Vitamin çağından sinyal çağına geçiş
Bir dönem sağlıklı kalmak çok daha sade görünüyordu. “Vitaminlerini al, iyi beslen, su iç, hareket et.” Bugün hâlâ bunların hepsi önemli. Fakat birçok insan aynı cümleyi kuruyor: “Her şeyi doğru yapıyorum ama bedenim eskisi gibi yanıt vermiyor.” İşte tam bu noktada son yıllarda tıpta yükselen yeni bir kavram karşımıza çıkıyor: Peptitler.
Peptitleri anlamak için karmaşık biyokimya bilmeye gerek yok. Peptit, aslında 2 ila 50 aminoasidin bir araya gelmesiyle oluşan kısa bir protein zinciridir. Proteinler bedenin tuğlalarıysa, peptitler bu tuğlaların nerede, ne zaman ve nasıl kullanılacağını hücrelere bildiren mesajlardır. Yani peptitler “yap” diyen sinyal, proteinler ise “yapılan” yapıdır. Bu nedenle yalnızca kolajen almak bazen yeterli olmaz; çünkü kolajen yapı malzemesidir. Asıl onarımı başlatan, kolajenin ne zaman devreye gireceğini söyleyen peptit sinyalidir. Kolajen tuğlaysa, peptit ustadır.
Yaş aldıkça, stres arttıkça, uykular bozuldukça hücrelerin birbirine gönderdiği sinyaller zayıflar. Bu da bedenin doğal onarım kapasitesini yavaşlatır. Eklemler daha kolay ağrır. Doku iyileşmesi uzar. Cilt elastikiyetini kaybeder. Bağırsak bariyeri zayıflar. Duygu durum dalgalanır. Uyku ritmi bozulur. Beden aslında nasıl iyileşeceğini unutmaz; sadece sinyal zayıflar. Peptitlerin yaptığı tam olarak budur. İyileşmeyi yeniden hatırlatmak. Günümüzde bazı peptitler, kas ve eklem onarımı, bağırsak sağlığı, bağışıklık düzenlenmesi, cilt gençleştirme, hatta uyku ve duygu durumu üzerinde destekleyici bir araç olarak doktorlar tarafından kullanılmaktadır.

Mesaj basit
Son dönemlerde cilt bakım markalarında sıkça görmüş olabilirsiniz: Peptitli krem, Peptit serumu, Peptit kompleksi... Belki reklamların üzerinde hafif bir ışıltı ve ‘gençlik’ vaadiyle geçiyor. Aslında bu, tam olarak anlattığımız şeyin günlük hayattaki hali. Yani cilde “yeniden inşa etmeyi hatırlatan” sinyal dili. Yüzde sürülen şey mucize değil; bedenin zaten bildiği onarımı uyandırmaya çalışan küçük bir mesaj. Basitçe: “Sen zaten yapabiliyorsun, hadi tekrar yapalım.”
Örneğin BPC-157, özellikle bağırsak bariyerini güçlendirme ve doku onarımını destekleme konusunda dikkat çeken peptitlerden biridir. Bağırsak geçirgenliği, stres veya inflamasyon söz konusu olduğunda bedenin yeniden toparlanma sürecini hızlandırmaya yardımcı olduğu düşünülmektedir. Özellikle uzun süren eklem ve kas ağrılarında, spor yaralanmalarında ve ameliyat sonrası toparlanma süreçlerinde hekimler tarafından protokollere eklenebilmektedir. Kas ve bağ dokusu yaralanmalarında TB-500 de zaman zaman devreye girer. Bu peptit, dokuların yeniden yapılanma sürecine destek sağlayarak iyileşmenin daha düzenli ilerlemesine yardımcı olabilir. Burada amaç, güçlendirmekten çok iyileşmenin önündeki engeli kaldırmak, yani bedenin zaten bildiği onarım programını tekrar hatırlatmak. Cilt gençleştirme alanında GHK-Cu, kolajen üretimini uyararak cildin kendi tamir mekanizmasını aktive eden bir peptittir. Bu nedenle sadece doldurmak ya da dışarıdan desteklemek yerine, cildin kendi kendini yeniden inşa etme kapasitesini güçlendirmeyi hedefler.

Bağışıklık söz konusu olduğunda Thymosin Alpha-1 kullanılır. Özellikle kronik stres yükü arttığında bağışıklık zayıflar; çünkü vücut savunmadan çok hayatta kalmaya odaklanır. Bu peptit, bağışıklığı sert bir şekilde uyarmadan, dengeyi nazikçe geri getirme yaklaşımıyla kullanılır. Uyku ve yaşlanma biyokimyası alanında ise Epitalon dikkat çeker. Melatonin döngülerinin bozulması yalnızca uykuyu değil; duygusal dayanıklılığı, iştahı ve günlük enerjiyi etkiler. Epitalon, melatonin ritmini yeniden düzenleyerek bedeni gece moduna nazikçe çağırır. Artık biliyoruz ki duygu durumu, bağırsak sağlığı ve sinir sistemi birbirinden bağımsız değildir. Bağırsak-beyin ekseni üzerinden çalışan peptitler, bu nedenle yalnızca fiziksel iyileşme değil, aynı zamanda içsel denge üzerinde de rol oynayabilir.
Stres hormonu kortizol uzun süre yüksek kaldığında iyileşme mekanizmaları kapanır. Peptitlerin düzenleyici yaklaşımı zorlamak değil hatırlatmaktır. Bir dönem anti-aging alanında glutatyon tek başına “en güçlü koruyucu” olarak yer alıyordu. Glutatyon hücreyi korur; fakat onarımı başlatmaz. Peptitler ise onarımın komut dilidir. Glutatyon hücreyi korur. Peptit hücreye ne yapacağını söyler. Bu iki yaklaşım birlikte kullanıldığında etki daha derin olabilir. Ancak protokol mutlaka doktor tarafından kişiye özel planlanmalıdır.
Peptitler mucize değildir. Ama bize çok temel bir gerçeği hatırlatırlar: Beden kendini onarmayı bilir. Biz yalnızca ona doğru tonda ve doğru anda mesaj göndeririz. Yeni dönem, bedeni zorlayarak değil; onarıma davet ederek iyileşme dönemidir. Çünkü onarım, hatırlamakla başlar.
Peptitler, bedenin unutmuş gibi görünen iyileşme hafızasını yeniden uyandıran biyolojik mesajlardır.
Son olarak şunu belirteyim: Peptitler güçlü etkileri olan biyolojik moleküllerdir. Kullanmadan önce kendi sağlık geçmişinize uygunluğunu değerlendirecek bir uzmana başvurmanızı tavsiye ederim.