Beşinci Beatle

Viktor MORİ Sanat
17 Eylül 2025 Çarşamba

Liverpool’un en büyük plak mağazası NEMS’in sahibi Brian Epstein, iki gündde üç farklı müşterisi tarafından sorulan ‘My Bonnie’ adındaki plak hakkında hiç bilgi sahibi değildi ve bu nedenle canı sıkılmıştı. Halbuki mağazasında sıra dışı plakları bulundurmaya özen gösteriyordu. NEMS’in mottosu “Herhangi bir plak herhangi bir yerden, en fazla beş günde teslim edilir” idi ve Almanya’da yayınlanan bu plağı temin edememesi söz konusu olamazdı.

Epstein’ın yüzyılın başında Polonya’dan Liverpool’a göç eden Yahudi asıllı dedesi Isaac Epstein, aile servetini kurduğu mobilya şirketinden yapmış, oğlu Harry 1930’larda NEMS’i satın almıştı.

Brian Epstein, okuldan sonra mobilya satıcısı olmaktansa, sanatsal konulara ilgi duymaya başlamış, oyuncu olmak için Kraliyet Dramatik Sanatlar Akademisi’ne başvurmuş ve kabul edilmişti. Üç yıl devam ettikten sonra babasının ısrarlarıyla aile işine girmiş ve NEMS’i Liverpool’un en seçkin plak mağazası haline getirmişti.

Mersey Beat’ adlı müzik dergisinde plaklarla ilgili köşe yazıyor ve dergiye reklam veriyordu ama ne My Bonnie plağını ne de The Beatles adında bir grubu duymuştu. Plak Almanya’da basılmıştı ama işin enteresan tarafı grup Alman değildi. Bu çocuklar Liverpoolluydu ve Hamburg’daki kulüplerde çalıyorlardı. Hatta mağazada çalışan kızlardan, zaman zaman plak bakmaya geldiklerini ve o hafta, yakınlardaki Cavern adlı bir kulüpte çıkacaklarını öğrenmişti.

Kızların öve öve bitiremediği grubu dinlemeye karar verdi ve Cavern’in yolunu tuttu. Yanına yardımcısı Alistair Taylor’ı almıştı, ne de olsa bir ergen kulübüne gidiyordu. 

Sahnedeki gençler siyah deri ceket giymişti. Cover şarkılar çalıyor, seyirciye arkalarını dönüyor, üstelik şarkılar arasında yemek yiyor, sigara içiyorlardı. Yine de Epstein, grubun kalabalığı nasıl avucunun içine aldığını fark etmiş, karizmalarından etkilenmişti. Birkaç kere daha dinlemeye gittikten sonra kararını vermişti, onların menajeri olacaktı. Daha önce hiç grup yönetmemişti ama ne kadar zor olabilirdi ki, ayrıca plak mağazası sayesinde tüm plak şirketleriyle ilişkisi vardı.

John Lennon ve grup arkadaşları, sahip olduğu plak mağazası ile müzik sektöründe bir yeri olan, eğitimli olduğu bariz görünen, bu iyi giyimli beyefendiden etkilenmişti. Brian’ın onları ikna etmesi zor olmamıştı. 24 Ocak 1962’de grubun davulcusu Pete Best’in evinde ve Alistair Taylor’un şahitliğinde, sözleşme imzalandı. Anlaşmaya göre Epstein beş yıl boyunca The Beatles’ın brüt kazancının yüzde 25’ini alacaktı.

Epstein’ın ilk işi grup üyelerinin dış görünüşüne çeki düzen vermek oldu. Artık deri ceket ve kot giymeyeceklerdi. Sahnedeyken sigara içmeleri, yemek yemeleri, ön sıralardaki seyircilere şakalaşmaları kesinlikle yasaktı. Onlara, her şarkıdan sonra senkronize bir şekilde eğilip dinleyiciyi selamlamalarını öğretmişti. Artık daha iyi yerlerde çalıyor ve daha iyi kazanıyorlardı.

Sıra plak anlaşması imzalamaya gelmişti. Konserleri organize etmek nispeten kolaydı ama en zoru plak şirketlerini ikna etmek olacaktı. Decca, Londra’daki stüdyolarında bir seçmeye katılmalarını kabul etmişti. Minibüsle on saatlik bir yolculuktan sonra Londra’ya gece vardılar. Sabah 10’daki kaydı Beatles’ın yol menajeri Neil Aspinall şöyle hatırlıyor: “Epey korkmuşlardı. Paul şarkıyı söyleyemiyordu, çok heyecanlıydı, sesi çatlamaya başladı. Kırmızı ışık hepsini germişti.”

Decca’dan olumsuz cevap gelmişti fakat Brian pes etmek niyetinde değildi. Elinde Decca’daki kayıtla neredeyse tüm plak şirketlerini dolaştı. Columbia, HMV ve EMI de onları kabul etmemişti. Nihayet bir arkadaşı ona Parlophone’da George Martin ile bir randevu ayarladı. Aslında şirket onları daha önce reddetmiş olan EMI’ın bir parçasıydı.

George Martin, Paul’un sesiyle George’un gitarını beğenmişti ve onları seçmeye çağırmayı kabul etti. Brian Epstein, Mayıs 1962’de hala Hamburg’da çalışan The Beatles’a bir telgraf çekti. Parlophone kayıt seansı istiyordu ve yeni bestelerle gelmeleri iyi olacaktı. Haziranda EMI stüdyolarında George Martin’in karşısına ‘Love me Do’, ‘PS I Love You’, ‘Ask Me Why’ gibi besteler ve ‘Besame Mucho’ gibi klasiklerle çıktılar.

Martin onlardaki potansiyeli görmüş ve çocukları sevmişti. Ancak bir sorun vardı; davulcularının zamanlaması yeterince iyi değildi. Onu değiştirmeyi düşünmelerini istedi. Pete Best’in provaları kaçırdığı zamanlarda The Hurricanes’in davulcusu Ringo Starr grupla çalıyordu ve diğerleri her seferinde “İşte budur” hissine kapılıyordu. George, Ringo’yu gruba dahil etme fikrine önayak oldu; John ve Paul’u da ikna etti.  Ancak Pete Best’e kötü haberi vermek, Epstein’ın üstüne kalmıştı. Elbette o gün hiç kimse Beatles’ın nerelere geleceğini ve Pete’in neleri kaçırmış olacağını bilemezdi.

‘Love Me Do’ ve ‘From Me To You’ singleları ile İngiltere’de liste başı oldular ama okyanusun diğer yakasında tanınmaları için iki sene geçmesi gerekecekti. Kasım 1963’te CBS’te ‘Beatlemania’ ile ilgili hazırlanan röportajı seyreden 15 yaşındaki bir genç kızın yazdığı mektup sonrasında bir Beatles plağına ulaşan DJ Carrol James, ‘I Want To Hold Your Hand’i radyoda yayınladığında, Amerikan müzik tarihinde yeni bir sayfa açtığının farkında değildi.

Şarkı 1 Şubat 1964’te Bilboard’da liste başı olmuştu ve Brian Epstein, müzik tarihine ‘İngiliz İstilası’ olarak geçecek süreci hızlandıran imzayı attı. Beatles’ı Ed Sullivan Show’a çıkaracaktı. Şov, 70 milyon olduğu tahmin edilen rekor sayıda izleyiciyi ekran başına çekti. Bundan sonrası artık tarihti.

The Beatles müthiş bir üne kavuşmuştu. 1964 - 1966 arasında ardı ardına turnelerle grup bütün dünyayı dolaşmıştı. Arada iki de film çevirmişlerdi. Brian Epstein, bir yandan turneleri organize ediyor bir yandan da menajerlik işine başladığında kurduğu NEMS Entreprise’da, Cilla Black ve birkaç grubun daha menajerliğini yürütüyordu.

İş hayatı ne kadar başarılı ise, özel hayatı o denli çalkantılı idi. Mağazadaki bir kızla yaşadığı ilişki, karşı cinsle yaşadığı tek deneyimdi. 1960’larda, Birleşik Krallık’ta eşcinsel olmanın suç sayıldığı bir dönemde, eşcinsel olmak çok zordu. Brian Epstein, aile ve müzik dünyasındaki konumu ve sorumluluklarını da düşünerek cinsel yönelimini gizlemek için elinden geleni yapıyordu.

Turneler gitgide yorucu ve stresli olmaya başlamıştı. Epstein, anksiyetesi için sürekli ilaç kullanıyor ve doktorlara göre bu ilaçlar cinsel eğilimlerini de bastırıyordu.

Grup da turnelerden yorulmuştu. The Beatles, ancak turneler arasında stüdyoya girmeyi başarıyordu. Bu arada bile ‘Rubber Soul’ ve ‘Revolver’ albümleriyle müziklerini bir üst seviyeye taşımayı başarmışlardı. Bardağı taşıran damla, 1966’da John Lennon’ın bir İngiliz gazetesine verdiği demecin bir cümlesine gelen tepkiler olmuştu. “Biz şimdi İsa’dan daha popüleriz” demişti, uzun bir röportajın bir bölümünde. Protesto ve tepkilerle baş etmek hem Brian’ı hem de grubu bıktırmıştı.

Ve 29 Ağustos 1966’daki San Francisco konseri, son konserleri oldu. Artık turneye çıkmayacaklardı. Brian Epstein için grubun aldığı bu karar, büyük bir boşluk duygusunu da beraberinde getirecekti. Turneleri organize etmek işinin en önemli parçasıydı; beş yıl boyunca neredeyse tüm hayatı The Beatles için çalışmak olmuştu. Bu inanılmaz tempo sona erdiğinde, Beatles üyeleri ailelerine dönmüş, Brian ise yalnız kalmıştı.

Grup 1967 Mayıs’ında müzikologlar tarafından erken dönem en önemli konsept albümlerden biri kabul edilen ‘Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band’ albümünü yayınladı. Beatles, bu albümle, pop müziğin ilham verici bir sanat formu olabileceğini kanıtlamıştı. Brian, The Beatles’a zirvedeyken veda edecekti.

Brian Epstein, 8 Eylül 1967’de kullanmakta olduğu bir ilaçtaki bromürün vücudunda birikmesi sonucunda evinde hayatını kaybetti. Adli tabip, ölümünün kaza olduğunu açıkladı. Daily Mirror vefatını, "Epstein (Pop'un Beatles'ı Yaratan Prensi) 32 yaşında öldü" başlığı ile duyurdu.

Ölümünden sonra John Lennon, “Grupta ona en yakın bendim. Şık ve iyi konuşan bir menajer olarak Beatles’a farklı bir dokunuşu olmuştu. Bizi kelimenin tam anlamıyla temizlemişti” demişti. Ringo Starr’ın “Bir anda kafası kesilmiş tavuklar gibi kalmıştık. Ne yapacağımızı bilmiyorduk” ifadesi, grubun bu ani ölüm karşısındaki yaşadığı şoku çok iyi özetliyordu.  

Yaratıcı anlamda The Beatles’ın albümlerinde büyük katkısı olan prodüktörleri George Martin ve onları Hamburg’daki kulüplerde çalarken, eşi benzeri görülmemiş bir şöhrete ulaşmalarının ardındaki beyin rolü ile Brian Epstein, beşinci Beatle olarak adlandırılıyor.

George Martin, “Eşim ve ben Brian ile çok iyi arkadaş olmuştuk. Epstein olmasaydı, onlarla tanışmam asla mümkün olmazdı. Eğer beşinci bir Beatle varsa o da Brian’dır” demişti. Paul McCartney, 1997’de Epstein hakkındaki bir BBC belgeseli için verdiği röportajda benzer bir ifade kullanmış “Eğer beşinci bir Beatle varsa, o da Brian’dı” demiştir.

 Kaynakça:

The Beatles Anthology, 2000, produced by Neil Aspinall

The Beatles, Hunter Davies,1992

The Fifth Beatle, Wikipedia

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün