Özbekistan, Tarihi İpek Yolu üzerinde doğu ile batıyı birbirine bağlayan, tacirlerin, âlimlerin, emirlerin ve geleneklerin buluşma noktası bir ülke. Emir Timur´un ülkesi, zarif çini süslü medreseleri, camileri, türbeleri, eşsiz mavi kuleli meydanları, mimarisi, tarihi hanları ve bir renk cümbüşü çarşılarıyla Özbekistan, Orta Asya´nın zengin kültürünü gözler önüne seriyor. Her şehir, her kubbe ve her sokakta ise kadim geçmişin bir izi yaşıyor.
İpek Yolu
İpek Yolu’nun kalbinde yer alan bu yollar, dünyanın en geniş ticari ve kültürel iletişim yoluydu. Çin’den başlayarak, Anadolu ve Akdeniz üzerinden Avrupa'ya kadar uzanan İpek Yolu, sadece ticaretle uğraşanların değil, aynı zamanda, batıdan doğuya, kültürlerin, fikirlerin, inanışların da yolu oldu. Farklı rotalarda birçok medeniyeti birbirine bağladı. Ticareti yapılan ürünler arasında, başta ham ya da işlenmiş ipek olmak üzere, porselen, baharat, çeşitli el yapımı ürünler, kâğıt ve değerli taşların da ticareti yapılıyordu. Binlerce kilometrelere uzanan bu kervan yolları, zaman içerisinde İpek Yolu olarak adlandırılmış.

Semerkant
İpek Yolu üzerinde stratejik bir konumda yer alan bu tarihi şehir, hem Orta Asya'nın kültürel ve ticari merkezi, hem de, üç büyük komutanın hükümdarlık sürdüğü (Büyük İskender, Cengiz Han, Emir Timur), sıra dışı mimarisiyle Özbekistan’ın en eski ve en büyüleyici şehri. Ünlü Registan Meydanı, Orta Asya şehirlerinin çoğunda var olan ticari ve siyasi işlerin merkezi olarak kullanılmış. Bu meydanda, Emir Timur’un torunu Uluğ Bey tarafından büyük inşaatlar yapılmış. Bilim adına inşa edilen Uluğ Bey Medresesi, dönemin en önemli medreselerinden biriydi. Karşısında yer alan kervansaray; İpek Yolu tüccarlarının kullandığı bir mekândı. Üçüncü yapı olarak da, Uluğ Bey görkemli bir cami yaptırıyor. Böylece, Registan Meydanı türkuaz kubbeleriyle, gündüzü ayrı, gecesi ayrı bir güzellik sunmakta. Yakınında bulunan Siyab pazar yeri, renkli yöresel kaftanlar, ceket ve baharatlarla gündelik yaşamı en tabii şekliyle yansıtıyor. Ülkede dayanıklı bir ağaç olan dut ağaçları bolca yetişiyor. Dut ağacının elde işlenerek nasıl kâğıda dönüştüğünü merak ederseniz ziyaret etmeniz gereken yer, yeşillikler içinde yer alan, kadim Semerkant kâğıt yapım sanatının sergilendiği ‘Konigil Meros’ (Miras) kâğıt fabrikasıdır. Ziyareti gerçekten ilginç bir deneyim.
Semerkant'ın eski kesiminde, şehirde faaliyet gösteren Gumbaz Sinagogu 1842’de Semerkant’da doğan Rabi Nosi tarafından 1891’de inşa edilmiş. Bir zamanlar Yahudi Mahallesi olan sokakların birinde yer alan ufak bir sinagog. Çok azalan cemaat için, günümüzde hâlâ faaliyetine devam ediyor.

Buhara (Bukhara)
Orta Asya’nın en eski yerleşim bölgelerinden olan Buhara, arkeolojik bulgulara göre en az 2500 yıllık bir tarihçeye sahip. Yüzyıllar boyunca kervanların geçtiği önemli ticaret yollarına ev sahipliği yapan şehir, bu özelliğiyle farklı dinlerden toplumların da buluştuğu şehirlerden biri. Çeşitli dönemlerde Zerdüştler, Budistler, Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanlara ev sahipliği yapmış. ‘Kale’, ‘tapınak’ anlamına gelen ‘vihara’ kelimesinden türediği rivayet edilen Buhara, köşkleri, sarayları, pazarları ve yetiştirdiği âlimleri ile uzun yıllar Göktürkler gibi çok sayıda Türk devletinin siyasi ve kültür merkezlerinden biriydi. Şehrin merkezinde yer alan Leb-i Havuz külliyesi; meydanında üç farklı medresenin ve câminin yan yana bulunduğu, ortasındaki havuzun bir tarafında İpek Yolu yük develerinin diğer tarafta bizim (onlara göre onların) Nasrettin Hoca'nın heykelinin yer aldığı bir külliye. Buhara çarşılarının zenginliği anlaşılır bir durumdur zira Buhara birçok ürün için kervanların en uğrak ve transit yeri olmuştur.

Özbek Yahudileri ve Buhara Sinagogu
Özbek Yahudileri iki ana cemaate bölünmüş; bunlardan biri dindar ve gelenekçi olan Buhara Yahudileri diğeri ise daha yenilikçi olan Avrupa kökenli Aşkenaz Yahudileridir. Özbekistan'da 1989'daki varsayımlara göre 94.900 Yahudi bulunmasına rağmen bu sayının günümüzde, çoğunluğu Taşkent'te olmak üzere birkaç bin civarında olduğu söyleniyor.

Buhara'nın dar sokaklarında gezinirken yaklaşık 420 yıl önce inşa edilmiş, az sayıda da olsa, Yahudilerin yaşadığı mahallede yer alan güzel bir sinagog gördük. Mekânın ortasında bir avlu, avlunun iki yanında oturma yerleri, hahamların fotoğrafları ve çok eski Tevratlar bulunuyor. Aynı sokağın devamında, eskiden bir Yahudi ailesinin yaşadığı konağı otel ve Yahudi Müzesi haline getirmişler. Sukot Bayramına rastlayan ziyaretimizde sinagogun avlusunda kurulan Suka’da dua etmek çok duygusal bir andı.
Kervanların mola verdiği bir masal şehri: Hiva
Eski adıyla Khiva olarak bilinen bu şehir, İpek Yolu'nun önemli duraklarından biri olmuş. Geleneksel Orta Asya mimarisinin en güzel örneklerini barındıran ve UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan bir açık hava müzesi gibidir. Kale ile çevrili, kil yapıları, kızılımsı toprak tonlarındaki mimarisi adeta sizi bir bin bir gece masalında yaşatır. Gecesi de, gündüzü de tam bir masal şehridir. Mimari eserlerinin yanı sıra, dar sokaklar, pazar satıcılarının tezgâhlarındaki renkler, orada alışverişin, sihirli görüntüleri sizi büyüler. Zaman ise, burada durmuştur adeta.

Ünlü Özbek mutfağı
Tabii ki, mutfaklarının en ünlü yemeği Özbek pilavı. Her şehrin değişik bir versiyonu olsa da, pilav demlendikten sonra üzerine et konarak servis ediliyor. Et çokça yeniliyor. Bolca sarı havuç ve bal kabaklı, börekler, çeşitli salataların yanı sıra mutlaka başta mutlaka çorba içiyorlar. Özbekistan mutfağının diğer önemli lezzeti de; Özbek mantısı ve geleneksel börekleri Özbek samsasıdır. Günümüzde, içi genellikle et (koyun eti, tavuk veya sığır eti), sebze (kabak, patates veya soğan) ile dolduruluyor. Yemeklerde, safran, bol kişniş, zerdeçal, reyhan gibi ot ve baharatlar kullanılıyor. Sofralarından yeşil ve kara çay ise hiç eksik olmuyor.
Taşkent ve Taşkent Yahudileri
1 Eylül 1991 tarihinden bu yana Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından bağımsızlığını ilan eden Özbekistan Cumhuriyeti'nin başkenti Taşkent’tir.
Geniş yolları, yeşil alanları, parkları, bahçeleri, modern ve düzenli yerleşimi ile kent Orta Asya şehir planlamacılığının en önemli örneklerinden biridir. 14. yüzyılda Timur tarafından ele geçirilerek Timur İmparatorluğu'nun en önemli merkezlerinden biri haline gelmiş şehirde, Amir Timur, Özbekistan’ın en önemli lideri. Amir Timur Meydanı ve Müzesi yanı sıra şehirde birçok sanat faaliyetleri bulunmakta. Devlet Akademik Bolşoy Tiyatrosu, Özbekistan'ın önde gelen bir müzik ve tiyatro kültürü merkezi olarak kabul edilmektedir. Taşkent Pazarının ise ilginç bir mimarisi ve atmosferi mevcut. Tarihi pazar Chorsu’nun (Çarşı) 100 yıldan fazla geçmişi var. Eski Taşkent şehrinin merkezinde ticaret yollarının üzerinde kurulmuş ve ne ararsanız bulabileceğiniz eşsiz çok büyük bir alan kaplayan bir pazar. Bu çarşı da ayrı bir güzel; düzenli, rengârenk ve içinde saatlerce dolaşabilirsiniz.
Halen en çok Yahudi’nin yaşadığı Taşkent’te sinagog hahamı eski bir Semerkantlı. İsrail’de yaşarken buraya tayini rica edilmiş ve böylece eşiyle bu şehre gelmişler. Sinagog halen dualar ve bayramlar için tam faaliyette.
Özbekistan şehirlerinde Türkçe konuştuğunuz zaman sizi anlamaya çalışan çok kişiye rastlayabilirsiniz. Eski Türk örf ve adetleri de izler bırakmış. Xayrli kun! / Hayırlı günler! Özbekistan…