Tokluk hissi bir iğneyle gelebilir… Peki ya gözün ve ruhun açlığı?
Son aylarda özellikle sosyal medyada, kliniklerde ve sohbet masalarında tek bir konu dikkat çekiyor: şeker iğneleri. Kilo verme sürecini adeta sihirli bir değnekle kolaylaştırdığı düşünülen bu enjeksiyonlar, bazıları için umut, bazıları içinse soru işareti haline geldi. Ünlüler, influencerlar, hızlı sonuç arayanlar… Herkesin dilinde aynı cümle: “Açlık hissetmiyorum.”
Fakat bu hikâyenin arkasında yalnızca iştahın azalması değil, davranışların ve duyguların da derin bir şekilde etkilendiği daha karmaşık bir tablo var. Çünkü yemek yemek sadece biyolojik bir ihtiyaç değil; aynı zamanda duygusal bir eylem.
Diyabet Tedavisinden Moda Trendine
Bugün ‘şeker iğnesi’ olarak anılan ilaçlar, örneğin semaglutide, ilk olarak 2000’li yılların başında tip 2 diyabet hastalarının kan şekerini düzenlemek için geliştirildi. Bu ilaçlar bağırsak hormonlarını taklit ederek tokluk hissini artırıyor, iştahı azaltıyor ve kan şekerini dengeliyordu. Ancak zamanla bu ilaçları kullanan kişilerde dikkat çekici bir yan etki ortaya çıktı: kilo kaybı. 2010’ların sonlarına doğru bu ilaçlar artık yalnızca diyabet için değil, obezite tedavisinde de kullanılmaya başlandı. Ardından Hollywood, Instagram ve TikTok aracılığıyla bir trend haline geldi. Bu trendin en çarpıcı yanı ise, sadece obez bireyler değil, 5–7 kilo vermek isteyen sağlıklı kişilerin de bu yönteme yönelmesi oldu.
İştahı Bastıran Mekanizma
İğne, beynin “tokum” sinyalini normalden çok daha erken vererek iştahı baskılıyor. Başlangıçta düşük dozla başlanıyor ve kademeli olarak artırılıyor. Kullanıcılar daha küçük porsiyonlarla doymaya başlıyor. Fakat bu tokluk yüksek kalorili ama düşük besin değeri olan yiyeceklerle doldurulduğunda kilo verme hızı düşebiliyor veya durabiliyor. Yani iğne tek başına bir mucize değil; yalnızca fizyolojik bir destek. İlk haftalarda mide bulantısı, baş dönmesi, halsizlik ve kabızlık gibi yan etkiler yaygın. Daha ciddi mide, bağırsak sorunları da görülebiliyor. Daha da önemlisi, iğne bırakıldığında vücut yapay tokluk hissini kaybediyor. İştah geri geliyor ve birçok kullanıcı bıraktıktan sonra verdiği kilonun bir kısmını ya da tamamını geri alıyor. Bu durum, iğneyle bir tür psikolojik bağımlılık ilişkisi kurulmasına yol açabiliyor.
Duygusal Açlık Bastırılmıyor
Bu ilaçlar yalnızca mideye etki ediyor; ruha değil. Pek çok kişi kilo problemine sadece “çok yemek” olarak bakıyor. Oysa tabakta olanın ardında çoğu zaman stres, yalnızlık, değersizlik hissi, kontrol ihtiyacı veya bastırılmış öfke gibi duygusal açlıklar var. İğneyle fiziksel açlık bastırıldığında kişi daha az yiyor ama bu tetikleyiciler ortadan kalkmıyor. Tatlı krizleri, gece atıştırmaları veya konfor yiyeceklerine yönelme isteği sessize alınıyor ama çözülmüyor. Bırakıldığında bu davranışlar geri dönüyor hatta bazen daha güçlü şekilde. Tokluk fizyolojik bir his olabilir ama gözün doyması bambaşka bir süreçtir. Bir tatlıyı ya da pizzayı görünce, miden tok olsa bile canın istemesi tam olarak budur. Çünkü gözün doyması duygusal tatmin anlamına gelir; keyif, sosyallik, huzur ya da kaçış. Şeker iğneleri bu açlığı susturamaz. Mideyi bastırır ama göz ve ruh hala konuşur. Bu yüzden birçok kullanan kişi “tokum ama canım bir şey istiyor” cümlesini sık sık kurar.
Kontrol Hissi mi, Bağımlılık mı?
İğne, kilo vermekte zorlanan insanlarda güçlü bir kontrol hissi yaratabilir. Açlık azalır, kilo hızla gider ve özgüven yükselir. Ama bu duygunun gölgesinde bir korku büyür: “Ya bırakınca her şey geri dönerse?” Bu korku, kişinin kontrolü kendinden çok iğneye atfetmesine neden olur. Yani bu durum duygusal güçlenmeden çok biyolojik bir bağımlılığa dönüşebilir. Şeker iğneleri doğru kişilerde ve doğru şekilde kullanıldığında tıbbi olarak faydalı bir araç olabilir. Ancak duygusal açlıkla yüzleşmeden verilen kiloların kalıcı olması zordur. Gerçek dönüşüm; tetikleyicileri fark etmek, yeme davranışlarını anlamlandırmak ve bedenle güvenli bir ilişki kurmakla mümkündür. Bir iğne tokluk verebilir ama ruhun açlığını doyuramaz.
Bilim Ne Diyor?
Bu konuda en kapsamlı bilimsel çalışma, 2021 yılında New England Journal of Medicine dergisinde yayımlanan STEP 1 Clinical Trial araştırmasıdır. 1.961 katılımcıyla yürütülen bu çalışmada semaglutide kullanan kişiler 68 haftada ortalama yüzde 14,9 oranında kilo verirken, plasebo grubunda bu oran yalnızca yüzde 2,4 oldu. Ancak ilacın bırakılmasından sonraki takip sürecinde kilo kaybının önemli bir kısmının geri alındığı gözlemlendi. Bu bulgu, iğnenin duygusal ya da davranışsal kalıcı bir değişim yaratmadığını net bir şekilde ortaya koyuyor. İğne yalnızca biyolojik bir destek sunuyor; kalıcılık için psikolojik ve davranışsal temelin güçlenmesi şart.
Şeker iğneleri kilo verme sürecinde bir yardımcı olabilir ama mucize değildir. Gerçek kalıcılık; sağlıklı beslenme, hareket, duygusal farkındalık ve bedenle kurulan güvenli ilişkide saklıdır. Bir enjeksiyon mideyi susturabilir… Ama kalıcı tokluğu sağlayan şey, kendinle kurduğun bağdır.