Demir sesin ardında bir insan: Ozzy Osbourne'un hayatı, müziği ve vedası

Heavy metal´in ´karanlık prensi´, sahnedeki çılgın enerjisi, kişiliğindeki çelişkileri ve hayatındaki iniş çıkışlarla bir dönemin değil, birkaç kuşağın hafızasına kazınan Ozzy Osbourne, geçtiğimiz günlerde, uzun süredir mücadele ettiği hastalıklara yenik düştü. 76 yaşında hayatını kaybeden sanatçı, son konseri ´Back to the Beginning´te yaptığı duygusal konuşmayla hayranlarına veda etmişti. Sanatçı ardında sadece HİT albümler, sahne ve reality şovları değil, aynı zamanda büyük bir kültürel iz bıraktı.

TUNA SAYLAĞ Sanat
30 Temmuz 2025 Çarşamba

Sıra dışı bir yaşam…

John Michael Osbourne, 1948’de İngiltere’nin Birmingham kentinde dünyaya geldi. İşçi sınıfı bir ailede büyüyen Ozzy’nin yaşamı hiçbir zaman düz bir çizgi izlemedi. Çocuk yaşlarda okuldan ayrılmak zorunda kalan Ozzy, babasının teşviki ile Beatles dinleyemeye ve müziğe ilgi duymaya başladı. Ancak onun asıl yolu, 1968’de kurduğu efsanevi grup Black Sabbath ile çizildi. O dönem rock müzik evrim geçiriyor, daha karanlık, daha ağır ve daha sert bir tona doğru evriliyordu. Black Sabbath da bu dönüşümün öncülerindendi. Ozzy’nin karakteristik vokali, grubun karanlık tonuna mistik ve tedirgin edici bir atmosfer katıyordu.

70’li yıllar boyunca Black Sabbath ile birlikte müzik tarihine damga vuran Osbourne, uyumsuz davranışları nedeniyle1979’da gruptan ayrılarak solo kariyerine yöneldi. ‘Crazy Train’, ‘Mr. Crowley’ ve ‘No More Tears’ gibi parçalarla metal dünyasında yalnızca ayakta kalmakla kalmadı; kendi adını bir marka haline getirdi. Sahnedeki çılgın performansları, zaman zaman sınırları zorlayan davranışları – örneğin sahnede bir yarasanın başını ısırması ya da bir dizi karıncayı burnuna çekmesi – onun isyankâr, sıra dışı ve tamamen kendine özgü bir figür olarak tanınmasına yol açtı.

Ancak bu ‘delilik’ görüntüsünün altında oldukça duyarlı, çelişkili ve kırılgan bir kişilik vardı. Uyuşturucuyla, alkolle, şöhretle ve kendi içindeki canavarlarla uzun yıllar mücadele eden Ozzy, bu savaşını her zaman açıkça dile getirdi. Zaman zaman hatalarını kabul etti, zaman zaman ise onları mizahla karşıladı. Bu dürüstlük, fanlarıyla arasındaki bağı daha da güçlendirdi. Ne yaparsa yapsın samimi kalmayı başaran bir figürdü.

Sharon Arden Osbourne’un hayatındaki vazgeçilmez yeri

Aile hayatı da inişli çıkışlıydı ama bir o kadar da merkeziydi. Çok sevdiği halde eşini senelerce aldattı, bir ara terk te etti ama hiçbir zaman ondan kopamadı. Yahudi bir aileden gelen Sharon Arden Osbourne ile olan uzun soluklu birlikteliği, hem profesyonel hem kişisel anlamda Ozzy’nin hayatında belirleyici oldu. Sharon yalnızca eşi değil, aynı zamanda menajeri, kriz anlarında onun en büyük destekçisi ve bazen de yön göstericisi oldu. Hastalığı süresince, son anına kadar Sharon kocasına tüm şefkati ve sevgisiyle baktı, her sorunuyla ilgilendi.

Ailelerini konu alan ve 2000’li yıllarda MTV’de yayınlanan ‘The Osbournes Reality’ şov, tüm dünyada büyük ilgi gördü. Sahnedeki öfkesinin dışında, şaşırtıcı derecede sevecen bir adam gizliydi. Ailesine, özellikle Sharon’a düşkünlüğü, çocuklarıyla bağı, herkesi şaşkına çevirdi. Efsane bir rock yıldızından ziyade, sabahları kahvaltısını hazırlamaya çalışan yaşlı bir baba gibiydi orada. Gerçekti. Dürüsttü. Ve savunmasızdı.

 Antisemitizme karşı hep kararlı bir duruş sergiledi

Onun az bilinen bir yönü de eşi sayesinde Yahudilikle kurduğu bağdı. Bu kimliğe dair sessiz bir sahipleniş taşıyordu. Hayatının ilerleyen dönemlerinde bu duyarlılığı daha görünür hale geldi. Özellikle son yıllarda İsrail’e verdiği destekle dikkat çekti. Tel Aviv’de sekiz yıl arayla verdiği her iki konserde, binlerce kişilik kalabalığa sarılır gibi şarkı söyledi. Ağlama Duvarı’nı ve Yad Vaşem Müzesi’ni ziyaret etti. “Burada olmak, ailemin bir parçasıyla yüzleşmek gibi” demişti bir röportajında. İsrail seyircisiyle kurduğu bağ, sahte değil, içten bir yakınlıktı. Politikadan ziyade insani bir duruş sergileyen Ozzy, dünyanın birçok yerindeki fanlarına inançlar, kökenler ya da milliyetlerden bağımsız olarak seslendi. Onun müziğinde din yerine daha çok insanlık, acı, öfke ve çılgınlık vardı. Ama hepsi içten bir yerden geliyordu.

Son ve en büyük dileği yerine geldi

Ölmeden önceki son arzusu, Black Sabbath grubuyla birlikte son bir kez hayranlarının karşısına çıkıp, onu bugün bulunduğu yere getirdikleri için hayranlarına teşekkür etmekti. Aslına bakılırsa sahneye çıkıp çıkamayacağı da, ayakta durup duramayacağı da belli değildi ama bunu başardı... Yirmi yıl aradan sonra ilk ve son kez 5 Temmuz’da, İngiltere’nin Birmingham şehrindeki Villa Park stadyumunda Black Sabbath grubuyla - Tony Iommi, Terence ‘Geezer’ Butler ve Bill Ward - bir araya geldi. Konserde Metallica, Pantera, Slayer, Tool ve Guns N’ Roses da sahneye çıktı. Stadyumda 40 bin müziksever vardı. 5,8 milyon kişi konseri canlı yayında izledi. Ozzy, bu unutulmayacak konserde gözyaşlarını tutamayarak hayranlarına teşekkür etti ve “Size söz veriyorum, bir şekilde yeniden buluşacağız” dedi. O an, yalnızca bir müzisyenin değil, bir devrin kapanışı gibiydi.

Veda konserinin tüm gelirini bağışladı

Ozzy, servetini onlarca yıllık müzikal başarısıyla elde etti. Önce Black Sabbath grubuyla ve ardından da tek başına yaptığı toplam 13 albümü vardı. Efsane ismin başta Parkinson olmak üzere tüm hastalıklarına rağmen verdiği veda konseri rekor bir gelir elde etti. Sanatçı daha önce açıkladığı üzere bütün bu kazancı Parkinson araştırmalarına, Birmingham Çocuk Hastanesi'ne, Cure Parkinson's derneğine bağışladı.

Son yolculuk…

Konserinden tam 17 gün sonra ailesi, Ozzy Osbourne'un hayata veda ettiğini duyurdu. Ünlü müzisyenin son dakikalarında karısı Sharon, çocukları Jack, Kelly, Aimee ve Louis yanı başındaydı.

Ozzy’nin vefatının ardından tüm müzik dünyası yasa boğuldu. Ölümü, yalnızca bir türün değil, bir yaşam tarzının, bir isyan biçiminin ve bir dönemin de sonuydu.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün