“A Ğ A T A K I L A N L A R”

Sahaftan aldığım kitabı benim için daha da ilgi çekici kılan ise bu iki kâğıda göz gezdirmekten tamamen kaçırdığım, girişteki kaşe oldu. Geçtiğimiz hafta kitabın ilk sayfasına vurulan kaşede “Selim Hubeş Kitaplığı” yazdığını fark ettim ve arama motorunda bu ismi aramaya koyuldum. Önüme ilk olarak Avlaremoz´da “Selim Hubeş, müziğini bize bırakıp gitti” başlığıyla yayımlanan haber düştü. Sevin Okyay´ın esasen BirGün Gazetesi için kaleme aldığı yazıda Hubeş´le ilgili şöyle yazıyordu: “Müzisyen ve besteci, müzik araştırmacısı Selim Hubeş´in zaten münzevisi olduğu dünyayı fiziken terk edip gittiğini Facebook´ta Mario Levi´nin mesajıyla öğrendim: ´Çok kıymetli bir arkadaşımı kaybettim… Selim Hubeş sadece müziğe ve edebiyata değil, hayata da aşık bir insandı… Bende artık paylaştığımız hatıralarıyla yaşayacak…´ İçim sızladı.” Tuğçe Yılmaz – www.bianet.org

İzak BARON Diğer
6 Ağustos 2025 Çarşamba

 

  • Bu Haftanın “Takılanlar”ı

 

  • İSRAİL-FİLİSTİN SORUNU: İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM NEDİR, NEDEN HİÇ UYGULANMADI? - BBC NEWS ARAPÇA & GLOBAL JOURNALİSM

Gazze savaşının ve 7 Ekim saldırılarının ardından birçok yeni faktör devreye girdi.Netanyahu, Filistin devletine karşı muhalefetinin 7 Ekim'den bu yana derinleştiğini ve böyle bir ihtimalin "[İsrail'in] varlığını tehlikeye atacağını" söyledi. Gazze Şeridi ve Batı Şeria da dahil olmak üzere "Ürdün Nehri'nin batısındaki tüm topraklarda tam güvenliği sağlama" sözü verdi.

İsrail parlamentosu Temmuz 2024'te bir Filistin Devleti kurulmasını reddeden bir karar kabul etmişti.

Sağcı Netanyahu destekçileri Filistinlilerin devlet kurmak istedikleri toprakların İsrail'e ilhak edilmesi çağrısında bulundu. Buna Gazze'nin bazı bölgeleri de dahil.

Bazı destekçiler de Gazze nüfusunun kalıcı olarak uzaklaştırılmasını istediklerini söylüyor.

İsrail'de Hamas'ın yok edilmesi gerektiği konusunda geniş bir mutabakat da var.

Ancak bunu başarma çabasının Gazze'deki siviller üzerinde ciddi bir etkisi oldu.

Ancak İsrail'in Hamas'ın üst düzey askeri liderlerini öldürmesi ve Hizbullah militan grubu ve İran'ı zayıflatmasının ardından barışa doğru ilerlemesi için uluslararası baskı da arttı.

Arap ülkeleri ve Avrupa destekli ortak BM konferansı ve Fransa ve İngiltere gibi ülkelerin bir Filistin devletini tanımaya yönelik son açıklamaları, iki devletli bir çözüme doğru ilerlemesi için İsrail'e baskı uygulamak suretiyle bir tutum değişikliğine işaret ediyor.

Ancak, tarihsel olarak iki devletli çözümün ana destekçilerinden biri olan ABD, şimdi bu çözümden uzaklaşıyor gibi görünüyor.

ABD Başkanı Donald Trump konuyla ilgili tutumunu net bir şekilde ortaya koymasa da, yönetimi BM konferansına karşı çıktı.

Reuters tarafından görülen bir ABD telgrafında şöyle deniyordu: "ABD, çatışmanın nihai çözümüne önemli yasal ve siyasi engeller ekleyecek ve İsrail'i bir savaş sırasında zorlayarak düşmanlarını destekleyebilecek konjonktürel bir Filistin devletini tek taraflı olarak tanıyacak her türlü adıma karşı çıkmaktadır."

29 Temmuz'da İsrail'e uzun vadeli bir çözüme ulaşması için baskı yapılıp yapılmaması gerektiği sorulduğunda Trump bunun Hamas'ı ödüllendirmek olarak görülebileceğini söyledi.

İki devletli çözümü canlandırma çabalarına ABD'nin desteği olmadan bu yönde ilerleme kaydedilmesi ihtimali de belirsizliğini koruyor.

https://www.bbc.com/turkce/articles/c72qgx17p92o

 

  • FİLİSTİN’İ TANIMAK NEYİ DEĞİŞTİRECEK - NİLGÜN TEKFİDAN GÜMÜŞ

BATI Şeria’da yıllardır Yahudi yerleşimlerle Filistinli nüfusun homojenliği ortadan kaldırılmaya, Arap mahalleleri birbirinden koparılmaya çalışılıyor. Bunlar bir siyasi yapının devlet bütünlüğünü ortadan kaldırmaya yönelik adımlardır. Toprak ve nüfus bütünlüğünü koruyabilmek devlet yapısının kurulması ve işler hale getirilmesi açısından son derece önemlidir. Sonuç itibarıyla Filistin’i tanıyan ülke sayısının artması bir yandan İsrail’e baskı kurmayı amaçlarken, Filistin’in devlet kurma hayaline destek, uluslararası kurumlara üyelik, diplomatik temsilcilik açma gibi kolaylıklar sağlayabilir. Ancak bağımsız bir Filistin devletinin yolu müzakere edilmiş, taraflarca kabul görmüş bir plan neticesinde olabilir.

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/nilgun-tekfidan-gumus/filistini-tanimak-neyi-degistirecek-42899192

 

  • Hilmi Demir 🇹🇷@ProfHilmiDemir

Fransa ve İngiltere'nin Filistin Devletini tanıma oyununun ne anlama geldiğini anladınız mı?  Ülkeler Filistin Devletini tanırken Hamas'ı da devre dışı bırakacaklar. Muhatap Abbas hükümeti böylece Hamas meşruiyetini kaybediyor. Mısır, Katar ve Suudi Arabistan da Filistin Devletini tanıyorlar Hamas artık kendini feshetsin diyor.  Sonuçta olacak olan da bu.

https://x.com/ProfHilmiDemir/status/1950445745229762649

 

  • FİLİSTİN DEVLETİ HAKKINDAKİ FİKRİMİ NEDEN DEĞİŞTİRDİM? - TOBİAS ELLWOOD

Birleşik Krallık (BK) Parlamentosu, Filistin'in tanınmasını en son 2014'te tartıştığında, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'dan Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak, Britanya'nın böyle bir adımın barış sürecine katkı sağlayacağına karar verdiğinde ancak Filistin devletini tanıyacağını, bunun sembolik bir jest olarak yapılmayacağını söylemiştim. Bu sadece bir kez oynanabilecek bir kart, dolayısıyla akıllıca kullanılmalıdır.

Şimdi doğru zaman olmadığını, acil krize odaklanmamız gerektiğini savunmak kolay. Ancak ben, şu anda tehlikeli bir gidişatı tersine çevirebilecek bir sarsıntı yaratmak için tam da doğru zaman olduğunu savunuyorum; bu gidişat, iki devletli çözümü sonsuza dek imkansız hale getirebilir.

https://www.indyturk.com/node/762641/yazarlar/filistin-devleti-hakk%C4%B1ndaki-fikrimi-neden-de%C4%9Fi%C5%9Ftirdim

 

  • BM’DE FİLİSTİN BİLDİRİSİ: ‘İSRAİL, KENDİNİ VAR EDEN SİSTEMLE SAVAŞIYOR’

“İsrail, kendini var eden BM sistemiyle savaşıyor. Bu da diplomatik anlamda tecrit doğuruyor.

“Aslında bugün İsrail, kendini var eden sistemle savaşıyor. 29 Kasım 1947 tarihli taksim planına, yani İsrail devletinin kurulmasına ‘evet’ diyen çoğu devlet bu kez Filistin devletine ‘evet’ diyor, onu tanıyor.

“Bu koalisyon pamuk ipliğinde olduğu için Netanyahu, koalisyondaki diğer aşırıcı-dinci partilere gebe. O yüzden Gazze politikalarını hızlıca değiştiremiyor. Değiştiremediği müddetçe de diplomaside ve uluslararası hukukta her geçen gün yalnızlaşıyor, bölgesel ve küresel tecrite uğruyor. İngiltere, Fransa gibi büyük hegemonik güçlerin Filistin’i tanıyacağı bir tablo ortaya çıkıyor. İsrail’in uluslararası sisteme tutunmasının temel unsurlarından biri diplomasi alanındaki becerileri ve bilgi birikimiydi, ancak görüyoruz ki bu refleks aşınmak üzere.

“Çünkü Netanyahu ve onun aşırıcı çılgın kabinesinin temel zihniyeti şu: Hamas bizim onlarca rehinemizi aldı, biz de onları açlığa mahkum edeceğiz. Gazze’de rehineler kurtarılmadığı müddetçe Netanyahu açlığı bir silah olarak kullanmaya devam edecek” dedi. Çetin ayrıca, “Düşünebiliyor musunuz, Holokost’un sokaklarında yetişen ve aç bırakılan nesil, hemen Gazze’de yanıbaşındaki nesle aynı şekilde davranıyor. Bu, utanç verici bir durum. Netanyahu ve onun koalisyonu yarın bir gün elbette çekilecek, bu dünyadan göçüp gidecek ama geriye hem İsrail’e hem de Yahudi nüfusuna etik olarak kaldıramayacakları bir sorun, neredeyse bir soykırım kalacak” - Dr. Remzi Çetin

https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/bm-de-filistin-bildirisi-israil-kendini-var-eden-sistemle-savasiyor-2422949

 

  • NETANYAHU GERÇEKTEN HAMAS'I BİTİRMEK İSTİYOR MU? - DR. OSMAN GAZİ KANDEMİR

Netanyahu'nun koalisyonu, Ben-Gvir ve Smotrich gibi radikal sağcı figürlerin desteğine dayanıyor.

Bu kişiler, Hamas'a karşı "mutlak zafer" sağlanmadan hiçbir ateşkese yanaşılmaması gerektiğini savunuyor.

Bu nedenle Netanyahu, hükümette kalmak için savaşın sürmesini göze alıyor.

Aynı zamanda bu süreç, hakkındaki yolsuzluk davalarını da gölgede bırakıyor.

Gazze'deki savaş hem dikkat dağıtıcı hem de koalisyon tutkalı işlevi görüyor.

Savaş uzadıkça Netanyahu, hem iç siyasette alan kazanıyor hem de uluslararası baskıya "müzakere edilemeyen bir düşmanla savaşıyoruz" diyerek cevap verebiliyor.

https://www.indyturk.com/node/762659/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/netanyahu-ger%C3%A7ekten-hamas%C4%B1-bitirmek-istiyor-mu

 

  • TARİHİN EN KÖTÜ, EN AHLAKSIZ İSRAİL HÜKÜMETİ - THOMAS L. FRİEDMAN - NEW YORK TİMES

Bu yazı yazılırken Netanyahu İsrail Yüksek Mahkemesi’nin denetim yetkilerini azaltmak için iki yıldır sürdürdüğü kampanya kapsamında ülkenin dürüst bağımsız başsavcısını görevden almaya çalışıyordu. Amacı daha önce hiçbir İsrail hükümetinin yapmadığını yapmak: Gazze’yi değilse de Batı Şeria’yı resmen ilhak etmek ve hiçbir yasal kısıtlamayı tanımaksızın mümkün olduğunca çok sayıda Filistinliyi dışarı itmek.

Trump ve Orta Doğu özel temsilcisi Steve Witkoff bunu hiç anlamadı. Onlara sorarsanız Vladimir Putin ve Netanyahu da dahil herkes kendileri gibi çıkarcı ve içten içe hepsi öncelikle “barış” istiyor. Kimsenin Ukrayna’dan veya Batı Şeria’dan ve Gazze’den “bir parça” koparmaya niyetli yok. Netanyahu ve Putin kendilerine has yöntemleri kullanarak Trump ve Witkoff’u bunca zamandır aptal yerine koymayı başardı.

Örnek mi? Ocak ayında İsrail ile Hamas rehine ve mahkum takasını içeren üç aşamalı bir ateşkes anlaşması imzaladı. Ancak Trump ve Witkoff mart ayında, yani son iki aşama müzakere edilemeden Netanyahu’nun ateşkesi tek taraflı bozmasına izin verdi. Netahyahu ateşkesi bozmakta haklı olduğunu söylüyordu çünkü İsrail müzakerelerin yeniden başlaması için daha fazla rehinenin serbest bırakılmasını istemiş, Hamas ise bu talebi reddetmişti. Gelgelelim anlaşmanın ABD arabuluculuğunda imzalanan birinci aşaması uyarınca Hamas’ın böyle bir yükümlülüğü yoktu.

Aslında her şey Netanyahu’nun siyasi menfaatleri içindi. Aşırılık yanlıları Bibi’ye savaşı yeniden başlatmazsa iktidarı kaybedeceğini söylemişti. O da rehineleri kurtarmak için Hamas’a daha sert askeri darbeler vurması, Gazze’deki sivillere daha fazla acı çektirmesi gerektiğine Trump ve Witkoff’u inandırdı.

Hepsinin yanlış olduğu görüldü. Hamas’ın bu savaşın sonunda Gazze’de iktidarı devretme ihtimali azaldı.

Netanyahu ve Hamas onlarca yıldır alttan alta birbirlerinin siyasi bekasına hizmet ediyor. Bugünkü feci savaşın sonunda her ikisinin de iktidarda kalması gayet mümkün.

Bu senaryoda iki devletli çözüme veda edip sonsuza kadar sürecek savaşa merhaba diyeceğiz demektir.•

https://gazeteoksijen.com/yazarlar/thomas-l-friedman/tarihin-en-kotu-en-ahlaksiz-israil-hukumeti-247870

 

  • NETANYAHU VE KADROSU TARİHİ TEKERRÜR ETTİRİYOR – FEHMİ KORU

İsrail’de Netanyahu ve kadrosu, şimdi, kendi dinlerinden insanların asırlar sürmüş çabalarıyla elde edilmiş başarıyı siyasi kazanıma çevirme gayretinde.

Bence talihlerini zorluyorlar…

Yüzyıllar boyu ırklarına hoş gözle bakmayan coğrafyalarda Yahudilerin saygın ve eşit kabul edilebilmek için gösterdikleri çabalar sayesinde kazanılmış değerlerin gözden geçirilmesiyle sonuçlanacak işler yapıyorlar…

Netanyahu’nun hükümetinde yer verdiği bazı bakanlar, Filistin halkına uyguladıkları kitle kıyımı yüzünden boşaltılmasını bekledikleri Gazze’nin kuzeyinde yerleşecekleri yer arayışındalar…

Haaretz yazarı Gideon Levy, “Gazze’de yaşanan açlığı inkar etmek Holokost’u inkar etmektir” derken bunu kastediyor…

Gazze’de açlıktan iğne ipliğe dönmüş insanlar, anne-babalarının kucağında açlıktan ölmek üzere olan çocuklar görüntülerinin, “Holokost” sözcüğüyle birlikte otomatik olarak göz önüne gelen temerküz kamplarındaki Yahudi görüntülerini akla getirmemesi mümkün değil çünkü.

https://www.karar.com/yazarlar/fehmi-koru/netanyahu-ve-kadrosu-tarihi-tekerrur-ettiriyor-1604730

 

  • TRUMP’IN TABANINDA ÇATLAK: “ÖNCE AMERİKA” MI, “ÖNCE İSRAİL” Mİ? - RABİA İCLAL TURAN

Kamuoyu yoklamaları, Cumhuriyetçi Parti içinde de İsrail’e desteğin gerilediğini ortaya koyuyor. Her ne kadar bu düşüş, Demokrat Parti’deki kadar keskin olmasa da dikkat çekici boyutlarda.

Quinnipiac Üniversitesi’nin 11 Haziran’da yayımladığı ankete göre, Cumhuriyetçiler arasında İsrail’e desteğin oranının %14 düşerek, geçen yıla göre %78’den %64’e geriledi. Demokratlarda bu oran %12’ye kadar düşmüş durumda.

15 Mayıs’ta yayınlanan, Chicago Global Affairs Konseyi’nin araştırmasına göre ise Amerikalıların %61’i İsrail’in bölgedeki rolünü olumsuz buluyor; %58’i ise ABD’nin İsrail-Filistin çatışmasında tarafsız kalması gerektiğini düşünüyor.

The Heritage Foundation gibi geleneksel muhafazakar düşünce kuruluşu bile, mart ayında yayınladığı, “ABD-İsrail Stratejisi: Özel İlişkiden Stratejik Ortaklığa, 2029–2047” başlıklı raporunda, ABD-İsrail ilişkisinin “özel ittifak” düzeyinden çıkarılıp önümüzdeki 20 yıl içinde  “eşit stratejik ortaklık” seviyesine çekilmesini önerdi.

Özetle, Amerikan kamuoyunda gözle görülür bir değişim yaşanıyor. Yalnızca halkın değil, muhafazakar fikir dünyasının da İsrail’e bakışı değişiyor. Ancak bu değişim, siyasete aynı hızla yansımıyor. Zira Kongre’deki İsrail yanlısı güçlü lobi ve seçim kampanyalarını yönlendiren bağış ağı, bu toplumsal dönüşümün etkisini geciktiriyor.

https://www.fokusplus.com/odak/trumpin-tabaninda-catlak-once-amerika-mi-once-israil-mi

 

  • Adelina Sfishta@AdelinaSfishta

Polonya'dan İsrail Holokostu anma grubuna keskin tavır.

"Bayraklarınızı kaldırın"

Nazi ölüm kampını geleneksel olarak ziyaret eden ve "üniformalı şahitler" diye adlandırılan tören grubu Auschwitz-Birkenau girişinde durduruldu ve bayrakları toplandı.

Çanakkale savaşını anmaya gelen Avutralyalı heyetin bayraklarının toplanması gibi.

İsrai'e tepkiler artıyor.

https://x.com/AdelinaSfishta/status/1951171972538237304

 

  • KASIMPAŞA, İSRAİL’E KAYBEDECEĞİNİ SÖYLEMİŞTİ – ÖZAY ŞENDİR

İsrail Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Ran Ben Şimon, geçen hafta Atina’ya gitti.

Hapoel Beersheba ile AEK Atina arasındaki maçı seyredecekti.

Yardımcısıyla sokakta yürürken İbranice konuştuklarını duyan birisi onlara müdahale etti, “Özgür Filistin” diye bağırdı.

Bu hafta Girit dahil çeşitli adalarda İsraillilerin ülkelerine ayak basmalarını istemeyen Yunanlılar ile polis arasında çatışma çıktı.

Dün İsrail medyası, İtalya’da tuvalet sırası beklerken taciz edilen baba-oğlun haberini veriyordu.

Son 10 gündür, İspanya ile Fransa arasında 30 civarında Fransız Yahudi’si gencin, inançları yüzünden mi yoksa uygunsuz davranışları nedeniyle mi yolcu uçağından indirildiği tartışması yaşanıyor.

Bu pazartesi dünya genelinde Yahudiler için en büyük tehdit, Netanyahu’nun yaptığı soykırım diye yazmış, İsrail büyük kaybedecek demiştim.

Son 5 günde Fransa, İngiltere, Kanada ve Malta, Filistin Devleti’ni tanıyacaklarını açıkladılar, Brezilya, İsrail aleyhine Lahey’deki davaya katılma kararı aldı, Kolombiya, İsrail’e kömür ihracatını durdurdu, ABD Senatosu’nda Demokratların çoğunluğu İsrail’e silah satışına hayır dedi.

https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/ozay-sendir/kasimpasa-israile-kaybedecegini-soylemisti-7418158

 

  • İSRAİL’İN “ANTİSEMİTİZM” ÇIĞLIKLARI ARTIK İŞE YARAMIYOR - İPEK YEZDANİ

Öte yandan gözardı edilmemesi gereken bir diğer dinamik de İsrail’in içinden Netan­yahu’ya karşı yükselen sesler. İsrail’de özel­likle de Hamas’ın elinde tuttuğu rehinelerin aileleri ve yakınları başta olmak üzere sürek­li Netanyahu karşıtı protesto gösterileri dü­zenleniyor. Son olarak İsrail eski Başbakanı Ehud Barak, “İsrail bir parya devlet haline geliyor. Netanyahu devrilene kadar kitlesel şiddet içermeyen sivil itaatsizlik eylemlerine ihtiyacımız var” çağrısında bulundu. Ehud Barak, Netanyahu ve kabinesindeki aşırı sağ­cı bakanları “ülkeyi yok etmek isteyenler” olarak tanımlayarak, “Ülkeyi demokrasinin cesedi haline gelmekten kurtarabilecek tek yol, Netanyahu hükümeti değiştirilene veya başbakan istifa edene kadar ülkenin tama­men kapatılmasıdır” önerisinde bulundu.

Barak, İsrail Başbakanı’nın politikaları­nı, “Aşırı sağcı bakanlar Itamar Ben-Gvir ve Bezalel Smotrich’in mesihçi vizyonunu baş döndürücü bir şekilde takip eden, ultra-Or­todoks topluluğun açgözlü sömürüsünü ve BibiLeaks olaylarına bulaşmış Netanya­hu’nun kişisel çıkarlarını gözeten sorumsuz bir liderlik” olarak tanımladı ve Netanya­hu’nun yargılanması çağrısında bulundu.

Şurası bir gerçek, Netanyahu bu sava­şın devam etmesini istiyor. Dolayısıyla ge­rek Fransa’nın gerekse de diğer devletlerin Filistin devletini tanıyacağını açıklaması, Gazze’deki katliamı durdurmayacak. Zira Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump ona emretmedikçe Gazze’deki savaşı sona erdirmeye niyetli olmadığını açıkça orta­ya koydu.

Ancak yine de bu girişimler İsra­il›i diplomatik olarak izole etmek ve ulus­lararası kamuoyunun “iki devletli çözüm” baskısını artırması açısından önem taşı­yor. Özellikle de BM Güvenlik Konseyi üye­si olan Fransa’nın Filistin devletini tanıma niyetini açıklaması, Filistin ulusal hareketi için inkar edilemez bir somut başarı anla­mına geliyor.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/israilin-antisemitizm-cigliklari-artik-ise-yaramiyor/787142

 

  • KADİM VİCDANIN SINANDIĞI BU EN KRİTİK TARİHÎ DÖNÜM NOKTASINDA İSRAİL YETKİLİLERİNE VE HALKINA AÇIK MEKTUP - NUH ARSLANTAŞ

https://serbestiyet.com/featured/kadim-vicdanin-sinandigi-bu-en-kritik-tarihi-donum-noktasinda-214639/

 

  • AVRUPA’NIN İSRAİL AÇMAZI, ALMANYA’NIN TUTUMU VE HALKLARIN MÜCADELESİ - YÜCEL ÖZDEMİR

AB’nin İsrail’e karşı yaptırım kararı alabilmesi için üye ülkelerin nüfusunun en az yüzde 65'ini temsil eden, 27 üye devletten 15'inin onayı gerekiyor.

Fransa ve İngiltere’nin yaptığı hamleler ve daha önce bazı AB ülkelerinin Filistin’i tanıması, Almanya’nın da bir yol ayrımında olduğunu gösteriyor. İçerideki toplumsal muhalefet ve müttefiklerin hamlelerine rağmen Berlin’in İsrail’e kayıtsız şartsız destek vermeye devam etmesi daha fazla tepkiye yol açabilir.

https://www.evrensel.net/yazi/97429/avrupanin-israil-acmazi-almanyanin-tutumu-ve-halklarin-mucadelesi

 

  • ALMANYA- İSRAİL İLİŞKİLERİ VE KÜLTÜR SANAT ALANINDA İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ (1) - OSMAN ERDEN

Almanya, tarihsel yükümlülüğü adına İsrail’e yönelik her türlü eleştiriyi bastıran bir “antisemitizm” söylemini araçsallaştırmaktadır. Bu tutumun gerçek antisemitizmle mücadeleyi de sekteye uğrattığı dile getiriliyor. Bu ortamda, İsrail’in Filistinlilere yönelik muamelesini “apartheid” veya “sömürgecilik” kavramlarıyla tartışmaya açmak neredeyse tabu haline gelmekte, antisemitizm suçlaması bir “susturma silahı” olarak kullanılabilmektedir.

https://www.yeniarayis.com/yazi/almanya-israil-iliskileri-ve-kultur-sanat-alaninda-ifade-ozgurlugu-1-11506

 

  • Adelina Sfishta@AdelinaSfishta

Filistin ve İsrail barışı; Filistin veya İsrail pencerelerinden ayrı-ayrı bakılarak çözülebilecek bir sorun değildir.

Sorun, çok cephelidir. Ve çözümü de bu çoklu cephelerin bir bütünlük içinde ele alınmasıyla çözülebilir.

Fransa ve Suudi Arabistan eşbaşkanlığında, BM'de "Filistin Sorununun Barışçıl Çözümü ve İki Devletli Çözümün Uygulanması İçin Üst Düzey Uluslararası Konferansı" yapıldı ve New York Deklarasyonu yayınlandı.

Çok kritik yönleri👇

1. Silahsızlandırılmış bir Filistin Devleti kurulmalı ve İsrail ile barış içinde yan yana yaşamalı

2. Bu ortamda İsrail ile bölge ülkelerini entegre edecek çalışmalar yapılmalı

3. Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin hakkı, İsrail'in kendi güvenliğini sağlama hakkı olmalı

4. İsrail işgali sona erdirmeli, işgal ettiği Arap topraklarından çekilmeli, Filistin Devleti ve İsrail Devleti için güvenlik garantileri sağlanmalı

5. HAMAS silahsızlandırılmalı, Gazze yönetiminden çekilmeli.

6. Gazze'de Filistin Yönetimi tarafından geçiş yönetimi kurulmalı. Filistin Yönetimi tüm Filistin topraklarını yönetmeli.

7.  İsrail, iki devletli çözüme açık taahhüt vermesi, Filistinlilere yönelik şiddet ve kışkırtmayı durdurması, yerleşim faaliyetlerini, arazi gasplarını ve ilhakı durdurması ve Filistin Devleti'ni tanınması

8. Bağımsız Filistin Devleti kurulmadan, Arap devletlerinin İsrail'le normalleşmemesi

İmzacılar:

Arap Birliği, Avrupa Birliği, Endonezya, Filistin Yönetimi, Güney Afrika, İrlanda, İspanya, Katar, Malezya, Mısır, Nijerya, Norveç, Slovenya, Türkiye, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri

Gördüğüm eksiklikler:

1. 7 Ekim saldırısını gerçekleştiren HAMAS ve İslami Cihat yönetici ve üyelerinin Gazze'de kalmaya devam edecek olması. Bu yapının nasıl silahsızlandırılacağı, kurdukları tüneller ve askeri sistemlerin nasıl kaldırılacağı, yeniden silahlanma ve İsrail'e saldırmalarının nasıl önleneceği

2. İsrail'e saldıran; HAMAS, İslami Cihat, Hizbullah, Haşdi Şabi, Katayibi Hizbullah, EnsarulAllah-Husiler, İran'ın ve Suriye'den İsrail'e yönelecek Sünni Radikal tehditlerin, İsrail'e yeniden saldırmaması için ne gibi önlemler alınacağı.

3. Bölgesel güvenliği güçlendirecek, Suriye'de çoğulcu demokratik bir rejimin nasıl kurulacağı. Suriye'de Arap milliyetçisi ve Selefi İslamcı rejimin kurulmasının nasıl önüne geçileceği. Suriye'de kendi varlıklarını-kültür ve etnik değerlerini korumak isteyen Kürtler, Durziler ve Alawilerin haklarının nasıl korunacağı.

4. İran'ın, İsrail'i yoketmek için nükleer silah yapma gayretlerinin önlenebilmesi için neler yapılacağı.

5. İsrail'e saldırılarını sürdüren Husiler ile saldırılara hazırlanan Hizbullah'ın silahsızlandırılması için neler yapılacağı.

6. Silahları bırakmamak için Lübnan hükümetine direnen Hizbullah'ın, silah bırakması için yapılması gerekenler.

7. Arap kabileleri adı altında hortlatılan ve Suriyeli Kürtlere ve Durzilere saldırtılan IŞİD artıklarına neler yapılacağı.

https://x.com/AdelinaSfishta/status/1950496220759089206

 

  • DATÇA KIYILARINA SIĞINAN RODOS YAHUDİLERİ, TARİHİ TEVRAT'I KİME EMANET ETTİ? - GÜRBÜZ EVREN

Yahudilerin 800 yıllık Tevrat'ına dönecek olursak, kitap Alman işgali sırasında adadaki Yahudi cemaatinin hahamları tarafından Rodos Müftüsü Süleyman Bey'e, saklayıp koruması için emanet edilmiştir.

Müftü de bu kutsal emaneti Murad Reis Cami'sinin minberinde saklamış, savaşın bitiminde Rodos'a dönebilen az sayıdaki Yahudi'ye teslim etmiştir.

Bu arada, Türkiye'nin Rodos Konsolosu Selahattin Ülkümen'in, Türk vatandaşı olan Yahudileri Almanların elinden kurtarmak için verdiği mücadeleyi, kayıtlara geçmiş kahramanca girişimlerini de söylemeden geçmeyelim.

Ülkümen'in girişimleri sayesinde sayıları 20 civarında olan Türkiye vatandaşı Yahudi'nin yanı sıra başka ülke vatandaşı birçok Yahudi'nin de ölümden kurtulduğunu hatırlatmakta yarar var.

https://www.indyturk.com/node/762617/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/dat%C3%A7a-k%C4%B1y%C4%B1lar%C4%B1na-s%C4%B1%C4%9F%C4%B1nan-rodos-yahudileri-tarihi-tevrat%C4%B1-kime-emanet

 

  • YAHUDİ GENÇLERİN UÇAKTAN İNDİRİLMESİ FRANSA İLE İSPANYA ARASINDA DİPLOMATİK KRİZİ DERİNLEŞTİRDİ

Vueling Havayolları, söz konusu kararı uçuş güvenliğini tehlikeye atan davranışlar gerekçesiyle aldığını belirtti.

Cuma günü sosyal medya platformu X üzerinden yapılan açıklamada, gençlerin oksijen maskeleri ve can yelekleriyle oynadığı ve ekip tarafından uyarılmalarına rağmen bu davranışlarına devam ettikleri ifade edildi.

Yaşananlar üzerine İspanyol güvenlik güçleri olaya müdahil oldu. Ancak gençlerin katıldığı yaz kampının organizatörleri, bu anlatımı reddederek, grubun “hiçbir gerekçe olmadan” uçaktan çıkarıldığını savundu.

Dini inanç temelinde ayrımcılık, fiziksel ve psikolojik şiddet gerekçesiyle havayoluna karşı resmi şikâyette bulunulması bekleniyor.

https://tr.euronews.com/my-europe/2025/07/31/yahudi-genclerin-ucaktan-indirilmesi-fransa-ile-ispanya-arasinda-diplomatik-krizi-derinles

 

  • İspanya’dan Osmanlı’ya Sefaradların - Ezgi Kaplan

Günümüzde, İspanya'nın sürgünden duyduğu pişmanlığı ifade etme ve telafi etme çabaları, bu tarihi olayın önemini bir kez daha vurgulamaktadır. Madrid’deki Centro Sefarad-Israel ve İstanbul’daki Türkiye Yahudi Müzesi, Sefarad kültürünü incelemeyi ve korumayı amaçlayan önemli kurumlardır. Washington Üniversitesi Sefarad Çalışmaları Dijital Koleksiyonu (SSDC) gibi dijital arşivler de bu zengin mirası gelecek nesillere aktarmak için büyük çaba sarf etmektedir. 

1492’deki Sefarad Yahudilerinin İspanya'dan sürgünü ve Osmanlı İmparatorluğu'nun onlara kucak açması, tarihin en çarpıcı dönüm noktalarından biridir. Bu olay, bir ulusun kendi içindeki çeşitliliği reddetmesinin yıkıcı sonuçlarını ve bir diğerinin, pragmatik bir hoşgörüyle bu çeşitliliği bir zenginliğe dönüştürmesinin nasıl bir yükseliş getirebileceğini gözler önüne sermektedir. Sefaradların destansı yolculuğu, bir sürgün hikâyesinden ziyade insan ruhunun dayanıklılığının, kültürel mirasın korunmasının ve beklenmedik bir kucaklaşmanın gücünün zamana meydan okuyan bir kanıtıdır.

https://www.tercuman.com/analiz/ispanyadan-osmanliya-sefaradlarin-yolculugu-987

 

  • 12 GÜN SAVAŞI VETÜRKİYE İÇİN DERSLER - MİLLÎ İSTİHBARAT AKADEMİSİ

https://mia.edu.tr/uploads/f/12-gn-savasi-ve-trkiye-iin-dersler_1.pdf?v=1754026418

 

  • ÇÜNKÜ HAYALETLER HEP TAM ZAMANINDA GELİR – TUĞÇE YILMAZ

Sahaftan aldığım kitabı benim için daha da ilgi çekici kılan ise bu iki kâğıda göz gezdirmekten tamamen kaçırdığım, girişteki kaşe oldu. Geçtiğimiz hafta kitabın ilk sayfasına vurulan kaşede “Selim Hubeş Kitaplığı” yazdığını fark ettim ve arama motorunda bu ismi aramaya koyuldum. Önüme ilk olarak Avlaremoz’da “Selim Hubeş, müziğini bize bırakıp gitti” başlığıyla yayımlanan haber düştü. Sevin Okyay’ın esasen BirGün Gazetesi için kaleme aldığı yazıda Hubeş’le ilgili şöyle yazıyordu:

“Müzisyen ve besteci, müzik araştırmacısı Selim Hubeş’in zaten münzevisi olduğu dünyayı fiziken terk edip gittiğini Facebook’ta Mario Levi’nin mesajıyla öğrendim: ‘Çok kıymetli bir arkadaşımı kaybettim… Selim Hubeş sadece müziğe ve edebiyata değil, hayata da aşık bir insandı… Bende artık paylaştığımız hatıralarıyla yaşayacak…’ İçim sızladı.”

Yazıdan sonra Hubeş’in Türkiyeli Yahudi bir müzisyen, besteci, kültür araştırmacısı ve tiyatrocu olduğunu; Sefarad kültürünü yaşatma çabalarıyla herkesin saygısını kazandığını öğrendim. Hubeş ve üyesi olduğu Los Paşaros Sefaradis topluluğu, 500 yüz yıl boyunca kaybolmaya yüz tutmuş Ladino dilindeki binlerce eseri icra edip hayata döndürmüşlerdi. Sonra hemen Spotify’dan Los Paşaros Sefaradis’in eserlerini dinlemeye başladım.

Ölen insanların kitaplarının başkalarına dağıtılması hoş bir fikir bence de; ama bir yandan da hüzünlü. Dikkat çekici bir başka nokta ise Derrida, Spinoza ve Hubeş’in Yahudi kimlikleri ve Derrida’nın kitapta İsrail devletini eleştiren bir konumda yer alması. Tüm bunları düşünürken gözüm, Selim Bey’in kitapta altını çizdiği yerlerden birine ilişti:

 

Sosyal medyada hüküm süren bunaltıcı kibirde boğulmamak için Marx’a, Derrida’ya, Spinoza’ya ve Marx’ın hayaletlerine kulak verirken, başka bir hayaletin –Selim Hubeş’in– sesini duymak benim açımdan hayli kıymetliydi. Ve sonra failleri yargılanmadıkça, itibarları iade edilmedikçe hayaletleri aramızda gezecek olanların haberlerini okumaya devam ettim

https://bianet.org/yazi/cunku-hayaletler-hep-tam-zamaninda-gelir-309965

 

  • SEYİRLİK TARİH, GÖRÜNMEZ EMEK: KULÜP VE GEÇ KALMIŞ BİR MUHASEBE - KAYA TOKMAKÇIOĞLU

Dizi, Yahudi kimliğini görünür kılmakla temsilî bir çeşitlilik sunduğu izlenimini verir; fakat bu görünürlük, kültürel motiflerle sınırlıdır ve kimliğin sınıfsal ya da siyasal bağlamı anlatıya dahil edilmez. Yahudi olmak, sadece dışlanan, ötekileştirilen, geçmişi silinmek istenen bir aidiyet olarak sunulur.

Oysa 1950’ler Türkiye’si, yalnızca etnik ve dini çatışmalarla değil, sermayenin Türkleştirilmesi, mülksüzleştirilen azınlıkların yerine yerli-millî burjuvazinin yerleştirilmesi gibi sınıfsal dönüşümlerle de tanımlanır. Bu gerçeklik dizide anlatılmadığı gibi, Matilda’nın emeği, kulüpteki diğer çalışanların sınıfsal pozisyonları ya da Raşel’in toplumsal öfkesi, hiçbir zaman emek-sermaye ilişkisinin içine yerleştirilmez.

Bu soyutlama, tüm karakterleri “kurban”a dönüştürür. Kurban varsa fail de olmalıdır. Ancak burada fail, düzen değildir. Ne burjuvazi, ne devlet, ne de ideoloji sahnededir. Sadece “kötü insanlar” ve “kötü olaylar” vardır. Bu da kimlik siyasetinin temel açmazıdır: tarihi, sınıfsız ve ideolojik bağlamdan koparılmış öznel acılar toplamına indirger.

https://haber.sol.org.tr/haber/seyirlik-tarih-gorunmez-emek-kulup-ve-gec-kalmis-bir-muhasebe-400191

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün