ZAMANSIZ GİDİŞLER - Unutulan nesnelerin hafızasında bir yolculuk

Schneidertempel Sanat Merkezi´nde dolaşırken beni ilk etkileyen, Vivi Menase´nin sergisinin nostaljik havası oldu. 2 Kasım tarihine kadar açık olan ´Zamansız Gidişler´ sergisi, eskiyi çağrıştırıyor ama asla eskimiyor; renkleriyle, kullandığı objelerle, sandalyelerle birleşen tablolarıyla sanki geçmişin tozunu alıp bugüne üflüyor. Her köşede zamanı düşündüren küçük aforizmalarla karşılaşıyorum: “Zaman kırar, zaman tamir eder.”

Betül ÖZBERK Söyleşi
22 Ekim 2025 Çarşamba

Çocukluğumdan kalan hatıralar; Ayşegül serisi, çizgi romanlar, kurşun kalemler adeta birer sanat eserine dönüşmüş. Bütün bunlar bana şunu düşündürüyor. Acaba zaman bir yanılgı mı? Geçmiş gerçekten geçti mi, yoksa biz mi geçtiğini sandık? Sanatçının işleri tam da bu soruların peşinde, zamanı hem durduran hem yeniden başlatan bir zarafetle…

Vivi Menase ile sergisini konuştuk…

Serginizi Schneidertempel gibi belleği güçlü bir mekânda açtınız. Bu mekânın tarihi ve ruhu, eserlerinizle nasıl bir diyalog kuruyor?

Oldukça kuvvetli bir diyalog kuruyor diyebilirim. Düz ve konuşmayan duvarlarda sergilemek çok daha kolay fakat Schneidertempel gibi bir ortamda eserler de artı bir anlam kazanıyor. Mekânın taşıdığı tarihi hafıza, benim işlerimdeki ‘zaman’ temasıyla çok derin bir bağ kuruyor. Tekrar burada sergi yapma başvurum kabul edilince, hele bir de bu sergi iki yıl boyunca demlendikçe, hazırlıklarım mekânın ruhuna daha çok uyum göstermeye başladı. Değerli sanatçı Barış Sarıbaş’ın sergi hakkında yaptığı karşılaştırma da çok hoşuma gitti: Biz burada bir mabetteyiz ve sanatçının mabedi de kendi atölyesidir,dedi. Yani, insanın içsel yolculuğuna ve anlam arayışına ev sahipliği yapmış bir mekân burası.

Ortak bir amaca hizmet ettikleri için bu birliktelik bana oldukça anlamlı geliyor. Schneidertempel’ın aydınlık, huzurlu ve mistik atmosferinde, eskiyle yeninin ve yeniden doğuşun bir arada var olduğu bir diyalog kuruluyor.

Biz sanatçılar, zamanın ruhunu anlatıyoruz, bizden geriye kalacak olan yapıtlar zaten müzeliktir, çünkü ‘o’ zamana aittir. Schneidertempel’ın üst katının aynı zamanda bir müze olması da güzel bir tesadüf.

Çalışmalarınızda ‘unutmak’ ve ‘hatırlamak’ iç içe geçmiş. Sizce iyileşme hatırlamakla mı yoksa unutmakla mı başlar?

Şifa, unutmaktan geçiyor ama unutmadan önce hatırlamalıyız. Neyi unuttuğumuzu bilmeden onu sağaltamayız. Seçtiğim eski nesnelerin her biri, bir zamanlar birine, bir yere, bir ana, çoğu da bana aitti. Hem hatırlayan hem de hatırlatanım burada. Onun için bazı eskileri yakınımda tutmak bana iyi geliyor; babamın tespihi, anneannemin evinden bir hanukiya, dedemden kalma bir mezuza veya kayınvalidemin o şahane beyaz işli çeyiz örtüleri gibi. Onları çekmecelerimde görünce içimi bir sıcaklık kaplıyor; hoş bir enstantane geçiyor anılar penceremden. Eskiden bunu ortada duran resim albümleriyle yapardık, artık onlar da yok ne yazık ki. Unutmadan önce yaşananları onurlandırmak, onlara bir yer açmak gerekiyor bence. Tamamen unutmak, bellek silmek gibi bir şey, öyle bir şey mümkün mü?

Eserlerinizde eski oyuncaklar, kırık seramikler, kalemler, kumaşlar gibi gündelik objeler yer alıyor. Sizce bu nesneler kendi hafızalarını da taşır mı?

Evet, her nesne bir hikâye taşır. Belki bir anıyı, bir yere ait oluşu, bir duyguyu ya da artık hatırlanmayan bir zamanı. Onlar benim için sadece malzeme değil, sessiz tanıklarım. Oyuncaklarım, hayal dünyamızı; kırık seramiklerim bir sofrayı, bitmiş kalemlerim (hepsi benim!) yazılmış ama unutulmuş cümleleri çağırıyor. Bu yüzden onlara yeniden konuşma fırsatı vermek, geçmişle diyaloğu sürdürmek gibi.

Geri dönüşüm, serginizin önemli bir parçası. Sizce yeniden dönüştürmek bir hatırlama biçimi midir?

Evet, tabii... Bence geri dönüştürmek bir hafıza eylemi. Bir şeyi atmak yerine onu dönüştürmek, ona yeniden bakmak, geçmişine bir selam çakmak gibidir. Sergimde de onlara başka bir anlam vermeye, başka bir hikâyede yer açmaya çalıştım. Bazen bir nesneyi başka bir şeye dönüştürmek, ona teşekkür etmek gibi geliyor bana. Sessiz bir vedadan yeni bir başlangıca yolculuk gibi düşünüyorum. Evet, anlamları bazen hüzünlü; ama ben o hüzne hep umut katıyorum. İşlerimde geri dönüşüm sadece malzeme değil, aynı zamanda bir duruş. Sergimde kullandığım malzemelerle sadece nesneleri değil, aynı zamanda bu büyük sistemin içinde kaybolan tarihleri, hikâyeleri ve insan emeğini de görünür kılmayı amaçlıyorum. Geri dönüşüm, böylece kişisel bir hafıza biçimi olmanın ötesine geçip, toplumsal ve çevresel bir bilinç haline dönüşüyor.

Sergideki bazı işler, çocuklukta dokunduğumuz oyuncakları ve okul eşyalarını taşıyor. Sizce çocukluk hafızası sanatınızda bir sığınak mı yoksa yüzleşme alanı mı?

Benim için hem sığınak hem de kaçamayacağım bir yüzleşme alanı. Çocukluk eşyalarıyla çalışmak bazen iyi hissettiriyor, bazen de unuttuğumu sandığım duyguları geri getiriyor. Aynı zamanda büyümenin ne kadar karmaşık ve hüzünlü olabileceğini hatırlatıyor. Sanat sayesinde bu iki duyguyu bir arada taşıyabiliyorum. Zaten burcumun karakterine de uygun, İkizler burcuyum! Dualiteyi hep içimde, burcumda, kimliğimde taşıyorum.

Eserlerinizde iki boyutlu resimle üç boyutlu objeyi bir araya getiriyorsunuz. Sandalyeler, tabureler, kalem tepsileri, hatta iplerle örülmüş yerleştirmeler… Bu birleşim sizin için nasıl bir anlatım aracı oldu?

Resimlerimle iskemleleri eşleştirmek, bana hikâyeleri bir araya getirmek gibi geldi. Yıllar önce yaptığım bir resmin, yıllar sonra yanına gelen bir arkadaş ile aynı konu hakkında sohbet etmeleri gibi... Birlikte yeni bir anlam yaratsınlar ve seyirci de bu hikâyeye katılsın istedim. 

Fragile grubunda; kırık parçaların ve yırtık kumaşların sabırla bir araya gelince tekrar gayet iyi olabileceklerini ve “zaman işte böyle tamir ediyor” duygusunu anlatmak istedim. Bir varmış Bir Yokmuş grubunda; iplerin altından görünmeye çalışan Ayşegül’ün veya terkedilmiş ahşap iskemlenin “gitmedik, buradayız” dediğini hayal ettim. Fransız rokoko üslubunda yapılmış iki kişilik kanepe olan Markiz üzerindeki üstü perdeyle kapanmış buluntu bir tablo ile de sessizce “ah, o güzel günler” dediklerini hayal ettim.

‘Zamansız Gidişler’ için son olarak neler söylemek istersiniz?

Zamansız Gidişler’, unutulmuş nesnelerin ve anıların yeniden hayat bulduğu duygusal bir yolculuk. Sergim, artık işlevini yitirmiş, unutulmuş ya da terk edilmiş nesneler üzerinden bir tür hatırlama, onarma ve yeniden anlamlandırma öneriyor. Schneidertempel gibi bir mekânda sergilenmesi de ayrı bir şans. Mekânın ruhunu dinlerken, işlerim de bu sessiz hafızaları görünür kılıyor.  

Bu sergiden elde edilen tüm gelir, yılsonuna kadar eserleri satın alan kişilerin diledikleri bir hayır kurumuna veya Schneidertempel’e bağışlanacaktır.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün