Nefes darlığından ders almak Moşe, Tanrı´dan aldığı emirle, önce zulüm gören Bene Yisrael´e gider ve yaklaşan kurtuluşun müjdesini verir. Onlara Tanrı´nın öğrettiği işaretleri göstererek, kafalarındaki şüpheleri giderir. Ama yine de, halk yeterli tepkiyi veremez. Tora´nın diliyle, halk ağır işlerden ve nefes darlığından dolayı Moşe´yi dinlememiştir.
‘Kotser ruah’ sözcüğü yüzeysel olarak nefes darlığı anlamına da gelse, esas anlamı ‘maneviyat eksikliği’dir. Halkı Moşe’yi dinlemekten alıkoyan, aslında yoğun çalışmaktan çok, Mısır kültürüne maruz kalmaktan dolayı maneviyatlarının çok düşmüş olmasıydı. Yalnız bedenen değil, zihnen ve ruhen de tutsak hale gelmişlerdi. Nitekim Tanrı Mısırlılara her verdiği belayla aslında Bene Yisrael’e mesajlar veriyor, onları bu uykularından uyandırmaya çalışıyordu. Peki, o gün Bene Yisrael Mısır’da zorunlu köleydi. Silahların, kırbaçların gölgesinde çalışıyor ve bazı şeyleri yapmaya zorlanıyorlardı. Bu durumda halkın maneviyattan uzaklaşmasını biraz olsun anlayabiliriz. Ya bugün, Bene Yisrael ne yapıyor? Hiçbir silah ve kırbaç zoru yokken, yaşadığı toplumların içinde çoğu zaman kendi isteğiyle yoğun iş yüklerinin altına giriyor ve yabancı kültürlerin etkisinde kalıyor. Bu şekilde adeta kendi iradesiyle Tora’dan ve maneviyattan uzaklaşıyor. Mısır köleliğinde yaşananlardan ders alınması lazım. Tanrı, Moşe’yle Paro’ya yolladığı mesajlarda “Bırak halkımı ki bana ibadet etsinler” demiştir. Tanrı Bene Yisrael’in, Paro ve Mısır’ın (Mitstrayim) fiziksel köleliğinden sıyrılarak, kendisine dönmesini ve manevi olarak hizmet etmelerini istemiştir. Bu mesaj ebedidir, bugün için de geçerlidir. O zaman, günümüzde dünyada kendini gösteren Mısır’dakine benzer çeşitli belaların dozu artmadan, mesajı alıp fizikselliğe gömülmekten kendimizi sıyırarak, acilen Tora’ya ve maneviyata yönelme zamanıdır.
Tanrı’nın Mısır çıkışı ile bağlantılı ismi
Tanrı’nın Mısır’dan Çıkış ile bağdaştırılan ismi E-Y-E (Alef-Hey-Yud-Hey)’dir. Bu isim, Bene Yisrael’in Mısır’dan kurtulabilmelerindeki üç etkeni yansıtır. Bunlar, Tanrı’nın sonsuz merhameti, Tanrı’nın Atalara vermiş olduğu söz ve Bene Yisrael’in Mısır Çıkışı sonrası alacağı Tora’dır. Gelin bu bağdaştırmaların nasıl gerçekleştiğine bakalım. Tanrı’nın Moşe’ye bildirdiği adı EYE’nin gematriyası 21’dir. Tanrı’nın merhametini simgeleyen 13 niteliğinin başındaki üç isimsel niteliğinin baş harfleri de Yud-Yud-Alef’tir ki, bunların da gematriya toplamı 21 eder. Atalarımızdan söz ederken, üç atamız Avraam, Yitshak ve Yaakov’un baş harfleri toplam gematriyası yine 21 eder. Tora’dan söz ederken de, Tora’nın beş kitabının ilk harfleri olan Bet-Vav-Vav-Vav ve Alef’in gematriyaları topamı da 21’dir.
Magdil mi, Migdol mu?
Ekmek içeren bir öğünde, belli bir miktar ekmek yendiği takdirde okunan Birkat Amazon duasında bir kelime dikkatimizi çeker. Normal zamanda, hafta içi günlerde bu duayı okurken ‘magdil’ derken Şabat ve bayram günleri ‘migdol’ demekteyiz. Bu iki farklı seslendirme, ilgili cümleye farklı iki ifade vermektedir. ‘Magdil yeşuot malko’ ‘kralının kurtuluşunu büyütür’ anlamına gelirken, ‘migdol yeşuot malko’ ise ‘kralı için kurtuluş kulesidir’ anlamına gelir. Aslında bu iki kelime farkı, bu terimin Tanah’ın iki ayrı yerindeki yazılış farkından kaynaklanır. Ketuvim’de yer alan 18. teilimde ve aynı metni içeren Şemuel ll kitabında bu terim iki farklı şekilde yazılmıştır. Teilim 18’deki magdil kelimesi orijinal yazılımı olup, bazı fikirlere göre bir yanlış yazılım sebebiyle Şemuel ll’de migdol olarak yer alır. 2. Bet Amikdaş zamanı Helenliler Tora okunmasını yasaklamıştı. Bu nedenle o dönem haftanın belli günlerinde okunması gereken Tora bölümleri yerine, o konuyla bağlantılı Neviim’den (Peygamberler Kitabı) bölümler, izinli olduğu için okunurdu. İlerde bu yasak kalktıktan sonra da, Tora okunmasını takiben Neviim’den ilgili bölümü ‘aftara’ adı altında okuma geleneği devam etmişti. Aynı şekilde yasaklı dönemlerde, Ketuvim/Yazılar kitabından da okuma ve çalışma yapmak Şabat yasaktı. Dolayısıyla Ketuvim’de yer alan teilimin içinde geçen metindeki gibi magdil söylenmiyor, yine serbest olan Neviim’de yer alan Şemuel ll’deki metinde yazdığı şekilde migdol deniyordu. Bu adet daha sonra sürdürüldü ve hafta arası magdil derken, Şabat ve bayramlarda migdol denilmeye devam edildi. Bu yerinde bir karardı. Çünkü kurtuluş giderek gelişir, büyür ki normal günler magdil, kurtuluşu büyütür ifadesi anlamlıdır. Şabat ise, Maşiah günlerini, dolayısıyla kurtuluşun kendisini ifade eder. Bu durumda migdol, kurtuluş kulesidir ifadesi daha anlamlı hale gelir.

Teşuvanın Aşem’in 4 harfli İsmiyle bağlantısı
Tüm varoluşun kaynağı Aşem’in 4 harfli ismi ‘Y-H-V-H’den gelir. Bu dört harften dört âlem beslenir; Atsilut, Beria, Yetsira ve Asiya. İnsanın da bu âlemlerle bağlantılı dört ruh seviyesi vardır; Haya, Neşama, Ruah ve Nefeş.
Yamim Noraim döneminde yapacağımız teşuvanın ve buna karşı affedilme durumumuzun da Aşem’in ismindeki bu dört harfle bağlantısı vardır.
Bir kişi ‘yap’ şeklindeki bir mitsvayı yerine getirememiş olsa da, bu konuda teşuva yaparsa affedilir. Çünkü bu davranışıyla en alttaki Asiya âleminde ve dolayısıyla ruhun en düşük kısmı olan Nefeş’te kusura yol açmış ve 4 harfli ismin son Hey harfinin ayrılmasına sebep olmuştur.
Kişi ‘yapma’ şeklindeki bir mitsvayı ihlal ettiyse, yapacağı teşuva durumu askıya alır ve ancak Yom Kipur’u gerektiği gibi yerine getirdiği takdirde kefaret sağlar. Çünkü bir üstteki Yetsira âleminde ve dolayısıyla Ruah’ta kusura yol açmış ve dört harfli ismin ‘Vav’ harfinin ayrılmasına sebep olmuştur.
Kişi ‘karet’ veya ‘Bet Din eliyle’ idam gerektiren bir günah işlediyse, teşuva yapmayı ve Yom Kipur durumunu askıya alır ve ancak, çekeceği acı ve sıkıntılar kefaretini sağlar. Çünkü daha üstteki Beria âleminde, dolayısıyla da ruhun Neşama seviyesinde kusura yol açmış ve dört harfli ismin ilk ‘Hey’ harfinin ayrılmasına sebep olmuştur.
Kişi ‘Hilul Aşem’ günahı işlediyse, teşuvası, Yom Kipur’a bakması ve çekeceği sıkıntılar durumunu askıya alır, ancak ölümüyle kefaret sağlar. Çünkü en üst âlem olan Atsilut’ta ve dolayısıyla ruhun en üst seviyesi olan Haya’da kusura yol açmış ve dört harfli ismin ilk harfi olan ‘Yud’un ayrılmasına sebep olmuştur.

Bunları biliyor musunuz?
*Aman’ın, her şeyin tesadüfi olduğuna inanan Amalek soyundan geldiği için, Yahudilerin öldürüleceği tarihi kura ile tespit etmeye çalıştığını. Üç zar attığını ve zarların 1,3 ve 3 geldiğini. Bu zarlardan çıkan sonuçlara göre, o yıl var olan 13. ay VeAdar ayını seçtiğini. Bu ayın Moşe’nin öldüğü ay olmasının ona ilham verdiğini, ama bu ayın, aynı zamanda Moşe’nin doğduğu ay olduğunu da hesaba katmadığını. 1,3 ve 3’ün sırasıyla Agag isminin harflerinin de sayısal değeri olduğunu. Agag’ın, Kral Şaul zamanında neslini yürütmeyi başaran Amalek kralı olmasından da ilham aldığını. Ama ‘hep yekin tersi düşü eştir’ misali, attığı zarların tersinin de 4,6 ve 4 olduğunu. Bunun da David’in isminin harflerinin sayısal değerini verdiğini. Aşem’in, her şeyin tesadüfen olduğuna inananların zarlarını tersine çevirdiğini.
*Behukotay peraşasında, Tanrı’nın Sina Dağında tüm hükümleri, kanunları ve öğretileri verdiğini bildiren cümlede ‘öğretileri’ manasında kullanılan kelimenin ‘Torot’ olduğunu. Torot’un aynı zamanda ‘Toralar’ manasına geldiğini. Burada Tanrı’nın belirtmek istediği şeyin, hem Yazılı Tora’yı, hem de Sözlü Tora’nın tüm detaylarını Sina’da vermesi olduğunu.
*Şemita döngüsünün yedi yılı ile yaratılışın yedi günü arasında paralellikler olduğunu. Bunlardan birinin, yedi yıllık döngüde 3. ve 6. yıl verilmesi gereken ‘maaser ani/ fakirlere ondalık pay’ ile yaratılışın anlatımında Tanrı’nın üçüncü ve altıncı günler için fazladan birer kez “Tanrı iyi olduğunu gördü” ibaresini kullanması olduğunu. Yedi yılda iki kez fakirlere yapılan bağışın aynı sayılarına karşılık gelen günlerinde, Tanrı’nın “iyi oldu” vurgusu yaptığını.
*Çölde halk “bize kim et yedirecek?” diye ağladığında, Tanrı’nın onlara tiksinene kadar et yedireceğini söylediğini ve et yiyecekleri sürenin bir gün, iki gün, beş gün, on gün, yirmi gün değil bir ay (30 gün) olacağını bildirdiğini. Söz konusu günlerin sayılarının toplamının 68 ettiğini ve bu sayının, İsrael’de bir yıl içinde Şabat, Yomtov ve bayramlarda toplam et yenen günlerin sayısına eşit olduğunu.
*Pinhas peraşasının, Şiva asar beTamuz ile Teşa BeAv arasındaki 21 günlük negatif dönemin ilk peraşası olarak okunduğunu. Pinhas peraşasında sene içinde ek musaf korbanı getirilen günlerin listelendiğini ve bu listede, Şabat ve Roşhodeş’le beraber 21 günden söz edildiğini. 21 negatif güne karşılık 21 bayram günü bulunduğunu. Bu durumun, günümüzde yas tutulan günlerin ileride bayram günlerine dönüşeceğinin bir işareti olduğunu. Bunun bir ipucunun da, Tanrı’nın ‘olacağım’ manasındaki ‘Eye’ isminin gematriyasının da 21 olduğunu.
*51. mezmurun son bölümünde Maşiah zamanına bir vurgu yapıldığını. Bet Amikdaş’ın duvarları tekrar inşa edilip korbanlar başladığı zaman, son pasuktaki ifadeye göre ineklerin sunağa kendiliğinden çıkacağının vurgulandığını. Bu vurgunun, Maşiah zamanı insanlarda olduğu kadar hayvanlarda da bir bilinçlenme olacağını ve hayvanların, korban edilerek can vermenin önemini kavrayıp bu konuda istekli olacaklarını ifade ettiğini. Buna benzer bir vurguya, Tanah’ta Eliyau Anavi’nin putperest rahiplerle olan ‘kimin sunusunun kabul edileceği’ konusundaki testte de rastlandığını. Baal putu için sunulacak hayvan yürümek istemezken, Eliyau’nun sunacağı hayvanın adeta koşarak sunağa çıktığını.
Soru ve yorumlarınız için adresim: [email protected]