Geçtiğimiz hafta liberal eğilimli Yahudi grubu Nexus Projesi tarafından yayımlanan Şofar Raporu, Trump yönetiminin antisemitizmle mücadele stratejilerine karşı geliştirilen yeni bir rehber olarak değerlendiriliyor.
Sağ kanadın antisemitizmle mücadele girişimlerinden memnun olmayan bir grup Yahudi lider, stratejilerini oluşturarak Şofar Raporu adı altında yayınladılar.
Nexus Projesi tarafından hazırlanan, Trump yönetiminin antisemitizm stratejilerini sınırlamayı amaçlayan, geçtiğimiz hafta yayımlanan rapor, 2024’te muhafazakar görüşlü Heritage Vakfı tarafından yazılmış ve halen Trump yönetiminin özellikle üniversitelerde uyguladığı birçok politikayı şekillendiren Esther Projesi’ne bir yanıt olarak kaleme alındı.
Nexus Projesi Başkanı Jonathan Jacoby, Jewish Telegraphic Agency’ye verdiği röportajda, “Esther Projesi antisemitizmle mücadele stratejisi değil, Heritage Vakfı’nın 2025 Projesi’ni hayata geçirmek için kullandığı bir araçtır. Trump ve destekçilerinin antisemitizmi silah haline getirmeleri antisemitizmi arttırmakta ve onunla mücadele çabalarını baltalamaktadır,” dedi.
Şofar Raporu’nun mesajı: “Demokratik kurumları koruyarak antisemitizme karşı savaşın”
Yahudilerin en kutsal bayramlarının olduğu günlerde yayımlanan rapor, Yahudiler için bir “uyanış çağrısı” anlamına atfen şofardan esinlenerek adlandırıldı.
Raporda, antisemitizmle mücadelede Trump döneminde izlenen ve aralarında üniversite fonlarının kesilmesi, öğrenci protestocuların tutuklanması / sınır dışı edilmesi, öğrenci vizelerinin iptali ve sinagog güvenliği fonlarının göçmenlik uygulamalarıyla ilişkilendirilmesi gibi politikaların da bulunduğu birçok uygulamadan vazgeçilmesini önerildi.
Raporda verilmek istenen temel mesajın, antisemitizmle mücadelenin ancak demokratik kurumları savunmak ve geleneksel liberal ittifaklar kurmakla mümkün olacağı görüşü olduğu belirtildi. Rapora katkıda bulunan yazarlar, Yahudilerin liberal bir demokrasi içinde korunması için üniversitelerin, medeni haklar yasalarının ve göçmen haklarının kesinlikle korunması gerektiğini savundu.
Diğer yandan, 7 Ekim saldırısı sonrasında birçok Yahudi bu kurum ve ittifakların kendilerine destek vermediğini düşünüyor. ABD Betar ve Canary Mission gibi daha milliyetçi sağ görüşlü Yahudi gruplar ise Trump politikalarını desteklemekle kalmayıp, Filistin lehinde protesto yapan göstericileri hedef göstererek yönetimle iş birliği yapıyor. Jacoby, bu bağlamda Yahudi toplumunda ittifak kurma isteğinin azaldığını kabul etmekle birlikte, “Antisemitizmle mücadele edebilmek için ittifakların güçlü olması gerekiyor. Yahudi güvenliği elbette en önemlisi fakat bunu sağlayabilmek için destekleyici bir sivil ve toplumsal altyapı kurmamız gerek. Bunu da ancak eğitimle, kurumlarla, koalisyonlarla yapabiliriz,” diyor.
Biden döneminin antisemitizmle mücadele stratejisine dönüş çağrısı
Rapor, Biden hükümetinin 7 Ekim öncesinde hazırladığı ama sonradan rafa kaldırılan ve antisemitizmi bir medeni haklar meselesi olarak tanımlayan stratejiden övgüyle bahsediyor. Bu yaklaşımı yükselen Yahudi seslerine kulak verme geleneği olarak değerlendiren Jacoby, bu sebeple, Esther Projesi’nin aksine, Şofar Raporu’na katkıda bulunanların çoğunun Yahudi olduğunu belirtiyor.
Raporun yazılmasına katkıda bulunan kanaat önderleri arasında, Amy Spitalnick (Yahudi Halkla İlişkiler Konseyi başkanı), Jeremy Ben-Ami (J Street CEO’su), Dov Waxman (akademisyen), David N. Myers (Yeni İsrail Fonu başkanı), Lila Corwin Berman (akademisyen), Hannah Rosenthal (Obama yönetimi antisemitizmle mücadele özel temsilcisi) gibi isimler bulunuyor. Raporda, Trump döneminde getirilen antisemitizm politikalarının geri alınması çağrısı yapılırken, eğitim fonlarının, öğrenci vizelerinin ve medeni haklar uygulamalarının yeniden tesis edilmesi, sivil toplum kuruluşlarının “teröre destek” suçlamalarıyla hedef alınmasına son verilmesi ve sinagog güvenliği fonlarının hükümetin göçmenlik veya çeşitlilik politikalarına bağlı olmaması talep ediliyor.
Amerikan Yahudilerinin büyük çoğunluğunun görüşleriyle örtüştüğü belirtilen Şofar Raporu’nun çizgisi, Ipsos, Berkeley ve Rochester üniversitelerinin yaptığı son ankete göre, Amerikan Yahudilerinin yüzde 72’si Trump’ın antisemitizmi üniversiteleri cezalandırmak için bahane olarak kullandığını, üçte ikisi ise antisemitizmin üniversite fonlarının kesilmesini haklı çıkarmadığını düşündükleri sonucu ile paralellik gösteriyor.
Araştırmanın yazarlarından James Druckman ve Bruce Fuller, Chicago Tribune için kaleme aldıkları yazıda, “Amerikalı Yahudiler nefretle ve hatta İsrail devletiyle yabancılaşmayla mücadele ederken, gerçek bir tehlikeyi istismar eden belirsiz görüşte bir başkanla karşı karşıya kalıyor. Trump, onları koruduğunu iddia etse de bunu yaparken Yahudi cemaatine uzun süredir güvenlik, eğitim ve fırsat sunan kurumları yıpratıyor,” dediler.
Diğer yandan raporda Waxman ve Ben-Ami’nin kaleme aldığı bir bölümde, Trump’ın Gazze’yi güvence altına alma, Hamas’ı dağıtma ve ateşkesi uzatma yönündeki 20 maddelik planı destekleniyor. Ancak aynı zamanda “İsrail’e açık çek politikasına son verilmesi” ve “dünyadaki aşırı sağ partilere verilen desteğin kesilmesi” çağrısında bulunuluyor.
Raporda ayrıca medya okuryazarlığı, Holokost ve Yahudi tarihi eğitimi, aşırı gruplardan ayrılmayı teşvik eden çıkış önerileri ve özellikle satanizm iddiaları içeren QAnon gibi komplo teorilerini hedef alan dezenformasyonla mücadele önerileri yer alıyor.