu adım, “sanatsal bir saygı” değil, “işgalin kültürel devamı” olarak okundu.

Tamamı : https://www.haberturk.com/israil-isgalinde-yeni-perde-simdi-de-kulturel-gasp-ummu-gulsum-un-sesini-calma-girisimi-3841567

 

  • European Jewish Congress@eurojewcong

İskoçya, savaş sırasında Yahudi çocuklarını korumak için Budapeşte'de kalmayı seçen ve bu nedenle Auschwitz'de öldürülen İskoç kadın Jane Haining'in anısına ilk Stolperstein'ı dikti.

Haining, İskoç Yahudi Misyonu tarafından işletilen bir okulda kız çocuklarına bakmak için 1932'de Edinburgh'dan ayrıldı. Eve dönmesi için ısrar edilmesine rağmen, "kızlarla kalması gerektiğini" söyleyerek reddetti. Nazilerin Macaristan'ı işgalinden sonra, Yahudilerle çalıştığı ve hatta çocukların kıyafetlerine sarı yıldızlar dikmelerine yardım ederken ağladığı için tutuklandı. 1944'te Auschwitz'e sürüldü ve 47 yaşında orada öldü.

Yeni Stolperstein, Budapeşte'ye gitmeden önce kutsandığı Edinburgh'daki Aziz Stephen Kilisesi'nin dışına yerleştirildi. Yoldan geçenleri, olağanüstü cesaret dolu bir hayatı durup hatırlamaya ve düşünmeye davet eden küçük bir pirinç taş.

Stolpersteine - "tökezleme taşları" - artık Nazizm kurbanlarına adanmış dünyanın en büyük merkezsiz anıtı ve hikayeleriyle kelimenin tam anlamıyla ayaklarımızın altında karşılaşmamızı sağlayacak şekilde yerleştirilmiş.

https://x.com/eurojewcong/status/1993993891813507268

 

  • MÜTAREKE İSTANBUL’UNDAN NAZİ İŞGALİNE: ROZA ESKENAZİ’NİN SINIR TANIMAYAN SESİ VE DİRENİŞİ - PROF. DR. ŞAKİR DİNÇŞAHİN

https://onedio.com/haber/mutareke-istanbul-undan-nazi-isgaline-roza-eskenazi-nin-sinir-tanimayan-sesi-ve-direnisi-1328075

 

 

  • COCA-COLA’YI BOYKOT EDERKEN GÖZDEN KAÇANLAR - MEVLÜT TEZEL

Boykot edecek Yahudi patronlu küresel markalar arıyorsanız Mark Zuckerberg'ün sahibi olduğu Facebook, Instagram, WhatsApp hemen elinizin altında duruyorlar!

Neredeyse dünyadaki tüm bilgisayarların içindeki ana işlemcinin yapımcısı INTEL'in kurucu ortaklarından Gordon Earle Moore da Yahudi'ydi.

INTEL, İsrailli teknoloji şirketlerine sürekli yatırım yapıyor. En son Mobileye'e 15.3 milyar dolar yatırım yaptı!

İsrail'e gerçekten zarar vermek istiyorsanız; Instagram'ı, WhatsApp'ı cep telefonlarından silmeye, INTEL'i de bilgisayar gibi teknoloji aletlerden söküp atmaya var mısınız?

Meseleye böyle bakınca boykot mantıksız geliyor değil mi?

Tamamı : https://www.sabah.com.tr/yazarlar/gunaydin/sb-mevlut_tezel/2025/12/01/coca-colayi-boykot-ederken-gozden-kacanlar

 

  • MOİS GABAY OR-AHAYİM BALAT HASTANESİ’NİN YÜZYILLIK İLHAM VERİCİ HİKÂYESİNİ ANLATIYOR

https://www.youtube.com/watch?v=JY43e9nYcHY

 

  • SEFARAD LEZZETLERİ – BANA HİKAYENİ ANLAT / PODCAST – İVET ACU

https://open.spotify.com/episode/0Jtba5PKwViACFbOcctMbm

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün