Bu yazımı hazırlamama ilham olan kişi, tarih sayfalarında adı makbul biri olarak anılmayan bir kraliçe.
Önceki bir yazımda İzmir’in sembollerinden Dario Moreno’nun yaşamını ve kariyer basamaklarını anlaştmış, onu Dario Moreno yapan şarkısının Fransa’da seslendirdiği Jezebel olduğundan bahsetmiştim. Şarkının sözleri şöyle başlıyor:
“Jezebel, Jezebel. Ce demon qui brülait mon coeur. Cet ange qui séchait mes pleurs. / Jezebel, Jezebel. Bu kalbimi yakan şeytan, bu gözyaşlarımı kurutan melek.”
Bu sözler Jezebel adlı sevgiliye söylenmiş romantik bir serenat, bir aşk şiiri. Ama tarihin sayfalarındaki Jezebel, aslında gerçekten şeytan ile özdeşleştirilebilecek karakterde bir kadın.
Kral Süleyman’a kadar birleşik bir monarşi şeklinde yönetilen İsrail kabileleri, MÖ 931’de Süleyman’ın ölmesinden sonra kendilerini yönetecek kişinin seçiminde ihtilafa düşmüştü. Süleyman ölünce oğlu Rehoboam (Rehav’am) tahta geçti. Davud’un soyundan gelen bu genç kral, Yeruşalayim’de babasının ihtişamını korumak isterken, itibardan feragat olmaz düşüncesiyle halkın taleplerini duymaz olmuştu. On iki kavimden oluşan İbrani halkı, Süleyman döneminde konulan ağır vergiler ve zorlu çalışma şartlarından bıkmış, yeni kraldan bu yükün hafifletilmesi talebinde bulunuyordu. Danışmanlarının tavsiyelerine de kulağını tıkayan Rehoboam halkın arasında bölünmenin fitilini ateşliyordu.
Buna karşılık, Efrayim kabilesinden yetenekli yönetici Jeroboam (Yarov’am) on kabilenin desteğini alarak kuzeyde başkenti Samariya olan İsrael Krallığını kurdu. Güneyde ise Rehoboam yönetiminde, başkenti Yeruşalayim olan Yehuda ve Binyamin kabilelerinin bir arada olduğu Yahuda Krallığı yer alıyordu.
Jeroboam, halkının Yeruşalayim’e bağlanma arzusundan korktuğundan, Beyt-El ve Dan kentlerinde iki altın buzağı yaptırdı ve buralarını yeni ibadet merkezleri olarak tayin etti. Bu durum hem dini hem siyasi bir kopuşun vesilesi oldu. Ancak diğer tarafta Rehoboam da kendi krallığında putperestliği yayacak icraatlarda bulunuyordu. İki kralın bitmek tükenmek bilmeyen husumeti ve tek tanrı inancına karşı gelmeleri halklarının felaketini hazırlıyordu.

Fransız Ressam Jean-Honoré Fragonard fırçasından ‘Jeroboam Put İçin Kurban Sunuyor’ (1752)
Rehoboam, 17 yıl Yehuda Krallığı’nı yönettikten sonra MÖ 914’te Yeruşalayim’de öldü. Yerine oğlu Abijah geçti. Abijah kısa süre tahtta kaldı ve MÖ 911’de oğlu Asa tahta geçti. Asa oldukça uzun süre tahtta kaldı, onun döneminde dine bağlılık önemliydi. Asa’dan sonra MÖ 848’e kadar oğlu Jehoshaphat iktidarda kaldı ve döneminde İsrael Kralı Ahab ile ittifak kurdu.
Bu dönemde, özellikle MÖ 880’e kadar, kuzeydeki İsrail Krallığı, istikrarsız bir döneme girdi. Jeroboam’ın oğlu Nadav bir yıl gibi kısa süre iktidarda kaldıktan sonra suikasta kurban gitti. MÖ 909’da yerine geçen Baaşa, MÖ 886’ya kadar iktidarda kaldı ve bazı askeri başarılar elde etti. Ondan sonra gelen oğlu Elah bir yıl kadar iktidarda kaldı; sarhoş olduğu bir esnada oğlu Zimri tarafından öldürüldü. Ancak Zimri entrikalarla oturduğu tahtta sadece yedi gün kalabildi; sarayında maruz kaldığı bir kuşatma sonucunda intihar etti. Ardından gelen Omri güçlü bir kral idi.
Tarihin akışı ile ilgili bir özet geçtikten sonra, bazı kısımları Talmudik kaynaklara dayanarak, yazının kahramanı Jezebel’e geliyorum.
Jezebel’in tarih sayfasına çıkışı
İsrael ve Yehuda Krallıklarının ittifakında iktidara gelen Omri’den sonra MÖ 874’de oğlu Kral Ahab tahta geçti. Yehuda Kralı Ahab da gücünü pekiştirmek ve Ürdün topraklarındaki Levili bir sığınma şehri olan Ramot Gilad’ı ele geçirmek için, iktidarının ilerleyen yıllarında, Asa’nın oğlu İsrael Kralı Jehoshaphat ile ittifak kuracaktı. (

Soldan sağa krallar Jeroboam, Rehoboam ve Ahab
İlginç olan İsrail krallıklarının en kötülerinden biri olarak bilinen Ahab, kendine müttefik olarak dindar ve erdemli bir karakter sahibi Jehoshaphat’ı seçmişti. Bu berberlik ileride, çocukları vasıtası ile onları dünür ilişkisine taşıyacaktı.
Kral Ahab, eş olarak kendi gibi kraliyet ailesine mensup birini arıyordu ve İsrael’e komşu Fenikelilere bağlı Sidon Kralı Ethbaal’ın kızı Jezebel’i kendine eş seçti.
Kral Ahab, babası Omri’den İsrail Krallığı’nı devir aldığında istikrara kavuşmuş ve kalkınmakta olan bir ülkeydi. Babasının başlattığı inşaat projelerini devam ettirdi ve ülkenin varlığını genişletmeye çalıştı. Ancak Ahab inşaatlar konusunda müsrifçe bir tutumu izledi. Bu israfa meşhur bir örnek, Ahab'ın sarayın duvarlarını ve mobilyalarını fildişi ile kaplatmasıydı.

British Museum ve Kudüs Müzesinde bulunan Kral Ahab’ın sarayına ait Samariye Fildişi objeleri
İngiliz arkeolog Kathleen Mary Kenyon tarafından yürütülen Jericho kazıları, bu döneme dair birçok değerli bilginin edinilmesine ışık tuttu.
Kral Ahab’ın en önemli savaşı, Suriye’de hüküm süren Asur Kralı 3. Shalmaneser ile arasında yaşandı. Türkiye Diyarbakır’da, Bismil’deki Üçtepe Höyüğü kazılarında 1861’de ortaya çıkartılan ve British Museum’da bulunan Kurkh Monolitlerinde yer alan yazıtta bu savaştan bahsedilir… Arkeolojik kayıtlara göre bu savaş, Asur ordusunun müttefik güçlere karşı zaferiyle sona ermiş ancak Asur Devletinin yayılmacı politikaları savaştan sonra durmuştu. İsrael Kralı Ahab ise bu savaştan sonra farklı bir muharebede göğsüne isabet eden okla hayatını kaybetmişti.
Jezebel’in inancı
Ahab’ın eşi kraliçe Jezebel’e dönersek… Jezebel Sidon Kralı Etbaal’in kızıydı. Etbaal kardeşlerini öldürterek Sidon tahtına cebren ve hileyle oturmuş diktatör bir kraldı. Ahab, Prenses Jezebel ile evlenerek Fenike Devleti ile ittifak kurmayı amaçlıyordu. Ancak bu yanlış karar tarih sayfalarında lanetle anılan birçok kötülüğün fitilini ateşleyecekti.
Fenikelilerin dini inancı Pagan idi ve şeytanlaştırılmış put Baal’a tapınmayı gerektiriyordu. Kralın adı Etbaal de ‘Baal ile birlikte olan’ demektir. Baal Tanrısı Marduk’un karısı Tanrıça İştar veya Astarte’di. Yaz geldiğinde yağmurlar kesilip kuraklık başladığından, temmuz ayında tanrı Baal'ın bir yaban domuzu tarafından öldürüldüğü daha doğrusu yeraltı dünyasına yollandığı kabul edilirdi. Baal’ı tekrar canlandırmak için karısı İştar ile çiftleşmesini sağlamak ve yağmur yağdırmak için tapınaklarında kadın ile erkeğin ilişkiye girmesi özendirilirdi. Şarap eşliğinde Baal’a yetişkin ve çocuk kurbanlar sunulurdu.
Jezebel, kraliçe olarak geldiği İsrael Krallığına bu dini dayatmak istiyordu. Baal’a tapınmayı sadece dini inanç olarak değil bir devlet ideolojisi olarak benimsetmek istiyordu. Bu dayatma halkın nezdinde baskı yaratıyor ve sebepsiz nefreti körüklüyordu. İsrail Krallığı’nın kuruluşunun temeli semavi tek tanrı inancına karşı geldiğinden devletin temellerini de sarsıyordu. Jezebel kendi inancını halk tabanına yaygınlaştırabilmek için, eşi Kral Ahab’ı, Samariye’de büyük bir pagan Baal tapınağı inşa etmeye ikna etti. Bu bir kırılma noktasıydı. Fenike devletinin toprağı olan bugünkü Lübnan’da, arkeolojik kent Baalbek’in adı da, ilah Baal’a adanmış şehirden gelir.

Baalbek Antik Kenti
Jezebel’in adı da karakterini sembolize eder. İbranice ile aynı kökten gelen Fenike dilinde isminin anlamı Baal’ı yücelten demektir.
Jezebel iktidar koltuğuna oturduktan sonra Baal dininin ileri gelenlerini destekleyip ödüllendirdi. Tek tanrılı semavi inanca mensup birçok peygamberi öldürttü veya uzaklaştırdı. Bu peygamberlerden biri İlyas idi (Eliyahu Anavi). İlyas, bu şeytani hükümdarın iflah olmaz bir muhalifi idi ve Jezebel’in zulmünden kaçmak için bir mağaraya sığınmıştı.

Hayfa Carmel Tepesinde Eliyahu Anavi’nin mağarası
İlyas, Baal peygamberlerine karşı yürüttüğü mücadelede, Karmel Dağında onlarla göğüs göğse gelmişti. Tanrı’nın gösterdiği mucizeyle rakiplerini burada yenmişti. Ancak ardından saraydan gelen ölüm tehditlerinden korkup çöle kaçmıştı. Çölde Horeb Dağında Tanrı’dan gelen emirde Hazael’i Suriye’nin Kralı, Yehu’yu İsrael’in Kralı ve kendisinin yerine de Peygamber Elişa’yı mesh etmesini istiyordu. Bu şekilde İsrael Krallığının başına bela olan putperest inancın sonu gelecekti. Gerçekten de uzun süre İsrael Orduları komutanlığını yürüten Jehoshaphat’ın oğlu Yehu, Jezebel’in sonunu hazırlayacak ve tahta geçecek kişiydi.
Jezebel’in kötülüklerinin sonu yoktu. Ahab’ın sarayına komşu olan geniş bir arazide Yizreel’li Nabot’un bağı bulunuyordu. Kral Ahab teklif ettiği bir bedel karşılığında bu bağı alarak sarayına katmak istemişti. Ancak Nabot putperestliği yaymak isteyen bir hükümdara, ata yadigarı arazisini satmak istemedi. Kral Ahab fikirden vazgeçmişken Jezebel bunu gerçekleştirmek için bir plan yaptı. Ahab'ın adını kullanarak civarda yaşayan ileri gelenlere ve soylulara mektuplar gönderdi; bir ziyafet düzenleyerek Nabot'u da davet etmelerini istedi. Ziyafette sohbetlerde Nabot’u Baal’a ve Ahab'a karşı ileri geri konuşturarak lanet okumaya sebep olmalarını istedi. Komplo gerçekleşti ve Nabot etrafındakiler tarafından taşlanarak öldürüldü. Nabot'un öldüğü haberi gelince Jezebel, Ahab'a bağa el koymasını söyledi.
Nabot’un haince öldürülmesinin ardından İlyas Peygamber ile karşılaşan Jezebel lanetlendi: Onun da bu topraklarda parçalanarak öleceği ve cesedinden geriye sadece başı ve elleri kalıp yerdeki kanının köpekler tarafından yalanacağı kehanetinde bulundu. Bu arada İlyas, Kral Ahab’a da tüm krallığının, onun otoritesini reddedeceğini ve Tanrı düşmanı olarak yok olacağını söyledi. Bu lanet ileride Ahab ile Jezebel’in oğlu Ahazya’ya geçecektir. Ahazya’nın ileride İlyas’ı öldürmesi için yolladığı elçilerle mücadelede, bir kasırga İlyas’ı yukarı kaldırırken gökten inen bir ateş arabası Ahazya’nın askerlerini yok eder.

Giuseppe Angeli’nin tablosu ‘Elijah Taken Up in a Chariot of Fire’
Kral Ahab Suriye’de girdiği bir savaşta göğsüne isabet eden bir okla öldükten sonra Jezebel yaklaşık 10 yıl daha sarayda hüküm sürer. Bu esnada, çatışmada ölen Ahazya’dan sonra, Yehoram’ın tahta geçmesini sağlar. Yehoram aynı zamanda Yahuda Kralı Jehoshaphat’ın oğluydu ve Jezebel’in kızı Attaleia ile evliydi.
Jehoshaphat’ın oğulları Yehu ve Yehoram arasındaki mücadele, Jezebel’in sonunu getirdi. Ordular komutanı Yehu ile tahtın varisi Yehoram, Nabot’un cebren el konulan bağının bulunduğu Yizreel ovasında karşı karşıya geldiler. Yehoram savaşmaktan ziyade Yehu’yu, Jezebel’in sapkın dinine dönmeye ikna etmek amacıyla oradaydı. Ancak Yehu’nun arabasından yönettiği güçlü ordusu karşısında kaçmak zorunda kalmıştı. Kaçarken bir okun isabet etmesiyle savaş alanında öldü. Yehoram’ın öldüğünü haber alan Jezebel sarayında, Yehu’nun oraya da geleceğini bilerek hazırlık yapmaya başlamıştı. Yehu ordusuyla saraya vardığında, kendisi de bir hanedan mensubu olduğundan Jezebel’in odalık hizmetçilerine emir vererek Jezebel’i odasında yakalayıp pencereden aşağı atmalarını söyledi. Hizmetliler Yehu’nun emrine uydu ve kalabalık bir şekilde Jezebel’i terastan aşağı ittiler.

Andrea Celesti’nin tablosu: ‘Karliçe Jezebel’in Yehu tarafından cezalandırılması’
Yüzüstü düşen Jezebel hemen öldü. Atların ayakları altında çiğnenen vücudundan geriye sadece başı ve kolları kaldı. Parçalanan vücudunun etlerini ve kanını da oradaki köpekler yalıyordu.
Jezebel, İncil’de de şeytan veya cadılarla özdeşleştirilir. İncil’de önemli bir yer tutan (ve tamamı Batı Anadolu’da bulunan) Hıristiyanlığın ilk yedi kilisesinden biri Akhisar Thyateira Kilisesi’dir. Bu ilk yedi kilise Hristiyanlığı kabul eden ilk yedi cemaatin bulunduğu, döneminin güçlü ekonomisine sahip, önemli yol güzergahlarında yer alan ve kalabalık nüfusa sahip yerleşimlerde inşa edilmişti. İncil'in iki yerinde, Akhisar’daki Thyateira Kilisesinden iki kadın vasıtasıyla bahsedilir.

Manisa Akhisar Thyateria Antik Kenti Kilisesi
İlki Thyateira kentinden mor kumaş ticareti yapan Lidya’dır. Aziz Pavlus ile karşılaşıp onun anlattıkları ile Hristiyanlığı kabul eder, evindeki herkesle vaftiz olur ve Aziz Pavlus ile yanındakileri evinde ağırlar (Vahiy 16:11-15).
İkincisi ise Jezebel’dir. Kral Ahab’ın kâhin karısı ve kendini peygamber ilan eden, Thyateira kentinden Jezebel hakkında, ‘halkı fuhuş ve zinaya sürüklüyor, putlara sunulan kurbanların etlerini insanlara yediriyor ve tövbe etmeye yanaşmıyor’ şeklinde söz edilir (Vahiy 2:18-29).