Yıllarda yaz tatili hayalini Ege kıyıları için kuran yerli turist artık bavullarını komşuya gitmek için hazırlıyor…
Bugün sizlerle beni fazlasıyla kızdıran bir konuyu paylaşmak istiyorum. Uzatmadan söyleyeyim: Elindekinin kıymetini bilmezsen, kaybettiğinde anlarsın değerini…
Evet, yaz geldi; konumuz turizm. Türkiye’nin en kıymetli mücevherlerinden biridir turizm. Denizimiz, mutfağımız, kültürel zenginliklerimiz, tarihimiz, doğamız... Bunlar ülkemizi benzersiz ve cazip kılan paha biçilmez özelliklerdi. Ama biz galiba bu değerin kıymetini bilmeyi, onu doğru değerlendirmeyi başaramadık.
Özellikle ekonominin dalgalı seyrettiği bu dönemde, turizm bizim için adeta altın bir bilezikti. Ama ne yazık ki onu da, hem de altın tepsi içinde, komşuya – Yunanistan’a – kaptırdık.
Şimdi biraz halk diliyle konuşacağım:
Abicim, pazarda 20 TL olan patatese kızardın diye porsiyonunu 250 TL yazarsan, iki adet tosta 1000 TL çekersen, bir şişe biraya 300 TL dersen, plajına gelenden otopark ücreti alırsan, iki yastık bir şemsiyeye dünya kadar para istersen… Kusura bakma ama bir daha o plajda uçan sineği bile zor görürsün!
Bahane çok: “Abi biz üç ay çalışıyoruz!”, “Kira var, personel gideri var…” Elbette var. Ama maliyet hesabı diye de bir şey var! Doğalgaza zam geldi diye tost fiyatına yüzde 30 zam yapılır mı? Ne oluyoruz ya?!
İşte şimdi böyle dövünüyoruz.
Son yıllarda yerli turist, fahiş fiyatlar ve düşen hizmet kalitesi nedeniyle artık Ege kıyılarını değil, Ege’nin karşı kıyılarını tercih etmeye başladı — hem de akın akın.
Birkaç yıl önce Bodrum, Çeşme, Ayvalık, Marmaris, Antalya hayali kuran aileler şimdi valizlerini Midilli, Sakız, Rodos, Alexandroupoli gibi Yunan tatil beldeleri için hazırlıyor; hem de büyük bir heyecanla.
Neden mi? Çünkü orada güleryüz var, ilgi var, hizmet var. Ve en önemlisi: Her şey makul fiyatlarla, bolca var.
Bu sadece bir tatil tercihi değil; aynı zamanda ekonomik bir mecburiyet. Çünkü tatil, insanların en doğal ve en temel hakkı. Herkes, bu hakkını en ekonomik ve en kaliteli şekilde yaşamak istiyor, bugünkü şartlarda.
Yalnızca yerli turiste değil, yabancıya da artık ciddi biçimde pahalı geliyoruz.
Turistik tesisler alarm veriyor, herkes şikâyetçi: Fahiş restoran fiyatları, sıradan hizmete uygulanan lüks tarifeler derken… Cazibemizi kaybettik demeye dilim varmıyor ama... kaybediyoruz.
Bu güzel memleketi daha fazla üzmeden, hadi gelin:
Kendi vatandaşımıza değer verelim.
Yabancı turisti ‘kazıklanacak’ değil, ‘kazanılacak’ müşteri gibi görelim.
Ve en önemlisi, evdeki bulgura sahip çıkalım.
Ne dersiniz?
Sevgiyle kalın…