•“Gazze´deki ateşkesin veya barış planının kabul edilmesinden sonra ´Netanyahu uyacak mı buna´ yorumları çok yapıldı. Fakat buna Trump uyacak mı? Netanyahu kadar Trump da bu görevi sürdürmeli. Açıkçası Netanyahu, Türkiye´yi Gazze barış gücünde istemiyor. Mısır ile Katar´ın olmasını da istemiyor gibi duruyor. Arap dünyasındaki yapı şu: Hamas´a verilen desteğin tamamen sonlanması gerekiyor.” Ali Semin – www.anlatilaninotesi.com.tr
Komşularını ölüm ve yıkımla tehdit etmenin kendilerine huzurlu bir yaşam sağlayacağını düşünen İsrailliler kendi kırılganlıklarını gösterdi. Hizbullah’ın müdahalesi Kuzey İsrail’den 100 bin sivilin tahliye edilmesiyle sonuçlandı. Aynı Hamas gibi Hizbullah da bu savaştan yıpranmış fakat cüretli çıktı.
Ülkede Yahudilerin göç durumu 2024’te eksideydi. İsrail tarihinde gelenden çok gidenin olduğu yıl sayısı azdır. Anketler nüfusun %23’ünün gitmeyi düşündüğünü gösteriyor, düşünenlerin %37’si ise genç.
Her ne kadar ekonomi çökmemiş olsa da ciddi bir gerilim altında. Siyasi liderler bağımsız ekonomi politikalarını düşünmeye başladı bile. ABD’nin doğrudan desteği GSYİH’nin %1’inden az. Uluslararası ticaret önemli bir yere sahip, ABD ve Avrupa İsrail ihracatının üçte ikisinin alıcısı. Neredeyse tüm Arap ülkeleri İsrail ile ticaret yapıyor ancak yapılan ticaretin ekonomideki boyutu görece düşük.
…
2025 ABD savunma stratejisi taslağında ‘Batı Yarım Küreyi’ öncelik haline getirerek Rusya ve Çin ile fiili karşı karşıya gelişlerden geri çekilme kararı da bu gelişmelere verilen bir yanıttı. Tabii ki bunun böyle gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini ya da ne kadar daha sürebileceğini bilemiyoruz. Ancak şu an rüzgar bu yönde. Üstelik İsrail’e yaklaştıkça sertleşiyor, bir fırtınaya dönüşüyor.
Ateşkes planı paylaşılmadan hemen önce 29 Eylül’de Trump Netanyahu’ya Katar başbakanından özür diletti. Elijah Magnier Washington’ın İsrail ile ilişkisinin değiştiğini söylüyor, aktardığına göre İsrailli yetkililerin ‘İlk kez ortak değil müşteri muamelesi görüyoruz’ diye konuşuyor.
Tamamı : https://www.birgun.net/makale/israilin-acmazlari-663802
“Olmayacak. Olmayacak. Olmayacak çünkü Arap ülkelerine söz verdim. Ve şimdi bunu yapamazsınız. Büyük bir Arap desteğimiz oldu. Olmayacak çünkü Arap ülkelerine söz verdim. Olmayacak. Böyle bir şey olursa İsrail, ABD’den aldığı tüm desteği kaybeder.
Anladım. Şarm eş-Şeyh’te Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’la konuştuğunuzu gördük. Ona ne söylediniz?
Bilirsiniz, kendisi kamuoyundakinden çok farklı bir insan. Ama beni tebrik etti. “Böyle bir şey yaptınız ki—yedi Başkan gördüm” dedi. Genç biri değil ama harika görünüyor, öyle değil mi? Onu ilk dönemimden tanıyordum. Aslında Beyaz Saray’a gelmişti. Filistinliler tarafından saygı görüyor. Bilge bir figür olarak saygı görüyor ama dedi ki, “Birçok başkan boyunca buradaydım.” Dedi ki, “Başka hiçbir başkanın yapamayacağı şeyleri yaptınız.” “Yaptığınız şey mümkün bile değil. Bunu yaptığına inanamıyorum ama tebrik ederim” dedi. Çok nazikti. Ama başka başkanlar bunu asla yapamazdı, dedi.”
Müzakereler sonucunda şekillenecek kapsamlı barış planının sürdürülebilir olması için sorunun ve dolayısıyla çatışmaların ortaya çıkmasına neden olan koşullar dikkate alınmalı, aynı zemine yeniden dönülmesine fırsat verilmemelidir.
Gazze Planı’nın akla getirdiği bazı temel sorular ve kaygılar dikkate alınarak müzakerelerde tarafları tatmin edecek uzlaşılar geliştirilmelidir.
Birleşmiş Milletler (BM) insan hakları mekanizmalarının yaptığı ortak açıklamada dile getirilen unsurları da dikkate alarak akla gelen bazı soruları aşağıda özetliyorum:
-Filistin sorununun çözümü Orta Doğu’da barışın temel unsurudur. Bu bağlamda temel koşul bağımsız ve egemen Filistin Devleti’nin kurulması ve tanınmasıdır. Planın “iki devletli çözüm” formülüne yer vermemesi ciddi bir eksikliktir. UAD “kendi kaderini tayin hakkının (right to self-determination)" müzakere konusu olamayacağını belirlemiştir. İsrail Başbakanı halen Filistin Devleti kurulmasına zor kullanarak karşı çıkacağını beyan etmektedir. Bağımsız ve egemen Filistin Devleti olmadan kalıcı barış nasıl sağlanabilecektir?
-Öngörülen “Geçici Geçiş Hükûmeti (Temporary Transitional Government)" Filistin halkını temsil eden nitelik taşımamaktadır. Bu Filistin halkı için kabul edilebilir bir durum olabilir mi?
-BM ya da bir başka çok taraflı denetime bağlı olmayacak “Barış Kurulu’nun (Board of Peace)" başkanlığının İsrail’i koşulsuz destekleyen ABD Başkanı tarafından yürütülmesi, adil ve kalıcı barış için uygun bir seçenek midir?
-İsrail’in Gazze’de güvenlik bölgesi gerekçesiyle kısmî işgalinin sürmesinin müzakerelere etkisi ne olur?
-“Gazze’nin silahsızlandırılması (demilitarization of Gaza)" için süre sınırı öngörülmemesi, gelecekte savunmasız kalacak Gazze için bir tehdit oluşturmaz mı?
-Plan Gazze’yi Doğu Kudüs dâhil Batı Şeria’dan ayrı olarak ele almakta. Gerçekte bu üç birbirini tamamlayıcı unsurun da Filistin Devleti’nin toprak bütünlüğü içinde sayılmaları gerekmez mi?
-Plan Doğu Kudüs dâhil Batı Şeria’da işgalin sona erdirilmesinden, sınır sorunlarından ve mültecilerin durumundan söz etmemekte. Bu konularda öngörülen hedef nedir?
-Plan’da son iki yıldır gerçekleşen insan hakları ve insanî hukuk ihlalleri ile ilgili hesap verebilirlikten (accountability) söz edilmemesi, cezasızlık hedefinin bir göstergesi sayılabilir mi, adalet olmadan barış kalıcı olabilir mi?
Tamamı : https://t24.com.tr/yazarlar/erdogan-iscan/gazze-plani-iyimserlik-ama-sorular-ve-kaygilar,52116
İsrail, Trump’a o kadar güveniyor ve onun başkanlığı döneminde Gazze’yi almak istiyor ki, hiçbir anlaşmaya yanaşmıyor. Tamam dese de samimiyetle arkasında durmuyor. Hem Amerika hem İsrail barış şartları yerine gelirse biz Filistin’i tanıyacağız ve işgal ettikleri topraklarda çekileceğiz diyemiyor. Netice açık ve net şu, tüm bu şartlar altında size barış gerçekçi geliyor mu? Bu akan kanın katliamın durması olası geliyor mu? Bana maalesef işler yoluna girecek gibi gelmiyor. İsrail şunun farkında Amerika başta birçok Avrupa ülkesi ne Birleşmiş Milletler’den karar çıkartabilir ne de İsrail’e net bir tavır alabilir. Herkes İsrail’in mızıkçılık yapacağından, süreçten çekileceğinden emin ama vereceği tepkiler muamma.
Tamamı: https://www.dunya.com/kose-yazisi/samimiyetsiz-baris/799339
Ateşkesin çökme riski çok yüksek.
Ürdün Kralı Abdullah; Gazze'de HAMAS'la çatışma riski varsa, ülkeler "barış gücüne" asker vermeyecektir.
Bu nedenle "barışı-istikrarı tesis etme gücü" yerine, "barışı koruma gücü" göndermek daha uygun.
Kral şunu diyor: HAMAS Gazze'de düzeni sağlasın biz, İsrail ile HAMAS arasındaki ateşkesi koruyalım.
Ürdün nüfusunun % 50'den fazlası Filistinli göçmen.
Kralın formülü Bosna'da çatışmaları durduramamış, NATO'nun Barışı Tesis Gücü göndermesiyle, Sırpların saldırıları kesilebilmişti.
https://x.com/AdelinaSfishta/status/1982761272404820467
“Eğer ABD arkasında durmazsa İsrail bölgede bir şey yapamaz” şeklinde ortak bir kanaat vardır ve büyük oranda da doğru bir bakış açısıdır. Trump’ın Gazze konusunda aklında şekillenen “önce ateşkes, sonra Gazze’de Hamas’ın olmadığı bir yönetim ve bölgenin yeniden inşası” gibi bir yol haritası, açıkça gözüküyor ki Netanyahu’nun aklındaki projeksiyon ile pek de örtüşmüyor. Bu noktada şu ana dek Trump’ın ateşkesten ve diplomatik süreçten yana tavır koyarak Bibi’yi bu çizgiye çektiği görülüyor, ancak bundan sonraki sürecin nasıl şekilleneceğini izleyip görmek gerekiyor. Elbette bu sefer süreçte sadece ABD’nin değil, başta Türkiye, Katar ve Mısır olmak üzere birçok Müslüman ülkenin de rol alması, Gazze’de ateşkes sürecinin geleceğini olumlu anlamda etkileyecektir. Trump’ın sık sık “bugüne kadar hiçbir ülke bu konuda bu derecede bir araya gelmemişti” şeklindeki söylemi kullanması da İsrail’e verilen ayrı bir mesaj olarak okunabilir. Günün sonunda ateşkesin ikinci haftasında ortaya çıkan tablo şu: Trump’ın fendi, Bibi’yi yendi…
Yazının sonunda Trump’ın bir açıklaması yerine İsrail’e güçlü desteğiyle bilinen Evanjelik lider Mike Evans’ın sözlerini paylaşmak istiyorum: İsrail, Hamas karşısında küresel medya savaşını ve ideolojik savaşı kaybetti. İsrail’in kendine yeni bir strateji geliştirmesi gerekiyor…
Tamamı: https://www.fokusplus.com/odak/trumpin-gozunden-ateskes-orta-doguda-dengeler-degisiyor-mu
“Hiçbir ülkenin Amerika Birleşik Devletleri ile İsrail veya Birleşik Krallık gibi bir ilişkisi yok. Özellikle Trump döneminde ABD-İsrail ilişkisi kırılmaz bir ilişkidir. Bunu kırmanın bir yolu yok. Ama bu her konuda anlaştığımız anlamına gelmiyor. İngilizlerle açık bir anlaşmazlık yaşamak zordur çünkü çok medeniler (Gülüyor). Ama İsrail ile durum farklı. Ve bu Trump'ın başarısı. Hatırlayın, Oval Ofis’te Netenyahu yanında otururken Trump, İran'la doğrudan nükleer görüşmeleri başlatacağını duyurdu. Netenyahu hazırlıksız yakalandı bu duyuruya. Sonra ABD, İsrail ile hiçbir koordinasyon sağlamadan doğrudan Hamas ile müzakere etti. Trump, haziran ayında İran'a yönelik ilk saldırı dalgasının ardından Netanyahu'ya, “Bombalamayı durdurun” dedi. Gazze için bu anlaşma imzalanmadan hemen önce, kamuoyu önünde, “Batı Şeria'nın ilhakına hayır” dedi. Yani aslında Netanyahu’yu kamuoyu önünde birçok kez küçük düşürdü. Ukrayna’da da Putin’i zorlamaya devam edecek. Güçlü adamlar birbirlerine bunu yapar ve karşısındakinin de bunu yapabiliyor olmasına hayrandır bir bakıma.”
Görülen o ki, Türkiye’nin Gazze görevi plan Türk medyasında yardım ve barışı tesis etme bakışıcısıyla ele alınırken, İsrail basınında bu planlara temkinli yaklaşılıyor. Gerilimin tırmandığı bu tabloda, Ankara'nın hayali ile Tel Aviv'in kabusunun bir araya geleceği saha, önümüzdeki günlerde Gazze'de şekillenecek gibi görünüyor.
Tamamı : https://www.fokusplus.com/siyaset/israil-basininda-turkiye-erdoganin-gazze-hayali-israilin-kabusu
Analistlere göre, Türkiye’nin savaş sonrası Gazze’de rol arayışının hem iç politikada hem de dış politikada kökleri var.
“Türk kamuoyunda, Türkiye’nin Gazze’nin istikrarında ve nihayetinde yeniden inşasında rol almasına geniş bir destek var” diyen Sinan Ülgen şöyle devam etti: “Bu durum, Erdoğan’ın uluslararası düzeyde etkili bir lider imajını sürdürmesine de olanak tanıyor; bu da iç politikada ona puan kazandırıyor”
İstanbul Beykoz Üniversitesi’nden uluslararası ilişkiler profesörü Ahmet Kasım Han ise, Türkiye’nin Gazze’nin yeniden inşasında inşaat şirketlerine rol sağlamak istediğini, ancak bu projelerin finansmanını başka ülkelerin üstlenmesi gerektiğini belirtiyor.
Han’a göre Erdoğan yönetimi, Hamas’ın da Gazze’nin geleceğinde siyasi bir rol oynamasını istiyor.
“Türkiye, Hamas’ın varlığını sürdürmesini istiyor ve bunun tek yolunun Hamas’ın silah bırakması olduğunun farkında” diyen Han, “Hamas’ın Türkiye’nin bu çağrısına uyacağına pek inanmıyorum. Ne Türkiye ne de başka bir ülke Hamas’ı buna zorlayabilir” ifadelerini kullandı.
“Netanyahu, Trump’a rağmen adım atamaz. Başından beri hep sanki İsrail, ABD’yi yönetiyormuş gibi yorumlar okuyup dinledik. Aslında İsrail’i Amerika yönetiyor. Bunu unutmayalım. Yahudi lobisini vs. bir tarafa bırakarak söylüyorum bunu. 7 Ekim 2023’ten beri şu tezi savunuyorum: ABD isterse Gazze soykırımını sonlandırabilir fakat bunu istemiyor diyordum. Trump, Amerika olarak artık burada ateşkes olmasını istedi. Hatta İsrail Parlamentosu dün Batı Şeria’yı ilhak etme kararı aldı. Trump’ın yardımcısı J.D. Vance oradaydı. ‘Bu karar aptalca. Burada olmama rağmen böyle bir karar alınması bana da saygısızlık’ dedi. Trump, İslam ve Arap dünyası liderleriyle görüştüğünde hiçbir şekilde Batı Şeria’nın ilhakına izin vermeyeceğinin sözünü verdi. Batı Şeria üzerinden yürütülen bir kriz gibi gözüküyor. Çünkü ABD’de iki ayaklı bir İsrail politikası var. Birincisi, İsrail devletiyle olan ilişkileri ve stratejisi. Bu değişmez. İsrail’in yapısını ve güvenliğini korur. İkinci ayağı da hükümetler ve yöneticiler ile olan ilişkileri. Burada krizler olabilir, tepkiler verilebilir. Knesset’te Batı Şeria ile ilgili alınan karar, ABD ve İsrail arasında büyük bir krize yol açmaz fakat Trump ve Netanyahu arasında ciddi bir krize yol açabilir. Trump, ‘Eğer Batı Şeria ilhak edilirse, İsrail’e tüm desteğimizi keseceğiz’ dedi. Bu aslında önemli. Trump yönetimi olsun Biden yönetimi olsun. 7 Ekim 2023’ten sonraki süreçte sınırsız bir İsrail desteği vardı. Savaşın doğrudan tarafı olmasalar da dolaylı yoldan tarafı olarak soykırımın parçası oldular. Ama bugün geldiğimiz noktada 7 Ekim direnişiyle birlikte Trump, savaşı desteklemekten vazgeçerek veya kısmen de olsa uzaklaşarak barış planına yanaştı. Bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Bu bir kazanım. Ama bu başarılı olacak mı? Başından söyleyeyim: Trump’ın tavrını sürdürüp sürdürmemesine bağlı. Gazze’deki ateşkesin veya barış planının kabul edilmesinden sonra ‘Netanyahu uyacak mı buna’ yorumları çok yapıldı. Fakat buna Trump uyacak mı? Netanyahu kadar Trump da bu görevi sürdürmeli. Açıkçası Netanyahu, Türkiye’yi Gazze barış gücünde istemiyor. Mısır ile Katar’ın olmasını da istemiyor gibi duruyor. Arap dünyasındaki yapı şu: Hamas’a verilen desteğin tamamen sonlanması gerekiyor. Katar dışında Körfez ülkeleri için de bu önemli bir konu. Mesela Trump’ın bir açıklaması daha dikkat çekiciydi. Muhabir, ‘Hamas’ı yok edeceğiz. Silah bırakmazsa Hamas’la mücadele edeceğiz diyorsunuz. Amerikan askerleri mi gidecek?’ diye soruyor. Trump da ‘Hayır, müttefiklerimizle yok edeceğiz’ diyor. Yani ‘Araplar ile, Körfez ülkeleri ile Hamas’ı bitireceğiz’ demek istiyor. Asker göndermek için Kongre onayına ihtiyacı var. Suriye’de YPG/PKK terör örgütünü niye kullandı? Obama, Kongre ile uğraşmadı. Vekil kara gücü olarak destekledi onları ve YPG’yi güçlendirdi. Burada da aynı şekilde Trump, asker göndermek yerine Hamas’la mücadeleyi Araplar ile yapmaya çalışıyor. Arapların dilinden Araplar anlar mantığıyla hareket ediyor. Türk barış gücünün olmasını da Trump isterse veya garantörlük adı altında yapı oluşursa zaten imza atan taraflar belli. 59 ülke imzaladı. Bu 59 ülkenin de belkemiğini dört ülke yani Türkiye, ABD, Katar ve Mısır oluşturuyor. Bunların ortak barış gücü veya koordinasyon merkezi kurması mümkün. Barış gücü illa asker anlamına gelmiyor. Oradaki barış gücü ne olursa olsun, İsrail herhangi bir şekilde saldırı düzenlediği zaman o ülkeleri hedef almış olması gerekiyor ki caydırıcı olsun. Şu anda İsrail’e karşı caydırıcı bir güce ihtiyaç var ve bence Trump da bunu yapmaya çalışacak. Batı Şeria kararı sonrası Trump’ın Netanyahu’ya tavrı değişebilir.”
Eylül ayında yapılan bir kamuoyu araştırması, İsrail toplumunun %75'inin (Likud seçmenlerinin %60'ının) böyle bir komisyon kurulması talebi olduğunu gösteriyor. Yani bu talebin siyasallaşacağı, aktörlerin de bu talep etrafında politika üreteceği şimdiden öngörülebilir.

https://x.com/FeritBelder/status/1980271692405461068

https://www.bodrumgundem.com/2025/10/20/bodrumun-unutulan-aydini-avram-galanti-bodrumlu/

https://www.bbc.com/turkce/articles/c8r0ge58246o