Sanatçı Ahmet Güneştekin´in geçtiğimiz günlerde Roma Ulusal Modern ve Çağdaş Sanat Müzesi´nde (GNAM) açtığı ´Yoktunuz´ başlıklı sergi, sadece estetik bir deneyim değil, aynı zamanda kolektif hafızaya, toplumsal travmalara ve yokluk hissine dair güçlü bir anlatı olarak karşımıza çıkıyor. 28 Eylül´e kadar ziyaretçilerini ağırlayacak sergi, sanatçının bugüne kadar ortaya koyduğu eserlerin ötesine geçerek, yeni bir hafıza mekânı kuruyor.
Paola Marino ile Sergio Risaliti’nin küratörlüğünü, Angelo Bucarelli’nin sanat yönetmenliğini yaptığı sergi, Yıldız Holding’in desteği ve sanatçıya yurtdışında eşlik eden Mehmet Tanketin’in katkılarıyla gerçekleşti.
Proje, İstanbul’da Artİstanbul Feshane’deki büyük sergi ve 2026’da açılması planlanan Venedik’teki sanat sarayı hazırlıkları sürerken müze direktörü Renata Cristina Mazzantini ile yapılan bir buluşmanın ardından doğdu. Bu güçlü altyapı, Roma’nın klasik mimari dokusunu ve GNAM’ın tarihsel atmosferini Ahmet Güneştekin’in çağdaş diliyle buluşturarak, sergiyi sadece bir sergi olmaktan çıkarıp bir düşünce alanına dönüştürmeyi başardı.
SERGİDEKİ ESERLER
İtalyan basını, ‘Yoktunuz’ sergisini ‘Görülmesi Gereken Sergiler’ arasında ilk sırada yer verdi. Serginin hazırlık süreci iki ay sürdü. Enstalasyonlar, heykeller ve çok katmanlı görsel öğelerle örülü bu seçki, izleyicisini hem duygusal hem zihinsel olarak zorluyor.
Serginin merkezinde yer alan ve ona adını veren ‘Yoktunuz’ adlı enstalasyon, Antonio Canova’nın başyapıtı ‘Herkül ve Lika’ heykelinin bulunduğu büyük neo-klasik salonda sergileniyor. Bu salon böylece, ilk kez kişisel bir sergi için açılmış oldu. Güneştekin’in eseri ile Canova’nın mermer heykeli arasında kurulan dramatik ilişki, izleyiciyi güç, şiddet ve hafıza temaları üzerine düşünmeye davet ediyor.
Serginin başlığı olan ‘Yoktunuz’, sadece geçmişe dönük bir serzeniş değil; aynı zamanda hatırlamanın sorumluluğunu da izleyicinin omuzlarına yüklüyor. Güneştekin’in işlerinde sıklıkla rastlanan kazıma, katmanlama ve sembol kullanımı, burada da kendini gösteriyor. Eski uygarlıklardan günümüze uzanan bir görsel hafıza zinciri kuran sanatçı, soyut anlatımıyla kişisel ve toplumsal kayıpları yeniden dile getiriyor.
Sergide en çok dikkat çeken yerleştirmelerden biri ‘Hafıza Tepesi’. Binlerce lastik ayakkabıdan oluşan bu devasa enstalasyon - ki bana Auschwitz Müzesi’ni hatırlattı - savaşlar, göçler ve kayıplarla şekillenmiş bir coğrafyanın izlerini taşıyor. Bu ayakkabılar, sadece birer nesne değil; kaybedilen hayatların, unutulmuş hikâyelerin simgesi. Eser, klasik savaş tablolarının sergilendiği salonun tam ortasına yerleştirilmiş. Böylece tarihsel kahramanlık anlatıları ile çağdaş acılar arasında doğrudan bir yüzleşme sağlanıyor.
‘Yedi Gözlü Güneş’ heykeli ile ‘Alfabe Lahitleri’ adlı çalışmalar da dikkat çeken diğer eserlerden. Bu iki eser, sergi sonrasında müzenin kalıcı koleksiyonuna dâhil edildi. Böylece sanatçı, aralarında Paul Cezanne, Vasili Kandinsky, Gustav Klimt, Vincent Van Gogh ve Andy Warhol’un da bulunduğu isimlerle aynı koleksiyonda yer alacak. Bu durum, Güneştekin’in sanatının yalnızca geçici bir etkiden ibaret olmadığını; tarihe ve kültüre kalıcı bir katkı sunduğunu gösteriyor. ‘Alfabe Lahitleri’ yazının, dilin ve anlatının hem ölümle hem de hatırlamayla nasıl iç içe geçtiğini simgeliyor.
Ulusal Modern ve Çağdaş Sanat Müzesi Hakkında
1883’te kurulan ve Renata Cristina Mazzantini’nin yönettiği müze, sadece muhteşem mimarisiyle değil, dünya sanatının en önemli temsilcilerini barındıran koleksiyonuyla da tanınıyor. Yaklaşık yirmi bin esere ev sahipliği yapan kurum, Alberto Giacometti’den Anish Kapoor’a, Marcel Duchamp’tan Pablo Picasso’ya uzanan geniş bir yelpazede sanat tarihinin kilometre taşlarını barındırıyor. Müze ayrıca Paul Cézanne, Kazimir Malevich, Wassily Kandinsky, Gustav Klimt, Vincent van Gogh ve Andy Warhol’un eserlerine kadar çağdaş sanatın geniş bir temsilini sunuyor.
Yolu Roma’ya çıkanların mutlaka ziyaret etmesi gereken sergi
‘Yoktunuz’ sergisi, tarih ve hafızayla hesaplaşan güçlü anlatımıyla sadece sanatseverleri değil, küresel sanat sahnesini de etkiliyor. Yerinden edilmişlerin, susturulmuşların, isimsizlerin ve kaybolanların adına konuşan bir anlatı sunuyor. Bu yönüyle sergi, yalnızca sanat meraklılarına değil, hafızayla, kimlikle ve tarihle ilgilenen herkese hitap ediyor. Roma’da bir müze salonunda sessizce yükselen bu ayakkabı yığını ya da gözleri olmayan bir güneş heykeli, bize şunu söylüyor: “Bazen var olmak için ses çıkarmaya gerek yoktur. Yeter ki birileri, ‘Yoktunuz’ diyebilecek kadar hatırlasın!”