Maç sayısının arttığı 2025-2026 Euroleague sezonuna hızlı bir başlangıç gerçekleşti.
Yeni iki takımın (Hapoel Tel Aviv ve Dubai Basketball) katılmasıyla maç sayısının arttığı 2025-2026 Euroleague sezonuna hızlı bir giriş yaptık. Yirmi takımlık bu lig formatında oynanacak çift maç haftaları tek maç haftalarını geçerken, yeni kurulan takımların antrenman yapıp setleri öğrenmesi için pek zaman olmayacak. Bu da Avrupa basketbolunun son zamanlarda geçtiği NBA’leşme sürecini hızlandıracak gibi.
Yazının başlığında bahsettiğim hareketlilik de biraz buna bağlı. Düzenlerini oturtmaya vakti olmayan çoğu takım çözümü bireysel yetenekler üzerinden rakibin savunmasına saldırmakta arıyor. Bunu etkili bir şekilde yapabilmek ise tempoyu arttırıp savunmaya oturma fırsatı vermemekten geçiyor. Bu sebeple maç içinde çok daha efor sarf eden oyuncuların sürelerini ayarlamak da kritik bir nokta.
Bunun yanında bir ay önce Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda ülkelerini temsil oyuncuların temposuyla, yazın dinlenip bireysel çalışma yapan oyuncular arasındaki farklar da göze çarpıyor. Şampiyonada sakatlanıp takımlarına katılamayanlar da işin cabası.
Sezon başında görüyoruz ki bütün bu faktörler değişik takımları farklı şekilde etkilemiş. Örneğin, bu sene de Final Four’un önemli adayları olarak gösterilen Panathinaikos ve Fenerbahçe Beko ilk maçlarda iyi performanslar gösteremedi. Panathinaikos için Avrupa Şampiyonası önemli bir etmenken, Fenerbahçe Beko için şampiyonluk sonrası kurulan yeni kadronun birbirini tanımaması daha ön plana çıktı. Tam tersi tarafta ise Zalgiris Kaunas ligin tek namağlup ekibi konumunda, kimse onların böyle bir başlangıç yapacağını tahmin edemezdi.
Tecrübeli Euroleague takipçileri bilir ki asıl sezon ocak ayında başlar. Ligin başat takımları o zamana kadar mümkün olduğunca sağlıklı ve yol kazasından uzak kalmaya çalışıp, ligin son virajına (özellikle nisan ayına) en formda girmek için planlamalarını yapar.
İşin teknik ekip tarafında ise adaptasyon kabiliyetinin de hiç olmadığı kadar önem kazandığını söylemek gerekiyor. Özellikle savunma stratejileri, rakip analizleri ve rotasyon yönetimi artık yalnızca saha içi reflekslerle değil, veri analitiği ve kondisyon planlamasıyla desteklenmek zorunda. Her maçın bir öncekinden sadece birkaç gün sonra geldiği bu dönemde, koçlar hem taktiksel hem fiziksel sürdürülebilirliği korumayı çok daha fazla düşünmek zorunda.
Bütün bu karmaşanın içinde izleyici için heyecan verici bir tablo oluşuyor. Daha yüksek tempo, daha fazla hücum aksiyonu ve tahmin edilmesi zor sonuçlar Euroleague’in çekiciliğini artırıyor. Sezonun ilerleyen haftalarında takımlar birbirini tanıdıkça denge yavaş yavaş kurulacak; fakat o zamana kadar bu kaos, Avrupa basketbolunu hem izlenmesi hem analiz edilmesi daha ilginç bir hale getirecek.
Bütün Euroleague severler adına sakatlığın asgari, heyecanın ise azami olduğu bir sezon dilerim!