19. yüzyıl yazarı ve sosyal aktivist, New Yorklu Emma Lazarus, Amerika´ya gelen göçmenlerin kucaklanmasını simgeleyen, efsanevi bir şiire dönüşen bir metin kaleme almıştı. Lazarus, 176 yıl önce, temmuz ayında doğmuştu.
Özgürlük Heykeli’nden birkaç yüz metre ötedeki müzeye gelen ziyaretçiler, camın içinde yer alan iki büyük plakete yanaştıklarında şunu görür: Plaketlerin birine ‘The New Colossus’ kazınmıştır. Bu, Emma Lazarus’a (1849–1887) ait bir şiirdi ve Amerika Birleşik Devletleri’ne yapılan göçün uzun zamandır ikonik simgesi haline gelen heykelle ilgiliydi. Diğer plakette ise Manhattan’da doğan Lazarus’un kabartması yer alıyordu.
Bu mekânda fotoğraf çeken neredeyse hiçbir ziyaretçi, bronzdan yapılmış bu plaketlere dikkat etmez ve okumaz; daha ziyade bunların arasında yer alan renkli bir kâğıda gözler takılır: Bu kâğıttan bir maskedir; heykelin yüzünü kırmızı, beyaz ve mavi ile betimler. 1880-1950 arasında cereyan eden büyük göç dalgası esnasında New York Limanı’na giren gemileri dolduran milyonlarca göçmenin gelmiş oldukları ülkelerin bayraklarıyla kaplıydı.
Lazarus’un şiirleri ilham kaynağı oldu
Lazarus ve ikonik şiirleri, ölümünden çok sonraları ABD’ye yeni gelen sayısız kişiye ilham olmuş ve kendisi de Bulgar göçmeni olan sanatçı George Dukov tarafından 21. yüzyılda bir kreasyon olarak sahnelenmişti. “Emma Lazarus, güçlü bir milliyetçi ve şair olarak ‘The New Colossus’ adlı soneyi yazmıştı. Bu da Özgürlük Heykeli’nin kaidesindeki plakete kazınmıştır” şeklinde bir metin, 1977’de Emma Lazarus Anma Komitesi tarafından ana metne ek olarak yazarın anısına adanmıştır. Şairin en bilinen satırı şöyle demektedir: “Bana yorgununu, fakirini, özgür nefes almayı özleyen, itelenmiş kitlelerini, dolup taşan sahilinin yıllık atığını ver.”
Ziyaretçilerden yorumlar
New York’u ziyaret eden Rat Konasemma, plaketleri incelemek için durdu. Konasemma, Hindistan vatandaşıydı ve 2017’de Ontario, Kanada’ya yerleşmişti. Konasemma, Lazarus’un yüzünü gördü ve heykelle arasında bir ilişki olup olmadığını bilmek istediğini söyleyerek plaket hakkında bir yorum getirdi. Dışarıda ise, heykelin cephesine bakan yolda Richard Hinsliff, Lazarus hakkındaki açıklayıcı bir posteri, okuyordu. Hinsliff, 2003’te İngiltere Leeds’den göç etmişti. Manhattan’ın kuzeyinde oturmaktaydı. Şiir hakkında bir şeyler biliyordu ama bunun, milyonlarca göçmenin özgürlüğünü temsil ettiğini bilmiyordu. “Ben, heykelin sembolizmasının, heykelin kendisinden daha önemli olduğunu düşünüyorum” diyen Hinsliff, ABD’de doğan karısı, kızları ve İngiltere’den ziyaret için gelen annesi ile birlikte mekânı ziyaret etmek için gelmiş ve “Bu olağanüstü bir sembolizma” ifadesinde bulunmuştu.
Özgürlük Heykeli’nin öyküsü
Yabancıların ve Amerikalıların çoğu, Özgürlük Heykeli’nin, Fransa halkının hediyesi olduğunu belirtiyordu. Bu heykel, Fransız sanatçı Auguste Bartholdi tarafından bronzdan imal edilmiş ve ABD’ye gönderilmişti. Heykel, New York ve New Jersey arasında bulunan Bedloe Adası’na (günümüzde Hürriyet Adası) 1886’da yerleştirilmişti. Bu ağır yapının monte edileceği granit bir kaidenin inşa edilmesi için gerekli fonlar oluşturulana dek, heykel depoda kalmıştı. Bu aşamada Lazarus devreye girmişti. Lazarus; tiyatro oyunları, şiirler ve bir roman yazmış, edebî metin çevirmenliğini yapmıştı. Kitleler halinde ABD’ye gelen Doğu Avrupa Yahudilerine yardımcı olan çabalarda bulunmuştu. Lazarus, 1883-84’te Brooklyn ve Manhattan’da, heykelin kaidesinin oluşturulmasına katkıda bulunan, sanatsal ağırlıklı ‘The New Colossus’ sergilerini düzenlemişti. Lazarus, 1887’de 38 yaşındayken hastalık nedeniyle vefat etti. Kötüleşen sağlığı nedeniyle, heykelin açılış törenine iştirak edemedi. 1903’te, Lazarus’un arkadaşı Georgina Schuyler’in lobi faaliyetleri sayesinde, ‘The New Colossus’un bir plaketi, yayaların girdiği bölümün bir duvarına eklendi. Bu plaket, günümüzde özgün yerleştirilme noktasına yakın olarak kaidenin içinde yer almakta.
Yılda yaklaşık 4,5 milyon kişi heykeli ziyaret etmekte. Gelen turistler kıstas alınırsa, Lazarus pek kaale alınmamaktadır. Manhattan’da West 10th Street’te Lazarus’un ailesiyle orada yaşamış olduğunu belirten tarihi mavi plakete yoldan geçenler pek ilgi göstermez. Keza Özgürlük Heykeli’nin tarihsel mekânı ile ABD Ulusal Parklar Hizmetleri arşivcisi sıfatıyla ilgilenen Matt Housch, park yöneticisi olarak düzenlediği turlarda, insanların şiir ve onu yazan hakkında ender olarak sorular sorduklarını belirtir. Housch, bu işe girmeden önce kendisinin de Lazarus ve şiir hakkında fazla bir şey bilmediğini, ancak göçmenler hakkındaki ünlü dizeyi anımsadığını belirtti.
Amerika Yahudi Tarihi Cemiyeti’nin Müdür Yardımcısı Melanie Meyers ise, ‘The New Colossus’u okulda ezberlemişti. Bu cemiyetteki eserler arasında Lazarus’a ait birkaç kitap da bulunmakta. Meyers, “Şiiri herkesin bildiğine inanıyorum; ancak herkesin şairini bildiğinden emin değilim. Lazarus’un unutulduğunu düşünmüyorum fakat olması gerektiği kadar tanınmamaktadır” dedi.
Housch’un gözlemleri
Housch, 1960’lardaki plaketin, göçmen müzesinin bir unsuru olması amacıyla, kaideden birkaç metre uzağına nakledildiğini açıkladı. Başka objelerin yakınlarındaki Ellis Adasına nakledilmesi üzerine son birkaç yıldır plaket tek başına kalmış gibi. Bu nedenle araştırmayı yapan yazar, bir feribotla Liberty Island’a (Hürriyet Adası) gitti. Araştırmacı yazar, ana binanın göçmen bagajlarının depolandığı odasına girdi; burada insanlar muayene ediliyor ve işlemleri yapılıyordu. Bu işlemler daha ziyade Büyük Salon olarak bilinen üst kattaki kayıt odasında yürütülüyordu. Araştırmacı yazarın vefat eden büyükannesi Rozi, yazdığı mektupta, babası ve Moşe olarak anılan oğlu Morris Eisen’ın 20. yüzyılın başlarında Amerika’ya vardığında kendisini nasıl hissettiğini anlatmıştı. Moşe muhtemelen yaşam boyu Polonya ordusuna kayıtlı olmaya razı değildi ve gizlice Lodz’u terk etmişti. Deniz yolculuğu Morris için sıkıntılı bir seyahat deneyimi olmuştu. Fakat Ellis Adası’na ulaşınca, özgür bir ülkede yeni bir yaşama başlama heyecanı bu yorgunluğunu alt etmişti.
Yazar hemen hemen boş, büyük salona bakarken, binlerce göçmenin onunla beraber sırada beklediğini, ABD yetkililerince sorgulandığını tahayyül etti, konuşma tarzlarını ve sayısız lisanda yapılan mülakatları, yeni gelenlerin yorgunluğunu, umut ve heyecan karışımı kafa karışıklıklarını düşündü; Morris’in Paterson’un ipek fabrikasında on yıllarca süren zorlu çalışmalarını, yine bir göçmen olan Fannie Fischman ile evlenmesini, kızlarını yetiştirmelerini, hastalık nedeniyle iki oğullarını yitirmelerini, yazarın annesi olan kız torunlarının okula çöreklerle gidişini hayal ettiğini belirtir. Morris’in yaşamının sonunda bu mücadelenin bir değeri olup olmadığını da kendine sorduğunu zihninde canlandırdı. Yazar, Büyük Salon’un hayaletleriyle karşılaşmadan iki hafta evvel kuzeni Effy Unterman’ı büyük dedelerinin Paterson yakınlarındaki mezarlarına götürmüş, aynı sorularla kafasını yormuş, Morris ve Fannie’nin mezarlarının fotoğraflarını çekmişlerdi.
Morris, Ellis Adası’na yorgun ulaşmamıştı. Fakat muhakkak ki fakirdi. O ve gemideki diğerleri, hür nefes almak için çırpınan Lazarus’un yığılmış güruhlarını temsil ediyorlardı. Morris, Ellis Adası’na ulaşmadan evvel muhakkak ki bu görkemli heykele bakarken çok etkilenmişti; Lazarus’un ifadesine göre bu, ‘meşale taşıyan görkemli kadın’, yeni gelenleri bavullarını yerleştirmeye ve yeni ülkenin ‘altın kapısı’ndan geçerek özgürlüğü hissetmeye adeta çağırıyordu…
Bu heykelden genellikle ‘Özgürlüğün Leydisi’ takma ismiyle bahsedilir. Ancak yazar, Lazarus’un bu heykele atfettiği takma isimden çok etkilenmişti. ‘Sürgünlerin Anası’ adeta tanrısal bir ağırlık ve otorite taşıyordu; Amerika’ya gelenlere bir ‘hoş geldin’di. Hatta bir ‘hoş geldin’den daha öte, sürgünden dönenleri cesaretlendirmek için sırtlarını sıvazlamaydı – giysileri ne kadar perişan da olsa, İngilizce aksanları berbat da olsa – ve onları yeni ülkeye giden yola yöneltmekti.
Yazar, ‘The New Colossus’un iki nehrin ve okyanusun birleştiği yerde, Lazarus’un ve ülkenin Morris’e ve diğer atalarına ‘dünya çapında bir hoş geldin mesajı’nı iletmesinden ötürü her zaman müteşekkir kalacaktır; onlar, sürgünden dönerken heykelin yansıyan siluetini görmüşlerdi...1
Emma Lazarus kimdi?
Emma Lazarus (22 Temmuz 1849-19 Kasım 1887), şiir, düzyazı ve çeviri alanında eserler veren Amerikalı bir yazardı. Aynı zamanda Yahudi bir aktivistti. 1883’te Özgürlük Heykeli’nden esinlenerek yazdığı ‘Yeni Dev’ adlı sone ile hatırlanır. Dizeleri 1903’te Özgürlük Heykeli’nin kaidesine yerleştirilen bir bronz plakaya kazıldı. Lazarus, Doğu Avrupa’daki Yahudi karşıtı pogromlardan kaçan mültecilerin New York’ta yardım almasında rol oynamış ve bu mültecilere duyduğu sempatiyi heykel aracılığıyla ifade etmenin bir yolunu bulmuştu. Sonenin son dizeleri, Irving Berlin tarafından Özgürlük Heykeli’nin heykeltıraşına dayanan 1949 müzikali ‘Miss Liberty’ (Liberty Enlightening the World) için ‘Give Me Your Tired, Your Poor’ şarkısı olarak bestelendi. Sonenin son kısmı, Lee Holby tarafından 1985’te ‘Three Women’ şarkı döngüsünün bir parçası olarak yazdığı ‘The Lady of the Harbor’ adlı şarkısında bestelenmişti.
Lazarus ayrıca ‘Poems and Translations’ (1867), ‘Admetus and Other Poems’ (1871), ‘Alide: An Episode of Goethe’s Life’ (1874), ‘Poems and Ballads of Heine’ (1881), ‘Poems, 2 Vols.’, Narrative’, ‘Lyric and Dramatic’ ve ‘Jewish Poems and Translations’ın da yazarı idi2.
Kaynak: Hillel Kuttler, Emma Lazarus: Overlooked at the Statue of Liberty, But Hardly Forgotten, 22.07.2025
1 The National Library of Israel, Hillel Kuttler, 22.07.25,
2 Wikipedia