Benelüks'te Türk Yahudi Toplumu genişliyor

Yeni bir ülkeye göç ederek kök salmak karmaşık ve zorlu bir yolculuktur; dil öğrenmek, kültürel uyum sağlamak, çevre edinmek, iş bulmak ve resmi işlemleri yönetmek büyük bir mücadele gerektirir. Çoğunluk bu süreçte destek ararken, nadir ve lider ruhlu kişiler bu dayanışma ortamını sıfırdan inşa eder. Hollanda´da büyüyen Türk Yahudi nüfusu için yıllardır emek veren Rafi ve Yusuf, Benelüks Türk Yahudi Toplumunun resmi bir yapı olarak kuruluşunun ilk adımlarını anlattı.

Selin KANDİYOTİ Kültür
20 Ağustos 2025 Çarşamba

Öncelikle Amsterdam’a göç hikayenizi dinleyebilir miyiz?

Rafi: Yaklaşık altı yıl önce, eşim Selin’in çalıştığı şirketteki görev değişikliği ve relokasyon süreci nedeniyle ailece Amsterdam’a taşındık.

Taşındıktan yaklaşık altı ay sonra pandemi başladı ve hayatımız beklemediğimiz bir yöne evrildi. Çocuklarımız, henüz yeni taşındığımız bu ülkede dil öğrenmeye çalışırken, evden eğitime devam etmek zorunda kaldı. Eşim evden çalışmaya geçti; bense her günümü ofiste, farklı iş alanları üzerine araştırmalar yaparak ve yeni bir iş modeli geliştirmeye çalışarak geçirdim.

Yaklaşık iki yıl süren bu süreçte hem Amsterdam’daki Yahudi topluluğu hem de geniş toplumda oldukça büyük bir network edindim. Türkiye’de alışageldiğimiz düzenden tamamen farklı bir iş kültüründe çalışmayı ve iletişim kurmayı öğrendim.

İki yılın sonunda, Hollandalı bir yakın arkadaşım sayesinde bugünkü iş ortağımla tanıştım. Uzun bir altyapı çalışmasının ardından, 11 farklı yemek sipariş konseptini ve iki ayrı kaşer restoranı hayata geçirdik. Bu restoranlardan biri, 1957’den beri faaliyet gösteren çok ünlü bir kaşer sandviç dükkanıydı. Pandemiden üç ay önce, tam da Amsterdam’a taşındığım dönemde kapanmış olan bu markanın lisans haklarını satın alarak yeniden canlandırdık. Bugün Food Court Amsterdam hem Hollanda’da yaşayan hem de Amsterdam’ı ziyaret eden Yahudi toplumu için önemli bir uğrak noktası haline gelmiş durumda.

Yusuf: Amsterdam’a taşınmam Kasım 2005’te gerçekleşti. Buraya benden önce taşınıp yerel Hollanda Yahudileri ile evlenmiş bir iki kişiyi ve bir dönem burada çalışıp yaşadıktan sonra Türkiye’ye dönmeyi tercih edenleri saymazsak, Amsterdam’a taşınan ilk Türk Yahudi’si olduğumu düşünüyorum. Taşınmam, ölçüp biçerek yapılmış stratejik planlamalardan ziyade bir anda ortaya çıkan bir iş fırsatı sayesinde oldu.

Bir Türk bankasının Hollanda iştirakinde çalışan üniversite arkadaşımın, “Bak böyle bir pozisyon var. Gel bir görüş, en kötü Amsterdam’da bir hafta sonu geçirmiş olursun” mesajı hâlâ kulaklarımda çınlıyor. Şansıma, görüşmeye geldiğim o hafta sonu mükemmel bir havaya denk geldim. Çok da ince eleyip sık dokumadan, “Bir - iki sene denerim, ne olacak ki?” diyerek taşındığım Amsterdam’da neredeyse 21 yılımı tamamlamak üzereyim.

Eşim Beril’le İstanbul’da tanıştıktan sonra, 11 yıl önce o da Amsterdam’a taşındı. İki çocuğumuz da burada doğdu. Ben bir Türk bankasında yönetici olarak çalışıyorum. Eşim ise çok uluslu bir teknoloji firmasında çalışıyor. Çocuklarımızı tamamen buraya entegre bir şekilde büyütüyoruz; Hollanda okullarına gidiyorlar ve ana dilleri Hollandaca olarak büyüyorlar.

Malum Hollanda çok fazla üniversite öğrencisi çeken bir ülke. Çocuğunu okumaya yollayan ailelerin yüreğine “Amsterdam’da Rafiler var” diye su serpiliyor. Benzeri bir durum diğer ülkelerde yok. Nasıl bir desteğiniz oluyor öğrencilere?

Rafi: Hollanda’ya taşındığım ilk akşam, bir kafede Yusuf ve eşi ile birkaç aileyle buluştuk. O akşam, Hollanda’daki Türk Yahudi Toplumunun bilmeden temellerini attık; toplumu kapsayan ilk WhatsApp grubunu kurduk. Bugün yaklaşık 400 civarında olan nüfusumuz, o gün 40 - 50 kişiyi geçmiyordu. Hemen ardından, öğrenciler için ayrı bir WhatsApp grubu daha oluşturdum. Bugün öğrenci grubunda 150’nin üzerinde öğrenci var; bu eylül ayından sonra sayının 170’in üzerine çıkacağını tahmin ediyoruz.

Yeni yapılanmamız çerçevesinde gönüllülerden oluşan on farklı platform ve komisyon kurduk. Üniversite Öğrencileri Platformu – Youth Stream henüz yeni yapılanma sürecinde. Platformun misyonu; öğrencilerin okul seçiminde rehberlik sağlayacak buluşmalar düzenlemek, konut konusunda destek olmak, banka, sigorta, telefon ve ehliyet gibi temel işlemlerde yönlendirme yapmak, sağlık konusunda bilgi sağlamak, acil durumlarda destek olmak, tam ve yarı zamanlı iş ile staj fırsatları konusunda networking ortamları yaratmaya çalışmak, profesyonel hayata geçişte yardımcı olmak ve tüm bu alanlarda bilgi desteği ve rehberlik sağlamaya çalışmak. Ayrıca spor, gezi ve sosyal faaliyetler düzenleyerek toplum içindeki bağlantıları güçlendirmek, velileri bilgilendirmek, geri taşınma veya ülke değiştirme süreçlerinde yardımcı olmak da amaçlarımız arasında yer alıyor.

Tüm bu çalışmaların nihai amacı, topluluğumuzu ihtiyaç duydukları konularda uzman kişi ve kurumlara yönlendirmek ve tecrübe paylaşımını en üst düzeyde sağlamak.

Hollanda’da resmen bir Türk Yahudi Toplumu kurma fikri nasıl oluştu?

Yusuf: Hollanda’da yalnızca çok sayıda Türk öğrenci yok, aynı zamanda giderek sayısı artan bir Türk Yahudi toplumu da oluşuyor. Son beş yılda girdiğimiz hemen her ortamda şu sorularla karşılaşıyorduk: “Burada kaç kişisiniz? Organize misiniz? Herhangi bir topluma kayıtlı mısınız?” gibi.

Türkiye’deki toplumumuzun farklı kurumlarında yıllarca görev yapmış bir büyüğümüzle birlikte, Hollanda’daki Türk Yahudi toplumunu temsilen TC Lahey Büyükelçiliğine gerçekleştirdiğimiz gayri resmi bir ziyarette aynı sorular yeniden gündeme gelince, bu durum yapılanma sürecimizin başlangıç noktası oldu.

Buradaki varlığımızı resmiyete dökerek kurumsal bir toplum yapısı oluşturma fikri ilk olarak başkanımız Rafi’den geldi. Rafi ile tamamen hemfikir olduğumu belirttim. Ardından, Hollanda’daki yaşam tecrübelerine güvendiğimiz dört arkadaşımızın görüşlerine ve Türk Yahudi Toplumunun ileri gelenlerinin değerli önerilerine başvurduk. Sonrasında tüm Benelüks bölgesini kapsayacak şekilde kurumsallaşmamızı hayata geçirdik.

 

Rafi: Haziran ayında düzenlediğimiz bir toplantıda, yapımızı, komisyon ve platformlarımızı, vizyon-misyon ve değerlerimizi anlatarak her bireyin aktif katılımını arzuladığımız toplumsal modelimizi tanıttık.

Temmuz ayında ise, Hollanda’daki Yahudi toplum yapısını anlatan; burada faaliyet gösteren yedi farklı kurumun yönetim kurulu başkanlarının ve ‘Jewish School’ müdürünün katıldığı bir toplantı organize ederek, toplumumuzun Hollanda’daki geniş Yahudi toplumunu tanımasına olanak sağladık.

Mutlaka böyle bir oluşumda çok sayıda özverili gönüllüler vardır. Ekibinizde kimler yer alıyor?

 Rafi: Yönetim kurulumuzu oluştururken özellikle dikkat ettiğimiz nokta, toplumumuzda yaşayan herkese ulaşabilecek ve her bireye dokunabilecek bir yapı kurmaktı.

Altı aylık yapılanma sürecinde, yönetim kurulumuzda yer alan yedi kişi dışında yaklaşık 20 kişi de canı gönülden sürecimize katkıda bulundu. Hem fikirleriyle hem de zamanlarını ayırarak, komisyon ve platformlarda aktif rol alıp ellerini taşın altına koydular.

Başkanlığını benim üstlendiğim yönetim kurulumuz yardımcım Yusuf, Ceki, Belin, Nancy, Nedim ve yedek üyelerden oluşuyor. Ayrıca Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’da yaşayan Türk Yahudi toplumu mensupları ile Türkiye’den yaklaşık on kişiden oluşan bir Danışmanlar Kurulumuz da var.

Amsterdam’da ve dışındaki şehirlerde kaç Türk Yahudi’si yaşıyor? Onlara nasıl el uzatıyorsunuz? Faaliyetlerinizden bahsedebilir misiniz?

Yusuf: Şu anda yaklaşık 400 kişilik bir topluluğuz. Bunun büyük çoğunluğunu, Amsterdam’da yaşayan aileler ve genç expatlar oluşturuyor; sayıları 230 - 240 civarında. Ayrıca Amsterdam’da ikamet eden 60 - 70 öğrenci de topluluğumuzun önemli bir parçasını teşkil ediyor. Amsterdam dışındaki şehirlerde ise yaklaşık 10 kişi ile 80 öğrenci yaşıyor.

Rafi: Altı yıl önce buraya geldiğimden beri— pandemi dönemindeki tek istisna hariç — her yıl Roş Aşana ve Pesah’ta Türk toplumunu bir otelde bir araya getiren bayram yemeklerine ön ayak oldum. Kimi zaman 70, kimi zaman 150 kişinin katıldığı bu yemeklerde, ailelerimizden uzakta olan bizleri “geniş Amsterdam ailesi” olarak bir araya getirmeye çalıştım. Sağ olsun, toplumumuzdaki tüm arkadaşlarımız da bu yemeklere katılarak birlikteliğimizi pekiştirdi.

Bu yemeklere öğrencileri de davet ettik, giderleri ortak bir havuz oluşturarak paylaştık. Gençlerimize evlerinden uzakta özledikleri Sefarad yemeklerini tadabilecekleri ve networking ortamı oluşturabilecekleri sıcak bir atmosfer sunmaya özen gösterdik. Alıştığımız Sefarad melodileri eşliğinde elimizden geldiğince duaları ve sederleri gerçekleştirdik.

Her yıl yeni gelen ailelerle tanışmak ve kaynaşmak için piknikler organize ettik. Bunun yanı sıra, yılda iki cumartesi sabahı bir sinagogda “Turkish Shabbat” düzenleyerek tüm toplumu çocuklarımızla birlikte bir araya getiriyoruz.

Eylül ayından itibaren ise farklı konularda konuşmacıların yer alacağı aylık toplantılar yapacağız.

 

Belçika ve Lüksemburg’da yaşayan Türk Yahudileri nasıl katıldı sürece? Kaç kişilik bir cemaatten söz ediyoruz her ülke için?

Yusuf: Şahsi arkadaş gruplarımızdan bildiğimiz ve tanıdığımız Lüksemburg ve Belçika’da yaşayan ailelerle tek tek iletişime geçtik. Belçika ve Lüksemburg’da yaşayan toplam nüfusun yaklaşık 20 kişi civarında olduğunu düşünüyoruz. Önümüzdeki yıllarda bu sayının artmasını bekliyoruz. Bu nedenle, her iki ülkeden de birer danışmanı yapılanmamıza dahil ettik. Henüz o bölgede herhangi bir faaliyet gerçekleştirmesek de Amsterdam’da düzenlediğimiz tüm etkinliklere, oradaki temsilcilerimiz aracılığıyla davetlerini iletiyoruz.

Hollanda’da yaşayan diğer Yahudilerle ya da Sefaradlar özelinde bir bağlantınız var mı?

Rafi: Olmaz mı? Her kademede toplum üyesiyle iletişimimiz ve bağlantımız var. Ben şahsen işim gereği ve networking’e önem veren yapım nedeniyle, buradaki kurum yöneticileri ile çok yakın ilişkiler içerisindeyim. Yusuf da keza uzun yıllardır burada yaşıyor olması nedeniyle birçok insanı tanıyor.  

Burada Sefarad Cemaati, Aşkenaz Cemaati ile karşılaştırınca çok daha az sayıda. Biz Türk Yahudi Toplumu olarak bu dengeyi ve oranı sanırım birkaç yıl içerisinde epey bir değiştirmiş olacağız.

Hollanda’da gerçekleşen önemli organizasyonlara ve Hollanda Yahudi Toplumunun faaliyetlerine, cemaatimizi temsilen davet ediliyoruz. Onlar tarafından sıcak bir şekilde karşılanıyor, benimseniyor ve kucaklanıyoruz.

Türkiye Yahudi Cemaati ile iş birliğinizin doğasından bahsedebilir misin?

Yusuf: Türk Yahudi Toplumu ile herhangi bir resmi bağımız bulunmamakla birlikte, Benelüks bölgesinde resmî olarak organize olmuş ilk Türk Yahudi Toplumu olarak bu rolü güçlü bir sorumluluk ve gurur duygusuyla üstleniyoruz. Sanırım, Türkiye dışında kurulmuş ve İsrail hariç, Türk Yahudilerini temsil eden tek resmî ve organize yapı olma özelliğini taşıyoruz.

Rafi: Türkiye’den ayrılan toplum üyelerimiz, farklı bir ülkeye yerleştikten sonra Türkiye Yahudi Toplumu ile olan bağları ne yazık ki fiilen kopuyor. Bu kopukluk, kimlerin nerede yaşadığını ve Türk Yahudi topluluğumuzun gerçek demografik durumunu takip etmeyi imkânsız hale getiriyor. Benelüks genelinde yaşayan üyelerimizin konumunu ve sayısını titizlikle kayıt altına alarak, gelecek nesillere sağlam bir veri mirası bırakmak hedeflerimiz arasında yer alıyor.

İlerisi için Benelüks’te yaşayan Türk Yahudi Toplumu için hedefleriniz nedir?

Yusuf: Öncelikli hedefimiz, Benelüks bölgesindeki Türk Yahudi Toplumunun; aileler, bireyler ve öğrencilerden oluşan dinamik yapısıyla sürdürülebilir bir gelecek kurmasını, toplumda güçlü bir yer edinmesini ve toplumsal haklarından en verimli şekilde faydalanmasını sağlamak.

Bu doğrultuda, Sefarad Türk Yahudi kimliğini ve mirasını korurken; kendi Türk toplumumuza, Hollanda Yahudi toplumuna ve geniş topluma entegrasyonu ve katılımı hedefliyoruz.

Rafi: Türkiye’deki Yahudi Toplumu ile Benelüks arasındaki güçlü bir köprü olmayı hedefliyoruz. Türkiye dışında kurulan ilk organize Türk Yahudi toplumu olarak, ilerleyen yıllarda benzer oluşumlara örnek teşkil etmek ve birlikte hareket edebilecekleri bir iş birliği ortamı yaratmak arzusundayız.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün