Film ünlü bir aktörün Cumhurbaşkanı Sisi´nin başarılarını anlatan bir propaganda filminde, kerhen de olsa rol almasını anlatıyor. Askeri diktatörlüğü ve yozlaşmış politikacıları eleştiren Tarık Saleh, siyasi temalar üzerindeki becerisini sürdürüyor. Filmin bizi ilgilendiren özelliği 2024´te İstanbul´da çekilmiş olması.
‘EAGLES OF THE REPUBLIC’
Yön ve Sen: Tarık Saleh
Gör: Pierre Aim
Müz: Alexandre Desplat
Kur: Theis Schmidt
Oyn: Fares Fares- Lyna Khoudri- Amr Waked- Cherien Dabis- Zineb Triki- Mustafa Peker
Siyasi bir kara komedi
Mısır doğumlu İsveçli yönetmen Tarık Saleh ‘The Nile Hilton Accident’ ile başlayan, ‘Cennetten Gelen Çocuk/ Boy From Heaven’ ile devam eden ‘Kahire Üçlemesi’ni ‘Cumhuriyetin Kanatları/Eagles of the Republic’ adlı gerilimli eleştirel politik drama ile bitiriyor. Mısır’da güç yapıları, yolsuzluk ve bireyin sistemle mücadelesi gibi temaları işleyen üçlemenin ilk iki ayağı uluslararası alanda beğeni kazanmıştı. ‘Cumhuriyetin Kanatları’ yaşayan politik figürlü filmlerden hoşlanan ve karakter derinliği arayan izleyiciye ilaç gibi gelecek bir yapım olarak öne çıkıyor. Tarık Saleh Mısır’daki yaygınlaşan güç suiistimallerini gözler önüne serip eleştiri oklarını atmaktan asla vazgeçmiyor. Bu filmin bizi ilgilendiren özelliği ise, 2024’te İstanbul’da çekilmiş olması.
Ünlü aktörün değişen yazgısı
Post-prodüksiyon süreci Göteborg’da tamamlanan film 9 milyon Euroluk bütçesiyle dönemin en büyük Arapça film projelerinden biri. Tarık Saleh tıpkı önceki filminde yaptığı gibi senaryosunda yozlaşmış politikacılar gibi Ortadoğu ülkelerinin yumuşak karnına dokunmaktan keyif aldığını yineliyor. Bir filmin çekim sürecini anlattığı filmde, Mısır’ın süperstar aktörü George El-Nabawi’nin (Fares Fares) Cumhurbaşkanı Sisi’nin başarılarını anlatan bir propaganda biyografik filmde, kerhen de olsa rol alması anlatılıyor. Askeri diktatörlük ve yozlaşmış politikacıları eleştiren Saleh, siyasi temalar üzerindeki becerisini sürdürüyor. Enver Sedat’ın 1981’de ölümüne sebep olan ihtilal komplosundan esinlenen film, kara komedi ve tarihi belgesel türlerini ustalıkla harmanlıyor. Yaygın adıyla Mareşal Sisi olarak tanınan, 2014’ten beri Mısır’ın devlet başkanı Abdülfettah es-Sisi’yi Tarık Saleh filmin merkezine taşıyor.
Film, Sisi gibi kritik bir figürü doğrudan hedef alarak sansüre meydan okuyor. Uluslararası arenada dikkati çeken bir siyasi film olarak adını duyuruyor. Film, modern sanatla otoriter güçler arasındaki gerilimi merkezine alıyor ve sürükleyici, provokatör bir finalle noktalanıyor. Cannes Film Festivali’nde büyük ilgi toplayan, politik sinemanın güncel örneklerinden biri olarak gösterilen film, otoriterliğe karşı sanatın trajedisi üzerinden güçlü anlatımı övgüye değer görüldü. Mısır’da film endüstrisinin otoriter güçlerle ilişkisini ele alan bu kaliteli siyasi gerilim draması ülkenin, polis, dini kurumlar, iktidar odaklarını eleştiriyor. Eleştirmenler, filmin sanatı iktidarın bir aracı haline getiren propaganda makinesine karşı sert ve net bir eleştiri getirdiğini söyledi. Filmin toplumsal ve sanatsal bağımsızlığının baskı altındaki kırılganlığını etkileyici bir perspektiften yansıttığını vurgulayan eleştirmenler de oldu. Mısır’da resmi olarak gösterilmesi beklenmeyen film, Saleh’in önceki filmleri gibi sansür nedeniyle yalnızca underground kanallarından izlenebilecek.
Film, Mısır’ın en ünlü aktörü George El-Nebevi’yi en parlak günlerinde tanıtarak başlıyor. Ancak bu sevilen aktörün aldığı bir teklifle hayatı tamamen değişir. Kendisine özel bir filmde rol alma teklifini kabul etmekten başka bir çaresi yoktur: Cumhurbaşkanı Sisi’nin onuruna çekilecek biyografik filmde oynamak. Karısından boşanıp, Donya (Lyna Khoudri) adlı kendisinden çok genç bir kadınla yaşayan George, şöhretinin keyfini yaşarken bu zoraki tekliften sonra hayatı kâbusa döner. Üç başörtülü kadından oluşan bir sansür heyetinin denetiminde çevrilecek filmde yer alacaktır. Çok etkili olduğu belli olan Dr. Mansur (Amr Waked) adlı biri tarafından her gittiği yerde takip ediliyor, stüdyoda gizlendiği yerden, bu hükümet yetkilisinin yönetmene yolladığı talimatları yerine getirmesi isteniyordur. George etrafındaki çemberin daraldığını hisseder. Kendisine baskı yapmak için çok sevdiği oğlu ve dürüst komşusunun suçsuz oğlu sebep gösterilmeden tutuklanır. Rejimin ileri gelenlerine yaptığı müracaat sonucu iki genç serbest bırakılır.
George, kontrol etmekle görevli, sürekli emirler yağdıran, tehditlerini pervasızca sürdüren Dr. Mansur tarafından tamamen esir alındığını, kukla gibi kullanıldığını görür. George kendini iktidarın yakın çevresine atılmış bulur ve çok geçmeden sadece ruhunu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olmadığını, kelimenin tam anlamıyla kendini tehlikeli bir ölüm dansının içine attığını fark eder. Bir resepsiyonda modern kıyafetlerle Mısır sosyetesinin batılılar gibi özgürce eğlenip içki içtiklerini görürüz. Sansürcü kadınlarından biri içki içerken gördüğü George’u tehdit eder. Bir film çekimi sırasında stüdyoyu Sisi ziyaret eder. George, ünlü bir aktris olan Rula Haddad’ın (Cherien Dabis) işsiz bırakılması üzerine kendisine para yardımı yapar. George, kendisinin olası bir ulusal komplonun temel taşı olarak seçildiğinin bilincinde değildir. George’un oğlu “Bu filmde oynamayı nasıl kabul edersin; sen ruhunu sattın” diye babasına isyan bayrağı çeker. Filmin son bölümlerinde bir askeri resmigeçit sırasında, Enver Sedat’a karşı yapılan suikastın benzerini izleriz; Sisi korumaları tarafından olay yerinden salimen kaçırılır. Tarık Saleh senaryosuna müthiş bir final yazar.
İhanet, ikiyüzlülük, entrika
Askeri darbe, komplo, ihanet, ikiyüzlülük, entrika gibi temaları işleyen ‘Cumhuriyetin Kanatları’, sert, katı, eleştirel, inandırıcı, gerçekçi politik bir film. Cannes Film Festivali Direktörü Thierry Frémaux filmi, “Etik, inançlar, savaşlar ve çelişkinin ruhu hakkında bir film” olarak takdim etti. Tarık Saleh bu konuda, “Trilojimin ilk filmi polis teşkilatı üzerine, ikincisi Al-Azhar Üniversitesine hâkim dini çevreler üzerine idi. Üçüncü film İtalya’da Silvio Berlusconi’nin yaptığı gibi iktidarın ülkenin sinema sektörü üzerindeki gücü üzerine. Ülkenin sanat eserleri üzerine kontrol sağlamak, halkın düşünme kalıpların şekillendirmesinde yönlendirici ve etkileyici olur” açıklamasında bulundu. Saleh’in Mısır’ın siyasi ve dini elitlerine yönelik eleştirilerini sürdürdüğü filmde, güç sınırlara doğru sürükleniyor. Bu ‘film noir’in özünde varoluşsal ve temel bir soru var: “Bu sisteme boyun eğmeli miyim?” diye soruyor kahramanımız George El-Nawabi.
Filmin müziklerinde günümüzün en önemli bestekârlarından Alexandre Desplat’nın imzası var. Desplat’nın Arapça melodilere de yer verdiği müzik partisyonu, incelikli armonik yaklaşımı ve dramatik duygusal bağlamı güçlendiren orkestra altyapısıyla filmin mizansenine katkıda bulunuyor. Fransız besteci 11 kez aday gösterildiği Oscar yarışında, ‘Büyük Budapeşte Oteli’ (2015) ve ‘Suyun Sesi’ (2018) filmleriyle Oscar heykelini kucakladı. ‘Cumhuriyetin Kanatları’nın başarılı oyuncu kadrosunda Tarık Saleh’in fetiş oyuncusu ve arkadaşı Fares Fares var. Lübnan kökenli aktör, Saleh’in ilk animasyon filmi ‘Metropia’da sesini verdi ve beş filminde yer aldı. Fares Fares, ‘Kahire Üçlemesi’nin ilk filminde polis müfettişi, ikincisinde bir albay, sonuncusunda halkın taptığı bir süperstar aktörü canlandırdı. Tarık Saleh, “Senaryolarımı Fares için yazıyorum. Olağanüstü bir karizması ve bir dönüşüm kapasitesi var. Ancak geçerli olan ülkesinin en büyük aktörlerinden biri oluşu” diyor. Filmin yardımcı rollerinde iki Fransız oyuncu, Lyna Khoudri ve Zineb Triki yer alıyor. Bu yıl Cannes Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde ödül kazanan Mısırlı aktör Amr Wakes, ‘Cumhuriyetin Kanatları’nda Cumhurbaşkanı Sisi’nin sağ kolu olarak kurgusal bir karakter olan Dr. Mansur rolünde, askeri rejimin demir yumruklu fedaisini oynuyor.
Yönetmen, senaryo yazarı, yapımcı, aktör ve gazeteci Tarık Saleh, animasyon filmleri yönetmeni bir babanın oğlu olarak 1972’de Stockholm’de dünyaya geldi. Mısır-İsrail arasındaki Altı Gün Savaşı’nın hemen ardından ülkesini terk etti. ‘Gitmo’ (2005) adlı belgesel ve bir animasyon filmiyle sinemaya başlayan İsveçli yönetmen, cinayet draması ‘Tommy’nin (2014) ardından ‘Kahire Üçlemesi’ne başladı. Tarık Saleh’in 2017’de Mısır politikası üzerine yaptığı polisiye ‘The Nile Hilton Acident/Le Caire Confidentiel’ 2011 yılında Cumhurbaşkanı Mübarek’in devrilmesinden önceki günleri anlattı. Genç bir şarkıcı kadının Kahire’nin ünlü otellerinin birinin odasında öldürülmesini soruşturan Nureddin adlı polisi, cinayetin izleri Mübarek’in korumalarına götürüyordu. 2022 yılında yaptığı politik aksiyon draması ‘The Contactor’dan sonra ‘Cennetten Gelen Çocuk’ ve ‘Cumhuriyetin Kanatları’ ile trilojisini tamamladı. Film 22 Ekim’de vizyona girecek.