'Shakespeare In Love' filminin Oscarlı yazarı Tom Stoppard 88 yaşında hayatını kaybetti

Oscar ödüllü ´Shakespeare In Love (Aşık Shakespeare)´ ile tanınan Çek asıllı efsanevi oyun yazarı, Tony ödüllü ´Leopoldstadt´ adlı son tiyatro oyununda ailesinin Holokost´ta yaşadığı zulmü anlatıyordu.

Janet MİTRANİ Dünya
3 Aralık 2025 Çarşamba

1998 yapımı 'Shakespeare In Love /Aşık Shakespeare' filminin senaryosuyla Oscar Ödülü kazanan esprili ve araştırmacı İngiliz oyun yazarı Tom Stoppard 88 yaşında hayatını kaybetti.

Yazarı temsil eden United Agents tarafından yapılan açıklamada, Stoppard'ın İngiltere'nin güneyindeki Dorset kasabasındaki evinde ailesiyle birlikte huzur içinde vefat ettiği belirtildi.

Yapılan açıklamada, "Zeka ve insaniyet dolu eserleriyle, zekasıyla, cesaretiyle, ruhunun cömertliğiyle ve İngilizce diline olan derin sevgisiyle hatırlanacak. Tom ile çalışmak ve onu tanımak bir onurdu" ifadeleri kullanıldı.

Neslinin en büyük İngiliz oyun yazarı olarak anılan Çek asıllı Yahudi yazar Stoppard, bir raf dolusu tiyatro ödülüne layık görülmüştü.

Zihinleri zorlayan tiyatro oyunları Shakespeare'den bilime, felsefeden 20. yüzyılın tarihi trajedilerine kadar uzanıyordu. Stoppard, 1968 yılında ‘Rosencrantz and Guildenstern Are Dead’, 1976'da ‘Travesties’, 1984'te ‘The Real Thing’, 2007'de ‘The Coast of Utopia’ ve 2023'te ‘Leopoldstadt’ ile en iyi oyun dalında beş Tony ödülü kazanmıştı.

Yazar, 1937 yılında o zamanlar Çekoslovakya olan Çek Cumhuriyeti'nin Zlín kentinde Yahudi bir ailenin çocuğu olarak Tomás Straussler adıyla dünyaya gelmişti.

Stoppard 1990'larda bir Çek akrabası ona iki büyükannesinin, iki büyükbabasının ve üç teyzesinin Nazi kamplarında öldürülmüş olduğunu söyleyinceye kadar Yahudi geçmişinin tam olarak da farkında değildi.

Stoppard'ın babası Bata ayakkabı şirketinde doktordu ve Nazi Almanya’sı 1939'da Çekoslovakya'yı işgal ettiğinde aile Bata'nın bir fabrikasının bulunduğu Singapur'a kaçmıştı.

1941'in sonlarında Japon kuvvetleri Singapur'a yaklaşırken, Tomas, erkek kardeşi ve annesi tekrar kaçarak Hindistan'a gitmişlerdi. Babaları geride kalmış ve daha sonra Singapur'dan ayrılmaya çalışırken bindiği gemiye düzenlenen saldırıda hayatını kaybetmişti.

Tom'un annesi 1946'da İngiliz subayı Kenneth Stoppard ile evlenince aile savaş sonrasında yıkık durumdaki İngiltere'ye taşındı. Daha sonraki ifadelerinde "8 yaşındaki Tom İngilizliği bir palto gibi giydi" diyen Stoppard, büyüdüğünde ise kriketi ve Shakespeare'i seven tam bir İngiliz oldu.

Stoppard, üniversiteye gitmedi; 17 yaşında önce Bristol şehrinde gazeteci olarak ardından da Londra'daki Scene dergisinde tiyatro eleştirmeni olarak kariyerine başladı.

Radyo ve televizyon için aralarında 1963'te televizyonda yayınlanan ‘A Walk on the Water /Su Üzerinde bir Yürüyüş’ olan oyunlar yazan Stoppard, tiyatrodaki çıkışını Shakespeare'in Hamlet'ini iki şanssız yan karakterin bakış açısından yeniden yorumladığı ‘Rosencrantz and Guildenstern Are Dead /Rosencrantz ve Guildenstern Öldü’ ile yaptı. Trajedi ve absürt mizahın bir karışımı oyun, 1966'da Edinburgh Fringe Festivalinde prömiyerini yaptıktan sonra önce Laurence Olivier tarafından yönetilen Britanya Ulusal Tiyatrosunda sonra da Broadway'de sahnelendi.

Ardından ilk olarak 1968'de sahnelenen komedi-cinayet oyunu ‘The Real Inspector Hound’, fiziksel ve felsefik jimnastiğin bir karışımı olan ‘Jumpers’ (1972) ve James Joyce ve Vladimir Lenin gibi entelektüellerin I. Dünya Savaşı sırasında çatışmalarını konu alan ‘Travesties’ (1974) gibi coşkulu ve yenilikçi birçok oyun geldi.

Stoppard'ın besteci Andre Pevin'le iş birliği yaptığı ‘Every Good Boy Deserves Favor’ (1977) adlı müzikal draması, akıl hastanesine kapatılan bir Sovyet muhalifini konu alıyordu ki bu Stoppard'ın Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa'da insan haklarını savunan gruplarla uzun süre devam eden ilişkisinin parçasıydı.

Stoppard, 21. yüzyıla devrim öncesi Rus entelektüelleri hakkında destansı bir üçleme olan ‘The Coast of Utopia’ (2002) ile başlamış ve 1960'ların Britanya ve Komünist Çekoslovakya'sının kültür ve kaderlerini karşılaştırdığı ‘Rock'n'roll’ (2006) adlı oyunu için kendi geçmişinden faydalanmıştı.

Stoppard, PEN ve Sansür Endeksi gibi kuruluşlarla çalışan güçlü bir ifade özgürlüğü savunucusuydu. 1968'deki bir yazısında bunun dışında herhangi bir güçlü siyasi görüşü olmadığını belirterek, "Sebepsiz yazıyorum. Herhangi bir toplumsal amaçla yazdığımı söyleyemem. İnsan yazmayı sevdiği için yazıyor, gerçekten," ifadelerini kullanmıştı.

Bazı eleştirmenler Stoppard'ın oyunlarını duygusal değil zekice bulurken, biyografi yazarı Lee, oyunlarının çoğunda "altta yatan bir keder duygusu" bulunduğunu söylemişti. Lee yazarın oyunları hakkında "Oyunlarındaki kişiler... Birden ortaya çıkar, neden orada olduklarını bilmezler, evlerine geri dönüp dönemeyeceklerini bilmezler. Çoğunlukla sürgündedirler, kendi isimlerini bile zar zor hatırlarlar. Haksız yere hapse atılmış olabilirler. Nasıl çözeceklerini bilmedikleri bir ahlaki ikilem yaşıyor olabilirler. Birini kaybetmiş olabilirler. Ve bence bu çok komik, zeka dolu oyunlarda, tekrar tekrar o kayıp ve özlem duygusunu hissedersiniz," demişti.

Bu durum özellikle kendi ailesinin hikayesinden esinlenerek yazdığı, 20. yüzyılın ilk yarısında Viyana'da yaşayan Yahudi bir ailenin hikayesini anlattığı ‘Leopoldstadt’ adlı son oyunu için geçerliydi. Stoppard bu oyunuyla da dört Tony ödülü kazanmıştı.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün