Fırtına Yolcuları

Sami ASA Sanat
1 Ekim 2025 Çarşamba

Şiddetli bir yağmur ve gök gürlemeleri. Tempoyu belirleyen karanlık fakat hareketli bas yürüyüşü ve şarkının girişini tamamlayan iki etkileyici tuşlu cümlesi. Hele yağmuru çağrıştıran daha uzun olan ikincisi bence mükemmel bir ‘psychedelic rock’ parçası açılışı. Bu unsurlar gergin ve gizemli bir hava yaratıyor. Tüm parçada caz ögeleri içeren yenilikçi stiliyle Ray Manzarek’in elektrikli piyanosu fark yaratıyor. Ve Jim Morrison devreye giriyor. Sözleriyle, oluşan bu havaya tam bir uyumla önderlik ediyor. Şiir okurcasına, dolgun, sakin ancak başkaldıran özgün sesi ve karizmasıyla… Bugün artık bir rock klasiği haline gelmiş olan ‘Riders on the Storm’ bir dönem, müziği ve tarzıyla özellikle Batı dünyası gençliğini derinden etkilemiş olan ‘The Doors’ topluluğunun üst düzey parçalarından. Bu denli başarılı bulunmasının nedeni, sadece rock değil, caz ögeleri de içeren müzikal zenginlikle dinleyicinin ruhuna işleyen ortam olsa gerek.

Klavyeci Manzarek’in anlatımına göre, ‘Riders on the Storm’un ortaya çıkmasının ilginç ve garip bir gelişimi var. Topluluk stüdyoda yapılacak bir kayıt öncesi doğaçlama prova yaparken, gitarist Robby Krieger arkadaşlarını güldürüp eğlenmek için, onların tarzına hiç uymayan ünlü bir western kovboy şarkısı olan, country şarkıcısı Vaughan Monroe’nun üne kavuşturduğu ‘Riders in the Sky’ parçasını çalmaya başlar. Manzarek ona eşlik etmeye çalışır. Onları dinleyen Jim Morrison bir anda atılır ve heyecanla bu müzik için sözleri olduğunu söyler. Bir başka deyişle, The Doors’un ünlü parçasının altyapı akorlarının ilham kaynağı, topluluğun stiliyle ilgisiz olan bu country müziği şarkısıdır. Aykırı kişiliğiyle bilinen Morrison’un sözleriyse tümüyle farklı ve karamsardır. ‘Gökyüzündeki Yolcular’, topluluğun bestesinde ‘Fırtına Yolcuları’na dönüşür. Üç bölümden oluşan sözler, değişik temalar işler. İlk bölümde olumsuz bir şekilde, fırtına yolcularının doğdukları eve, bulundukları dünyaya, kemiksiz bir köpek, meteliksiz bir sanatçı misali fırlatılmış olduklarından bahseder. Yorumcular bu sözlerle, Morrison’un okuyup etkilendiği Heidegger ve Nietzche felsefesine atıf yaptığını öngörüyorlar. İkinci bölümde ise, 1950 yılında Amerika’nın batı yakasında otostop yaparak bindiği arabalardaki kişileri ve hatta bir aileyi öldürerek büyük sansasyon yaratan ve filmlere konu olan Billy Cook adlı bir seri katilin işlediği cinayetleri konu eder. Manzarek, sözlerin anlattığını müziğe yansıtabilmek için parçaya caz türünde karanlık bir hava verilmesi gerektiğine karar verir. Ortaya çıkardığı bas temposunu çok beğenir, tam olarak istediğini bulmuştur. Ancak, piyanoyla çalması basit olan notalar dizisinin basgitarla çalınması hiç kolay değildir. Bileğin ve parmakların şekilden şekle girmesini gerektirir. Gruba bu parçada katılan bas gitarist Jerry Scheff duruma isyan eder, ama sonunda üstesinden gelir. Manzarek temponun üzerine çarpıcı elektrikli piyano cümlelerini oturtur. Çölde ıssız bir yolda fırtınalı havada yol alan bir aracın kasvetli ortamını aktarabilmek için, yağmur ve gök gürleme efektlerini parçanın çeşitli bölümlerine yerleştirir.

İlk iki sözlü bölümden sonra parça Krieger’in kısa ve derinlikli gitar partisyonuyla sürer. Sözlerin sadece otostopçu bir seri katili konu etmesine, Morrison’un gönlü el vermez ve şarkıyı umut veren bir mesajla bitirmek ister. Üçüncü bölümde bir kıza hitap eder, ona birlikte olduğu adamı sevmesi gerektiğini, elini tutmasını, tüm dünyasının ona bağlı olduğunu, birlikte hayatlarının hiç sona ermeyeceğini söyler.

Girl, you gotta love your man

Take him by the hand

Make him understand

The world on you depends

Our life will never end

Gotta love your man

Anlaşılan sanatçının karamsar kişiliğinin bir köşesinde iyimserlik, sevgi ve umut kıvılcımları bulunmaktadır. Bahsettiği kız, uzun yıllar beraber olduğu Pamela Courson’dan başkası değildir. Sözlerin bu bölümünde, Pam’e olan aşkını dile getirmeyi yeğler. Manzarek’e göre, Morrison’un Pam’e olan sevgisini bu denli duygusal bir şekilde vurgulamasının nedeni, yakında Paris’e yerleşecek olmasıdır. Konuşulmamasına, kimseye söylenmemesine rağmen, arkadaşları duygusallığında bu önemli değişikliğin payı olduğunu sezmiştir.

Sonrasında gelen iki dakikalık elektrikli piyano solosunda Manzarek akıcılığıyla ve anlatımıyla harikalar yaratıyor. The Doors’un rock müziğinde yeni ufuklar açmasında, klavyenin rock müziğinde kullanımının kanıksanmasında, onun şüphesiz değerli bir katkısı var.

Nihayet, gök gürlemeleri eşliğinde Krieger’in gitarı, Morrison’un arka planda alçak tonda eşliği ve Manzarek’in uyumlu piyano cümleleriyle, fırtına yolcularının yolculuğu belirsizlikle sona erer. Güçlü bir anlatım derinliği ve hafızalara kazınan bir atmosfer yaratmayı başaran parça, sözlerinin yazarı Morrison’un şahsi sorunları üzerinden, yaşamın doğal karmaşası ve varoluşun rastlantısallığı temalarını işliyor. Fırtınadaki yolculuk, bireyin içsel yolculuğunu çağrıştırıyor.

‘Riders on the Storm’, The Doors’un altıncı stüdyo albümü olan ‘L.A. Woman’ içinde Haziran 1971’de yayınlandı. Ancak tüm sıra dışı özelliklerine rağmen, topluluğun prodüktörü Paul Rothchild güçlü bir tanıtım yapılmasına istekli olmadı. Davulcu John Densmore’un yıllar sonra aktardığı hatıralarına göre, prodüktör parçanın fazlasıyla caz havasında olduğu ve bu nedenle rock çevresinde sıkıcı bulunarak başarılı olamayacağı görüşündeydi. Elde edilen yaratıcı yeniliği fark edememişti.

Jim Morrison

Planlanmamış bir veda şarkısı

Eser müzik kalitesinin yanı sıra, maalesef planlanmamış bir veda şarkısı olarak anıldı. Jim Morrison’un 03 Temmuz 1971’de Paris’te beklenmedik bir şekilde hayatını kaybetmesinden önce kaydettiği en son şarkı oldu. Morrison, Brian Jones (Rolling Stones gitaristi), Jimmy Hendrix ve Janis Joplin’den sonra, 1969-1971 yılları arasındaki kısa dönem içinde yaşama 27 yaşında veda eden o dönemin dördüncü müzik ikonu oldu. ‘27’ler kulübü’ terimi bir efsaneye dönüşmeye başladı. Morrison ölümünden sonra, yaşamında yakaladığından çok daha büyük bir ün kazandı. Asi kişiliği, cesareti ve açık yürekliliğiyle, aynı zamanda şair, şarkıcı ve besteci olmasıyla, adeta bir ilaha dönüştü. Videoları, posterleri ve filmleri günümüzde halen güncelliğini koruyor. Hatta onun bu denli öne çıkan kişiliği, The Doors’un müziğinin önüne geçerek gölgeliyor.

‘Riders on the Storm’un’ bu denli benimsenmiş olmasının kanıtı, birçok farklı sanatçı ve topluluk tarafından, değişik müzik tarzlarında yorumlanmış olması. Seçkide, The Doors’un popüler şarkılarıyla birlikte, bu eserin farklı yorumlarına yer verdim. Bunlar, Alman caz şarkıcısı Lisa Bassenge’nin yumuşak tondaki, İngiliz şarkıcı ve besteci Annabel Lamb’in tempolu, daha iyimser ve dansa teşvik eden yorumları. Son dönem Avrupa cazının önemli piyanisti Polonyalı Marcin Wasilewski’nin üçlüsüyle çaldığı dingin ve içten düzenlemesi etkileyici. Son olarak, İngiliz keman ve viyola virtüözü Nigel Kennedy ve Prag Senfoni Orkestrası, ‘The Doors Concerto’ adlı albümde eseri klasik müziğe dönüştürüyorlar.

Riders on the Storm / The Doors, “L.A. Woman”

People Are Strange / The Doors, “Strange Days”

Roadhouse Blues & Indian Summer / The Doors, “Morrison Hotel”

Riders on the Storm / Lisa Bassenge, “Canyon Songs”

Ghost Song / The Doors, “An American Prayer”

Hello, I Love You & Spanish Caravan / The Doors, “Waiting for the Sun”

Riders on the Storm / Annabel Lamb, “Once Bitten”

The Chrystal Ship & Light My Fire / The Doors, “The Doors”

Love Me Two Times / The Doors, “Strange Days”

Riders on the Storm / Marcin Wasilewski Trio, “En Attendant”

Riders on the Storm / Nigel Kennedy, “The Doors Concerto”

Riders in the Sky / Vaughn Monroe, “Best of”

Spotify / Sami Asa, Playlist adı: MY_33_251001_Riders on the Storm

KAYNAKÇA:

Ray Manzarek - Riders on The Storm

https://americansongwriter.com/meaning-behind-the-haunting-riders-on-the-storm-by-the-doors/

https://www.openculture.com/2018/07/doors-ray-manzarek-walks-writing-bands-iconic-song-riders-storm.html#google_vignette

https://thedoors.com/

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün