(Tanrım sen) “Işık ile bir giysi gibi örtünürsün…” (Mezmur 104:2) Mezmur, ´giysiyi´, Tanrı´nın Kendisini sardığı ´İlahi Işık´ için bir metafor olarak kullanır.
Yaratılış Kitabı’nda ‘deri’ (עור) için kullanılan İbranice kelime ‘ışık’ (אור) sözcüğü ile bağlantılıdır. Bizi saran (sovev) ilk ışık giysilerimiz (Titreşen Işıklar) artık sadece bir kalıntısına sahip olduğumuz tırnaktan yapılmıştı.
Bir kın gibi ilahi insanı sarmaktaydı. Günah sonrası ışık giysilerinden geriye kalan tek şey vücudun üst on ve alt on parmağın ucundaki tırnaklardı.
Cennet Bahçesinde ‘İçsel Işığımızı’ (kutsal kıvılcımı) kaybedince bizim için koku yayan deri giysiler yapıldı.
Bu deri giysilerin bir adı da ‘tefillin’dir. Bahçe’deki Hayat Ağacı’nın yapraklarından yayılan farklı aromatik kokulara sahiptir. Yishak’ın, beraha verirken Yakov’un gizlice giymiş olduğu Esav’ın giysilerinden aldığı kokulardır.
Tefillin sözcüğü ‘hatırlamak’ ile ilgilidir. Bunlar, Mısır'dan Çıkış’ın sürekli hatırasını sürdürme yönündeki Tora talimatlarını yerine getirmek ve Cennet Bahçesindeki eski günlerimizde olduğu gibi yüce Tanrı ile yeniden bağlantı kurabilmemiz için verilmiş olan bir hediye…
“(Bu sözler de) Kolunda bir işaret (Ot), alnının tepesinde bir nişan (Totafot) oluşturmalıdır. Çünkü Tanrı bizi Mısır'dan zor kullanarak çıkardı” (Şemot 13:16).
‘Tefillin’ sözcüğü Tora’da geçmez. Bu nedenle manevi dünyadan örnekler verilerek açıklanabilir. Bu izahatlar Tora’nın en derin sırlarıyla (Sod) ilgilidir. Bu sözcüğün tekil hali ise ‘tefilla’dır.
Kabala'da üçüncü göz, Tevrat'ın ‘gözlerinizin arasına’ yerleştirilmesini emrettiği baş tefilliniyle ilişkilendirilir. Buna rağmen, tefillini gözlerimizin arasına değil, başın tepesine, saç çizgisinin üstüne koyarız. Bu, baş tefillinin beynimizin daha derinlerine gömülü olan üçüncü gözümüzü açmakla ilgili olduğu gerçeğine işaret eder.
Balak ve Bilam'ın İsrail halkını lanetleme girişimini hepimiz biliriz. Balak, İsrail'in topraklarını fethedeceğinden endişe eden bir Moab kralıydı. Yahudi olmayan peygamber ve büyücü Bilam'ı ulusu lanetlemesi için tutar.
“Bilam gözlerini kaldırdı ve İsrail'in kabilelerine göre yerleşmiş olduğunu gördü. Tanrı'nın Ruhu onun üzerine yerleşti. Ve şöyle dedi: Beor oğlu Bilam'ın sözü ve açık gözlü (Şetum Aayin) adamın sözü. Tanrı'nın sözlerini duyanın sözü, Yüce Olan'ın vizyonunu gören, düşerek ama örtüsüz gözle” (Sayılar 24:1-4).
Bilam’ın özel açık gözü
Bilam’ın ilahi vizyonları görmek için özel bir (zihinsel) ‘açık gözü’ vardı. İlginç bir şekilde, ‘açık göz’ olarak tercüme edilmesine rağmen, İbranice aslında (bedensel olarak) ‘kapalı göz’ olarak okunabilen ‘Şetum Aayin’dir.
Bunun derin mistik anlamı, içsel, ruhsal bir göze (ilahi ilhamla görmeye) atıfta bulunur. Tevrat, bir kişinin yüzünde görünmeyen, örtülü bir göze gönderme yapar. Buna genellikle ‘üçüncü göz’ denir.
Bilim bu konu hakkında inanılmaz bir ışık tutmuştur. Baş tefillini doğru şekilde takıldığında doğrudan beynin içindeki epifiz bezine işaret eder.
Beynin herhangi bir bölümünün kehanet için bir ‘alıcı’ olduğunu söyleyebilirsek, bu kesinlikle gizemli epifiz bezi olurdu. Çünkü gözlerimizdekilere benzer fotoreseptör hücreleri vardır.
Zohar’da (III, 187a), Rabi Yitshak ve Rabi Yehuda'nın özellikle erken gelişmiş bir çocukla yaşadıkları diyaloğu anlatılır. Çocuk, inanılmaz mistik sırları ifşa eder ve bunlardan biri de iç gözle ilgilidir.
Çocuk tartışmayı şu ayetle açar: “Bilge adamın gözleri başındadır. Ama akılsız karanlıkta yürür” (Kohelet 2:14).
Neden gözlerinin başında olduğunu söylüyor? Bir adamın gözleri başka bir yerde midir?
Ayetin anlamı şudur: Şehina başın üzerinde durduğundan, akıllı bir adamın düşünceleri ve vizyonları kafasında olur.
Anlaşılması gereken şey, kafamızın içinde Tanrı tarafından aşılanmış tüm kutsal düşüncelerimiz ve ruhsal görüşlerimizin bulunduğu ve bu nedenle Tanrı'nın ilahi varlığı Şehina’nın başın üzerinde dolaştığıdır.
Çocuk, erdemli bir kişinin başından ruhsal bir ışık yayıldığını ve bu ışığın Rabi Yitshak ve Rabi Yehuda'nın başlarında parladığını görür. Kadim Bilgeler bu ışığı bir kişinin en yüksek iki ruhu olan ‘Haya’ ve ‘Yehida’ ile ilişkilendirir.
Üç alt ruh (Nefeş, Ruah, Neşama) vücutta bulunurken, daha yüksek ruhlar vücudun üzerinde asılı kalır. Bu ruhlar özellikle dua sırasında harekete geçerler (Omnipresent). Bu nedenle halahik bir gereklilik olmamasına rağmen, (Kidushin 29b) iki yüksek ruhu ‘örtmek’ üzere tasarlanmış bir kipa takmak yaygındır.
Zohar, iç gözün ve kipanın sırrını öğreten gizemli çocuğun Rav Hamnuna Saba’nın (‘yaşlı’) oğlundan başkası olmadığını belirtir.
Şulhan Aruh’un yazarı Rabi Yosef Karo bunu değiştirene kadar, (Ora Hayim 2:6) önceki yüzyıllarda, kipa takmak yalnızca dua sırasında zorunluydu (Mişne Tora, Sefer Ahava, Hilkhot Tefila 5:5).
Günümüzde, tevazu işaretinin ve dindar Yahudiliğin bir simgesi olarak Yahudi erkeğinin her zaman kipa (veya şapka) takması kabul edilir hale geldi. Kişiye yukarıdaki Cenneti hatırlatır ve onları günahtan kurtarır denir.
Kişiye, daha yüksek ruhlarını ve üzerlerinde duran kutsal Şehina’yı hatırlatır. Ve kişinin ‘üçüncü gözünü’, (içsel görüşünü) ve zihinde bulunan kutsal Tevrat düşüncelerini uyarmaya ve korumaya yarar.
Bir tefillin öyküsü
Shmuel Stern, Buchenwald Toplama Kampındaki mahkûm mutfaklarından birinden dışarı baktı. Yiyecek fazladan patates kabuğu bulma umuduyla burada çalışmaya gönüllü olmuştu.
Yükselen siyah bir duman bulutu ve koku alışılmadık bir durumdu. Çünkü Buchenwald, insanları gazla yakmak için tasarlanmış bir imha kampı değildi. Daha ziyade, taş ocaklarında veya Buchenwald’ın 130 uydu kampındaki silah fabrikalarında yapılan çalışmalar için bir toplama kampıydı.
Stern doğal olarak dumanı merak ediyordu. Kapıdan çıkınca gördüğü şey onu tarif edilemez bir duyguyla doldurdu. Yanmakta olan İbranice dua kitabı yığını, dua şalları ve siyah keçe çantaları.
Ayrıca, içinde Tora’dan seçilmiş metinlerin yazılı olduğu iki küçük deri kutudan oluşan çok sayıda tefillin de vardı.
Mahkûmlar Buchenwald’a vardıklarında, onlara uygulanan ilk insanlıktan çıkarma eylemlerinden biri, elbette dini makaleler de dâhil olmak üzere tüm kişisel eşyaların teslim edilmesi emriydi. Stern kampa vardığında, dumanlı ateşin derinliklerinde bir yerde yandığını varsaydığı tefillinini de bırakmak zorunda kalmıştı.
Stern geri çekildi ve tefillinden uzanan uzun deri kayış düğümlerinin nasıl da parlak bir şekilde yandığını fark etti. Yahudiler sabah duasında tefillini bağlamak için bu iki kayışı kullanırlar; birini kolun kalbe yakın kısmına, diğerini ise alnın etrafına takarlar.
Aniden ateşin kenarında, henüz tamamen yanmamış tek bir tefillin kutusu fark etti. Kamp kurallarını uygulayan askerlerin yakınlarda olmadığından emin olmak için etrafına baktı. Sonra hızlıca ateşe yaklaştı ve tefillini alıp sakladı. Tek bir tane olduğu için setin yarısı sayılırdı ama olsun.
O gece onu yatağının altına sakladı ve sabah dua etmek için tefillini giymeye karar verdi. Ancak ciddi bir sorunu vardı. Öbür yarısı olmadığı için tek bir tefillini takabilir miydi? Buna izin verilir mi?
O an Tora’daki emir zihninde yankılandı. Açıkça şunu belirtiyordu. “(Bu sözler de) kolunda bir işaret, alnının tepesinde bir nişan olmalıdır” (Şemot 13:16).
Aralık 1944'ün sonunda Buchenwald Toplama Kampında, hayatta kalmak için yiyecek arayan diğerleri gibi 27613 numaralı mahkûm nasıl ikinci tefillini bulabilirdi?
O gece Buchenwald’da tahta yatağında yatarken Stern, dini ev hayatının, kasabasının görüntülerini ve kokularını hatırlayabiliyordu. Annesinin her Şabat'ta hazırladığı Hala Ekmeği, küçük bakkallarındaki ocakta her zaman sıcak tuttuğu geleneksel Şabat yemeği.
Stern on sekiz yaşındaydı ve onu Macaristan'da bir zorunlu çalışma birimine gönderen tebliğ 1943 Pesah Bayramı’nın son gününde geldi. Macar yetkililerini profesyonel bir elektrikçi olduğuna ikna etmeyi başardı ve bu şekilde birkaç fabrikada çalıştı.
Almanlar, Shmuel Stern gibi zorunlu çalıştırma birimlerindekiler de dâhil olmak üzere Macar Yahudilerine ‘nihai çözüm’ün uygulanması için artan baskı uygulamaya başladı.
Stern bir arkadaşıyla birlikte kaçtı ve Budapeşte'ye doğru yola çıktı. Tarafsız ülkelerin diplomatlarının, kendilerini tutuklanmaktan ve sınır dışı edilmekten koruyabilecek belgeleri orada dağıttıklarını duymuşlardı.
Her ne kadar Stern koruyucu belgeleri temin etmemiş olsa da, İsveçli yetkililer tarafından işletilen bir güvenli evin (sözde tarafsız bölge) yerini buldu ve iki değerli sığınma ayı boyunca orada kaldı.
Daha sonra Naziler adına çalışan Macar Faşistleri, çalışmak üzere gönüllü toplamak bahanesiyle içeri girerek mültecileri tutukladılar. Stern, diğer 94 kişiyle birlikte kilitli bir demiryolu vagonuna tıkıldı. On sekiz dayanılmaz gün sonra Buchenwald'a vardı.
Şimdi, tek tefillini bulduğunun ertesi günü, Shmuel Stern'ün ikinci bir tefillin kutusu bulma konusunda çok az beklentisi vardı. Mühimmat yapımında elektrik görevlerinde çalıştığı Buchenwald'ın yan kamplarından biri olan Magdeburg'daki mühimmat fabrikasına götürüldü.
Vardiyanın sonunda kampa geri götürüldüklerinde Stern ikinci bir dikkat çekici manzarayla karşılaştı. Başka bir mahkûm elinde tuhaf bir şekilde tefillin parçasına benzeyen bir nesne tutuyordu. Kalbi hızla çarpmaya başladı, tam bir set oluşturabilir miydi?
Kalp için bir kutu ve şimdi de kafa için bir kutu. Mahkûm Yahudi olmadığı için Stern bir süveteri ikinci tefillin kutusuyla takas edebildi.
Daha sonra her sabah, önce Stern, ardından onları ödünç almayı seçen diğer Yahudi mahkûmlar, tefillini taktılar ve aylardır ilk kez bu önemli emri sevinçle yerine getirerek dua etiller.
Stern, Buchenwald'ın bir başka uydu kampı olan Polta'daki bir fabrikaya nakledildiğinde tefillini her zaman yanında tuttu. Savaşın son günlerinde Stern ve arkadaşları fabrikadan kaçarak yedi gün boyunca bir bodrumda saklandılar. Nisan 1945'te, özgürleştirici Amerikan orduları yaklaşırken ortaya çıktılar.
Sağlığına kavuştuğu Belçika'dan, ailesinin hayatta kalan tek üyesiyle tanışmak için 1946'da Brooklyn'e geldi ve orada evlenip çocuklarını yetiştirdi. Tefillinleri Buchenwald'da bulduğu haliyle korumak için kasıtlı olarak aşınmış kalmalarına izin verdi ve onarmaktan kaçındı.
Shmuel bunları New York City bölgesindeki okul çocuklarına yaptığı sunumun odak noktası olarak uzun yıllar kullandı.
ÖYKÜ: Stanley Stern (Museum of Jewish Heritage.org)