Chmielnicki katliamları

Chmielnicki Katliamları (pogromlar),Bogdan Chmielnicki liderliğindeki Ukraynalı Kazak isyancılarının 1648-1657 yılları arasında Doğu Avrupa Yahudi topluluklarına karşı gerçekleştirdiği bir dizi vahşi saldırıydı.

Kavram
3 Aralık 2025 Çarşamba

Chmielnicki Katliamlarının yol açtığı yıkımın geniş kapsamlı sonuçları oldu. Nihayetinde bu yıkımın büyük bir kısmı, bir asır sonra Hasidik hareketin yükselişiyle iyileşti. Doğu Avrupa Yahudiliğinin yüzyıllar boyunca çehresini şekillendiren bu korkunç trajedi hakkında 13 temel gerçek vardır.

Yahudiler günah keçileriydi

Kazak isyanı görünüşte Polonya soylularına yönelikti. Ancak, Kazakların insanlık dışı zulmünün en ağır darbesini, savaşın iki tarafının da düşmanı olan Yahudiler yedi. Ayaklanma boyunca, Doğu Avrupa genelinde yüz binlerce Yahudi vahşice yağmalandı, işkence gördü ve katledildi; bu trajediyi ancak üç yüz yıl sonra gerçekleşecek olan Holokost’u aştı.

Katliamın İbranice adı

Yahudi kültüründe bu katliamlardan Gezeirot Tach V'Tat, yani ‘5408 ve 5409 Kararnameleri’ olarak bahsedilir. Yahudi takviminde bu yıllar, Kazakların Ukrayna'daki Yahudi topluluklarına karşı ilk saldırı dalgasını gerçekleştirdiği 1648-1649 yıllarına denk gelir.

Kazaklar vahşi savaşçılardı

Kazaklar, Dinyeper Nehri’nin doğusundaki Ukrayna bölgesinde yaşayan bir Slav kabilesiydi. At sırtında güçlü savaşçılar olarak bilinen Kazaklara, Polonya sınırlarında sık sık baskın düzenleyen bir diğer vahşi kabile olan Tatarlara karşı Polonya'yı savunmaları karşılığında Polonya kralları tarafından yarı özerklik tanınmıştı. 17. yüzyılın başlarında, Polonya hükümetinin ayrıcalıklarını kısıtlayan yeni yasaları nedeniyle Kazakların sadakatleri değişti. Bu kısıtlamalar, artık Polonya soylularının gücünü ezmeye kararlı olan Kazak savaşçılarının öfkesine yol açtı.

Kazaklar, askeri ve diplomatik becerilerinin yanı sıra zulmü ve acımasızlığıyla tanınan Bogdan Chmielnicki tarafından yönetiliyordu. Kazakların tek başına güçlü Polonya ordusunu yenme şansının olmadığını bilen Chmielnicki, Tatarları savaşa katılmaya ikna etti ve bastırılması neredeyse on yıl süren bir isyan başlattı.

Nemirov felaketin habercisiydi

Haham Yechiel Michel adında aziz bir bilgenin önderlik ettiği Nemirov Yahudi cemaati, Kazak ordularının ilk kurbanlarından biriydi. Kazaklar 20 Sivan 5408 (1648) günü şehre yaklaşarak Polonya bayrakları açtı ve Yahudileri kandırarak şehir kapılarını açtırdılar. İçeri girdikten sonra, 6 bin Yahudi'nin katledildiği ve boğulduğu bir kan gölü yaşandı. Bu olayın anısına, 12. yüzyıldan beri gönüllü oruç tutulan 20 Sivan, gelecek dehşetlerin habercisi olarak, özel tövbe dualarının okunmasıyla kurumsallaştırıldı.

Benzer olaylar Tulchin, Polonnye, Ostroh, Zaslav ve diğer birçok kasaba ve şehirdeki Yahudilerin başına geldi. Ancak bazı topluluklar mucizevi bir şekilde kurtuldu.1649'da kazaklar Olyka surlarını aşmaya geldi, ancak bazı Yahudi topluluklar mucizevi bir şekilde kurtuldu.1649'da Kazaklar Olyka surlarını aşmaya hazırlanırken, Ostrohlu bir mülteci olan Haham David Halevi (Taz) huzursuz bir uykuya daldı. Rüyasında, “Bu şehri koruyacağım ve kurtaracağım, kendim ve hizmetkârım David uğruna” sözlerini işitti.

Nitekim mucizevi bir şekilde şehir surlarının tepesindeki eski toplar düşmana doğru kendiliğinden ateş açtı ve düşman kaçmaya başladı.

İkinci dalga altı yıl sonra meydana geldi

Ukrayna ve Polonya'da iki yıl süren eşi benzeri görülmemiş vahşetlerin ve sayısız Yahudi topluluğunun yok edilmesinin ardından, Polonyalılar ve Kazaklar ateşkes ilan etti ve çatışmalar sona erdi. Ancak 1655'te Kazak saldırısı, bu kez Rusların da desteğiyle devam etti, (Tatarlar daha sonra taraf değiştirerek Polonyalıların yanında savaşmaya başlamıştı), şiddet Litvanya’ya da sıçradı ve sadece Vilna'da 25 bin Yahudi öldürüldü.

Kazaklar çoğu zaman kurbanlarına Hıristiyanlığa geçerek hayatlarını kurtarma şansı veriyordu. Ancak Yahudiler her zaman bunu reddedip, Tanrı'nın adının kutsallaştırılması uğruna (Kiduş Aşem) hayatlarını feda etmeyi tercih ediyorlardı.

Birçok kadın, esir alanlar tarafından tecavüze uğramak yerine ölümü tercih etti. Bir keresinde, Yahudi bir genç kız, bir Kazak savaşçısıyla zorla evlendirilmek istenirken, onu esir eden Kazak'a, her türlü silahtan korunmak için özel bir büyü bildiğini kurnazca söyledi. “Bana inanmıyorsan tüfekle beni vurmayı dene. Bana hiçbir şey olmayacağını göreceksin” dedi. Hikâyenin sonunu anlatmaya gerek yok!

On yıllık yıkım Avrupa Yahudilerini darmadağın etti

1500-1648 yılları genellikle ‘Polonya'nın Altın Çağı’ olarak anılır. O dönemde, Tevrat bilgisi ve Yahudi yaşamı gelişti. Yahudiler hükümdarlar tarafından memnuniyetle karşılandı, ekonomik ve kültürel özgürlükleri tanındı. Chmielnicki katliamları bu bereketli döneme ani bir son verdi. Tahminen 600 bin Yahudi öldürüldü ve 300 Yahudi cemaati yok edildi. Geride kalanlar, ev diyebilecekleri bir yer olmadan kırsal kesimde başıboş dolaştı.

Ancak Yahudilerin karakteristik özelliği olan dayanıklılık kısa sürede ortaya çıktı, Doğu Avrupa'daki Yahudi yaşamı sonunda toparlandı ve 20. yüzyılın ortalarına kadar gelişmeye devam etti.

Felaketten kurtulan birçok Tevrat bilgini, deneyimlerini belgelediler. Haham Moshe Rivkash,1655'te Vilna'dan kaçışını ‘Be'er Hagola’ adlı eserinin girişinde anlatır. Ailesiyle birlikte Zamut eyaletine kaçmış, ancak Zamut Polonya'nın zayıflığından faydalanarak kuzeyden saldıran İsveçliler tarafından işgal edilmişti. Sonunda Haham Moşe, Amsterdam'a yelken açarak sığınak buldu. Bazı kaynaklarda ayrıca, Haham Shabtai Cohen (Shah) tarafından kafiyeli olarak yazılan 'Megilat Eifah' ve Haham Nathan Hanover'in Chmielnicki katliamlarının sürükleyici ve kapsamlı bir anlatımını sunan ‘Yevein Metzulah’ı yer almakta.

Doğu Avrupa Yahudilerinin büyük bir kesimi, çaresiz ve perişan bir şekilde, yaşadıkları dehşetin ‘Mesih'in doğum sancıları’ olduğuna ve erdemli kurtarıcının gelişinin yakın olduğuna inanıyordu. Bu durum, binlerce Yahudi'yi kendine inandırmayı başaran ancak sonunda 1666'da İslam'a geçen Sabetay Sevi için verimli bir zemin hazırladı.

Hasidizm komadaki Yahudileri canlandırdı

Chmielnicki Katliamları ve Sabetay Sevi destanı, Yahudi ulusunu toplu bir koma haline soktu, maddi olarak yoksul ve manevi olarak zayıflamış bu ulusu yeniden canlandırmak ve ayağa kaldırmak için Hasidizm'in ışığı ve sıcaklığı gerekecekti.

Birinin adını anmanın, derin bir baygınlık geçiren bir kişiyi canlandırabileceği söylenir. Hasidik hareketin kurucusu ve kişisel adı Yisrael olan Baal Şem Tov, Tanrı'nın Yahudi ulusunu adıyla çağırması ve gerçek Maşiyah ortaya çıkana kadar sürgünün acılarına dayanma gücü verecekti.

***

HASİDİZM

Hasidizm,18. yüzyıl ortalarında Doğu Avrupa'da ortaya çıkan bir Yahudi mistik ve manevi akımdır.

Kurucusu Baal Shem Tov (İsrael ben Eliezer) kısaca BESHT (1698-1760) olarak bilinir.

Hasidizm'in amacı: Tanrı ile doğrudan, samimi bir ilişki kurmak, günlük yaşamda manevi farkındalık ve sevgiyle ibadet etmek. Herkesin, bilgi veya unvan fark etmeksizin Tanrı'ya yaklaşabileceğini göstermek.

Tarihsel arka plan: O dönemde Yahudi toplulukları yoksulluk, pogromlar ve dini tartışmalarla mücadele ediyordu. Hasidizm, özellikle sıradan halk için dini yaşamı daha samimi ve ulaşılır hale getirdi.

f

Temel ilkeler:

*Deveikut (Tanrıya bağlılık): Mistik bilinç ve içsel bağlılık. Her an Tanrı'yı hatırlamak ve O'na yönelmek.

*Sevgi ve neşe ile ibadet: İbadetin merkezinde şarkı, dans ve dua vardır.

*Basit bir insan da Tanrı'ya çok yakın olabilir; sadece alimler değil.

*Tanrı her yerdedir-Kutsallık günlük hayatın içindedir.

*Rebbe veya Tsadik: Hasidizm'de cemaatin başında karizmatik bir ruhani lider vardır: Rehberlik eder, dua eder, insanların sorunlarına ‘Ruhani Kapı’ olur, bu figür Hasidizm'in ayırt edici yönüdür.

*Dua ve ibadet: Dua uzun, melodik ve coşkuludur. 'Nigun' denilen sözsüz melodiler kullanılır. Zaman zaman dans ederek ibadet edilir.

Mistik dünya görüşü

Her şeyde Tanrısal ışığın kıvılcımları vardır. Görev, bu kıvılcımları iyilikle ve bilinçle ortaya çıkarmaktır (Kabala etkisi). Dünya negatif değil, kutsal potansiyel taşır.

Hasidizm'in sosyal yapısı aile merkezli ve geleneksel yaşamdır. Topluluk içinde dayanışma çok güçlüdür.

Şehirden çok, küçük kasaba hayatı (shetl kültürü) vardır.

Günümüzde: ABD-Brooklyn, İsrail-Bnei Barak ve Kudüs gibi merkezlerde güçlü ve canlıdır.

Baal Şem Tov'un en yaygın hikâyelerinden…

Klasik ‘Besht'in Mum Hikâyesi’ (Kurtuluş Mumları)

Bir gün Baal Şem Tov'un öğrencilerinden biri gelir ve şöyle der: “Rebbe dünyada bu kadar kötülük varken bir insanın duası neyi değiştirebilir ki?”

Besht ona cevap vermez, öğrencisini akşam karanlığında ormana götürür sessizce bir mum çıkarır, yakar ve eline vererek 'yürü' der.

Öğrenci mumu tutarak karanlığın içine yürür ve fark eder ki mum ışığı her adımda biraz daha yolu aydınlatmaktadır. Gölgeler geri çekilir, ağaçların şekli belirir, önünde yürümesi kolaylaşır.

Bir süre sonra Besht durur ve şöyle der: “Gördün mü? Küçük bir ışık bile bütün bir karanlığı bozamaz belki… Ama kendi yolunu, kendi önünü aydınlatır. Ve böyle biri geçtiği her yerde başkalarına da yol gösterir.”

Sonra mumu öğrencisinin elinden alır ve üfleyip söndürür.

“Karanlık geri döndü” der Besht. “İşte insan ışığını söndürdüğünde olan da budur. Karanlık başlar ama ışığı yaktığında karanlık yok olur.”

Öğrenci bu hikâyeyi bir daha hiç unutmaz, Besht'in öğretisi de bu olur.

“Bir mum bir odayı aydınlatmaz, bir insan bir dünyayı değiştirmez. Ama bir mum başka bir mumu yakabilir ve o zaman ışık çoğalabilir.”

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün