KAMBOÇYA YOLCULUĞU - Teslimiyetin coğrafyası

Arda EŞBERK Perspektif
22 Ekim 2025 Çarşamba

Kamboçya’nın sabah ışıkları arasında, Angkor Wat’ın taşlarında yürürken bir şey netleşti:

Her şeyin kendi ritmi var. Biz acele ederken, taşlar bin yıllık sessizliğiyle cevap veriyor.

Kuşlar bir anda havalanıyor, rahiplerin çıplak ayak sesleri yankılanıyor.

Her şey tam zamanında, tam yerinde.

Ben planlıyordum; evren ise çoktan planlamıştı.

O an fark ettim: Evren organize eder ama senin sessiz, teslimiyetinle.

Kontrolün Yanılsaması

Angelina Jolie’nin canlandırdığı Lara Croft, Tomb Raider filminde Triangle of Light adlı gizemli bir artefaktın peşindeydi.

Üçgen birleştiğinde zamanı durdurabiliyor, geçmişi ve geleceği yeniden yazabiliyordu. Ama ilginçtir: Üçgen yalnızca gezegenler kusursuz hizaya geldiğinde birleşiyordu.

Ne kadar güçlü, donanımlı ya da kararlı olursa olsun, Lara’nın başarısı evrenin zamanlamasına bağlıydı. O sahneyle tapınakta karşılaştığım sessizlik aynıydı.

Biz de kendi hayatlarımızda aynı çelişkiyi yaşıyoruz: her şeyi kontrol etmek isterken, hayatın ritmine direniyoruz. Oysa zihin plan yapar, kalp hisseder, ruh bilir. Bu üçlü dengesizleştiğinde içsel üçgenimiz kırılıyor.

Ve ışık, tıpkı filmdeki gibi , ancak bu üç köşe birleştiğinde açığa çıkıyor.

Teslimiyetin Bilimi

Hint felsefesinde bir kavram var: Ishvara Pranidhana.

Yoga Sutralarından gelir ve anlamı kısaca:

“Kendini İlahi Düzen’e bırak.”

Bu, pasif bir teslimiyet değil.

Tam tersine, kontrol etmeye çalıştığın gücü geri vermek, ve evrenin görünmez zekasına güvenmek.

Kundalini öğretisinde de aynı mesaj var:

Enerji, zihin onu sıkıca tutmayı bıraktığında yükselir. Yani gerçek yükseliş, teslimiyetin yan ürünüdür.

Meditasyon yaparken fark ettim:

Bir şeyleri oldurmaya çalıştığım her an nefesim daralıyor ama bırakınca, nefes, zaman, düşünce, hepsi yerli yerine oturuyor.

Sanki evren benimle değil, ben onunla nefes alıyorum.

Kamboçya’nın Kozmik Mimarisi

Angkor Wat, sadece bir tapınak değil; evrenin taş üzerindeki geometrik haritası. Her taş, güneşin doğuşuyla hizalı. Her kabartma bir destan: Ramayana, Mahabharata, İndra’nın savaşları.

Binlerce yıl önce insanlar ‘uyum’u sadece inançta değil, mimaride de yaşamış.

Burası sanki evrenin prova sahnesi. Jeyvaraman VII, bu tapınakları yalnızca ibadet için değil, aydınlanmanın mimarisini göstermek için inşa ettirmiş. Ve ben o taşların arasında şunu hissettim:

Bizim hayatlarımız da birer tapınak gibi inşa ediliyor. Fark sadece şu: Biz plan yaparken, evren çoktan planın kendisi olmuş oluyor.

Aşkın Koordinatları

Kamboçya’da öğrendiğim bir başka gerçek: Aşka akılla karar veremezsin. Ne kadar düşünürsen düşün, kalp kendi kaderini bilir.

Bir rahip bana şöyle dedi:

“Aşk, zihinle aranmaz. Zihin sadece bulduğunu sorgular.”

Tıpkı Tomb Raider’daki üçgen gibi; iki parça birleştiğinde ışık doğar. Aşk da böyledir. Zamanı, yeri, kişisi bellidir. Evrenin koordinatları tamamlandığında, sen sadece orada olursun.

Ne eksik ne fazla. Ve o anda anlarsın ki aşk, bir duygu değil; bir hizalanmadır.

Zihnin Direnişi

Modern insanın en büyük yanılgısı, teslimiyeti zayıflık sanması. Kontrol ettikçe güvende olduğumuzu düşünürüz. Oysa evren, bizim planlarımızla değil, niyetimizin saflığıyla rezonansa girer.

Ne kadar “olmalı” dersek, üçgenin bir köşesini eksiltiriz. Belki de üçgenin ikiye bölünmesi, insanlığın bu unutuşunun sembolüydü:

Zihin Tanrı oldu, kalp sustu. Gerçek güç, bırakabilmekte. Tıpkı Angkor’un sessiz taşları gibi: hiçbir şey yapmadan var olmak. O taşlar hâlâ orada,çünkü oldukları hâliyle mükemmeller.

Evrenin Zamanı

Bir sabah, Ta Prohm Tapınağı’nda bir rahip bana baktı ve gülümsedi:

“Sen evreni organize ettiğini sanırsın,

ama o zaten seni organize ediyor.”

O anda zihnim sustu.

Çünkü haklıydı.

Biz bazen evrene emir veririz:

“Şimdi olsun. Ben hazırım.”

Oysa evrenin zamanı farklı çalışır.

Doğru kişi, doğru an, doğru fırsat, her biri aynı hizaya geldiğinde, üçgen tamamlanır.

Ve o an hiçbir şey yapmana gerek kalmaz.

Sadece olursun.

Sonuç: Işığın Haritası

Tüm kadim öğretiler, bütün filmler, tüm dualar aslında aynı şeyi söylüyor:

Birlik.

Işık.

Teslimiyet.

Angkor’un taşları, Lara Croft’un üçgeni ve kalbimizin sessizliği aynı noktada birleşiyor.

Zihin, kalp ve ruh tek bir düzlemde hizalandığında, evrenin gizli geometrisi açığa çıkıyor. Belki de aydınlanma, mistik bir hedef değil; sadece direnmeyi bırakma sanatı. O zaman anlıyorsun ki,

“Evren senin için değil; sen evrenin içinde, onun planının nefesisin.”

Dur.

Bak.

Bırak.

Işık zaten seninle.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün