Balkanlar denildiğinde çoğu insanın aklına 1990´lardaki savaşlar ve Yugoslavya´nın dağılması gelir. Ancak Karadağ, nadiren hatta hiçbir zaman akıllara gelmez. Oysa dağlarla denizin arasında sıkışmış, 600 bin nüfuslu bu küçük Adriyatik ülkesi oldukça ilgi çekici bir Yahudi tarihine sahip. Her ne kadar Karadağ´daki Yahudi toplumu hiçbir zaman büyük olmasa da kökleri derinlere uzanıyor ve bu da onu anlatılmaya değer bir hikâye haline getiriyor.
Bulgular, Yahudilerin Roma döneminde, Adriyatik ticaret yolları ve imparatorluğun şehir merkezleri aracılığıyla bölgeye geldiğini gösteriyor. Yüzyıllar boyunca Karadağ’daki Yahudi yaşamı, hem dağların sert doğasının getirdiği dayanıklılık hem de kıyı kasabalarının sağladığı ticari bağlantılarla şekillendi.
Karadağ’daki Yahudi yaşamının en eski ve en ilgi çekici tarihi izlerinden biri, yüzyıllar önce Karadağ kıyılarında Yahudi tüccarların faaliyet gösterdiği Ulcinj kasabasında görülüyor. Ayrıca 17. yüzyılın sahte mesihi Sabetay Sevi’nin mezarının da Ulcinj’de bulunduğuna inanılıyor.
Venedik yönetimindeki Kotor ve çevresinde ise Yahudi tüccarlar Balkanlar ile Akdeniz dünyası arasında köprü kurdu. Bu Yahudiler inançlarını korurken, içinde bulundukları topluma katkıda bulundular.
Karadağ, tarih boyunca bağımsızlığına düşkün ve farklılıklara karşı hoşgörülü bir ülke olarak bilindi. 19. yüzyılda Avrupa’da Yahudi karşıtı şiddet saldırıları artarken Karadağ’ın prens-piskoposu II. Petar Petrović-Njegoš, Yahudiler de dâhil olmak üzere tüm azınlıklara adil yaklaşımıyla öne çıktı. Bu duruşu, 20. yüzyıla da yansıyan bir emsal oluşturdu.
II. Dünya Savaşı sırasında yüzlerce Karadağlı Yahudi en zor zamanlarını yaşarken, yerel halk yine dayanışmasıyla dikkat çekti. Nazi işgali ve işbirlikçilerin baskısına rağmen birçok Yahudi, Karadağlı ailelerin evlerine sığındı. Yahudi komşularını korumak için hayatlarını riske atan sıradan Karadağlıların hikâyeleri, Karadağ ruhunu tanımlayan onur ve dayanışma değerlerini yansıtıyor.
Karadağ, Yahudilerin çoğunluğunun savaştan sağ çıktığı az sayıdaki Avrupa topraklarından biri oldu. Bazıları sürgüne gönderilmiş olsa da, birçoğu yerel aileler tarafından saklandı veya Yugoslav partizanlarına katılmayı başardı. Yahudi direnişçiler arasında dağlık arazide cesurca savaşan İsak Altarac gibi isimler öne çıktı.
Bugün hâlâ Karadağ’ın farklı bölgelerinde Yahudi mirasına dair izler görülebiliyor. Kotor’daki Yahudi Mezarlığı, 17. yüzyılda varlık göstermiş bir topluluğun sessiz tanığı. Ulcinj’de Osmanlı döneminde Yahudi tüccarların ve mültecilerin yerleştiğine dair anlatılar bulunuyor.
1963’te başkent Podgorica yakınlarındaki antik Roma kenti Doclea’da yapılan kazılarda MS. 3. yüzyıldan kalma bir Yahudi mezarı ortaya çıkarıldı. Menora, kuş, asma ve Davud Yıldızı motifleriyle süslenmiş bu mezar, Balkanlar’daki en eski Yahudi mezar sanatı örneklerinden biri kabul ediliyor.
Bugün Karadağ’da yaklaşık 500 Yahudi yaşıyor. 2013’te Podgorica’da açılan ülkenin ilk sinagogu, bu gururlu Balkan ülkesindeki Yahudi yaşamının yeniden canlanmasının simgesi oldu. Karadağ hükümeti de dinler arası uyuma ve Yahudi mirasının korunmasına gerçek bir bağlılık göstermiştir.
2012’de hükümet ile Yahudi cemaati arasında imzalanan tarihi anlaşma ile Yahudilik resmen tanındı; mezarlıkların, ibadet yerlerinin ve kültürel mirasın korunması taahhüt edildi. Bu adım, Yahudi nüfusu çok daha kalabalık ülkelerde bile nadiren görülen bir kararlılık örneği olarak dikkat çekti. Karadağ’ın hoşgörüye, din özgürlüğüne ve tarihi adalete olan bağlılığını vurguladı.
Karadağ ile İsrail arasındaki ilişkiler
Gelecek yıl, Karadağ ile İsrail arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 20. yılı kutlanacak. İki ülke arasındaki turizm, ticaret ve kültürel bağlar giderek güçleniyor. Ancak potansiyelin çok daha büyük olduğu belirtiliyor.
Yahudi-Karadağ ilişkilerinin geleceği yalnızca sembolik adımlara bırakılmamalı. Mirasın korunmasına yatırım yapmak, Yahudi turizmini teşvik etmek ve diplomatik, ekonomik ile akademik ilişkileri güçlendirmek her iki tarafa da kazanç sağlayacaktır. Karadağ için bu, İsrail’in yenilikçiliğine ve Yahudi dünyasının geniş bağlantılarına erişim anlamına gelirken; Yahudiler için ise dostluğun kolay bulunmadığı bir kıtada güvenilir bir müttefik demektir.
İhanetin sıkça damga vurduğu bir dönemde, Karadağ ile Yahudilerin ortak geçmişi, sadakatin hâlâ var olduğunu gösteriyor. Bu sadakatin ise hak ettiği şekilde karşılık bulması gerekiyor.