Ladino'nun bugünü

Kültür&Sanat&Spor
28 Kasım 2025 Cuma

Alp Etensel

Ladino, yani Judeo-Espanyol, Osmanlı İmparatorluğu’na 1492’de İspanya’dan gelen Sefarad Yahudilerinin getirdiği ve yüzyıllar boyunca koruduğu bir dildir. Bu dil, Osmanlı topraklarında özellikle Selanik, İzmir, İstanbul ve Edirne gibi şehirlerde Sefarad cemaatlerinin günlük yaşamında, ticarette, basında ve edebiyatta uzun süre varlığını sürdürürdü. 20. yüzyılın başına kadar Ladino, bu toplulukların kimliğinin en güçlü taşıyıcılarından biri olarak kabul edilmekteydi. Ancak zamanla, siyasi, sosyal ve kültürel değişimlerle birlikte Ladino’nun toplumsal konumu zayıfladı. Günümüzde Türkiye’de Ladino konuşan kişi sayısı 10 binin altında, aktif olarak bu dili akıcı şekilde konuşabilenlerin ise çoğu maalesef ki 60 yaş ve üzeridir.

Eski kuşaklar için bu dil, hem dini hem de kültürel aidiyetin ifadesiydi. Evde, sokakta, hatta gazetelerde (örneğin ‘La Epoka’ veya ‘La Boz de Türkiye’) Ladino kullanılırdı. Büyükanneler torunlarına ninnileri Ladino söyler, dini hikâyeler bu dille anlatılır, şarkılarla birlikte hafızalarda yer ederdi. Ancak genç nesiller için bu bağ zayıfladı. Günümüzde Ladino çoğunlukla nostaljik veya kültürel bir unsur olarak görülüyor. Gençler dili konuşmaktan çok, onu öğrenilmesi “ilginç bir miras” olarak bile algılamıyor. Bu da dilin gündelik bir iletişim aracı olma özelliğini kaybetmesine yol açtı.

Bu düşüşün en temel nedeni, toplumsal asimilasyon sürecidir. Cumhuriyet döneminin dil politikaları, “tek dil – tek ulus” anlayışı çerçevesinde Türkçeyi kamusal yaşamın tek dili haline getirdi. Bu politikalardan sadece Museviler değil; Rumlar, Ermeniler ve Süryaniler de nasibini aldı. Sefarad toplulukları da sosyal kabul görmek ve dışlanmamak için çocuklarına Türkçe öğretmeyi öncelik haline getirdi. Bunun yanında, 20. yüzyıl başlarında, Alliance Israélite Okullarının açılmasıyla ve Fransızcanın Sefarad toplumunda prestij kazanmasıyla, Ladino yerini büyük bir hızla Fransızcaya bıraktı. Özellikle Alliance Israélite Okulları, Fransızcayı eğitim dili ve entelektüel gelişimin simgesi gibi gösterdi. Ladino, köylü veya ‘geri kalmış’ bir dil olarak görülmeye başlandı. Böylece, Fransızca bilmek modernlik ve statü göstergesi olurken, Ladino konuşmak eski kuşaklara ait ‘köylü’ bir alışkanlık gibi algılandı.

Zamanla bu durumlar kuşaklar arasında bir dil kopukluğuna yol açtı. Yaşlı kuşaklar Ladino’yu çocuklarına anadilleri gibi öğretmeyince orta kuşaklar Ladino’yu anlasalar bile konuşamaz hale geldi, genç kuşaklar ise neredeyse hiç bilmez oldu.

Öğrenememe sebepleri

21. yüzyılda Ladino’nun öğrenilmemesinin nedenlerinden biri de pratik fayda eksikliğidir. Gençler için Ladino ne akademik ne de mesleki bir avantaj sağlar; bu yüzden öğrenme motivasyonu düşüktür. Ayrıca, dilin modern kaynakların azlığı, eğitim kurumlarında yer bulamaması ve anadili konuşanların hızla yaşlanması da bu süreci hızlandırdı.

Türkiye’deki genç Sefaradlar arasında dili yeniden öğrenmeye çalışan küçük bir grup olsa da bu girişimler genellikle sembolik ve kişisel düzeyde kalmaktadır. Yine de Ladino’nun tamamen kaybolmaması, bu dili taşıyan az sayıdaki yaşlı kuşağın ve onların hikâyelerini merak eden gençlerin çabalarına bağlıdır.

Peki bu dilin kaybolmasını en azından yavaşlatmak için hangi adımlar atılabilir? Ve bu dilin öğrenilmesine nasıl karşı çıkılıyor?

Ülkemizin tek Musevi okulu olan Ulus Musevi Lisesinde Ladino dersleri verilmeye başlanabilir. Sefaradlara ait olan bir okulda Ladino öğretilmesini isterdim. Rum ve Ermeni okullarına baktığımızda, bu okullardaki öğrenciler matematiği veya kimyayı bile Rumca ve Ermenice görüyor, Rumca ve Ermenice edebiyat dersleri alıyor.

Bu argümana genelde “Biz Yahudi’yiz ve evrensel dilimiz İbranice”dir karşı argümanı sunuluyor. İbranice zaten çok zor bir dil; farklı alfabe, farklı el yazı alfabesi, sağdan sola yazılması, ünlü harflerin olmaması vb. gibi inanılmaz sayıda problemi var.

Buradan kesinlikle Ulus Lisesi idaresine herhangi bir saygısızlık yapmak istemiyorum. Latin kökenli olup kulaktan aşina olunan bu dilin kolaylıkla öğretilebileceğini düşünüyorum. Bunun için İbranice dersinin kaldırılmasını da kesinlikle savunmuyorum, yanlış anlaşılmasın. Tabii ki de ikisinin birden olması müthiş olacaktır.

Gençlerin “bu dil ne işimize yarayacak?” argümanı

Bu dili öğrenmeyen gençlere de hak veriyorum. Evet, bu dil akademide ya da günlük hayatta pek bir işe yaramayacak. Ama ben bu dilin getirdiği avantajları fazlasıyla gördüm. Üstelik gerçekten de güzel bir deneyim olduğunu düşünüyorum ve en azından bütün gençlerin ömürlerinde bir defa olsa da öğrenmeyi denemelerini isterim. Eğer öğrenemezseniz, bu bana çok zor geliyor derseniz bırakırsınız, en azından denemiş olursunuz. Bu dil sayesinde gerçekten çok fazla kişiyle tanıştım; gerek Paris’teki Aki Estamos grubu, gerek Teksas’ta Rachel Amado Bortnick, gerek Carlos Yebra Lopez, gerekse Ceki Hazan olsun, hepsiyle bu sayede tanışma fırsatım oldu. Eminim ki Ladino topluluğu sayesinde siz de kolaylıkla yeni insanlarla tanışabilirsiniz, zaten hepsi inanılmaz sıcakkanlı ve sevecenler.

Ben genç Sefaradların bu dili keyifle ve hızlıca öğrenebileceklerini düşünüyorum, nitekim genelde 20-25 yaşlarına gelenler bu dili araştırmaya başlıyor ve onlara çok nostaljik geldiği için öğrenmeye başlıyorlar. Yani bu dile karşı çok geniş çaplı bir sempati olduğu belli, herkes Ladino’dan gülerek bahsediyor. Bence bu pozitif tutum, bazı kurumların da azıcık iteklemesiyle güzel bir enerjiye dönüşebilir ve Ladino’nun öğrenilmesini veya en azından merak sarılmasını artırabilir.

Son olarak, bu dilin gerçekten inanılmaz bir genel kültür topluluğu olduğunu düşünüyorum. Gerek içindeki Yunanca, İtalyanca, İspanyolca, İbranice ve Fransızca kelimelerle; gerek de enteresan atasözleri ve deyimleriyle… Gerçekten her Sefarad’ın hayatında en azından bir kez şans verip öğrenmeye çalışmasını dilerim.

Saludozos.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün